hesabın var mı? giriş yap

  • son dünya sampiyonlari;
    löw: 3.8 milyon euro
    deschamps: 3.6 milyon euro

    üstelik yukarida saydigim isimlerin maasi cok büyük ihtimalle brüt, yani maaslarinin yüzde 40'a yakini vergiye gider.

    diger yandan almanya ve fransa'da insanlarin kazanclarinin türkiye'ye oranla 5 katina yakin oldugunu varsayarsak senol'un ne kadar sacma sapan bir maas aldigini anlayabiliriz.

    edit: bu isin piyasasi bu diyen kasiyer kardesim. hemen bugün git patronuna, avrupa'da muadilim aylik 2000€ kazaniyor, ben de aynisini istiyorum de.

  • çocuk gibi adam fakat her kadının isteyeceği türden bir sevgili. hem iri hem duyarlı, kucağınızda ağlayıp, kucağında ağlanacak türden. pek eğlenceli bir dizi karakteri.

  • bu tarz diyaloglar yüzünden iş aramayı bırakıp girişimci olmaya karar verdim. tamam şirketlerin bazılarında mankafa tipler vardır da her görüşmede de bir tane bana mı denk gelir? bir de kurumsal firmalar, altını çiziyorum.

    3. görüşme, lojistik firması (alakasızım ama 2 aylık işsizlik beni bu yola düşürüyor)

    - zminrna hanım daha önceki görüşmelerimizden yola çıkarak bu pozisyon için uygun olduğunuzu düşündük. fakat birkaç noktaya daha değinmek istiyoruz.
    + tabii.
    - öncelikle biz çok yoğun çalışıyoruz. buna ayak uydurabilecek misiniz?
    + yoğunluktan kastınız?
    - cumaları gece 23.oo'e kadar. cumartesileri ve bayramlarda dönüşümlü. bazen haftaiçi birkaç gün 23.oo'e kadar...
    + hmm anlıyorum çalışmadığınız gün yok gibi.
    - ehehe evet biraz öyle. peki maaş konusundaki düşünceniz nedir?
    + bla bla aldım en son çalıştığım yerden.
    - aaa bu ücret bizim için fazla. 5-6 yıldır çalışanlar bu ücreti alıyor.
    + hmm anlıyorum fakat ben bu ücretin altına inmeyi düşünmüyorum. malum istanbul'da yaşamak zor bu sunduğum ücret de ortalamanın altında bile.
    - yani burda çalışanlar genelde evli. eve 2 maaş girince geçiniliyor. sizin yok mu evlilik planınız? evlenirseniz siz de rahat yaşarsınız, kötü bir maaş değil aslında.
    + anlamadım?? evlenirsem rahatça burda çalışır geçinirim doğru mu??
    - ehehe tabii burdaki herkes öyle yapıyor.
    + @@!!??

    çok bilinen, kurumsal bir firmanın bakış açısı. lanet olsun lan size. evlencekmişim geçinmek için...

  • bıyık fincanının ortaya çıkışı viktorya döneminde gerçekleşmiştir. 1800'lerin sonlarına doğru sosyal statü fark etmeksizin neredeyse tüm erkeklerin bıyığı vardı. otoriter bir görüntü yarattığı için de ingiliz ordusu üniformasının zorunlu bir parçası haline gelmişti. bu akım ingiltere'den avrupa'ya, oradan da kuzey amerika'ya büyük bir hızla yayıldı.

    bıyık bakımının dikkat edilmesi gereken pek çok hususu mevcuttu pek tabii. ideal bıyık; sıkı, sert ve çok uzun veya çok kısa olmamalıydı. bıyıkların bakımına fazlasıyla özen gösteren bazı erkeklerin gün boyu yanlarında küçük bir tarak taşımasıyla da karşılaşılmaktaydı. hatta daha iyi bir görünüm için çoğunun bıyıklarını boyadığını da söyleyebiliriz. bıyıkların sabit durması için balmumu kullanımı çok yaygındı. özellikle sıcak içeceklerin tüketimi karşısında balmumunun dayanıksızlığı büyük bir problem oluşturmaktaydı. çay ve kahve içerken balmumunun sıcaktan erimesi ve bıyıklara içeceğin bulaşması sorununa çözüm getirmek için 1860 yıllarında ingiliz çömlekçi harvey adams bıyık fincanlarını icat etti. bıyık fincanları bir anda öyle popüler bir hal almıştı ki adams yaklaşık 15 yıl sonra emekli olmuştu. bıyık fincanının özelliği fincanın içine yerleştirilen, kelebek şeklinde, içinden içmek için bir deliği olan aparat ile tasarlanmış olmasıdır. bu aparat bıyıklara destek vererek onları ısıdan ve sıvıdan korumaktadır.

    fincanların tasarımında genel olarak çini desenleri hakimdir. ilerleyen zamanlarda fincanın sahibinin adı veya baş harfleri ile özelleştirilebilir modeller de geliştirilmiştir. sadece fincan ile kalmayıp tabakları da eş olarak tasarlanıp satışları yapılmıştır. bir süre sonra normal fincanlara takılabilir parçaların üretimine de başlanılmıştır.

    ancak birinci dünya savaşı başlayınca bıyık bakımının imkansız hale gelmesiyle fincanlar gözden düşmüştür. bir dönem büyük bir amaca hizmet eden bu fincanlar şimdi antikacıların raflarını süsleyen ya da koleksiyoncuların eşsiz parçası olan objelerdir.

  • aile dostu olan bir öğretim görevlisinin odasına gitmiştim biraz muhabbet biraz dertleşme amaçlı. kapıyı çalıp içeri girdiğimde hocam okey oynuyordu bilgisayardan. beni kendine çok yakın gördüğü için "ooo hoşgeldin freewave" deyip bir yandan oyununa devam etti. sonra bir iki havadan sudan nasılsın, iyi misin, muhabbetinden sonra hocamın yanına oturup müsabakayı izlemeye başladım.

    ben arada "hocam şu taşı atan bence ben takip ettim ara taş çıktı." filan diye akıl veriyordum. lan birden bir şey dikkatimi çekti. masadaki diğer kişilerin adlarına bir bütün olarak bakınca böyle baya tanıdık geliyordu. sonra içimden lan yoksa deyip "hocam kimle oynuyorsunuz?" diye sordum. karşılık olarak da "hee onlar mı dekan, prof x hoca, prof y hoca."

    oha lan biz de ilim irfan yuvası diyoruz. adamlar üniversitede okeye dönüyor.