ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
model grubunun dağılması
-
kılışdaroğlu hemen istifa etmeli.
drogba'nın paylaştığı görenleri kör eden fotoğraf
-
ayri bir instagram hesabini hakediyor.
bim'de 19.99 tl'ye satılan 2015 le yılbaşı paketi
-
bim'in şanına yakışan yılbaşı paketidir.
içeriği:
le cola
dağhan sucuk
teatone ica tea
3 kg'lık dost yoğurt
peripella çıkolata
12'lik bili bili yumurta
zevk alınan ufak sapıklıklar
-
cakmagin gaz dolu bolmelerindeki gaz seviyesini esitlemeye calismak.
bilinen en şaşırtıcı tarihi bilgi
-
cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan devrimleri dış dünyaya tanıtmak için ülkedeki yeniliklerle doldurulan karadeniz vapuru‘nun avrupa limanlarında gezmişliği vardır. bir de suyun öbür yakası var. amerikalılar için yapılan gösterimler. tabiki bu kez vapur seferi düzenlenmiyor. belgesel şeklinde hazırlanan filmler amerika'da gösteriliyordu.
1936 eylül ayında amerikalı gazeteci julien byran hızla kalkınan ülkeyi filme çekmek için ülkeye davet edilmişti. devletin desteğiyle istanbul, ankara, izmir, eskişehir ve kayseri'de çekimler yaptı. gazetecilere mesafeli olan mustafa kemal'i florya'da kumsalda, denizde filme aldı. en ünlü kareleri mustafa kemal'in manevi kızı ülkü adatepe ile florya plajında oynarken çektiği görüntülerdir. birçok var, bir tanesi görsel
çankaya köşkünde çalışırken, kabine toplantılarına başkanlık ederkenki hallerini filme alarak yaklaşık 90 dakikalık bir belgesel ortaya çıkardı.
byran aynı zamanda abd'de siyasi çevrelerin yakından tanıdığı bir isimdi. başta abd başkanı franklin delano roosevelt olmak üzere önemli dostları vardı. modern türkiye'yi anlatan belgesel film 27 mart 1937'de beyaz saray'daki başkanın katıldığı özel bir davette gösterildi. gösterim byran'ın yaptığı konuşmalarla birlikte 2,5 saat sürdü.
roosevelt, bu özel gösterimden yaklaşık on gün sonra mustafa kemal'e bir mektup yazdı:
"ahiren türkiye’de bay julien byran tarafından alınmış filmi, birkaç akşam evvel beyaz sarayda izledim. nispeten kısa bir zamanda meydana getirdiğiniz pek çok şayan-ı hayret hususatı görünce hissettiğim şevk ve heyecanı size arz etmek istedim. kıymetli şahsiyetinizi evinizde ve plajda küçük kızınız ile oynarken çekilmiş olan resimleri seyretmekle bilhassa bahtiyar oldum. bu, sizin ve benim bir gün birbirimizi mülaki olmak fırsatını bulacağımız ümidini, bende bir kat takviye etti. nadir olan istirahat zamanlarımda bana göndermek lütfunda bulunduğunuz türk posta pulları koleksiyonunu seyretmekteyim. bunlar üzerinde resmedilmiş olan manzaraları, bir gün kendi gözlerimle görmeyi ümit ediyorum. samimi saygılar ve halisane temennilerimle"
mektubun o dönem gazetelere haber olan hali görsel
atatürk bu mektubu alınca başkana aynı nezakette mektup yazdı:
“ahiren türkiye’de bay julien bryan tarafından alınmış filmi seyretmekten duyduğunuz memnuniyeti bildiren 5 nisan 1937 tarihli lütufkar mektubunuzu hakiki bir sevinç ile aldım. mektubunuzda, ahvalü şerait müsade eder etmez, birbirimize bir gün mülaki olacağımız ümidini de izhar buyuruyorsunuz. samimi duygularınız ve modern türkiye’de elde edilen terakki hakkındaki takdirdar telakkinizden dolayı size fevkalade müteşekkir olduğuma inanmanızı rica ederim. bay başkan, bu fırsattan istifade ederek amerika birleşik devletleri hakkındaki hayranlığımı tekrar bildirmek isterim. bilhassaki bizim iki memleketimiz, umumi sulh ve insanlığın saadetini istihdaf eden aynı ideali gütmektedir. size bir an evvel mülaki olmak benim de samimi arzum olduğundan harikulade işler yapmış sevimli ve kuvvetli şahsiyetinizi türkiye’de selamlayacağım güne sabırsızlıkla intizar ediyorum. samimi duygular ve halisane temennilerimle”
filmin gösterimi beyaz saray’la sınırlı kalmadı. julien bryan sanki kültür elçisi gibi abd’nin çeşitli şehirlerinde “yeniden doğan türkiye” (turkey reborn) adını verdiği konferanslarla filmini göstermeye devam etti.
kaynak: yurdagül yüksel “atatürk ve roosevelt” atatürk araştırmaları dergisi, temmuz 1999
* franklin roosevelt, atatürk’ün vefatından sonra “benim üzüntüm, bu adamla tanışmak hususundaki şiddetli arzumun gerçekleşmesine artık imkân kalmamış olmasıdır” demiştir.
* abd başkanlarına gelen hediyeler devlete zimmetleniyordu. özel hediye alamıyorlar. atatürk’ün gönderdiği pullar muhtemelen beyaz saray arşivinde tutuluyordur.
kıbrıslı gençlerin federasyon çağrısı
-
tarih çabuk unutulan bir kavramdır, ayrıca gençleri de şuçlayamıyorum yaşam standartlarını arttırma derdinde herkes. bu gözler kefen giydik bizi cepheye gönder rte, bahçeli reis diyenlerin bedelliye en önde başvuran olduğunu da gördü. =)
tarihteki ilk smiley
-
okuyabildiğim kadarıyla öncesinde "gökbörülerle ötükende kımız keyfi" yazıyor.
suratsız olmaları kanıksanmış meslek mensupları
-
öğrenci işleri memuru.
ülker bebek mamasında gdo çıkması
-
işçiler sendika değiştirdi diye işten at, bebek mamasına çaktırmadan gdo'lu tahıl kat, farkedilince de "biz zaten toplattık o iki parti malı" diye kırk takla at! sonra da "mutlu et, mutlu ol" diye kampanya yap, oldu aq.
şu mutluluk işini bu kadar saplantı haline getirdiniz ya, olacaklardan korkuyorum: (bkz: ülker bebek mamasında kokain çıkması)
galatasaray
-
100 küsur yıllık geçmişine rağmen hakemsiz maç kazanmaya alışmamış camia. hakemsiz maç mı olur lan?
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"le cola'yı fransız malı zannedip arkadaşlarla bim'i bastık, feyizli bir abi bizle sohbet etti. şimdi namaza gidiyoruz. nereden nereye."
#evrimgerçekdeğildir
-
twitter'da denk geldiğim popüler heşteg.
on dakika inceledim ve anladım ki bizdeki okulların tamamı işlevsiz.
ben şu gün temel bilimlerden birinin öğretmeni olsaydım kahrımdan oturur ağlardım. bir halkı hiç eğitmesen bile insanlar bu kadar cahil kalmazlar.
demek ki sadece eğitim vermiyor değiliz
aynı zamanda yanlış yönde de dolduruyoruz insanları.
bakın evrim yoktur diyene sussun konuşmasın falan demiyorum. deme hakkını gasp etmiyorum.
dünya düzdür diyen adama da hak gördüğüm fikir ifade etme özgürlüğüne sonuna kadar destek oluyorum. rahatsızlığımın kaynağı, itiraz ettiği olgu hakkında hiç bilgi sahibi olmadığı halde inatla bilimsel yayınlara kafa tutan inanılmaz bir kitleyle nasıl yaşayacağımı bilmediğim için duyduğum huzursuzluktur.
ben dayanamıyorum birader.
olmuyor.
başımı çevirip bu kitleyi yok sayıp hayatıma devam edemiyorum.
mesele evrim teorisi falan da değil.
bu insanlar diplomasi kurulabilecek uzlaşılabilecek bilgi paylaşılabilecek bir platform bırakmıyorlar. beni onaylasınlar istemiyorum ama oturup konuşalım, saygın bir dialog kapısından iletişim kuralım istiyorum.
bilgiye saygı duyulmuyor, bilgiyi üretene saygı duyulmuyor, idealist öğretmenler giderek ay sonunu bekleyen memurlara dönüştürülüyor.
kalıp bozulmuş bu memlekette ürün çıkmıyor.
biri beni bir şeyle oyalasın yoksa sabaha kadar insanlara laf anlatmaya çalışacağım.
(bkz: evrim yoktur deme hakkı/@limon kimyon zorro)
(bkz: evrim teorisi/@limon kimyon zorro)
(bkz: evrimcilerin cevaplayamadığı sorular/@limon kimyon zorro)
(bkz: evrim gerçekse neden laboratuvarda deneyemiyoruz/@limon kimyon zorro)
(bkz: marmara üniversitesi evrim karşıtı sempozyumu/@limon kimyon zorro)
(bkz: paris'te büyük evrim-yaratılış tartışması/@limon kimyon zorro)
(bkz: onur yıldız/@limon kimyon zorro)