ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
bilgisayar mühendislerinin en az 10 bin tl alması
-
oturdukları yerden kasıt nedir? ayağa kalkıp bütün gün elimizde bilgisayar yürüyelim mi napalım amk ya?
antik.eksisozluk.com
-
artık gezi parkı'dır,
asfaltla kaplanan istiklal caddesi'dir,
ağaçları kesilen atatürk orman çiftliği'dir,
ev yapmak için doldurulan sahildir,
kentsel dönüşüm için yıkılan tarihi evlerdir,
otel yapmak için yakılan ormanlardır.
isveç televizyonundaki ankaralı genç
-
troll mu gerçek mi anlayamadığımdır.
i am from ankara
not: ben mağaradayken başlık açıldıysa söyleyin sileyim.
edit: oy çokluğuyla troll olduğuna karar verilmiş. anlamayanlara kızıyorlar, yok sanki böyle adamlar.
çaylak
robin van persie
-
kendisi, sözleşmeli ilkokul mezunu uzman çavuşun eline düşmüş kısa dönem doçenttir.
rus edebiyatı klişeleri
-
"ivan vasilic 6. dereceden bir memurdu."
galatasaray'ı sevimli yapan detaylar
-
kurabiye kalıbına girmesi.
grand theft auto vi
-
yayınlandığından beri her ortamda insanlar tarafından olağanüstü ilgi ve övgüyle karşılandı. bir yer hariç amk.
tek okuma hakkı olsa okunacak kitap
fiziki kitap okuyanların e-kitap nefreti
-
odaklanma sorunu yaşattığından dolayı duyulan bir nefret olabilir.
normal bir kitabın sayfasını ortalama 1-1.5 dakikada okurken, e-kitap 4-5 dakikayı bulabiliyor. pratikte kullanışlı ve kolaylık sağlasa da, uygulamada çileye dönüşebiliyor.
çocukken içte ukde kalan şeyler
-
abilerimin bisikleti aşağıda depoda çürürken ve ben bisiklet sürmek istiyorum diye yırtınırken kimsenin bu isteğimi ciddiye alıp bana bisiklet sürmeyi öğretmemiş olması. yetişkin bir insanken kendi kendime öğrenmek çok utanç vericiydi. ve kendime ait hiç oyuncağımın olmaması. hep abilerimin eski, kırık dökük ve eksik parçalı oyuncaklarıyla oynadım. bir kız çocuğu olarak hiç kızlara ait oyuncağım olmadı.
edit: ha bir de annemin ben doğmadan yıllar önce yurt dışından aldığı oyuncak ispanyol bir bebek vardı. oynamak istediğimde izin vermezdi. o çok kıymetliymiş, kırılıp dökülmesini istemezmiş gibi davranırdı. yıllarca vitrinde hayran hayran baktım ama bir kere bile oynayamadım. sonra bir gün genç kız olan kuzenim o bebeği görüp “yenge bu çok güzelmiş, bunu bana versene” dedi. annem de “zaten vitrinde durup duruyor, al senin olsun” dedi ve o bebeği kuzenime verdi. o an 10 yaşımdaki halimle içimde hissettiğim sızı hala ara sıra o bebeği düşününce aynı yerden kalbimi sızlatıyor.