hesabın var mı? giriş yap

  • tweet altına yazanların hepsi blog, instagram sayfası site sahibi. hepsinin sitesinde adsense tanımlı hala yalan söylüyorlar diyorsunuz pes.

    adam yazmış oraya bloguma koydum yıllık bana getirisi 4.000 sadece diye hala ticaret yok diyorsunuz. sitede adsense olup olmadığını öğrenmek 5 dakika. gönderin bende adsense yok bana da dava açtı diyen bir site evet lan adamlar yalan söylüyor diyelim. 4 bin ya da 50.000 farketmez ticari gelir sağlanmış mı sağlanmış. 4 değil 50 bin kazanılsaydı telif göndereni haklı mı sayacaktınız? sırf instagramda başkalarının karikatürlerini ekleyip milyon aboneye çıkıp reklamlardan binlerce kazanan sayfalar var.

    telif hakkı yasal bir haktır ticari bir harekette kullanıyorsanız bedelini öderseniz. yıllık 500 lira vergi kaçıranda vergi kaçakçısıdır 500.000 kaçıran adamda. telif hakkıda aynı böyledir 4.000 de kazansan hiç de kazanmasan telif teliftir.

  • bir sürü kişi mühendis ve yazılımcı demiş.

    şirkette sadece bizim katta yaklaşık 80 tane erkek bilgisayar mühendisi var. 50 tanesi bekardır. kandırmayalım birbirimizi. niye bekarız biz o zaman ?

  • araştırma görevlisi olduğu andan itibaren;

    a) danışman hocasının kadrolu kölesidir. bina içi, binalar arası hatta kampüs dışı, araştırma görevlisi oluşuyla ilgili/ilgisiz her tür ayak işine koşturmakla mükelleftir.

    b) tez izleme komitesindeki diğer hocaların da emir eridir. danışman hocasının yüklediği kadar olmasa da, onların "rica ettiği" her tür işi seve isteye yapmak, sağa sola gitmek zorundadır.

    c) bölümdeki diğer hocalar da denk getirebildikleri anlarda ona iş yüklemekte beis görmeyeceklerdir. zira ülkedeki en güçlü dokunulmazlık profesörlere verilmiştir ve zavallı genç akademisyenimizin tüm kariyeri bu hocaların çoğunluğunu oluşturacağı veya etki altına alacağı jürilere bağlıdır.

    d) hocalar genelde bilirkişilik, ödenekli projeler, danışmanlıklar gibi, asli görevleri olan eğitim/öğretimden çok daha mühim(!) işler peşinde olduklarından, derslere girmekte pek de istekli olmayacaklar ve araştırma görevlimize "hadi sen gir de bugün bir uygulama yapın" falan diyeceklerdir. sınav zamanları gelince de hocalar sınıfa, amfiye 5-10 dakika uğrar, kalan 1 hatta bazen 2 saat boyunca ise araştırma görevlileri ayakta sınavı takip ederler.

    ezcümle; akademik hayatında, iç mekan - dış mekan ayrımı olmaksızın, yaya olarak en fazla kilometreyi araştırma görevlisi olduğu süre boyunca kat edeceği, en çok ayakta kalacağı süre de bu döneme denk geleceği için dayanıklı ve rahat bir ayakkabı seçmek zorundadırlar.

    ne yapaydı? makosen mi giyeydi?

  • tek doz aşı olanlar aşı olmamış gibi dikkat etsin demenin neresi felaket tellallığı akılsızlar.

    çok doğru hatta salgın esnasında insanlar iki doz aşı olsa da toplumun kalanı aşılanana kadar dikkat etmeli zira siz aşılıyken asemptomatik geçirebilir ama bir aşısıza bulaştırabilirsiniz ayrıca da salgın üst noktadayken aşı uygulaması virus varyantlarında bir seçilim baskısı yaratarak mutasyona sebep oluyor.

    bilmediğiniz konularda ahkam kesmeye ne kadar da meraklısınız.

    %100 doğru açıklama.

    sizin bu saçma tavırlarınız ve konuyu ısrarla anlamamaya çalışmanızdan bu hale geldi.

    edit: basligi alevlendiren dangalak hangi aşıdan bahsedildigini bile bilmiyor ama hocaya akil veriyor bir de link paylasmis. ulan cehalet sana lanet olsun ya. turkiye'de %95 oraninda su ana kadar sinovac asisi kullanildi onun da ilk dozunun yeterince etkin olmadigi soyleniyora adam amerikanin sesi linki vermiş.

  • konuşmanın sonuna doğru "elimizde zaten 2g ve 3g var, bunları toplayıp ne yapacağız? 5g yapacağız" gibi bir cümle gelmesinden korktum, gelmedi şükür.

  • başarılı. ilk girişinde playback var sandım. özellikle "pilsen", "gitmez" ve "değerli kardeşlerim" aynısının tıpatıpatıpkısı.

    o değil de yarın tayyip çıkıp "işte 17 aralık tapelerindeki ses budur" diyebilir. daha kötüsü bu abiye 3, 4 bir şey atıp yalancı şahitlik bile teklif edebilir.

    böyle bir şey olmaz diyebiliyorsan sen daha memleketi tanıyamamışsın. neyse susun kimseler duymasın.

    edit: büdüt

  • d smart adlı kuruluşun aylar süren ısrarlı call center aramaları, arkadaşımda şu radikal yalana neden olmuştur.

    d: şöyle indirimler var böyle indirimler var bıdı bıdı...
    a: ya bizim televizyonumuz yok aslında.
    d: o zaman şöyle yapalım, televizyon verelim. böyle yapalım hebe hübe..
    a: ben körüm.
    d: pardon...... geçmiş olsun.

  • benim de yapmış olduğum eylem. diyalogun gelişimi şöyle olmuştur:
    b: ben
    h: hoşlandığım erkek.
    olayın gerçekleşme biçimi: telefon görüşmesi.

    b: bak h'cim, sana söylemem gereken bir şey var.

    h: söyle bakalım.

    b: birçok yönden oldukça iyi anlaştığımıza inanıyorum. bir süredir sana olan hislerimi de tartıyorum ve sana senden hoşlandığımı, seni sevdiğimi söylemek istiyorum.

    h: kendimle gurur duydum.

    b: (iç ses) (ulan duya duya gurur mu duydun? başka cevabın yok mu?)

    h: bunu yüz yüze konuşalım ama mutlu olduğumu bilmeni isterim.

    sonuç: şimdi evli ve mutluyuz.

    kendisi burayı okuyorsa selam ederim.

  • biz onlarin 1400 yil onceki halini goruyorsak onlar da bizim 1400 yil onceki halimizi goruyorlar. tam da hz muhammed donemine denk geliyor. cekip gondersinler bize hd bi video. ogrenelim gercekleri. kurtulalim su dertten amk.

  • levye amk
    (bkz: half-life)

    "2 saat kaybolduk nolmuş lan?!" editi: okuldan kaçıp internet cafede half-life "atan" ve crossfire'da malum butona basıp sığınakta crossbow ile pusu kuran, ayrıca gene crossfire'da malum butona basmayı yasaklayıp dünyanın ilk nükleer silahsızlaşma antlaşmasını yapan, sıkılınca meydanda toplanıp levye ile birbirine giren ve sis atan tüm oç akranlarıma selam olsun. alayınıza impulse 101 ulan!

  • batı uygarlığı 5 milyar km öteden gelen pluto fotoğraflarını incelerken türklerin gündemi allah yazılı pide ve mucizevi atatürk silüetiydi.

  • abd de olsa şu anda gövdesinde beş mermiyle morgda yatıyor olacak olan minübüs şoförünün kavgasıdır.
    (şu klişeyi de yazdım artık çok rahatım sözlük.)