hesabın var mı? giriş yap

  • gercek hayatta yasamis olan doktor faust, 15. yuzyilin sonlarinda ingostadt sehrinde dogmustur. soyledigi yalanlarla, anlattigi abartili hikayelerle ve gelecek hakkinda yaptigi tahminlerle kimi zaman halki korkutan, kimi zamansa eglendiren bir kimsedir. cok buyuk bir buyucu oldugunu iddia etmis ve isa’dan beri mucizeler yaratabilen tek kisinin kendisi oldugunu soylemistir. ayrica bir oluyu de diriltecegini halka aciklamis; fakat her hatirlatista daha hazir olmadigini belirterek bu iddiasini gerceklestirmeye calismaktan kacinmistir. 16. yuzyilda oldukca yaygin olan seytan korkusu nedeniyle; surekli kehanetlerde bulunan ve yemegini yerken yanindan kopegini eksik etmeyen (o donemde, seytanin kopek seklinde insanlarin yaninda gezebildigine dair bir inanis da mevcutmus) faust, yavas yavas halki huzursuz etmeye baslamis ve sonunda yoneticiler tarafindan surgun cezasina carptirilmistir. nerede ve hangi tarihte oldugu ya da olup olmedigi hakkinda bir bilgi mevcut degildir.

    tum bu ilginc ozellikleri sayesinde efsanelestirilen faust, tamamen alman kulturune ait olan tek mitik karakterdir. faust hikayesini konu alan ilk kitap johann spiess tarafindan 1587’de yazilmistir. bu ve benzeri on alti kitap almanca’da volkbücker adi verilen populer kitaplar kategorisine sokulur. volbücker’deki faust; dogayi kontrol etmek isteyen, bilgiye ac, kotu, cikarci, saklaban, zavalli ve gulunc bir karakterdir. amacina ulasmak icin seytan’la anlasir ve sonunda seytan’in tuzagina duser. donemin protestan yazarlari da bilgiye olan acliklarindan oturu karsi olduklari humanistleri, ogrenme arzusunun kurbani olan faust’u ornek gostererek elestirmislerdir.

    faust’un oykusunun almanya sinirlari icerisinde kalmasi kisa surmus, hikaye hizla avrupa’ya yayilmis ve tiyatroya aktarilmistir. ozellikle ingiltere’de gerceklesen tiyatro uyarlamalarinda faust karakterine yuklenen olumsuz nitelikler hafifletilmis ve bunlarin yerine bazi erdemler bahsedilmistir. bu uyarlamalardan en onemli olaniysa christopher marlowe’un 1592’de yazdigi dr faustus’tur.

    faust, almanya’da da tiyatroya aktarilmis ama 18. yuzyil almanyasi’nda tiyatronun yasaklanmasi nedeniyle sahnelerde uzun sure kalamamistir. bu sirada fransa’da yasanan siècle de lumières’in almanya’daki en onemli temsilcilerinden biri olan gotthold ephraim lessing de faust uzerine bir kitap yazmis ve bu karakteri tam anlamiyla yucelten ilk edebiyatci olmustur. bu noktada lessing’in goethe ve donemin diger onemli dusunurlerini buyuk olcude etkiledigini belirtmemiz ve ardindan johann wolfgang von goethe’nin faust’una gecmemiz gerekir.

    goethe, faust’la ilk kez cocukken izledigi kukla tiyatrosunda karsilasmistir. ardindan okudugu volbücker ve faust’tan bahseden sarkilarla (zamanla bu karakter alman kulturune iyice yerlesmistir) konuya olan ilgisi iyice artmis ve ogrencilik yillari sirasinda eserini yazmaya baslamistir. sturm und drang’in etkisinde oldugu donemde yazdigi bu bolumlerde (1770-1775) romantizm akimi kendini hissettirir. aslinda yazdiklarini urfaust (ilkel-faust) ismiyle bir kitap haline getirmis; fakat yayinlamamistir (19. yuzyilin baslarinda fikrini degistirip kitabinin bu halini de yayinlayacaktir). artik faust genc bir sarlatan degil, evrenin sirlarini ogrenmek isteyen yasli bir bilgindir. bu hikayeyi isleyen eserlerde farklilik gosterdigi icin; urfaust’taki (ve goethe’nin yazacagi diger faust kitaplarindaki) mephistopheles - faust anlasmasindan bahsetmekte de yarar var: tanri’yla faust’u bastan cikarabilecegine dair iddiaya giren mephisto, faust’un yanina gelir. bilgiye duydugu acligin dinmeyecegine ve dunyadaki hicbir seyin onu doyuramayacagina inandigi icin seytanla anlasma yapmayi faust ister. bu dunya’da mephisto onun her istedigini yapacak; fakat sonunda yasadigi mutluluklardan tatmin olursa ruhu mephisto’ya hizmet edecektir.
    faust’un son halindeki bircok bolum, daha basit halleriyle urfaust’ta da bulunur: kitap, faust’un unlu monologuyla baslar, ardindan buyu kitabini acan faust macrocosmos isaretini gorur ve doganin yaratici gucune ulasmaya calisir. basaramaz. yeryuzunun ruhuna ulasmayi dener, bu sefer basarili olur ama ruh, olumlu oldugu icin onunla konusmayi reddeder. daha sonra yasli faust’un gencligini simgeleyen ogrencisi wagner’le diyalogu gelir. goethe, burada universite sistemini ve ona verilenle yetinen universite ogrencilerini elestirir. ardindan mephisto gelir, o da wagner’le konusur ve ogrenme askini yok etmeye calisir. sonra mephisto ve faust bir hana gider. goethe bu kisimda da universite ogrencilerinin hayatini alayci bir dille aktarir. o ana kadar yazilmis ve bilinen tum faust hikayelerinin han sahnesinde masadan sarap akitan faust’ken, urfaust’ta bunu mephisto yapar. boylece goz boyayici sihirler yapan sarlatanlik ozelligi mephisto’ya aktarilmis olur. bu sahnenin ardindan margeritte trajedisi gelir ki bu kisim tamamen goethe tarafindan yaratilmistir. trajedinin sonunda margeritte olur ama sonrasinda ne oldugu aciklanmaz ve urfaust bu sekilde biter. (goethe’nin genclik yillarinda, çocuğunu öldürdugu icin asilan susane margaretha brandt’in infazina tanik oldugu ve kadının savunmasında icine giren seytan nedeniyle bu cinayeti isledigini itiraf ettigini de belirtmek gerek)

    faust’la ilgili calismalarini surduren ve yaptigi italya yolculugu sirasinda klasisizm’den oldukca etkilenen goethe, 1790 yilina geldiginde yazdiklarini faust ein fragmeit (parcalar halinde faust) adiyla yayinlamistir. sturm und drang’a tamamen sirtini dondugu bu kitapta urfaust’a uc yeni sahne eklemistir: bunlardan ilki; faust-mephisto ve mephisto-wagner arasinda gecen iki diyalogun baglantisini kuvvetlendirmek icin yazdigi, faust ve mephisto arasinda gecen yeni bir diyalogdur. ikincisi; cadinin faust’u genclestirdigi ve faust-margeritte trajedisini daha anlamli kilan sahnedir. ucuncusuyse; goethe’nin buyuculuk konulariyla alay etmek icin ekledigi magara ve orman sahneleridir. bunlarin yani sira, han sahnesinde kimi degisiklikler yapmis ve kitabin sonundaki margeritte’in oldugu kismi atarak eserinin bitisine belirsiz bir hava katmistir.

    goethe, bu kitabin ardindan faust uzerinde calismaya ara vermis; fakat donemin en onemli dusunur ve sairlerinden biri olan, dostu friedrich von schiller’in baskisiyla tekrar bu proje uzerine calismaya baslamistir. (schiller’in 18 ve 19. yuzyil alman edebiyati’nda gorulen ve goethe’nin nefret ettigi romantizm akiminin da en buyuk temsilcisi oldugunu belirtmekte yarar var) nitekim 1808 yilinda faust’un su an elimizde olan ilk kitabi yayinlanmistir. goethe, eserine shakespeare’e duydugu saygiyi gostermek icin tiyatro sahnelerini ve mephisto’nun neden faust’a geldigine aciklik kazandirmak icin de tanri-seytan arasindaki iddia sahnesini eklemistir. goethe, bu ilk kitap icin « kucuk dunya’ya (microcosmos) yolculuk » sozunu de kullanir.

    cunku 1831’de (olumunden bir yil once) kusursuz hale getirmeyi basardigina inanip yayinlayacagi faust’un ikinci kitabinin konusu da « buyuk dunya’ya (macrocosmos) yolculuk » olacaktir. bu kitapta faust antik yunan’a gider ve truvali helen’le evlenir. bu evlilik, goethe’nin ideali olan alman-antik yunan uygarliklarinin birlesimini simgeler. ancak bu ideal, ogullari euphorion ve ardindan da helen’in olumu nedeniyle gerceklesemez. sonrasinda faust almanya’ya geri doner, kusursuz bir toplum yaratmak icin calisir. oldugundeyse seytani hayal kirikligina ugratacaktir.

    goethe’nin altmis yilini harcadigi faust karakteri, filozofun trajedisini anlatir.
    friedrich nietzche’nin übermensch’idir (ustuninsan).
    johann wolfgang von goethe’nin alter egosudur.

  • oyle kullanmaya calistim su cikti:

    "oljkdkvsdkvj ikvsjhvpùkls vùlskvh sfùv hsffùlkvhsfvohefùvlk nfscvôiif hvsfivh zdùoivjhsdùlv zdivpjdkùlv jdivpj dkùvjzpivjhz ùlkvjzùipjùflkj zrfzjzekrpjfzipgzrpgzrpilmk jzdgzrfzùfpkhzr$pf zrefihzr"

    yukardakilerden biri pentagon'a giris sifresi ama hangisi bilemiyorum, deneyin bulun.

  • seni hayvanat bahçesinden aldık, maymunsun aslında sen gibi bir hikayeye kardeşi inandırmaktan daha vicdanlı bir harekettir. bir de üzerine "ben seni kafeste gördüm, çok beğendim diye alıp eve getirdik" demiştim ki bana da azıcık minnet duysun. tabii bu hayvansever, vicdan sahibi abla imajım kendisi bağıra bağıra anneme gidip "anne ben maymun muyum?" diye ağlayana kadar sürmüştü.

  • oha kafalara bak, kıskanma falan deniyor bir de. lan aç ikisinin fotoğrafını yan yana koy bak hele bi. birisi aşiretten birisiyle evlendi diye kıskanacak birisi değil. aynı tweeti ben de okudum ve tweetten çıkardığım sonuç birisinin hayatının bir uçtan diğer uca nasıl da gidip gelebileceği konusu oldu. bi kaç kez daha okuyayım dur belki ben geri zekalıyımdır da kıskandığını anlayamamışımdır.

  • 10 sene oncesine gidemeyeceksem pek bir manasi olmadigindan
    5 kurus dahi odemeyecegim tekliftir.

  • büyük ihtimal japonya başbakanı da ne diyo la acaba bu diyodur içinden.
    adamlara yaptıkları projeyi anlatmış. adamdan aldığını adama satmış.

    adam da naapsın, müşteri herzaman haklıdır diyip he abime, he uzunuma demiştir.

  • olduğu gibi çevirmek yerine kendinden birşeyler katmış ve çok doğru bir çeviriye imza atmıştır. kar beyaz diye çevirse daha mı iyiydi.

    prince charming'i de beyaz atlı prens olarak çeviren aynı kişiyse double gold'u hak etmiştir.

    edit: apollo69 uyardı. güzel çeviriler ile dilimize yapılan katkılar tartışılırken "double gold" yazmak pek hoş olmadı gerçekten. çift altın madalya olarak değiştiriyorum...

  • bununla ilgili şöyle bir güncel örnek vermek isterim.

    dün, yoğun toplantıların olduğu bir gündü. evden çalıştım. sabah 8.15'te uyandım. 8.30'da ferah bir şekilde işime başladım. yoğun bir günü bile yıpranmadan tamamlayıp 18:00'de işimi bitirdim.

    bugün ofise gelmeyi tercih ettim. yol normalde 20 dakika civarı sürdüğü için ve toplantım saat 9'da olduğu için 8'de evden çıktım. insanlar -haklı nedenlerle- toplu taşımadan kaçındıkları için korkunç bir trafik vardı. 1 saatte ofise ancak ulaşabildim. koştura koştura masama oturdum. saat 9.05'te, 1 saat araba kullanmış ve yorgun bir şekilde işe başladım.

    ev yerine ofise gelerek;

    -dönüşle birlikte- 2 saati yol için kaybettim
    1 saat daha az uyudum
    eve yorgun döneceğim için muhtemelen yemek yapamayacağım.
    daha verimsiz çalıştım
    en az 1 litre benzini doğaya saldım.
    bu benzin tutarı kadar kaynak boşa gitti.
    işveren açısından elektrik, su, kahve, havalandırma gibi ek maliyetlerim oldu.
    1 günlük pantolon ve gömlek yıkama, ütüleme masrafı oluştu.

    ben hibrit modeli destekleyen bir insan olarak bu fikrimden de caymaya başladım. hele ki pandemi korkusu hala bu kadar yoğunken imkanı olan herkes evden çalışmalı.