ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
erkek çocuk sahibi olmak
-
oğlunu kızından ayıran aile içerir.
çünkü kızın büyüdüğünde onla rakı içemezsin di mi sayın rakıyı çüküyle içen arkadaş? çünkü kızına uzaktan kumandalı araba alamazsın...
şimdiden gelin dışlama muhabbeti de başlamış.
acırım acırım evde daha az sevildiğini hissetmeye başladığında psikolojik sorunlar yaşamaya başlayacak kızlarına acırım.
kendini dünyanın kralı sanıp da okula başlayınca kendisi gibi çüklü tonlarca çocuk olduğunu görüp hiç bi bok olmadığını anlayacak; sinirden sağı solu tekmelemeye başlayacak oğluna acırım.
ha bi de hem sizin cehaletinizin, hem oğlununuzun şımarıklığı altında ezilecek gelecek gelininize de acırım.
bir de erkek evladı, kız evlattan çok sevmeyi barındaran bu mentaliteye sahip yazarları da gördüğümde bu kısır dögüden çıkamayacağımızı gördüğüm için bu millete acırım.
tokat'ta 350 kg'lık domuz vurulması
-
adam lüksemburg'dan kalkıp domuz vurmaya tokat'a gelmiş amk.
bence haber değeri taşıyan durum budur.
ilkokulun ilk gününden akılda kalanlar
-
okulun bahçesindeki açılış töreninde eski öğrencilerin hep bir ağızdan yüksek sesle andımızı okuduğu sırada, ezbere bilmem gerekiyormuş gibi triplere girip andımız bitene kadar dudaklarımı oynatmam.
yıllardır aile içerisinde en çok geyik yapılan konu olarak aile içi tarihimizde yerini alan olay.
160 bin kişiyi dolandıran baba oğul
alternatif yunus günçe şiirleri
-
geçen gün evden çıktım
geri döneyim dedim
anahtar yok cebimde
zile bastım
annem halam filan
açtılar kapıyı sağolsunlar
pandeminin çoktan bittiği iddiaları
-
aynen. çok yerinde bir iddia.
ölenler de ibnelik olsun diye falan ölüyor. çok doğru.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"yaşlandık vallahi, eskiden bir ileti yazardık 10 kişi beğenirdi.. şimdi bir tek necati beğeniyor.. necati sen de her iletimi niye beğeniyon .mına koyyim, ipne misin nesin :p"
ayrılık anksiyetesi
-
ne yaşadığını bilen, bilinçli bir kişi için çok daha ağır bir deneyimdir ayrılık anksiyetesi. bilirsin ruhunu kalbini bölüp parça parça rondodan geçirenin bu şey olduğunu, aslında bağlandığin kişiyle zerrece ilgisi olmadığını ama bir şey gelmez elden.
ayrılık anksiyetesi ille de ortada bir ayrılık tehditi varken çıkmaz ortaya. bu anksiyete hep vardır ama hayatına birini dahil etmenle tetiklenir. öyle bir yaptırımı vardır ki bu anksiyetenin, yapman gerekenin benlik saygini yitirmemek adına ayrılmak olduğunu bilirsin de elini kolunu kaldiramazsin. ilişki nasıl başlarsa başlasın, bir noktada terk edilme sıkıntısı baş gösterir. kişi mükemmel olduğunu bilse bile, yaptığı paranoyalar ve bitmek tükenmek bilmeyen sorgulayici tavirlar neticesinde karşıdaki insanın aklına hiç yoktan ayrılık fikrini dusurebilir mesela. evet potansiyeli vardır bu konuda. ben genel olarak bu anksiyeteyi kadınların gösterme prevalansinin daha yüksek olduğunu hatırlıyorum. sebebi saniyorum ki kadının doğasında varolan sorgulama ve irdeleme davranisinin bir erkeğe kıyasla hat safhaya ulaşabilmesi.
yine bu kaygidan muzdarip kisilerin müthiş bir kısır döngüye girdiğini ve ayrılığın getireceği acıyı tatmaktansa birlikteliğin anlamsizligini yaşamayı defalarca tercih edebildiklerini söylemek mümkün. geleceği kaybetme korkusuyla binisik olarak gelen bu korku uzak yakın fark etmeksizin gelecekteki tüm olasılıkları tartmaya çalıştıkca daha da çok tetiklenir bana kalırsa. zira, geleceğin kendinden menkul bilinmezligi ve belirsizliği kişinin kendini her daim tehlikede hissetmesine sebebiyet veriyor ve ayrılığı da sevdaya dahil ediyor. ama bu kaygı türünü yaşayan bireylerin tek istegi gelecekte tutunacak bir dal ve stabil bir hayat. dengesizliklerin içinde bir denge ortamı arayip bulamamanin da neticesinde daha da çok sorgulayip "asla ayrilmayacagiz" minvalinde sözler duymak istiyor. tabi yeri geliyor, sakinlestirilmek adına duyuyor da bu sözleri, ama sonra an geliyor ve bu söz tutulamadiginda "ben biliyordum zaten" diyebiliyor bu kişiler. bir nevi kendi kendini gerçekleştiren kehanet. bir arkadaşım demişti ki "oluruna bırakmayı ogrenmelisin, hayatta senin kontrol edemeyecegin çok fazla bilinmeyen var, tüm ipleri elinde tutamazsin. sana çok sıradan bir öneri gibi gelebilir belki ama oluruna bırakmayı bilmelisin. sen böyle yaptıkça karşındaki insanın denklemdeki salt rolü değişir ve senin onun üzerindeki etkin oranında oynayacağı rol farklilasir." doğru galiba. insanları bizim gibiler değiştiriyor, sonra da "sen eskiden böyle degildin" deme hakkını kendimizde görüyoruz.
haber türk'te ulaştırma bakanına sorulan sert soru
-
aşırı kar yağdı doğal olarak kapandı diyor. e arkadaş madem aşırı yağışta yollar kapanabiliyor o halde ibb'ye attığınız iftiraları ne yapacağız??. sanırsın ki sadece tem otoyoluna çok kar yağmış da istanbul'un diğer yerlerine anca iki üç kar tanesi falan düşmüş.
elit kesimin çocuklara koyduğu sikimsonik isimler
ronaldo'nun beşiktaş'a gelmek istemesi
-
oradan ortaköy'e geçecek herhalde, canı kumpir çekti demek.
anında uyuyabilen insanlar
-
şu hayatta vücuda dair kıskandığım iki şey varsa; birisi yatar yatmaz uyuyan insan birisi de yiyip yiyip kilo almayan insandır.
bu ikisinin formülünü istiyorum bu adamlardan işte.
17 bin 2 liradaki 2 lira
-
“burdayım be burdayım… vallahi de billahi de bur-da-yım”
adı koyulmamış ilişki
-
nasıl da acıtır bitince... ağladığın adam sevgilin bile değildir, dokunmamışsındır, etmemişsindir. aşk değildir arkasından üzüldüğün, arkadaşın değildir kaybettiğin, elini bile tutmamışsındır ama bir şey vardır. sırtına doğru bir ağrı yayılır aklına gelince.. yolda görürsün, yüzüne bakmadığında edecek iki lafın yoktur, hesap soramazsın çünkü sevgilin değildir, dön diyemezsin çünkü hiç gelmemiştir... biten bir şey vardır ama o biten şey nedir o bile belli değildir....