hesabın var mı? giriş yap

  • 5 yaşındaki kızım, anaokulu müsameresinde sahnede babam isimli şiirini o kocaman gözleriyle kaçamak bakışlar atarak okurken, gözyaşlarımı içime akıtarak dinleyip sahneye fırlamamak için kendimi zor tuttuğum, aynı anda hem kızımı hem de kendi babamı düşündüğüm ulvi gün.

  • haksız yere diskalifiye edilen yarışmacı. herkes 8 yıl önce yaptıklarından sorumlu olsaydı yüksek mevkilerde bugün gördüğünüz kimseyi göremezdiniz.

    koca koca insanlar terör örgütü elebaşı sümüklü fetö'nün peşine takılıp 5 sene önce attıkları tweetler için kandırıldık deyip özür dilemedi mi? kaldı ki uğur o yaşta daha ergendi. o zamanlar hangimiz şimdi olduğumuz kadar sağduyulu ve olgunduk? cezalandırmada yaş sınırlamaları vardır mesela, işlediği fiilin anlam ve sonuçlarını algılayabilme kapasitesi. neden olduğunu hiç düşündünüz mü?

    insanı delikanlıyken yaptığı şeylerden, hele hele internet çöplüğünü karıştırıp bulunan sözlerinden yargılamak hakkaniyete uygun mu?

    uğur bu entriyi okursan bi şekilde bana ulaş. davanı açayım, tazminatını alayım kardeşim.

  • ligin son haftası şampiyonluk gitmiş...
    .
    ikisi de beşiktaşlı olan oğullarımla izlediğim maç.yaşları 10-17

    aralarında şöyle bir diyalog geçti...

    -küçük oğlum:...- abi.. ben hala beşiktaşlıyım .seviyorum yaa. nedense içim kıpır kıpır...
    -büyük oğlum:...-dur oolum daha ne yaşadın ki..? hemen karar verme 11 yaşına kadar takım değiştirebilirsin.
    -küçük oğlum:...- yok yok ben eminim. hiç kazanmasa da beşiktaşlıyım. son kararım...hem böyle saçma bi konuşmayı niye yaptık ki..?

    ben.. (içimden).-tanrım çaresiz hastalık vereceksen böylesini nasip et...(belli belirsiz gözyaşı..)

    özel not: büyük umutsuz... küçük kendini kurtarabilirdi...fakat o da olmayacak gibi görünüyor.

    zorlu bir hayat var önlerinde...

  • benimdir temmuz ayının başında covid testim pozitif çıktı 20 gün boyunca evde oda karantinasında sağlık memurunun eve getirdiği sıtma hastalığında kullanılan hapı 5 gün boyunca kullanarak hafif semptomlar eşliğinde geçirdim hafif ateş ve eklem ağrıları dışında herhangi bir semptom yaşamadım iştahsızlık yüksek ateş koku ve tat almama gibi belirtiler hiç olmadı beslenmeme önem verdim bağışıklığı kuvvetlendiren badem kırmızı biber avokado bal yumurta gibi besinleri her gün tükettim bol bol su içtim ve psikolojik olarak kendimi pozitif tutmak için çok fazla hastalığımla ilgili telefon görüşmelerinde bulunmadım onun yerine oda karantinasında kendimi dizi ve filmlere verdim özellikle sürükleyici diziler hastalığımı unutmamda çok yardımcı oldular evde sürekli camları açık tuttum diğer aile bireyleri etkilenmesin diye 20 gün boyunca plastik bardak tabak çatal kullandım yedikten sonra hepsini bir çöp torbasında biriktirip attım, çarşaf yastık kılıflarını sık sık değiştirdim vücudumu kırgın hissettiğim zamanlarda ayakta spor hareketleri yapmaya çalıştım nefes kontrol çalışmaları yaparak vücudumu ciğerlerimi dinlemeye çalıştım özellikle 5. günden sonra semptomlarda artış olduğunu bildiğim için en çok 5 ila 8. günler arasında stres yaşadım, acaba durumum ağırlasacak mı diye psikolojikmen kendimi olumsuz anlamda cok etkiledim ama hiçbir şey olmadı şanslıydım. ya çok yoğun almadım virüsü ya da bağışıklığım kuvvetliydi veyahut aldığım sıtma ilaci etkili oldu. bilemiyorum, maske gerçekten önemli hiçbir zaman ihmal etmeyin, maskenizi taktıktan sonra geriye sadece ellerinizi sık sık yıkamak ve ağız burun temasından kaçınmanız kalıyor çok zor değil bu önlemler.. maske takın ve ellerinizi temiz tutun.. bu kadar.

  • dün akşam 22:30 saatlerinde resepsiyona 2 sırp geldi ana kız. 13 yaşındaki kıza otelin karşısındaki pazardan şık bir sırt çantası almışlar. şık dediysem de; memleketim mersin'deki bit pazarında 35-40 liraya alabileceğiniz çantalardan...

    35 euro (yaklaşık 115 lira) ödemişler. bana anlattıkları kadarıyla; aldıktan sonra fiş istemişler. adam da fiş vermemiş. (vergi kaçırıyorlar) biraz sinirlenmiş fiş istediklerinde. 10 dakika sonra aldıkları çanta kızın içine sinmemiş ve geri vermek istemişler. adam da 'fiş olmadan veremem' demiş ve daha da sinirlenmiş. kızın annesi 'sen ne yapmaya çalışıyorsun, az önce senden fiş istedik, vermedin, biz senden alışveriş yapmak istemiyoruz, paramızı geri ver' demiş. adam daha da sinirlenmiş. ve anne ile kızı ittirerek yürüyün gidin gibi birşeyler söylemiş.

    resepsiyona gelip ben bu işi yasal yollardan halletmek istiyorum dedi. polis çağırabilir misiniz? dedi. buna zabıta bakar dedim. zabıtayı aradım. ulaşamadım. 155'i aradım. durumu anlattım. 10 dakika sonra polis geldi. biz bi esnafla konuşalım sonra haber göndeririz dediler. gittikten 10 dakika sonra polis otele tekrar geldi ve 'esnaf yardım edeceğini söyledi, dükkana gitsinler yardımcı olacaklarmış' dedi.

    kadın 'ben oraya yalnız gitmek istemiyorum' 'bi keresinde pamukkale'de bir turisti dövmeye çalışan satıcıları görmüştüm çok sinirlilerdi, bize yardımcı olabilecek birisi var mı' dedi.

    otelin operasyon müdürünü aradım. 'acentası yardım etsin, otelin dışındaki durumlara biz karışamayız' dedi.

    acentayı aradım. acentasından slavica adlı bir rehber geldi. anne ve kızı alıp dükkana gittiler. neyse ki; araya polisin girmesinden dolayı sayın esnafım biraz ürkmüş ancak, polis olmaya girmeseydi müthiş hoşgörümüzü ve ticaretbilirliğimizi göremeyecektik.

    esnafı az çok anlayabilirim. ödedikleri kiralar gerçekten çok yüksek. dükkan sahipleri 'turist varsa para kazanılır' mantığıyla yüksek kiralar istiyorlar. haliyle adamlar kiralarını çıkarabilmek için kime ne geçirsem düsturuyla hareket ediyorlar. ancak hiç bir zaman; türkiye'ye tatile gelmiş ve senin ülkeni 10-15 tane farklı destinasyon arasından seçmiş insanlara sırf senin gibi 10-15 tane daha esnaf var ve bi olay olduğunda hemen saldırabilirler diye böyle davranma hakkını kendinde arayamazsın. gerçi ararsın lan!

    insanın bazen gidip dubrovnik'e, ascoli'ye ya da oslo'ya gidip yaşlı teyzelerden 3-5 euro'ya el işi birşeyler alası geliyor.

    tabi ki; istikrar önemlidir. sizin ben esnaflık ahlakınızı mikeyim.

  • şehirler arası otobüste telefon konuşmasından anlaşıldığı kadarıyla adam kayın validesini kaybetmiştir. sağı solu arar kefendi cenaze işlemleriydi selaydı falan hazırlıklar yapılır. sonra telefon çalar.

    x: efendim bacanak
    y: ...
    x: evet
    y: ....
    x: nasıl ölmemiş
    y: ......
    x: geri mi canlanmış
    y: ....
    x: ee napacaz ya selayı falan verdirdik kayıncı da kefen almaya gitti.
    y: ....
    x: geri ölme ihtimali var mı
    y: ....
    x: iyi napalım yarına kadar ölmezse durumu millete açıklarız artık. doktor hatası diye.

  • filmin kendisi kadar sinema salonları için tasarlanan minimalist afişi de efsanedir.

    ünlü poster, grafik resimler yapan ve star wars: the empire strike back filminin afişini de görsel
    tasarlayan roger castel tarafından tasarlanır. tasarımında örnek olması için peter bencley'in kitap kapağından esinlenmesi istenir.

    görsel

    ilk bakışta çok benzer görünmesine rağmen kitap kapağı, film afişi kadar terör estiren bir havaya sahip değildir.

    kastel'in yaptığı ilk konseptlerden biri:

    görsel

    afişin son hali için fotoğraf ve illüstrasyon kombinasyonu kullanır. yüzücü olarak poz vermesi için 24 yaşındaki model allison maher ile 35 dolara anlaşır. maher bir sandalye üzerinde uzanırken yüzme hareketlerini taklit etmiştir.

    basit ama korkutucu tasarım çok başarılı bulunur ve anında filmin pazarlama çalışmalarının ayrılmaz bir parçası olur. tv, gazete ve dergilerde ağzı açık köpekbalığı görüntüleri kullanılır.

    film gişe rekorları kırdıktan sonra kastel'in yaptığı afiş, filmin hayranları için kültürel bir miras olmaya ve denizde terör estirilen diğer filmlerin afişlerine ilham olmaya devam etmektedir.

    görsel

  • metrobüs kullandığı için tebrik edilesi insandır. tek başına bir arabayla trafikte yer kaplamamayı tercih ediyor. ha telefon değiştirme konusunda falan vurun kahpeye.

  • marjinal olmaya çalışırken aklıma gelen fikir. ilk debe'ye girdiğimde yapmayı düşünüyorum.

    debe editi: öncelikle sıçtım bez getirin. şimdi çocuklar ben 30'unu aşmış evli barklı bir adamım. karım okursa burayı boşar lan beni. yani arada canımız sıkılınca trolllük de mi yapmayalım? şukulayan, şukulamayan, mesaj gönderen, bana teklif et diyen bütün dostlara teşekkürler. demek ki neymiş, fazla marjinallik iyi bir şey değilmiş. hepinize sevgiler.

    ama güzel fikir ha. ikinciyi alırsam söz burdan teklif edecem.

    bir de ufak bir ricam olacak. ameliyatlı yerime vurmazsanız sevinirim.