ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
3 ağustos 2022 ösym başkanının görevden alınması
-
türkiyede ender yaşanan bir durumdur birinin görevden alınması, oldukça şaşırtıcı.
bir avuç çerez ve yarım kilo eklere ödenen para
-
70 türk lirasıdır ve 2 gündür uykularımı kaçırmaktadır...
geçtiğimiz günlerde bir tanıdık, çat kapı çaya geldi. bende marketten " yarım kilo " ekler ( en ucuz tatlılardan kabul edilir ) ve tadım marka ufak bir çerez aldım... toplam 2 ürün bak, ufacık yarım kilo ekler tatlı ve ufacık çerez...
kasada yazan tutar 70 tl...
kanıt görsel
kasiyer kız utancından 2 adet ücretsiz poşet verdi nedense, " bana da çok pahalı gözüktü, kusura bakmayın " gibi tuhaf bir kelime de etti...
allah hepimizin yardımcısı olsun, 2021 yılı alım gücü ve fakirlikte rekora koşacak...
not: ekler ve çerezi, ucuzluk market olarak geçen bi yerden aldım, öyle lüks bi pastane cafe vs değil.
ödemede ticket yemek kartı kullanıldı...
bu duruma düşmemizde her kimin eli varsa hiçbirine hakkımı helal etmiyorum...
edit: ulan ne kadar dangoz tip varsa mesaj kutumu doldurdu,
" almasaydın! " diyenler, " olmaz öyle şey " diyenler , " fakirlere çok gelir tabi " diyenler, " fiyatına baksaydın " diyenler vs...
ulan en ucuz tatlıyı ve yerli çerezi almak suç mu ?
herifler alım gücünün bu kadar düşmesine sebep olan şeyleri düşünmek yerine, tatlı aldım diye beni suçluyor, valla adam olmazsınız...
gören'de fiyatına bakmadan hermes çanta aldık ve ağlıyoruz zanneder, çayın yanına yarım kg tatlı aldım tatlı...
anlatabildim mi ?
ingilizce konuşurken yapılmış en büyük salaklık
-
ya bu hep şeyden oluyor. soruyu duyunca gerçek dünyaya en yakın cevabı verme isteğinden. ingilizce kursunda müzik hakkında konuşuyorduk. teksaslı bi hoca vardı. bana dönüp "ne tür müzikler dinlersin?" dedi bi gün. dünyanın en bayık muhabbeti. 90'lar pop dinlerim ben. 90's pop, dedim. hoca ne bilsin bizim 90'lar muhabbetini? izel'i, çelik'i, ercan'ı? woow dedi, benden çok sevindi. "what is your favourite band?" dedi. sanıyor ki şimdi ben 90'lardan dünyaca ünlü bi grup söylücem, hatta belki birlikte bi şarkısını mırıldanıcaz. çocuk gibi bakıyor gözlerimin içine. sıçtık. içimden şöyle düşünüyorum: ablacım sen yannış annadın. band felan yok. şarkıcı söylesem, tanımazsın da şimdi. of ya. nerden bulcam ben şimdi sana grup? ayna'yı bilir mi lan acaba? bari sen unutma beni? queen mi desem ki? o zaman da muhabbet uzar felan derken eeh diyip "mfö." dedim ben. evet ö ile. sınıf koptu. hoca uzun uzun baktı bana. anlamaya çalıştı: em ef öööögh? hee dedim: mazhar fuat özkan. gene anlamadı tabii.
ne biçim şeyim lan ben hep yaşım oniki?
vasilije micic
-
oklahoma city thunder hiçbir zaman micic'i kadronun bir parçası olarak görmedi çünkü, okc yeniden yapılanan (tanking) ve gençlere yatırım yapan bir takım. durum böyle olunca micic için tek çare başka takıma takaslanmaktı.
fakat sam presti, fikret orman'dan bile daha mezarcı bir kişilik olduğu için ve her seferinde micic'in ikinci tur draft hakkından daha değerli olduğunu belirttiği için, tek senaryo micic için ilk tur draft hakkı karşılığında takaslanmasıydı.
bugün oklahoma'nın önümüzdeki seneler için 19 ilk tur draft hakkı var. ve bu draftların bir tanesinin micic'den daha iyi bir oyuncuya dönüşme ihtimali çok çok yüksek (bu yüzden alperen'in okc tarafından draft edilmemesine çok sevinmiştim)
bu yaz bazı takımların micic ile ilgilendikleri yazılıyordu ama kimse 29 yaşında, nba temposuna ve basketboluna uzak biri için ilk tur draft hakkı vermez (alperen'in -ki kendisi 18 yaşında zımba gibi bir delikanlı- sezon boyunca nba temposuna nasıl uzak olduğunu hatırlayın, yorgunluktan dili dışarıda yaptığı gereksiz faulleri hepimiz biliyoruz. ancak sezonun sonuna doğru kendine gelebildi. alperen seni çok seviyorum adamım)
oklahoma da micic'in haklarını elinde tuttuğu için, hiçbir zaman kendilerini bu takası yapmaya zorunlu hissetmediler.
bu hikayenin kaybedeni ne yazık ki micic oldu. aynı performansı prime'ında değil de, 23-24 yaşında sergilemiş olsaydı zaten çoktan bogdan bogdanovic gibi o'nu nba'de izliyorduk.
iş mülakatlarında sorulan sinir sorulara cevaplar
-
banka personel genel mudur yardimcisi mulakata alir:
gmy-cocuk yapmayi dusunuyor musunuz, malum bayansiniz.
mm-hayir dusunmuyorum.
gmy-malum bayansiniz, istersiniz bir ara?
mm-esimle simdilik dusunmuyoruz beyefendi.
gmy-olur mu, hayatin nese kaynagi onlar.. bakin bende uc tane var. siz de ileride istersiniz. malum bayansiniz.
mm-oldu olacak seviselim, ureyelim, bitsin bu mulakat isterseniz.
mesut özil
-
her şeyi sittir edin, adam çıksa, ''babalar ben bir gece telegol seyrettim ve alman milli takımını seçtim'' dese kim ne diyebilir bu çocuğa??
music to be murdered by
-
eminem'in phresher ile başlayan ilginç tercihlerine young m.a ve merhum juice wrld ile tam gaz devam ettiğini gösteren albümü. kendisinin on birinci stüdyo albümü oldu bu.
kendisinin de belirttiği gibi alfred hitchcock'tan esinlenilen albümde toplam yirmi parça var. iki intro ve bir outro içerdiği için çalışma ikili albüm şeklinde yorumlanıyor. zaten iki adet cover'ı var; biri şu, öteki de bu. üstadın zamanındaki cover'ını da şöyle vereyim.
albümdeki konuk sanatçılar young m.a, royce da 5 9, white gold, ed sheeran, juice wrld, skylar grey, black thought, q-tip, denaun*, anderson paak, don toliver, kxng crooked* ve joell ortiz olurken prodüksiyonda ise dr. dre, mark batson, tim suby, luis resto, d. a. got that dope olarak da bildiğimiz d.a. doman, the alchemist, dem jointz, dawaun parker, ricky racks, andre brissett gibi isimler yer almış.
uncommodating ve godzilla'yı bir kenara bırakacak olursak albümün ikinci kısmı bir tık daha iyi gibi. iyi verselerini juice wrld ve young m.a ortaklıklarında kullanması da farklı bir tercih kralın, chloraseptic'te de böyle yapmıştı.
ilk intro premonition bir önceki çalışmaları için bir açıklama niteliğinde. "tamam tay keith ile çalıştım da sor bir niye çalıştım" ya da "tech n9ne, jay-z dediysek de laf atmadık herhalde olm." minvalinde bir giriş diyebiliriz. ardından young m.a'in saweetie-quavo kelime oyunlu verse'ü ile uncommodating geliyor. eminem de thanos, apeshit, john wayne gacy, saddam hussein derken yine referans şova devam ediyor. buradaki chorus'unun da verse'ünün de gideri var bence.
you gon learn, royce da 5 9'a rağmen pek çekmedi beni. ardından alfred hitchcock'un skit'i geliyor, akabinde de artık alışık olduğumuz ed sheeran ortaklığı. d12 şekli yapıp geçmiş, d.a. doman'in beat'i de hiç fena olmamış halbuki.
in too deep, klip çekilen darkness, skylar grey içeren leaving heaven ve black thought'lu son parça yah yah ile albümün ilk bölümü bitiyor. tabii arada juice wrld ortaklığı godzilla da var. stephen paddock ve las vegas saldırısı temalı darkness'a zaten klip çekmiş kendisi, bu parçada the sound of silence sample'ı var ayrıca. yah yah beklentileri tam olarak karşılamasa da godzilla'daki verse sonu fena reyizin. parçanın üçüncü verse'ünün son otuz saniyesinde tam 228 kelime söylemiş kral, bu da saniyede 7.6 kelimeye denk geliyor. rap god'daki efsane verse'ünde bu sayı saniyede 6.46 imiş, oradan hesap edin. tanrı-godzilla benzetmelerinden gidiyoruz bakalım, sırada ne var acaba?
ikinci kısım bir intro ve muhtemelen bir miktar kurmaca olup çarpık aile ilişkilerini anlatan stepdad ile başlıyor. gerek altyapı, gerek tarz derken eminem'e bu albümde en yakıştırdığım parça bu oldu. kamikaze'de de stepping stone fanı olduğumdan epey sardı beni bu çalışma. akabinde gelen marsh'taki nakaratta kullandığı autotune filtresi lil reflü'yü hatırlattı bana, allah affetsin lol. bundan sonraki never love again adlı parça dr. dre prodüksiyonlu, beat'i garip biraz ama beğendim ben açıkçası.
ne kadar psikopat olduğunu anlatan little engine, idare eder durumda olan anderson paak ortaklığı lock it up, ricky racks prodüksiyonlu farewell gibi parçalar öyle ya da böyle filler. hatta üzülerek söylemek gerekirse albümün çoğunluğu filler ama sineye çekiyoruz ne yapalım.
joell ortiz, kxng crooked gibi isimleri topladığı i will vaat ettiği şeyi pek vermiyor. zaten bu çalışmada royce da 5 9 içeren çalışmalar üzerinde çok uğraşılmamış gibi geldi bana, üzücü olay. yine d.a. doman işi no regrets'ta da travis scott'ın yancısı don toliver yer alıyor. her albümde kullanıyor bu formülü zaten em, o yüzden pek de şaşırtmadı beni bu seçimi.
albüm outro'su olarak da tahmin edileceği üzere alfred hitchcock'ın the hour of parting outro'su seçilen çalışmayı yine wtf release şeklinde tabir edersek yanlış olmaz sanırım. dönüp bakıldığında revival gibi bir iş olmuş diyebiliriz harbiden. artıları eksileri var tabii ki ama öyle aşırı bir fark olmadığını düşünüyorum ben iki albüm arasında. öyle çok sükse yapacak bir iş beklemiyoruz zaten ne zamandır, ama tabii ki işin içinde em olunca dinleniyor her türlü. arada açılıp dinlenir, çok da kurcalamamak lazım.
4 haziran 2017 eskişehirspor göztepe maçı
-
maçın tam da bitiminde kendi sevincini bırakıp rakip için üzüldüğünü defalarca belirtecek kadar adam gibi adam olan yılmaz vural'ı bizlere izletmiş maç.
niye izledim şu saçma futbolu derken 4 saatime değecek kısa ama süper bir konuşmaydı. helal sana hocam bunları bize dinlettin ya bu kulaklar daha kir kapmaz ölene dek.
tübitak'a yakınımı atadım neresi tuhaf anlayamadım
-
"zaten anlayabildiğim fazla bi şey yok" şeklinde devam etmesi beklenen cümle.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"küçük enişte balkonda konuşuyo.. millet bağırıyo dik dur eğilme diye.. lan eğildiği yok, boyu o kadar aq.."
galatasaray
-
skor odaklı bir taraftar olmadığımı ön bilgi olarak sunarak; biri fener derbisi olmak üzere son 5 maçının 4'ünü kazanmış, son 4 senenin en iyi 8 haftalık açılışını yapmış, sezon başında teknik direktör, sezon içinde yönetim değiştirmiş bir takım olmasına rağmen maç fazlasıyla da olsa an itibari ile zirvede... aynı durumda fenerbahçe olsaydı, an itibariyle tüm gazeteler:
- ismail kartal'ın anka kuşu gibi küllerinden doğuşunu,
- emenike'nin afrika'daki fakir günlerini,
- sow'un müslümanlığını,
- aziz yıldırım'ın ileri görüşlülüğünü,
- emre b.'nin nasıl bir lider olduğunu,
- meireles'in nasıl şarkı söylediğini,
- fenerbahçe'nin şampiyonlar ligindeki tek temsilcimiz olduğunu,
- volkan demirel'in ( lan bunun yine ayılığından bahsederler, ayı her zaman ayıdır ) yazıyor olurdu.
aynı basın cimbom için neler konuşuyor?
* sabri'nin yönetim tarafından affedilmesi,
* kadronun yönetim tarafından kurulması,
* sneijder'ın ilk 11'den kesilmesi,
* sneijder'ın kaprisleri,
* sneijder'ın karısı,
* prandelli'nin vizyonsuzluğu,
* prandelli'nin disiplini elinde tutumaması,
* prandelli'nin bugün yarın kovulacağı,
* yeni yönetimin, emanetçi olduğu,
* bu futbolla almanya'da kaç yiyeceğimizi
bunlar konuşuluyor. bizim mal taraftar da bunları her zaman ki gibi yiyor.
155'i arayınca polisin mesafeye göre para alması
-
acil bi durum varsa polis çağırıyoz adamlar atlayıp geliyolar ya, bu hizmetin karşılığı. 0-1 km arası 20 tl, ondan sonra km başına 10 tl artıyor. şu an bu uygulama yok ama ben sayın devlete teklif ediyorum hem ek bir gelir olur hem de chp camileri ahır yaptı.
güzel bir olay, incelenmeli..
baba ile araba kullanmak
-
"oglum yavaş.. oğlum yavaş. boğdun arabayı bas biraz. yavaaş..virajlı burası sakin sakin.. bas oğlum biraz bomboş yol burda bascan. oglum yavaş acelemiz yok ki ya sakin sakin git."
bizde böyle.