hesabın var mı? giriş yap

  • hawaii adalarına özgü bir kuş türü olan kauai ‘o’o kuşu, en son 1985 yılında görüldü; sesi ise son kez 1987 yılında duyuldu.

    bu kuşlar, 20. yüzyılın başlarında kauai adası’ndaki ormanlarda oldukça yaygın bir türken, ticari amaçlardan ötürü bölgeye ait olmayan hayvan türlerinin adaya getirilmesi nedeniyle, sayıları giderek azalmaya başladı.

    adalı bir fotoğrafçı (david boynton) tarafından kaydedilen aşağıdaki ses, türün son üyesi olan erkek kuşun eş bulmak amacıyla söylediği şarkıyı bize dinletiyor.

    bir çağrı yaptığınızı; ancak bu çağrıya sonsuza dek yanıt verecek kimsenin olmadığını düşünün. türünüze ait son ses sizden çıkıyor…

    bu açıdan bakıldığında şarkının oldukça hüzünlü bir tarafı var.
    https://youtu.be/ndry0cmcynu

  • şu aralar kendini kötü hissedenlerin sayısında oldukça büyük bir artış var. bu tip durumlarda avuçla hap yutmak veya varille içki içmek yerine yapabileceğin çok daha bilimsel teknikler var. şimdi ailenizin algı yönetimi uzmanı olarak bir kaç taktik veriyorum hem de bilimsel temellerini de açıklıyorum. dikkat kesil.

    1. derin nefes alıp verme

    pratik öneri: stresli veya gergin hissettiğinde, 4 saniye boyunca burnundan derin bir nefes al, 7 saniye tut ve 8 saniyede ağızdan ver. bunu birkaç kez tekrarla. nefes hayattır.

    bilimsel temel: derin nefes alma, otonom sinir sistemini etkiler ve parasempatik sinir sistemini aktive eder. bu, vücudu "savaş ya da kaç" modundan çıkarıp, rahatlama moduna geçirir. yani her nefesinde sinir sistemine sakin ol şampiyon dersin.

    2. kısa bir yürüyüşe çıkmak

    pratik öneri: kendini kötü hissettiğinde, 10-15 dakikalık bir yürüyüşe çık. mümkünse doğal bir ortamda, ağaçlar ve yeşillikler arasında yürü. hocam benim yaşadığım yerlerde hiç yeşillik yok diyorsan mekan değiştirmenin yollarını ara derim.

    bilimsel temel: fiziksel aktivite, endorfin salgısını artırır, ki bu da doğal bir "moral kaynağı"dır. ayrıca, doğa ile etkileşim, stres hormonu kortizol seviyelerini düşürebilir. yani hem hareket edip hem de doğanın içinde olursan moralin yükselmeye başlar. ama patates gibi koltukta oturup tavana bakarsan daha kötü hissedersin.

    3. günlük tutma

    pratik öneri: günün sonunda, yaşadığın olumlu ve olumsuz deneyimleri bir günlüğe yaz. bunları yazarken, olumsuz deneyimlerin üstesinden nasıl gelebileceğini düşün. mümkünse bu yazma işini bildiğin atadan kalma kalemle yap çünkü kalemle yazma sinir sistemini daha iyi etkiler.

    bilimsel temel: günlük tutma, duygusal olaylar üzerinde daha fazla kontrol sağlar ve bilişsel yeniden yapılandırmaya yardımcı olabilir. bu, bilişsel davranışçı terapinin (cbt) temel bir unsuru olan "bilişsel yeniden yapılandırma"ya benzer. yani duygularını kontrol etmenin yolu onları aklın hakimiyetine sokmaktır bunun da en kısa yolu yazmaktır.

    4. farkındalık uygulamaları

    pratik öneri: gergin veya stresli hissettiğinde, etrafındaki seslere, dokulara veya kendi nefesine odaklan. bunun için 5-10 dakika ayır. streslendiğinde zihnin hızlanır ve kokain çekmiş maymuna döner. bunu yavaşlatmak için bilinçli olarak odağını değiştirmen lazımdır. anda kalabilirsen zihnin yavaşlayacaktır.

    bilimsel temel: "anı yaşama" pratiklerinin, bireyin duygusal reaktivitesini ve stresini azaltmada etkili olduğu gösterilmiştir. bu konuda oldukça fazla çalışma var.

    5. sosyal destek arama

    pratik öneri: kendini kötü hissettiğinde, güvendiğin bir arkadaşın veya aile üyenle konuş. problemlerini paylaşmak, genellikle içinde biriken duygusal yükü hafifletebilir.

    bilimsel temel: sosyal destek, stres ve anksiyeteyle başa çıkmada önemli bir faktördür. iyi bir sosyal ağın, psikolojik sağlığa olumlu etkileri olduğu birçok çalışmada gösterilmiştir. kendini iyi hissetmediğin zamanlarda ailen ve yakın arkadaşların en pahalı antidepresanlardan daha etkilidir bunu bil.

    bu anlattığım beş yöntem, çoğu insan için etkili olabilecek genel önerilerdir. ancak, her birey farklıdır ve bu tekniklerin etkili olup olmayacağı kişiden kişiye değişebilir. örneğin, bazı insanlar için yürüyüş yapmak sıkıcı olabilirken, diğerleri için bu çok rahatlatıcı olabilir. en iyi yaklaşım, bu yöntemleri denemek ve hangisinin senin için en uygun olduğunu görmektir. ancak, unutma ki bu öneriler ciddi bir psikolojik durum tedavisi için bir alternatif değildir. eğer sürekli ya da şiddetli bir şekilde kötü hissediyorsan daha profesyonel destek araman önemlidir.

    bu yazıyı okuduktan sonra reçete olarak günde üç öğün yemeklerden sonra kanalımda bulunan "neden mutsuz ve stresli oluruz ?" videomu izlemeni yazıyorum

    işte kanalım burada

    https://www.youtube.com/aydinserdarkuru

  • her sene aynı hikaye amk.

    tüm doğu illerinin geçmiş sınavları incelenmeli ama elbette öyle bir şey yapılmayacak. yine çoban ahmetler, köylü ayşeler romantik birer başarı hikayesi olarak gazetelerde manşet olacaklar. okuyanlar da "bak görüyo musun onca imkansızlıklara rağmen..." geyiği çevirecek.

    sıkıldım valla ülkeden.

  • üç kişi giyotinle idama mahkûm olur.
    bunlardan biri papaz, biri hâkim, biri de fizikçi...
    *idam sehpasına ilk papaz çıkarılır. başını giyotinin altına yerleştirir ve sorarlar:
    – son sözün nedir?
    der ki:
    – ben tanrıya inanıyorum, o beni kurtaracaktır.
    giyotini indirdiklerinde boynuna birkaç santim kala giyotin durur. halk şaşırır ve hep bir ağızdan bağırır:
    – onu serbest bırakın; tanrı onu korumuştur.
    böylece papaz idam edilmekten kurtulur. sıra hâkime gelir, ona da sorarlar:
    – demek istediğin en son söz nedir?
    der ki:
    – ben papaz gibi tanrıya inanmıyorum. ama adalete güveniyorum.
    giyotini indirirler, giyotin hâkimin de boynuna birkaç santim kala durur.
    bunun üzerine insanlar tekrar şaşırır ve bağırırlar:
    – adalet sözünü söyledi, onu serbest bırakın.
    böylece hâkim de boynunun kesilmesinden kurtulur.
    sıra fizikçiye gelir. ona da;
    – son sözünü söyle derler
    der ki:
    – ben ne tanrıya inanan bir papazım, ne de adalete güvenen bir hâkim... bildiğim tek şey şudur: giyotinin ipinde bir düğüm var ve o düğüm giyotinin tam inmesine engel oluyor.
    görevliler giyotini kontrol edince gerçekten de bir düğüm olduğunu görürler. düğümü açıp tekrar bırakırlar, böylece fizikçinin başı bedeninden kopar.

    toplumdaki "düğümler" ve sorunlara işaret edip gerçekleri söylemenin acı sonuçları olabilir!..
    gerçeğe talip olanlar, bedel ödemeyi göze almalıdır.

    debe editi: yaran fıkra olmaktan ziyade düşündüren bir fıkra... debe için teşekkürler.

    edit: bu fıkra mükerrerdir...

  • fenerbahçe'nin bu sene de şampiyon olamayacağının ipucunu veren tivittir. geçen sene de berbat oyunları yerine hakemleri konuşuyor ve sosyal medya baskısıyla kendilerine fayda sağlamaya çabalıyorlardı. aynı tas aynı hamam.

    galatasaray'ın doğrandığı maçtan hakemden şikayet eden yine fenerbahçe. ligin ilk yarısı havadan penaltı kazandıkları beşiktaş maçından sonra da şikayet eden fenerbahçe idi. hele hele başakşehir maçı hala hatırlarda...

    bu kafayla şampiyon falan olunmaz. devam edin böyle.

  • firma yetkilileri “bizim kullanıcılar için hazırladığımız çubukların çok daha fazlası geri geliyor. bazılarının sahte olduğundan şüpheleniyoruz” demisler. demek ki bu ibneler de her 12324452452 dondurmadan sadece 1'inde bedava oldugunu kabul etmisler boylelikle.

    akilli olun az daha bedava koyun cubuklara yoksa koyarlar. şlaskdjaşlksdjas. ulan ne ulke be.

  • -tea!! to everyone from me
    -i don't want
    -fine, don't give it to şakir
    -what you mean with şakir?
    -isn't your name şakir? did you change it?
    -how could you dare to me that say şakir?
    -what should i say? for example, should i say mahmut? şakir.
    -you are gonna say şakir big bro, şakir uncle
    -those days were past, şakir
    -what you mean past?
    -past is mean past. we both have minibuses. i'm your brother now, şakir

  • kimilerinin simit, bizim ise zıldır zımba dediğimiz oyun. oyun dedigime bakmayın, derbi macinda yanlis takımın tribününe girdiginizi farzedin, ne demek istediğimi anlarsınız.

  • otobüste pencere kenarında oturmaktayım... eda* kucagımda oturmakta. 3 yaş sendromu içinde camdan bakınmakta... yanımıza yaşlıca bir teyze oturur ve eda yı mıncırmaya başlar, oysa bilmez ki eda bundan hiç hoşlanmaz!

    teyze: senin adın ne bakiimmmmm

    eda dan ters bir bakış...

    ben: eda teyzesi [ayıp olmasın cevap verelim düşüncesi]

    teyze: ay benim torunum var senin kadar onun adı yaprak!

    eda dışarıyı seyrettiği camdan kafasını kaldırıp süzerek kadına bakar... iyice süzdükten sonra tekrar cama doğru döner... ve dışarıyı seyrederek kopartan cümlesini kurar!

    eda: biz yaprağı...[es] sarma yapar... [burada yüzü kadına doner] yeriz!

    budur!!

  • 31.05.2013 cuma : gitme oğlum ne işin var eylemde, ya bir şey olursa, hakkımı helal etmem bak

    01.06.2013 cumartesi: dün gittin yeter işte,daha yeni geldin eve, her gün her gün ne işin var, anarşist misin sen?

    02.06.2013 pazar: tamam git ama polise bulaşma. taksime git, orada kavga gürültü yok

    03.06.2013 pazartesi : nasıldı dün? işten sonra gidicek misin yine?

    04.06.2013 salı : akşam sen taksimdeyken biz de burada dışarıdaydık. görmeliydin ortalığı, gurur duyuyorum hepinizle. nebahat teyzenler bile vardı.

    05.06.2013 çarşamba : bugün tüm öğretmen arkadaşlar işe gitmiyoruz, taksime gideceğiz. akşam gelince ara beni