hesabın var mı? giriş yap

  • bir yazarın yeterince kişi tarafından troll olarak gösterilmesi halinde otomatik olarak çaylağa düşürmesini, bu kişilerin de ancak moderasyon tarafından incelendikten sonra da ya uçurulması, ya da çaylaklıktan çıkarılmasını dilediğim yeni sözlük fasilitesi.

  • 200 kusur arkadasi olan bendenizin arkadas profilleri su sekilde;

    - her daim siyasi paylasim yapan akp yandasi tipler
    - her daim siyasi paylasim yapan anti-akp yandasi tipler
    - her daim turk milliyetciligi ve siyaset yapan tipler
    - bir cemaate mensup ve bu cemaatin propagandasini ve ozlu sozlerini paylasan tipler
    - her daim otta yese bokta yese bunun paylasimdan zevk alan tipler
    - her daim candy crush vb. oyun istegi gonderen tipler
    - gereksiz paylasimlar ve ota boka yorum yapan arabesk akrabalar

    bu tiplerin hepsini unfollow ettim ve elimde kalan adam akilli sadece 5 kisi. biri bizim hanim zaten. kaldi mi 4. cikmak lazim lan bu facebook platformundan. kesinlikle.

  • ne zaman düşünsem tüylerim diken diken..

    geçen hafta dolan otuz beş yıldan beri otuz beş kuruşla ev geçindiriyorlar. üç çocuk büyütmüşler, okutup adam etmişler. üç çocuklarına da aynı sevgi ile bakmışlar hep, gözlerinde hala o sevgi. hani olmaz da, göstermek istemeseler bile ele verecekler kendilerini, naif bir sevgi sızıyor gözlerinden. işe gitmek için evden çıkarken, arkamdan usulca aralanan perdenin arkasındaki annemin gözünde görüyorum, her sabah.

    nasıl başladığı değil nasıl yaşandığı önemli; onca yıl nasıl büyüdüğü, bizi büyüttüğü. onlar dolu dolu da yaşamışlar, damdan düşer gibi de. tepeden tırnağa sevdalılar, sevda nedir biliyorlar çünkü.

    çünkü yaşamışlar, yaşıyorlar bu hayatı. tüpsüz kalmışlar, vesikayla ekmek almışlar, kuru üzümle çay içmişler herkes gibi. kaç ihtilal kaç kriz görmüşler. ve hala, sabahın yedisinden gecenin körüne kadar haberlerde gördükleri "dünyaya" üzülüyorlar. yirmi dokuz yıldır onları sabır ve umut ederken gördükçe tüylerim diken diken oluyor benim.

    keyif almasını da bilmişler. uğrak lokantası’nda kızarmış yarım piliç ve haydari ile içmişler rakıyı, tam cam kenarındaki masada hem de. bizim gibi rakının yanına pırasa getiren, fasıl diye taverna müziği çalan, damsız girilemeyen yerlere, olmadığı gibi görünen insanların arasındaki masada birkaç arkadaş mahkum kalmamışlar. en son ne zaman sinemaya gitmişler hatırlamıyorlar, dilleri dönmüyor hatırlayınca da zaten filmin adını. o akşam televizyonda ne varsa, bir bardak da çay yanına, en seyredilir eser oluyor o akşam.

    bu sevgiyi anlamak istiyorsanız, görmeniz lazım. birbirine güzel söz söylemez, çarçur etmezler iltifatlarını. sevgilim, bir tanem bunlar sahte laflar, yer yok onların lugatında. her gün milyonlarcası gırla giden gerçek sevgi sözleriniz gerçek kıymetini biliyorlar.

    yıllarca işten gelirken kesik ankara soğuğunda yüzü kızaran emekli memur babam gibi yüzüm, aşk hakkında düşünürken, utancımdan. hayat bana daha ne öğretebilir? onlarla karşılaştırınca, hokkabazın ağzındaki yalancı alev gibi yabancıyım aşka. oysa onlar, birbirlerine sarılıp kenetlenmişler. ve kalbime bıçak sokar gibi kirpikleri bana, bize doğru dönmüş soruyorlar:

    "ya siz?"

  • özel okuldaki hocaların en büyük hayali devlet okulunda öğretmenlik yapmak iken velilerin hayali daha iyi eğitim alsın diye çocuğu özel okula göndermek. bu işte bi terslik var ama bilemedim.

  • bu olay bir kere yaşandı ya, devamının gelmesi ihtimali de yüksek. açıkçası böyle olayların bazı psikopatlara ilham verdiğini düşünüyorum. bunu kendisi yapsa nasıl keyif alacağını hayal ediyordur. özellikle ölmek isteyen psikopat ruhlu insanlar.

    abd ve diğer bir çok ülke vatandaşlarından kendine lazım olan kısmını(ülkeyi gelecekte yönetecek nesli) gerektiği şekilde yetiştirirken kalan büyük çoğunluğa ne olduğu veya ne olacağı ile ilgilenmez. bunu sadece güvenliği sağlayan birimler, "suçun önüne nasıl geçebiliriz?" sorusu sorulduğunda dillendirse de hiç bir zaman bu konuda bir çalışma da yapılmaz. çünkü bütün insanları tek tek kazanmak için zenginlerin rahatlarından taviz vermesi gerekir. ülkenin zenginliği nüfusuna oranla çok çok olan bazı ülkelerde bile bu ütopya gerçekleşemiyor. bir kaç sene önce norveç'te 77 kişinin ölümü ile sonuçlanan katliamı hatırlıyorsunuzdur. ancak norveç için bu durum belki 30-50 yılda bir olacak bir olay iken durum abd olunca bu kadar iyimser olamıyorum. insanı değersizleştiren kapitalist sistem, değersiz insanlara her şeye ucuzundan ulaşım imkanı tanıyor. bu da modern kölelik anlamında insan satın almayı çok kolay kılıyor. aslında dünya üzerinde çoğu müslüman coğrafyası olan sıkıntılı bölgelerdeki sorunun ana kaynağı da ucuza satın alınabilinen milyonlarca insan olmasıdır.

    sanırım abd'nin sonu buna benzer olayların çoğalması ile gelecek diye düşündüğüm katliam.

  • bir çok sözlük yazarının "aha ne boktan film, iğrenç, utanç verici" diye entry girip 3-5 ay sonra bir otobüs yolculuğu sırasında mecburen izleyeceği filmdir, hatta bazı sahnelerde elinde olmadan gülecek, sonra da etrafına bakıp "ulan rezil olduk yandaki kızlara, bu filme bile gülüyor diyecekler" diye hemen kenarda bekleyen leman/uykusuz vs. dergiye yönelecektir bu arkadaşlar

  • yüz yirmi bin yılı öğrenci seçme ve yerleştirme sınavını kazanarak bir üniversitenin tarih bölümüne yerleşmek. tabii o güne değin kıyamet kopmazsa.

    bu bölümü kazanıp sevinen arkadaşa söyleyeceğim şey şu: senin üniversite bitmez arkadaş. 2-3 binlik tarihi layıkı vechiyle öğrenmesi bir ömür sürüyor bizim neslin, sen 120.000 yılı kaç ömre sığdıracaksın?

    tabii biraz düşününce, mesela 0 ila 10.000 arasındaki yılları bir satırda özetleyebileceğiniz akla geliyor. biraz daha çalışkanlarınız bin bin özetleyecek yılları. ama en çalışkanınızın bile "1000'lerin sonu 2000'lerin başında internet çıktı, ekşi sözlük diye bir site vardı. orda eyco diye bir sözlükçü bizden bahsetmişti" deme ihtimali sıfır. hepinizin canı cehenneme güzel kardeşim o zaman.