hesabın var mı? giriş yap

  • donanımhaber'de örgütlenip bu işi kovalayan çocuklara helal olsun. aylardır başlığı tepede tuttular, twitter'dan vekillere ulaştılar, organize oldular ve takip ettiler. valla helal olsun örgütlenmenin ve inanmanın ne demek olduğunu gösterdiler.

    bu kez ölücülükleri işe yaradı heheh

  • diyet yapmak, estetizm ve magazin kulturun yukseli$i, kar$i taraftan obezitenin kitlesel bir problem olmasi ve yayginla$masi ile yeni turemeye ba$ladigini gordugum hatun tur ki$iler.
    bu hakki onlara $i$manlar, aslinda sadece $i$manlar da degil, zayif boyle ip gibi olmayanlar, herkes verdi. gotleri kakti bu tip hatunlarin...
    dikkat ediniz.
    etrafta her tarafi dokulen, bariz cirkin, son derece tahta hatunlarda bir afra tafra var dostlarim. ulan bakiyorum boyle bir katrin zeta cons havalari, liv teylirmi$casina bir salinmalar, bir haller. benim aklimdan kolundan tutup (kirmadan) bir kebapciya goturerek 2 lokma bir et yediresim geliyor bakarken... bunlar kaf daginin prensesleri.
    nedenk?
    zayif ya hanfendi ondan.
    giyiyorlar kolsuz badileri vesaire, zayifliklarini gosterecek $eyler, kemikleri sayiliyor, cildindeki bozukluklar bu yuzden vurgulanmi$, ustune kemikli bir burun, ama 45 kilo ya, cok guzel canim.
    hele hele toplu kadinlarin yaninda temelli bir halleri degişi$iyor. gune$ etrafinda donen gezegenin gune$e artistik yapmasi gibi... diyet muhabbeti duyulan her muhabbete atlama veya kacma, (ortasi yok) kendilerine "- kac kilosun?..." diye sorulmasini bekleme halleri... hissediyorum, eskiden guzel kiz guzel kizdi, kilo dedigin ayrica bir argumandi, bagimsizdi, $imdilerde sadece zayifligini guzellik sananlar turedi.
    ulan ufleyince kenara cekiliyorsun, asansorde yanimda, odundan siyrilmi$ kiymik gibi kaliyorsun... diyelim ki cok guzel olmu$un, istedigin oldu, sevgili buldun sevi$tin, nasil dol tutacan de cocugu nerenden cikaracan?

    zayifligin da bokunu cikardi kari milleti.
    bunu soylerim kisaca.
    kutle olarak degil, onun degi$tirdigi kultur olarak.

  • tarihinin zirvesinde. görsel

    borclanma maliyetimiz inanilmaz seviyede, yuzde 6.4'e yukselmis. bu saatten sonra eger alabilirsek, alinacak olan borclarin maliyeti cok yuksek. normalde 300 puan uzeri "asiri kirilgan ekonomi" olarak kabul edilir.

    su ortamda ulkemize yabanci yatirimci gelmesini beklemek ise hayal kurmak olur.

    kaldi ki borclansak bile, bu borclari mevcut iktidarin odemeyecegi kesin. sonrasinda gelecek hukumete ve ulkemizin bir numarali gelir kaynagi olan vergi mukellefi halkimiza simdiden basarilar diliyorum.

    credit default swap (cds) yani kredi batma riskinin degis tokus edilmesi nedir?, kisa ve oz bir turkce anlatimi icin: https://twitter.com/…fcu/status/1241635489305804806

  • o değil de,

    ben bunu yapan ilk türk insanını duyduğumda ifadenin içinde geçen (bkz: shower) kelimesinden mütevellit

    - bebeğin ilk banyosunu mu kutluyolar ne kutluyolar ?! 5 10 kadın toplanıp bebe mi yıkayacak yoksa?

    dediydim.
    yeminlen çok avamım...

  • bunlardan biri bana uçakta denk gelmişti. hem de 10-11 yaşındayım; ilk defa uçağa biniyorum, annemlerden ayrı oturcam, gökyüzünü seyredicem falan hepsinin heyecanıyla girmişim uçağa. geliyorum koltuğa, yerimde yaşlıca bi emmi oturuyo. hostese söyledik geldi uyarmaya, amca kulağım duymuyor ayağına yattı, anlamazdan geldi, kem küm etti kalkmadı ya la. hostes de ezikledi beni "kalkmıyor napym" falan diye uğraşmadı. tarrak gibi koltuğa kalmıştım. ulan aynı sıra bile değil, nasıl bi yüzsüzlükle oturdun anlamadım. uçakta dolmuşçuluk yapmanı geçtim ufacık çocuğun hayalleriyle oynamak nedir amk. travma resmen. bütün yol ağlamamak için zor tuttum kendimi. belki pilot olacaktım şimdi, uçaklara küstürdün beni. belki insan sevecektim biraz, soğuttun amk. o zaman da emindim duyduğundan, hala da eminim dayı. sen gençsin daha çok oturursun cam kenarına diye mi düşündün bilmiyom ama yakışmadı bro, hiç yakışmadı.

  • hayalini kurdugum tim.

    tamamen gonullu olarak bir sosyal platformda orgutlenip, edebiyattan bilime kadar, turkcesi olmayan bircok sayfayi turkceye cevirebiliriz,

    bunun icin hem vakti, motivasyonu olan arkadaslarin varligina eminim, biz yapmazsak kim yapacak ki bunu?

    hem bir sosyal sorumluluk projesi, hem turkceye hizmet, hemde genel kulturun artmasi adina guzel bir girisim.

    ben kendimce, sayfalari kisa kisa ceviriyorum, en azindan wikipedianin sol frameinde turkce gorunsun diye, ama bir elin nesi var? bugune bugun 2000 kisi 5 er sayfa cevirse 10.000 sayfa yapar ki, inanilmaz bir gelisim,

    belki wikipedianin turk modlariylada entegre calismak gerekiyor, uzerine dusecek arkadaslari tesvik icin herseyi yapmaya hazirim, kalabaliklastikca motivasyonumuz da artacak.

    ----------------

    edit:

    evet arkadaslar, sayenizde hem katilim cok fazla, hemde isteklilik, hepinize tesekkur ederim, oncelikle bir facebook grubu altinda toplaniyoruz,

    bu grupta hem kim ne ceviri yapmis onu paylasacagiz, hemde talep ettigimiz, imece usulu ile cevirecegimiz sayfalari belirliyoruz,

    bu gruba katilin, daha sonra kapali gruba donusturulecek.

    ayrica google docs sayfasinda da toplaniyoruz, hangi yol sizin icin daha verimliyse katilmaniz yeterli,

    illa ingilizce ceviri degil, herhangi bir turkce ansiklopediden 2 sayfa aktarsaniz bile cok verimli, dil bilmenize gerek yok,

    oncelikli amacimiz, wikipediadaki turkce madde sayisini artirmak.

    ilginize cok tesekkurler.

  • türkiye gibi insanların fikirlerinden çok giydikleri şeylere değer verilen az gelişmiş ülkelerde kafaya takılır.

    işte bu yüzden türkiye'de insanlar iphone 6'ya, lacoste tişörtlere, adidas ayakkabıya aldığı maaşın 300 katını verirken "yüzüm düşmesin eşe dosta" gibi saçma bir algıya sahiptirler.

  • yıllarca posterleri odamın duvarlarını süsledi...

    yok yahu dinlediğimden falan değil. aklım sıra dalga geçmek için. ben ağır metalciydim. elimde gitarım, saçlar belime kadar, aman da ne karizmatiktim. ama o öyle miydi? bıyıklı bi kıronun tekiydi gözümde. beni ziyarete gelenler "bu posterler ne lan? hahahah" falan derdi. bakıp bakıp gülerdik o komik resimlere. aykırıydım ya ben, espiri anlayışım da aykırı olmalıydı... eh kendi çapımda çok ekmeğini yedim bu salaklıkların itiraf etmeliyim.

    şimdi şu adamın alçak gönüllülüğüne bakıyorum, belki de o zamanlar odamın halini görse en çok kendi güler, posterleri imzalardı. yorumculuğuna bakıyorum, ulan allahına kadar okuyor. hoşgörüsüne bakıyorum, evliya mübarek...

    kusura bakma müslüm baba. bir cahillik ettik. kusura bakma...

  • deniz kenarında tatil yapma, deniz manzarasına bakma veya denize bakıp huzur bulma fikrinin son birkaç yüzyılda çıkmış olması.

    edit: birileri deniz-nehir farkını bilmeden kendince ayar vermeye çalışmış. bu yazıda nehirlerden değil denizden bahsediyor. nehirler tarih boyunca tarımsal sulamada kullanıldığı ve içme suyu sağladığı için için zaten kutsal bir yere sahipti. denizlerle nehirler aynı şey değil. daha en basit coğrafya bilmeden ve okuduğunuzu anlamadan başkalarına ayar vermeye çalışmayın.

    100-150 yıl öncesine kadar yazılmış neredeyse hiçbir eserde ve anlatılmış hiçbir hikayede denizden "huzur veren" bir şey olarak bahsedilmez ve deniz manzarası neredeyse hiç övülmez. genelde insanlar için deniz 2 anlam ifade etmiştir. ya ticaret ürünlerinin ve su ürünü yiyeceklerin geldiği bir kaynak ya da düşman askerlerin, işgalcilerin, korsanların, sellerin ve tsunamilerin geldiği felaketler kaynağı.

    tarih boyunca insanlar denizi iyilik veya kötülüklerin geldiği tanrısal bir kaynak olarak görmüşler ama hiçbir zaman huzur veren bir manzara veya tatil yapılacak bir şey olarak görmemişler. aynı zamanda deniz kenarındaki araziler tuzlu olduğu için fazla verim vermediğinden köylüler deniz kenarında yaşamayı tercih etmemişler. tarih boyunca krallar ve padişahlar sevmedikleri şahısları ceza olarak hep deniz kenarlarına veya adalara sürgün etmişler.

    mesela robinson crusoe ıssız adaya düştüğünde hikaye boyunca hiç deniz manzarasına hayranlıkla bakıp huzur bulmaz. 2 yıl okul tatili kitabında çocuklar hiçbir zaman deniz manzarasının güzelliğinden bahsetmez. ıssız adalarda geçen hikayelerde bile deniz ya felaket kaynağı ya da kurtuluşun geldiği yerdir ama hiçbir zaman manzarasına bakılıp da huzur duyulan bir şey değildir. eski mısır yazıtlarında nil nehrinden bir bereket kaynağı olarak bahsedilir ama akdeniz'den hiç övgüyle bahsedilmez. antik yunan yazılarında dağlar taşlar bile övülür ama denizin verdiği huzurdan hiç bahsedilmez. eski şiirlerde, ilahilerde ve kutsal metinlerde hiç denizin huzur verdiğinden bahsedilmez.

    1800'lerden sonra avrupa ve amerika'da zengin kesim deniz kenarlarında arazi satın alıp buralara yazlık villalar ve tatil köyleri kurmaya başlayınca deniz manzaraları kıymete binmeye başlamış. eğlence için plaja gitme kavramı da bundan sonra başlayan bir şey.

    kaynak soran olmus.

    https://www.smithsonianmag.com/…al-place-180959538/

    https://www.washingtonpost.com/…going-to-the-beach/

    https://dailyhistory.org/…ory_of_going_to_the_beach

    https://www.theatlantic.com/…r-of-the-beach/279175/

  • uzak durulması veya trollenmesi gereken satıcıdır. geçen yine böyle bir satıcının reklamı düştü önüme, yorum bölümüne fiyat 600tl'ymiş, boşuna sormayın yazdım, onlarca kişi çok pahalıymış, bu fiyata alınmaz diye yorum yaptı, satıcı da biraz tepki gösterdi:)

  • bu topraklarda bjk-gs-fb vs. gollerini izleyerek avunan yaşlı insanlar var. dokunmatik ekran, 4.5g, wifi bilmeyen insanlar bunlar. aç köpek tff-digitürk-ligtv işbirliği, önce pasolig çıkarttı şimdi de maç özetlerini tekeline aldı. maçlar oynanıyor, bitiyor, babalarımız dedelerimiz seyredemiyor. 75 yaşında adamlar stada mı gitsin, kahvelerde mi sürünsün maç seyretmek için, yoksa o yaşta akıllı telefon alıp, ligtv mi indirsin cihazına. kaldı ki wifi olmadan ligtv uygulamasında maç yayını izlenemiyor, o zaman bir de eve adsl alsın! reklamları da cabası! herkesi bıktırdılar, soğuttular. digitürk'ü de iptal ediyorum yakında. 75 yaşındaki babamın avuntusunu elinden aldılar ya, allah bunların tez zamanda belasını verir, hepsi iflas eder de, sürüm sürüm sürünürler inşallah.