hesabın var mı? giriş yap

  • "erkeğin kavgada sevgilisine attığı mesaj, içinden gelenlerdir. ama kızın attğı mesaj, 4-5 kişilik arkadaş grubunun içinden gelendir."

  • her yaşa göre değişir.

    yaş 1: aha gene aynı parmaklıklar. çıkarın beniiiii üheheeeeee
    yaş 5: bugün alınsın diye tutturulacaklar: oyuncak kamyonet, akülü araba, marmelat, muzlu dondurma, sarı köpek. sorulacak konular; okula ne kadar büyüyünce gitcez, gitmesek olmuyo mu? leylek meselesi, kardeşi iptal edebilir miyiz? evet hazırım... bir de çekyatın içine girmeye çalışcaktım, unutmayayım.
    yaş 7: ulan okula hergün mü gidiliyo?
    yaş 10: anneme bugün tuğçeyle evlenmek istediğimi söyleyeyim. kıza doğumgünüde barbi evi mi alsam?
    yaş 15: shit, bu boktan hayatın boktan bir sabahı ve 4 boktan sivilcem daha çıkmış.
    yaş 17: oleyyy bugün perşembe, sedayı beden dersinde görecem. havalar fena değil şort giyme ihtimali var.
    yaş 18: neeeee? saat 8 olmuş. ulan beşte kalkıp 800 matematik sorusu çözecektim ben!
    yaş 20: burası neresi? ahh kafam, hiiiaaahhhh bu kadın kırk yaşında be!
    yaş 22: gitmiyorum lan okula mokula. gitsem de bitmiyor, gitmesem de... mmhh
    yaş 23: allaaaaah kep yok lan! nasıl kaçıcam içtimadan!??!
    yaş 25: bugün istifa ediyorum abi. sabah gider gitmez istifamı veriyorum. insan insanı bu saatte uyandırır mı be!
    yaş 26: bugün istifa ediyorum abi. sabah gider gitmez istifamı veriyorum. insan insanı bu saatte uyandırır mı be!
    yaş 27: düğün salonunu bugün kesin bağlamam lazım. evleniyor muyum hakketen?
    yaş 28: bugün istifa ediyorum abi. sabah gider gitmez istifamı veriyorum. insan insanı bu saatte uyandırır mı be!
    yaş 29: bugün istifa ediyorum abi. sabah gider gitmez istifamı veriyorum. insan insanı bu saatte uyandırır mı be!
    yaş 30: bugün ödenecek çek vardı lan! sıçtım!
    yaş 32: ağlıyor mu? vallahi ağlıyor! geldim babacııım geldimm.
    yaş 40: ben mi horladım bütün gece o mu?
    yaş 45: o stajer kız bana bakıyordu kesin, bakalım bugün de bakacak mı? hala iş var bende ehehe
    yaş 50: çok şükür hala sertiz
    yaş 60: heyyyo bu sabaha da çıktık
    yaş 70: penaltılara kaldık.
    yaş 80: bu ışık da ne?

  • ilkokul yılları. anne baba boşanmış. baba bok gibi zengin, ancak sadece kendisine kadar zengin. anne 2 çocukla ortada kalmış, durumlar zor.

    kış günü, bot alınması lazım. mecbur kalınca baba aranır;

    - baba, ayaklarım 36 numara, botlarım ise 34 numara. yenisini almam lazım.
    + anana söyle
    - peki

    birisi "baba" mı dedi?

  • aynı zamanda gaz yiyen çocuklar kendilerine maske yapsınlar diye başlarındaki tülbentleri camlardan aşağı atan halktır. en başından beri başörtüsü ile türban arasındaki fark buydu.

  • buyuk dedemin yalanci oldugunu ortaya cikaran onermedir. kendisi ortadogu'daki cephelerde carpisan bir er olarak dedeme anlattiklari su sekildeymis. " araplarin bize yaptigi hainligi kimse yapmamistir. kac tane erin bitlenmeden oturu olup gittigini ben gordum. su bile vermediler. kuyulari tuttular. arap gorunce silaha davraniyorduk. biz onlar icin geldigimizi saniyorduk. hala kalbim kiriktir. "

    iyi sallamissin be dede

  • bundan şikayet edenler, türbanlı kızlarının hoplatılmasına, oğullarının da türbanlı kızları hoplatmasına izin vermesin mümkünse. böylece 20-30 yıl sonra sizin gibileri daha az görmüş oluruz.

    rahatsızlığınız şampanyadansa eğer, bunun kızı hoplatılırken kolbastı oynayan türbanlı teyzeden ve badem bıyıklı amcadan ne farkı var, bilemedim.

  • filmin çekimi ile ilgili dramatik bir olay;

    spoiler sayılamayacak önemsiz bir detay barındırıyor entry, fakat yine de uyarayım ben çok takıntılıysanız...

    şu yazıyı çeviriyorum: https://reverb.com/…-hates-on-six-strings?_aid=tank
    -------------------------
    john ruth karakterini canlandıran kurt russell'ın, daisy domergue'un yani jennifer jason leigh'nin rol icabı elinden kaparak kolona vurup parçaladığı gitar, martin gitar müzesi'nden kiralanan 145 yıllık altı telli antika bir martin imiş*. oscar ödüllü sound mixer mark ulano'nun dediğine göre tarantino, tam o anda sahnedeki performanstan memnun olduğundan, dudağında tuhaf bir kıvrımla odanın köşesinde izliyormuş*. parçalayan kurt russell'ın durumdan haberi yokmuş, dekor sanıyormuş*. kendisine bilgi verilmemiş. söz konusu sahnede gitar elinden alınan jennifer jason leigh ise durumu bildiğinden verdiği tepki gerçekmiş. gitarın parçalandığını öğrenip çıldıran müze temsilcileri ssninsider.com'a göre, kiralayanlara (yani film ekibine) şu iki soruyu sormuş: ''başka bir tane daha lazım mı?'' ve ''acaba kırılanın tüm parçalarını, müzemizde sergilemek için alabilir miyiz?''

    gitar 1870'lerde üretilmişken; filmdeki olaylar 1861-1865 yılları arasında gerçekleşen amerikan iç savaşının hemen sonrasındaki yıllarda oluyormuş. film, çevrelerden gitarın orijinalliği üzerinden artı puan kazanırken, aslında malum sahnede gitarı çalan kadın karakterin söylediği şarkı 1907'de yayınlanan geleneksel avustralya halk şarkısı ''jim jones at botany bay'' imiş.
    -------------------------

    şimdi linkini vereceğim yazı ise yukarıdaki yazıya martin firması tarafından gelen cevap imiş ama bunu daha sonra çevireceğim, uykum var*; https://reverb.com/…old-guitar-on-hateful-eight-set

    uyku sonrası edit: hemen yukarıdaki satırda linkini verdiğim, firmadan gelen cevap hakkındaki yazının çevirisi;
    -------------------------
    müze, arşiv ve özel projeler direktörü dick boak, firmanın, sitede yayınlanan ve gitarın parçalanışı hakkındaki detayları içeren* yazıdaki olaylardan haberdar olmadığını söyledi.

    filmde kullanılan sahnede parçalanan gitar, sette mevcut diğer kopyaların aksine 1870'lerde üretilen orijinal gitarmış.

    boak, ''olayın kaza olduğunu, üzerine iskele, dekor falan düştüğünü sanmıştık. böyle kazalar olur anlarız ama bu hafife alınacak bir şey değil. bu olayların, bir gitarın parçalanmasının senaryoda olduğu ve bunun oyunculara bildirilmediği için gerçekleştiği bilgisi bizler için tamamen yeni. senaryo ya da kurt russell'a gitarın, martin müzesi'nden alınmış paha biçilemez ve yeri doldurulamaz bir eser olduğunun söylenmemiş olması hakkında hiçbir şey bilmiyorduk.'' diyor.

    mark ulano, sahnenin belli bir noktadan, arada kesildikten sonra orijinalin, kopya gitarla değiştirilip kopyanın parçalanması şeklinde çekilmesinin gerektiğini söylemiş. ''bir şekilde kurt russell'a bu bilgi iletilmedi ve orijinali parçalanırken jennifer j. leigh gerçek bir tepki verdi.'' demiş.

    boak, firmanın başka bir tane teklif etmediğini, bu olayın ardından bir daha hiçbir koşul altında filmlere gitar kiralatmayacağını söylüyor.

    kazanın rezilliği yetmezmiş gibi, yeri doldurulamaz bir müze eseri olduğu gerçeğini göz ardı edip değerini hiç de yansıtmayan bir şekilde, gitar satış fiyatı kadar sigortalanmış. ayrıca boak, firmanın, gitarın parçalarını müzede sergilemek için değil ssninsider.com'da söylendiği gibi olası bir restorasyon amacıyla istediğini söyledi. ''parçaları incelememiz üzerine farkettik ki gitar tamir edilemeyecek kadar dağılmış, yok edilmiş.'' dedi.

    boak ekliyor, ''insanların bu olayın bizi çok üzdüğünü bilmesini istiyoruz. bunun gerçekleştiğine inanamıyoruz. hiçbir şeyin bunu gerçekten çözebileceğini sanmıyorum. gitarın sigortalandığı ücret kadar ödeme aldık fakat mesele bu değil. mesele amerikan müzik tarihinin ve mirasının korunması.''
    -------------------------

  • ne intel ik ne de kapitalizmin bu oyunda suçu yok.

    psikopat yıllarca ailesinden ve arkadaşlarından kendisini saklayabildiyse yılda bir kez görüştüğü ik dan tabii ki saklar.
    iyi okullarda okumak, çok para kazanmak, aileden sevgi görmek psikopatlığı geçirmiyor, belki fakir ve eğitimsiz bir insana göre daha iyi sakladığı için farkedilmeden yaşamasına yol açıyor ama kesinlikle yok etmiyor.

    öte yandan intel, samsung, unilever gibi şriketlerin şahısların psikopatça tavırlarını başarıya giden yol olarak görüp destekledikleri de bir gerçek.
    uzun yıllar samsung , unileverin belli markaları, mastercard vs bakan ajanslarda çalıştım. müşterilerimin ortak özelliği kendilerinde diğer insanları rahatsız etme hakkı olduğunu sanmalarıydı.
    kaba olmak, başkalarını kırmak, olmayacak bir işi zorlamak, mesai saatleri dışında taciz edercesine aramak onlar için “utana sıkala” yapılan eylemler değildi, aksine başarı göstergesiydi.
    yani 23.45 de revizyon için aramak “adanmışlık”, 1 iş parasına 3 iş çıkartmak için karşı şirketi tehdit etmek “iyi pazarlık” , ekibindeki bir insana kafayı takıp onu insanların önünde rezil edercesine sürekli yermek “liderlik”.
    hal böyle olunca ahlaksızca hırsı insanlar başarılı oluyor, makul insanlar ise alt kademelerde yer alıyor çünkü adamın / kadının patronu çıkıp “evet haklısın gülsu çalışması çok zor ve problemli ama sayesinde 2 liralık işi 1 liraya ve 5 hafta yerine 4 haftada bitirdik o yüzden şirketimiz için değerli bir “asset” “ diyebiliyor. yani ahlaksızlık, tehdit, kabalık şirket çıkarını sağladığı sürece ödüllendiriliyor, böyle olmayanlar “vasat” olarak kalıyor...

    cihan açarmana geri dönersek.
    hırslı ama vasat.

    kimse alınmasın 1999 yılında bilgi üniversitesine girmek dünyanın en kolay şeyiydi, öss den barajı geçmeniz bile yeterli oluyordu neredeyse (açıkçası bizim okulda bilgi 2003-2004 yıllarına kadar öss de istediğini kazanamayanların gittiği okul olarak kaldı.) o nedenle 1999 yılında bilgiyi kazanmış birisine akıllı diyemeyeceğim, ortaokul-lise eğitimini yazmadığına göre vasat bir okuldan. robert, alman vs olsa onu da büyük harflerle yazardı mutlaka.

    mutluluğu bile “türkiyede en mutlu ilk 10 aile arasında girerdik” diyerek sıralandıran manevi derinlikten yoksun bir babanın verdiği hırsla yaşamış. düşünsenize mutluluğunuzu bile sıralandırmanız gereken bir ortamda büyüyorsunuz...