hesabın var mı? giriş yap

  • bozok sevenlere tek bir soru sormak istiyorum.

    sevgilinizle yolda yürüyorsunuz, karşıdan bozok ve hakan geliyor, bozok öküz gibi gözlerini hiç kaçırmadan sevgilinize bakıyor,laf atıyor, hakan'da bozok'la aynı ölçüde sevgilinizi güzel ve alımlı buluyor fakat ayıp olur diye gözlerini hep kaçırıyor başını öne eğip geçip gidiyor.

    şimdi siz gidip sen olduğun gibi bir adamsın bozok,içinden geldiği gibi hareket ettin,duygularını bastırmadın tebrik ederim mi dersiniz ? bozok'u sevdiğinize göre böyle dersiniz.

    toplum içinde yaşıyorsanız bazı duygularınızı,yönlerinizi bastırmanız gerekir,ben sinirliyim arkadaş ona göre davranın bana diyeni haklı görürseniz,birgün biri çıkar ben sapığım arkadaş,karınızı kızınızı sokağa çıkartmayın yoksa tecavüz ederim der.

  • lorenzo da ponte nin bir mektubunda,

    "o zamanlar bence viyana’da adı anılmaya değer iki besteci vardı. bir tanesi de wolfgang mozart idi. onu dostu ve koruyucusu baron von wetzlar’ın evinde tanıdım. doğuştan sahip olduğu dehası, mozart’ı gelmiş geçmiş bestecilerin hepsinden üstün kılıyordu. ama onu çekemeyenlerin engellemeleri yüzünden, henüz kendini tam olarak gösterememiş ve tıpkı toprak altında kalmış bir cevher gibi fark edilememişti. bu eşsiz dehanın unutulmaz eserlerini yaratmasında, benim sürekli ısrarımın ve enerjimin de önemli bir yer tuttuğunu her zaman gururlar hatırlarım."

    seklinde anlattigi, buyuk muzisyen..

  • örnek bir sınav sorusu şu şekildedir:

    fındık en çok hangi bölgemizde yetişir?
    a)friedrichlerin bahçede
    b)klise'nin yanında
    c)otobüs durağında
    d)büyük ağacın altında

  • bir haftadır yapılan bu kadar para verilir mi tandanslı algı çalışmları halk üzerinde karşılık bulamamış olacak ki bu sefer tablo çok ucuz sahte olabilir demeye başladılar. bakalım haftaya hangi moda geçecekler.

  • hiçbir zaman kilolu bir insan olmadım.

    ama sağlıklı bir insan da değildim. özgüveni yüksek biri de. sosyal, hiç değildim. tüm sorunlar da buradan başlıyor zaten. anlatayım.

    lisedeyim. o zamanlarındaki hızlı metabolizmanın da etkisiyle kola, cips, envaî çeşit çikolata hatta jelibon gibi şeyler yiyor, bu abur cuburların uzun vadede bende nasıl zararlı bir alışkanlık yaratabileceğini kestiremiyordum. bunun sapkın bir şeker ve kolesterol bağımlılığına yol açtığını çok sonra öğrendim. çocuk ve genç yaşlarda edindiğimiz beslenme alışkanlıkları bütün hayatımızı etkiliyormuş meğerse.

    abur cubur mevzusunun dışında uyku düzensizliği problemim vardı, bir gün 3 saat uyuyup bir gün 6 saat uyuyor, gece başlayıp sabahlara kadar kola içip oyun oynadığım oluyordu ve asla yetişkin bir erkeğin alması gereken 7.5 saatlik uykuyu almıyordum. lisedeyken arkadaşlarımla arada bir yaptığımız halı saha maçlarında ne kadar az uyursam o denli kötü oynadığımı fark ettim. 10 saat uyuyan bir arkadaşımın yanında kaplumbağa gibi kalıyordum. daha sonra okuduğuma göre düzenli sporun düzenli uykuyu nasıl da iyileştirdiğini öğrenecektim.

    uykusuz ve iştahı pek de yerinde olmayan biri olarak kendimi güvende hissetmiyordum. ne zaman konuşsam birileri beni ayıplayacak, eleştirecek gibi hissediyordum. insanlar aşırı canlı ve yabancıydı gözüme. susuyordum ben de. başımı öne eğip kendi halimde takılıyordum.

    tabi ki lise ve üniversite boyunca geçirdiğim bu hareketsiz ve dolayısıyla da sağlıksız yaşam beni bitirmişti. evde tüm gün oturan biri olmak yukarıda anlattığım yan etkilere yol açmıştı ve ben zaman içinde ne arkadaş ortamlarında dikkat çeken, ne derslerinde başarılı olan (üniversite not ortalamam 2.01), ne de futbolda az biraz ilerleme sağlayabilmiş biri hâline gelmiştim. sevgilim de yoktu.

    sonra, kaldığım evin çok yakınına bir spor salonu açıldı. uyuyamıyordum, sağlıksızdım ve hala abur cubur yiyordum. ev arkadaşımın da itelemesiyle oraya yazıldım ve elimde başka hiçbir uğraşım kalmadığı için akşamları oraya takılmaya başladım. ve ilginç bir şekilde, vazgeçmedim.

    sonuç inanılmazdı.

    evet, klişe gibi gelebilir ama klişeler de doğru oldukları için o kadar yaygınlar zaten. antrenörümün de başlarda biraz itelemesiyle kısa sürede düzenli uyuyan, bunun sonucunda maçlarda yıldız gibi parlayabilen, kafam yerli yerinde olduğu için arkadaş ortamlarında ezilip büzülmeden konuşabilen ve çok daha zinde hisseden biri olmuştum. iştahım açılmıştı, cips değil normal yemekler yiyor ve bundan aynı ölçüde zevk alıyordum. kilomda bir değişiklik yoktu, benliğim değişmişti.

    tüm bu değişimlerin sadece düzenli sporla gerçekleşebilmesi "bu kadar kolay mıydı?" dedirtti bana. meğer boşuna harcamışım yıllarımı. spor, pek çok şeyin anahtarıymış. bu kadar kolaymış.

  • --- spoiler ---

    (nükleer enerji üretimi sonrası atıklardan bahsediyor)

    - derdiniz atıklarsa afrika orada? veririz üç beş kuruşu oraya göndeririz.

    --- spoiler ---

    yani ne diyebilirim, ne dersem bu korku filmini tam olarak izah edebilir gerçekten bilmiyorum. benim kelime dağarcığımın bittiği bir nokta burası. kan donması nasıl oluyormuş bu lafın sonunda anladım...

  • hic itiraf etmeseler de aptal insanların mutluluguna ozenirler.bir turlu tatmin olamazlar hicbirseyden,bu yuzden kendilerinden baska herkese faydaları dokunur.genelde anlashılmadıklarından anlayabilene hemen baglanma egilimindedirler.

  • saçma sapan youtuberların daha iyilerini aldığı yerde gururumuzu okşamış, ülkemizi temsil etmiş birinin aldığı arabadır. helali hoş olsun, kazasız belasız güzel günlerde kullansın.

  • erdoğan'ın tehdit edilmesi erdoğan'a yarar.

    çomarın aklı tek yönlüdür. israil, erdoğan'a dostça yaklaşıyor, demek ki erdoğan güçlü, yaşa erdoğan... israil, erdoğan'a posta koyuyor, demek ki erdoğan'dan korkuyor, yaşa erdoğan...