ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
annenin fırlattığı terliğin silah sayılması
-
dramatik olan durum. terlik kullanan anneye 2-5 yıl arası ceza istemiyle dava açılabiliyorken, otobüste kadına tekme atıp yaralayan şahıs serbest bırakılıyor.
türkçenin yeni kelime türetmeye müsait olmaması
-
afedersiniz elifi görse mertek sanacak dilden anlamaz cehl-i mürekkeb sahiplerinin yeni iddiası.
bir halk şiirini başlıkta tartışılan bağlama uygun hale getirerek şöyle seslenmek istiyorum:
dağda bayırda gezen bir yörük,
kimi tımarlı sipahi kimi bir bölük,
bir elife dili dönmeyen hödük,
şehristana gelir lisan beğenmez.
evine verilen 3 milyon euro'yu reddeden vatandaş
-
1 dakika bile düşünmeden satardım. dünyaya bir daha mı geleceğim. seçme şansım olmadığı bir ülkede doğdum. satıştan gelen parayla almanya’ya gider coğrafi kaderimi değiştirirdim.
okuyamamış tiplerdeki eziklik
-
hangi başlığa yazayım diye ararken çıktı karşıma. eziklik değil de ukte benimki. ortalamanın çok üzerinde bir başarıya sahipken, çocuk yaşta öğrenim hakkı elinden alınan, otuz olayazmış ancak halen içinden bundan mahrum bırakılmanın öfkesini atamamış ben...
dün gecenin ortasında göz yaşları içinde uyandım. yine.
insan bu yaşa gelir de hala kendini okul koridorlarında, sıraların üzerinde, dersliklerde görür mü diyorum. yine annemle kavga ediyorum, 13 yaşında yalvar yakar okumak istiyorum diye mücadele ediyorum tek başıma.
elimden alınan çocukluğuma, sahip olmadığım hiç var olmamış anılarıma, öğrenmeye olan aşkıma, dört duvar arasına kapanmış 10'lu yaşlarıma, gençliğime ağlıyorum o kabuslarda.
arayı kapatmak için kalkıp ders çalıştığım, gizli gizli kitap okuduğum uykusuz kaldığım geceleri, üzerine yine her sene birinci olduğum medrese derslerini, sekiz senede öğrenilecek ilmi dört senede hıfzettiğim o günleri hatırlıyorum.
maddi her imkana fazla fazla sahipken bana istemediğim bir yol çizen aileme bakıyorum. sonra kaybettiği zamanı telafi etmeye çalışan kendime. yetişemiyorum.
ezik değil ama eksik hissediyorum, kaybolmuş hissediyorum. geç kalmış hissediyorum. şu an olabileceğim yeri hayal edip olduğum yere bakınca, yapılan haksızlığı hatırlıyorum tekrar tekrar. öfkeleniyorum.
bana sorulmadan tayin edilmiş hayatıma, elimde olmayanlardan dolayı, elimde olanlarla yaptığım seçimlerin beni getirdiği yere bakıyorum...
çevremdeki insanların, sırf o "diploma" denen kağıt parçasına sahip değilim diye kaale almayışlarını, potansiyelimi görmeyi iletimi, cahilliklerini hazmedemiyorum.
başka kadınların ne güzelliğine, ne zenginliğine, okudukları "iyi" okullara bakıp kıskanıyorum, imreniyorum...
her şeyi sineye çekiyorum ama bunu aşamıyorum!...
edit: mesaj kutusundaki sayıya şaşkınlıkla uyandım. sonradan anladım ki dünkü iç döküşüm debe'ye girmiş.
elbette okumayı bırakmadım; liseyi açıktan bitirip, yaşıtlarımla mezun oldum. şu an ise açık öğretimden sosyoloji okuyorum. yine de bu bazı şeylerin yerini doldurmuyor. şu an örgün eğitim almak istesem yine dış engellerle karşılaşacağım. yine de belki ileride olur...
çok söylenmiş; herhangi bir üniversiteyi okumuş olmak için değil, ciddi anlamda kaliteli eğitim veren, bilgi üreten ve ürettiren bir okuldan derece ile mezun olmak isterdim.
ne yazık ki, bu olsa bana açılacak kapıları, okuduğum kitaplar açmıyor.
"maddi durumun yerindeyse önemi yok" diyen de var.
benim için bu -elbette o da önemli ama- meslek sahibi olmaktan ibaret değil...
evet, yine de okumanın yaşı yok ve bırakmış değilim ancak bazı şeyler zamanındaki gibi olmuyor ve yaşadığımız bazı şeyler unutulmuyor.
ben de bunun vermiş olduğu anlık duygu yoğunluğu ile yazmıştım.
son yazdıklarım bölük pörçük oldu biraz ama...
attığınız her mesaj ve iyi dilekleriniz için tek tek teşekkür ediyorum.*
kozmetik ürünlerine %40 ek vergi gelmesi
-
bir deodorant zaten 16-17 lira ne istiyorsunuz lağım gibi kokmamızı mı? allahım kafayı yiyeceğim ya. hadi makyaj ürünlerine bir şey demem ama diş macunu, şampuanlar, kremler ne demek? zaten iflahımız söküldü.
bağımsız sinema
-
"sinema endüstrisi olmasaydı, iyi filmler yapılabilirdi." sözü bağımsız sinema hakkında bize en net anlamı ifade eden sözdür herhalde. bir senaristin ya da yönetmenin; toplumsal kaygılardan arınarak, siyasi veya ideolojik baskılardan sıyrılarak kamerasını istediği gibi kullanma özgürlüğüdür bağımsız sinema.
bir karıncanın hayatını mı çekmek istiyorsun? portakallardan bahset. tecavüze uğramış bir kadından mı bahsetmek istiyorsun? halkı çek. bağımsız sinema budur.
o kız bana bakmaz
-
bunun daha kötüsü o kız bana bakar dediğin kızın da sana bakmamasıdır.
vedat milor
-
bolulu teyzenin mantarı için: - "çok güzel. fransa'da bunu şaraplı lüdon sosu ile yaparlar." teyze: - "o da güzel olur."
2020 çekirge istilası
-
oğlum bu ne lan. sanki hz.musa dönemi mısır krallığında yaşıyoruz. felaketlerin biri bitiyor diğeri başlıyor. veba salgını ve kurbağa istilası da başlarsa tam anlamıyla kutsal metinlere uygun olur. umarım ülkemizi etkilemeyecek olan istiladır.
sahibinden.com'u istila eden anadolu çomarları
-
aynı çomarlar gittigidiyor'da da vardır. ibneliğine yeni hesap açıp piyasası 150 tl olan ürünü açık arttırma ile 250 tl'ye kapatıyorum. ondan sonra "kardeş ödeme yapmayacak mısın?" diye sorduğunda en son güne kadar bekleyip "teknosa'dan sıfırını aldım 150 tl'ye" yazıyorum. adamı takip edip ilanı yeniden yayına soktuktan sonra süreci baştan başlatıyorum :)
olası bir savaşta türkiye'deki en güvenli yer
-
bayburt olabilir, çünkü kimsenin, bayburt'un nerede olduğuyla ilgili bir fikri yok.