hesabın var mı? giriş yap

  • kamu ekonomisi adli bir dersin vizesinde,hoca 5 adet soru ve bunlarin her birinin altinda "a, b, c, d, e" siklari bulunan, yaklasik 25 soruya tekabul eden kol gibi bir klasik sinav yapmistir.(sinav ingilizcedir.) sorularin coklugundan ziyade muhteviyati daha da elem vericidir. fakat sinavin asagi yukari 15. dakikasinda siniftan gule oynaya cikan bir ogrenci, yaptigi beyanatlarda cok kolay bir sinav gecirdigini, butun sorulari da yaptigini deklare etmistir. sinifin geriye kalan tum ogrencileri biraz imrenerek biraz da hasetle bahsi gecen ogrenciye bakadururken, sinav sonuclarinin aciklanmasiyla olay apayri bir boyut kazanmistir. sinav panosunda "0" notunu goren ogrenci itiraz dilekcesi yazmaya niyetlenip, bir de ustune ustluk "ne guluyonuz lan. bir yanlislik var. 100 koyunca o zaman gorucem halinizi" gibi savunma stratejileri hazirlamaya calissa da daha elindeki dilekceyi not islerine ulastiramadan, ders hocasinin yaptigi "kim o sinavi test zannedip, soru siklarinin uzerini isaretleyip, bir de sinav kagidinin altina "cok tesekkur ederim hocam. bir de herkes sizin icin cok zor bir hoca diyordu" diyen sapsal?" sorusunu duymus olacak ki, hatri sayilir bir sure fakulte cevresinde gorulmemistir.
    (bkz: kafa izni)

  • insanı gerçekten mutlu edebilen ruh hali.
    sene olmuş 2010. tükettiğim 26 yıla bakıyorum da, tükettim kelimesi hüzünlü görünse de mutlu oldum ben. peki nereden çıktı şimdi bunları yazmak? söyleyeyim. bilmiyorum. belki de biliyorum ama itiraf edemiyorum. belki bu satırları benden sonra sen okursun, belki dönüp yüzümde anlamsız bir gülümseme ile ben okurum.

    çocuktum. pek dişimi fırçalamazdım. bir gün dişim ağrıdı. sonra çürük olduğu ortaya çıktı. o diş çekildi. dişçi, o dişin tekrar çıkmayacağını söylese de hayallerimi yıkmadım ben. o dişin hep çıkacağını düşündüm. sonuçta o diş çıkmadı ama çıkacağını düşünürken mutluydum.

    5 liralık loto ile milyonlar kazanmayı hayal ettim hep. 15 milyonda bir ihtimal olduğunu hep biliyordum fakat olmayacak 14,999,999 ihtimali değil olacak 1 ihtimali hayal ettim. 5 liraya bi kaç gün mutluluk ve hayaller satın aldım. ve o 5 lira hiç boşa gitmedi.

    internet siteleri yapmaya başladım. dandik fikirler ve kodlamalarla bir gün facebook kadar büyük ve zengin olacağımı düşündüm. olmadı, olmazdı da zaten. ama hayalini kurmak güzeldi.

    bas gitara başladım, üniversitede konserler verdim. ilk tam şarkımı çaldığım zamanı unutmuyorum. dünyaca ünlü bir gitarist olacağımı düşündüm. arkadaşlarım dışında iyi çaldığımı düşünen çıkmadı. olsun, mutluydum.

    dostoyevski okudum. onun gibi yazabileceğimi düşündüm. oturdum kısa kısa şeyler yazdım. sonra dönüp okuduğumda sıradan bile olamayacak kadar kötü yazdığımı fark ettim. ama mutluydum.

    arabalara hep ilgim vardı. eski bir arabam olmasını ve onu toplamak istedim. bunu başardım. ama başardığım zaman aldığım hazzın onu hayal ederkenki kadar fazla olmadığını fark ettim. arabaların motorları hep bana çok saçma geldi. makine mühendisliği okudum, yeni bir motor tasarlamak istedim. ama okulda sağolsunlar hayalini bile kurdurmadılar. evet belki tasarlayamayacaktım ama hayal edebilirdim.

    zamanda geçmişi gösteren bir makine tasarladım. onunla dünya üzerinde herhangi bir zamana bakabilip gerçekleri görebilecekdim. avukatları oldum olası sevmedim. niye sevmediğimi de anlayamadım da gerçi. makinam sayesinde avukatlara gerek kalmayacaktı. geçmişte ne olduysa oturup izlecektim. acayip mutluydum dünyayı değiştirecektim.

    insan sadece gelecekteki mutluluğunun hayalini kurarken gerçekten mutludur diye bir laf duydum. benim hep boyumdan büyük hayallerim oldu. birçoğunu gerçekleştiremedim. olsun. yine de bir gün bu yazıyı okursan gülümse ve benim mutlu olduğumu düşün. oldum. gerçekten.

  • ali ağaoğlu kimdir,

    itü inşaat mühendisliği'nden mezun olup, ikinci üniversitesi olan boğaziçi mimarlık'tan fakülte birincisi olarak 2. lisansını yapmış,

    yetmemiş,

    cambridge'de üzerine master yapmış,

    yetinmemiş baba mesleği olan müteahhitliği fahrileştirmiş ve yüksek inşaat mühendisi sıfatıyla türkiye'de sektöre ilişkin dünyaya örnek olacak proje ve çalışmaları ile bbc'de bu röportajı layıkıyla vermiş ve göğsümüzü kabartm....

    ..şaka lan şaka, yüzüm kızardı izlerken..adam bildiğin lise terk.

    şimdi özeleştiri yapalım ve bu adamın (!) bbc'ye röportaj vermesinin sorumlusunu bulalım,

    sen olabilir misin kardeşim?

    3+1 bir daireye 2.000.000,00 tl veren sende kabahat var mıdır! (bkz: maslak 1453).

    emlakçı, müteahhit gibi komprador ve komisyoncuların servetine servet katanlar kim kardeşim? bu aracılar kuveyt kralicesinin değil konut piyasanın anasını s.kmekle kalmadı, kendi işçisini, çalışanını malları da yaptılar nihayet..

    ..kabahat senin demeye dilim varmıyor ama,
    ..kabahatin çoğu sende be güzel kardeşim!

  • kameraya ceken ve ardindan da motorcuyu savunan adama helal olsun. gunumuzde sadece polise karsi birini/birseyi savunmak bile basli basina yigitlik ve cesaret gostergesidir

  • keske bi afet olsa hicbirimiz kurtulamasak veya topraklarimiza atom bombasi atilsa da coluk cocuk komple telef olup yeryuzunden silinsek...

    hititlilerin corumlulasarak yok olduguna kahrolan herkesin yukaridaki çözümümu dusunmesinde fayda var. saglam bir temizlik sureci, degerlendirmek lazim.

    batisindan dogusuna saygisiz, hosgorusuz, katil, hazimsiz kisaca iğrenç bir toplum olmaktansa arazisinde yuzyillar boyunca ot bile bitmeyen toprak parcasinda cansiz kalmak en guzel cozum.

  • son yılların yeni trendi.

    dobrayım, açık sözlüyüm ayağına insanların kalbini kırmak moda olmuş durumda.

    özellikle kendinden zayıf ve güçsüz insanlara karşı uygulanan bir çeşit güç gösterisidir bu.

    açıksözlü olmak ile patavatsız ve küstah olmak arasındaki farkı dahi idrak edemeyen insanlardır bunlar.

  • ilkokul 4. sınıftayken sinemada izlediğim filmdi. o dönem zaten sinemaya ilk gelen ve daha patlamamış, ünlenmemiş filmlere giderdim; sonra 1-2 hafta geçince tüm medyada konuşulur olurdu (örn: eşkıya, aslan kral...).

    fakat malesef jumanji patlamadı, ''çocuk filmiymiş lan herhalde'' dedim sonraları kendime. o yüzden hep en sevdiğin film ne diye sorduklarında, ''leon, eternal sunshine of the spotless mind'' filan diyorum.

    bilmiyorlar ki jumanji hepsini tokatlar. ama otur da anlat işte izlememiş birine, lost gibi bir nevi, ''abi şimdi bir oyun var, zar atıyorsun, sonra gergedanlar basıyor evi, sel filan oluyor...''

    ne travma yapmış be mübarek film!