hesabın var mı? giriş yap

  • sabah annem 8 gibi uyandırdı, anneanneni aradım ama açmadı bir gidip bak diye. daha önce de ulaşamadığımız çok olmuştu yine öyle sandım. yataktan çıkıp koşa koşa gittim. anahtarım olmasına rağmen her seferinde kapıyı çalardım ama bu sefer çalmadım, neden bilmiyorum. içeri girdim annenannem yatıyordu. seslendim yavaşça, sonra tekrar seslendim, duymadı. yanına gittim, omzuna dokundum uyansın diye, uyanmadı. o zaman farkettim bir daha uyanmayacağını.

    annemi arayıp haber verdim ve balkona çıkıp bir sigara yaktım.

    cuma günü aramıştı beni, bana ‘2 ekmek ve yoğurt alır mısın’ diye. ‘senin aldığın yoğurt çok güzel oluyor yine aynısından al’ demişti. yoğurt geldi aklıma, acaba yemiş midir diye düşündüm. bakmak istedim ama cesaret edemedim.
    4-5 sene önce bir gün aramıştı. ‘müsait olduğun bir zaman gel sana bir şey vereceğim ama annene bile söyleme’ demişti, hemen gitmiştim yine. eski bir köstekli saat çıkarmıştı, dedesinin saatiymiş. ‘o kadar torunum var ama buna en iyi sen bakarsın, sende dursun demişti’, duygulanmıştım.
    haftada 1 bazen 2 kere uğrardım ihtiyacı var mı diye. konuşurduk, mahalledeki olayları anlatırdı. ‘işlerin yolunda gitsin diye her gün dua ediyorum ben sana, derdi. belki bu sefer yolunda gider be anneanne diye geçirirdim içimden. allaha bile inanmayan ben dualardan sonra zırhımı giymiş gibi çıkardım o evden, kendimi yenilmez hissederdim. artık zırhım yok, yenilebilirim.
    şimdi o da gitti.

    edit: yüze yakın mesaj aldım, hepsini okudum ama hepsine cevap veremedim kusura bakmayın. iyi dilekleriniz için teşekkür ederim, güzel insanlarsınız.

  • olay çok etkiledi beni. rahmetlinin ailesine ve güzel kızına sabır diliyorum. ne desek boş, ateş düştüğü yeri yakacak.

    olay ümitköy/çayyolu bölgesinde olduğu için şaşırmış suserler.

    elbette haklılar ama gözden kaçırdıkları bir şey var: recep tayyip erdoğan

    erdoğan türkiye’de sermayenin sahibini değiştirdi. kendi oligarşisini yarattı. artık para, iyi eğitim almış, düşünsel ve sanatsal becerileri de ekonomik gücü oranında gelişmiş insanlarda değil. para, kolunu kaldırmadan ihale alanlarda.

    bu insanlar bu kolay parayla ne yapacaklarını bilmiyorlar. buna dair mental bir hazırlıkları veya sürece yayılmış bir gelişimleri yok. paranın alacağı her şeyi almaya çalışıyorlar.

    “çayyolu’nda yaşamak için bir ev” ve “istediği şarkının hemen çalınması” bu şeylerden yalnızca ikisi.

    istedikleri olmadıkça, her şeye ve herkese zarar veriyorlar. işin en kötü yanı, istedikleri oldukça da zarar vermiş olacaklar.

    bir çıkmazın içindeyiz. bir çıkmaza sokulduk. sesimizi çıkarmamız gerek.

  • ''halkın devlete yük olmaması gerekiyor.'' demiş.
    devlet bize neden yük oluyor peki? vergiler altında eziliyoruz. araba alırken 2 tane de devlete alıyoruz. nefes almak için para veriyoruz. işimiz ve gelirimiz yok diye zorunlu sağlık sigortasına para veriyoruz. devlet halkına gereken hizmeti sunmakla yükümlü.

    devlet bize yük olmaktan çıksa zaten kimse kendi ağırlığı altında ezilmez.

  • 1965-1968 yılları arasında 10,5 metrelik kısmet adlı teknesiyle dünya turu yapması ile tanınan, amatör türk denizciliğinin en ünlü ismi. kendisinden sonra gelen türk denizcilerinin piri.

    1960'ların şartlarında, ne gps, ne gelişmiş navigasyon, ne otopilot, ne o ne bu olmayan şartlarda, küçük bir tekne ile okyanusları aşıp dünya turu atmak her babayiğidin harcı değildi elbette. türkiye'de böylesi bir turu ilk tamamlayan olması bir yana, dünyada da adı anılan, bilinen öncü isimler arasındadır.

    dünyayı gezerken, bir yandan kaleme aldığı anılarının, gezisine sponsor olan hürriyet gazetesinde peyder pey yayınlanması ile dünyanın, hele hele pasifik adalarının bilmem nerelerin hiç bilinmediği o yıllarda çok büyük ilgi görmüş, türkiye'ye dönüşünde milli kahraman gibi karşılanmıştır.

    bir de tabi kendisinden sonra dünya turu yapmış -istisnasız- tüm türk denizcilere ilham kaynağı olmuş olması durumu vardır. gidip onunla konuşmadan, önerilerini ve hatta icazetini almadan bu işlere kalkışan ve onun pupa yelken'ini okumadan dünya turu hayaline kapılan olmamıştır. denizle falan hiç alakası olmasa bile, o kitabı okuyup kendi teknesine sahip olma ve uzaklara açılma hayaline kapılmayan var mıdır? hiç zannetmiyorum.

    2011 yılında, eşi oda ve 70'lerde yaptıkları ve abd'ye gidip geldikleri ikinci atlantik seferleri esnasında ölen kedileri miço'nun da yer aldığı büyük bir heykeli kadıköy belediyesi tarafından kalamış'a dikilmiştir. bu heykelde diğer dünya turunu tamamlamış türk denizcilerin de isimleri ve rölyefleri yer alır. yenileri için de bol bol yer vardır.

    bizde ölmeden değeri bilinen adam azdır malum. sadun boro bu değeri layığıyla yaşamında görmüştür. bunda denizcilerin vefası ve dünyaya, karadakilerden daha farklı bakmalarının etkisi vardır muhakkak.

    sadece denizciler için değil, türkiye için hakikaten çok önemli bir isimdir. hayatını denizlere adamış, bu memleketin yetiştirdiği hakiki değerlerden birisidir sadun boro. böyle isimler hiç ölmez.

    bir de yaşamındaki en büyük isteğini yerine getirebilir, o dünya güzeli koylarımızı betonlaşmadan, saçma sapan inşaatlardan ve bitmek bilmeyen kirlenmelerden koruyabilirsek, işte o zaman neptün'e hakkını verip kadehimizi martılara doğru kaldırırken keyifle diyeceğiz ki "çok yaşa sadun ağabey".

  • özel okuldaki hocaların en büyük hayali devlet okulunda öğretmenlik yapmak iken velilerin hayali daha iyi eğitim alsın diye çocuğu özel okula göndermek. bu işte bi terslik var ama bilemedim.

  • kesinlikle açıklayamadığım olaydır. akşamın ilerleyen saatlerinde özellikle hol bölgesinde sıklıkla duyulan sestir. arkadaş içinden çıkamıyorum! üst katta oturanların çocuğu yok. koca adamla kadın oturup kuyu ya da üçgen oynayamayacağına göre en sonunda "noluyo lan?" dedim. araştırmacı gazeteci kimliğimle etrafıma sorup soruşturdum, bundan muzdarip başkaları da var mı diye. bir kaç arkadaş benzer sesler duymuş ama hiç kimse bunun üzerine kafa yormamış. düşündüm düşündüm ben de bir şey bulamadım. anca rizeli müteahhitlerin eksik koydukları demir yerine betona misket karıştırıyor olmalarıyla açıklayabiliyorum.