hesabın var mı? giriş yap

  • erman toroğlu:

    -(muzu sallar) salladıkça yumuşar bu muz gökmen.

    gökmen özdanak:

    -salladıkça sertleşmesi gerekmez mi?

    iyice zıvanadan çıkmış program..

  • mal tribün liderleri nedeniyle maç boyu "bizim için antep'e de koy" diye bağırdığımız maç. he amk herkese koyduyduk bi antep kaldıydı.

  • ben geldim!
    var mı içerde biri?
    duyuyorsan beni başını salla sadece...
    acaba var mı biri evde?

    hadi... yapma ama böyle!
    duydum ki keyfin değilmiş yerinde...
    acını hafifletebilirim istersen,
    ayaklarını bastırabilirim tekrar yere...

    sakinleşsene!
    biraz bilgiye ihtiyacım var öncelikle,
    sadece basit gerçeklere:
    acıyan neresi göstersene...

    aslında acımıyor hiçbir yerim...
    ama sen kaçırıyorsun dumanını ufukta kaybolan geminin
    artık sadece dalgalarla boğuşarak kurtulabilirsin!
    dudakların kıpırdasa da duyamıyorum ne dediğini...
    çocukluğumda... bir gece ansızın fırlamıştı ateşim...
    ellerim büyümüş, büyümüş... ve taşlaşmıştı sanki!
    aynı duyguyu yine hissediyorum şimdi...
    açıklayamam, açıklasam da sen anlayamazsın nedenini
    hem zaten ben hep böyle değildim ki...
    son zamanlarda halinden memnun bir uyuşuk oluverdim...

    tamam... peki!
    sadece ufacık bir iğne deliği,
    ve sonra geçecek hepsi!
    ahhhhhh!
    ama kendini biraz kötü hissedebilirsin...

    ayağa kalkabilecek misin?
    sanırım işe yaradı. iyi!!
    bu sağlayacak gösteriyi devam ettirmeni.
    hadi ama... gitme vaktimiz geldi!

    aslında acımıyor hiçbir yerim...
    ama sen kaçırıyorsun dumanını ufukta kaybolan geminin
    artık sadece dalgalarla boğuşarak kurtulabilirsin!
    dudakların kıpırdasa da duyamıyorum ne dediğini...
    çocukluğumda... bir bakış yakalamıştım ani,
    gözümün ucuyla bir an için...
    ama tekrar baktığımda o çoktan gitmişti!
    ne olduğunu bile hatırlamıyorum oysa şimdi...
    o çocuk büyüdü... kurduğu hayallerse yitip gitti...
    halinden memnun bir uyuşuk oluverdi şimdi!

  • ne uzatılan bir konudur. ateistler vegan veya vejetaryen olmadan da bu bayram hakkında olumsuz fikirlere sahip olabilirler.

    -bunun bir "kutlama şekli" oluşundan rahatsız olabilirler.

    -tanrının neden hayvan yerine bir fidan gönderip ibrahime ek demediğini sorgulayabilirler.

    -neden hayvanların uyuşturulmadan, illa canlı şekilde dakikalarca çırpınarak ölmesi gerektiğini, illa foşur foşur kan akması gerektiğini sorgulayabilirler.

    -bir toplum dayanışması yani fakirleri doyurma kampanyası şeklinde görülüyorsa toplumdaki açlar yalnızca üç beş gün mü aç kalıyorlar diye sorabilirler, bu kadar aç sefil dilenen çocuklar neden var, öğütle güzellik olmuş mu, din buna mutlak bir çözüm getirmiş mi diye sorgulayabilirler.

    ve daha yüzlerce şekilde eleştirebilirler. bunlar zaten subjektif değerlendirmelerdir. kutsal görmediği bir şeyi eleştirip sorgulayabilir herkes, nitekim de böyle yapıyorlar.

    "ateistlerin kudurması" diye açılan başlık yeterince hedef gösteren ve ayrımcı bir dil kullanmıştır zaten, "islamofobiyi benimseyenler için benim lafım" çok sağlıklı bir yaklaşım olmuyor başlığa bakınca yani. ben de din düşmanı değilim, herkes istediği şeye tapabilir, istediğinden medet umabilir, toplumu bu eksende hizaya getirmeye çalışmadığı sürece buyursun inançlarını istediği gibi yaşasın. ancak bu şekilde olmuyor hiçbir coğrafyada görüldüğü üzere.

    dahası, "ateistlik nedir bilmeyen" denmiş. ateizmin tarihi falan dense anlarım da ateizmin kendi başına bir öğretisi, ödevi, geleneği yoktur. ateizm tanrıyı reddetme biçimidir. üzerine çok bir şey bilmeyi gerektirmez. zaten yapılan her ankette ateistlerin dini ve din tarihini ortalama bir dindardan daha iyi bildikleri ortaya çıkıyor. inandığı tanrının buyruklarını başkasının yaşam anlayışına da empoze etmeye çalışmaları, baskı ve zulüm göstermeleri hiç azımsanacak örnekler de değil, dolayısıyla dindarları bilinçlendirme girişimleri daha yerinde bir hareket olur.

  • kazazedelerin cep telefonlarını da olay yerinden çalıp kaçan kadın. bu suç olmalı. gasp'a vs girmiyor mu? hem adamları öldürüp yarala hem de kişisel eşyaları çal? bilen aydınlatsın.

  • ders kitaplarina, case study olarak girecek muhtesem bir pazarlama hareketi. olusturdugu gundem ve yarattigi ticari basari acisindan bile ayri bir degerlendirmeyi hakediyor. saat meraki olmayan milyonlarin bile aklina girmis , binlerce insani onlarca ulkede kuyruga sokmus , belki de son 10 yilin en buyuk horolojik histerisi. tum bunlarin yaninda muhtemelen kisa soluklu olup zaman icinde unutulacak bir urun.

    oncelikle sunu belirtelim haters gonna hate . maalesef herkesi memnun edecek bir saat dunyada mevcut degil. rolex submariner'den tissot prx'e kadar her segmette populer saatin hem hayrani hem de nefret edeni var. ozellikle sosyal medya uzerinden bu kamplasma hayatta her konuda oldugu gibi daha da netlesiyor ve insanlarin yeni seyler denemek icin onunu kesiyor.

    genel olarak baktigimda kimsenin swatch'dan yana bir garezi yok. muhtemelen agir saat abileri swatch'u ciddiye almadiklarindan , onun hakkinda atip tutmanin yeterince prim yapmayacagindan da hareketle kendilerini swatch'un ustunde degerlendiriyorlar ve aslinda saatin asil markasi olan swatch'u konu disinda birakiyorlar. oysa bu ortak calismanin birinci derece kazanini swatch'tur. tipki yaklasik 40 sene once isvicre saat sektorunu quartz krizinden cikarttigi gibi bence bu hareketi ile sektoru bambaska bir seviyeye gecirmis oldu.

    swatch kimsenin derdi degil demistik ya esas herkesin takildigi / dertettigi oyuncu good old omega'ya gelelim. acikcasi bundan sonrasini maddeler halinde yazacagim (ahmet hakan stayla) , okumasi da yazmasi da daha kolay oluyor, bu kadar da dusunceli bir insanim.

    1) omega 'nin bu isbirliginden nasil etkilenecegini anlamak icin oncelikle firmanin mevcut durumuna bakmak gerek. gercekten de omega yillardir neler yapiyor? ısvicre saatcilik sektorunde uretilen yaklasik her 3 euro cirodan 1'ini rolex kazaniyor. yani o kadar yuksek bir pazar payi ve marka degeri var ki, ardindan gelen 5 markayi toplasaniz gene de rolex etmiyor. tek basina koskoca swatch groupun tamamindan daha fazla deger uretiyor. boyle bakildiginda birinci belli , ikinciler kendi arasinda kapissin diye adlandirilabilecek bir saat piyasasi mevcut.

    2) omega'nin ikincilik yarisindaki en guclu aday olmadigi acik. ozellikle 2021 yilinda satislarini arttirmis olmasina karsin , cartier tarafindan gecilerek, uzun suredir ikinci oldugu siralamada bir sira asagi indi. acikca kasabada yeni serif yardimcisi adaylari var ve cartier orneginden gidersek bu aday gerek tarihi gerekse horolojik acidan omegadan hic de eksik degil.

    3) omega bundan kisa sure once tarihinin en kotu lansmanlarindan birine imza atti. yeni cikan urunler kotu birer rolex kopyasi olarak nitelendirildi ve acikcasi pek cok yerde itin gotune sokuldu. ustelik magaza ziyaret sayilarinda da ciddi bir dusus yasanmakta. bunlar acikcasi hic de iyi sinyaller degil.

    4) omega markasi uzerinden orta ust segment saat kullanicilarinin profiline baktigimizda ve bu profillerin demografilerini inceledigimizde ozellikle son 10 yilda degisen farkli bir trend goruyoruz. dilerseniz biraz da buna bakalim, sonra zaten toparlayacagiz. buradan bir 4.a aciyorum musadenizle ve ahmet hakan tarzini daha akademik bir seviyeye tasiyorum.

    4.a) yuksek saatcilik yillardir 35-45 yas arasi beyaz erkek kitlenin lokomotifi oldugu bir luks tuketim alt dali idi. son donemde bunun farkli istisnalarla ciddi bicimde degistigini goruyoruz. uzak asya ve ozellikle cin tuketimin neredeyse 2/3'unu tek basina sagliyor. yani ısvicre saat sektorunu su anda ayakta tutan bir yandan da en cok korsan/replika urun ureten asya kitasi. bunun yaninda arap yarimadasinda da petro dolar'larin saat sektorune ciddi bir katkisi mevcut. populer kulturde de artik marlon brando'nun bezelsiz gmt'si ya da paul newman'in daytona'si yerine rapperlarin kollarinda pirlantali bling bling manda gozu kol saatleri arzi endam ediyor. bu acidan bakildiginda avrupali beyaz tenli beyaz yakalarin pazardaki yeri oldukca kisitli. ama hala isvicre saati deyince bu banker figuru gozumuzun onune geliyor.
    4.b) saati gercekten bir hobi edinmis, ozellikleri, tarihcesi ve kendi icinde yarattigi nerd komunitesiyle en cok sesi cikaran ama ticari acidan da firmalara en az katki saglayan bir noktada kendimi de icine katabilecegim kitle ise gun gectikce daha da izole oluyor. ozellikle celik spor saatlerle birlikte baslayan kirilma ile birlikte bizlerin konumu giderek daha da sallantili bir hale geldi. paran olsa bile bir urunu magazadan alamamak sag olsun rolex ile basladigimiz tuhaf bir surec.
    4. c) omega ozelinde baktigimizda aslinda markanin bugunlerde hala daha %7'lik isvicre saat sektoru pazar payina sahip olmasini borclu oldugu iki seri var. bunlardan biri seamaster, digeri de speedmaster. yani biri bond saati digeri de ay saati. aya giden ilk saatin tarihi degeri oldukca yuksek. bir de horolojik acidan atmosferin disinda kusursuz zaman tutan mekanik cihazi uretmek gercekten de takdire sayan hele bir de o saat apollo 13 gorevinde astronotlarin hayatini kurtarmissa , ayrica bir degerli. ama ayni sey bond saati icin soylenebilir mi? pierce brossnan ve daniel craig bu saati seride sponsor saati olarak kullandilar diye omega bir deger hak ediyor mu? pazarlama basarisi acisindan kuskusuz hak ediyor, ama horolojik acindan elbette etmiyor. casino royale tren sahnesine bakalim: "o kolunuzdaki rolex mi?" "hayir , omega"... gecmis olsun, konu kilit.
    4.d) ınsanlar neden ve ne zaman luks isvicre saati alirlar? oncelikle butceleri elverdiginde ya da babalari/aileleri zengin oldugunda. burada butceleri elverdiginde yanitina geri donersek o zaman gene orta yasli bir profile denk geliyoruz. aileleri zengin yanitina baktigimizda ise daha genc ve savurgan bir kitle soz konusu, bu kitlenin de butcesi ilk gruptan cok daha rahat hareket etmeye el vediginden , lifestyle harcama trendiyle birlikte omega modelleri ilk tercihleri olmuyor. birinci gruptaki tuketiciler icin ise daha cok gecmisten gelen hayaller, anilar , gerceklestirilmek istenen ilkler daha belirleyici. bu grupta omega sanirim zengin bebesi grubuna gore daha cok musteri yakaliyor. ama bu kitleyi yakalamak ve satin alma karari noktasinda hazir tutmak icin ciddi bir yatirima ihtiyac var. uzay temasi bu noktada cok kuvvetli bir tema. ama aya inen astronotlari hicbirimiz siyah beyaz televizyondan izlemedik, boyle olunca bu tema uzerinden saat satmakta giderek zorlasiyor, insanlara / tuketicilere bir urunle ilgili hedef koymak onu bir sekilde akillarina kazimak aya giden saat uzerinden yaklasik 50 sene calisti ama spacex astranotlarinin kolundaki saat su an ki uzay maceracilarinin umurunda mi sizce? bu noktada omega yol yakinken aksiyon aldi gibime geliyor.

    5) yillardir ilk defa kimsenin torpille kayrilmadigi, ilk gidenin ilk urunu aldigi bir kampanya gorduk. rolex'in bizde bir tarihceniz yok , kuyruga bile giremezsiniz yaklasiminin aksine, patek'de taksan, fitbit'de tek tek ve ayrimcilik yapmadan saatlerimi alabilirsin bunun icin tek yapman gereken magazama gelmen gerek demek bile bence alkislanacak bir hareket. aslinda hepimiz bunu istiyoruz. adam kayrilmadan , esit bir servis ve urunlere erisim hakki. bu urun , sektorun en demokratik hype'i idi ve bunu swatch'tan baskasi da basaramazdi zaten. kendini kurulusundan beri "second watch" olarak konumlandiran eglenceli ve mazbut bir markadan , bir baska yasar usta dersi.

    6) gene buradan hareketle bugun swatch omega speedmaster moonwatch alanlarin icinden eminim ki hatri sayilir bir kitle , butcesi elverdiginde omega speedmaster moon watch alacak. hatta bazilari icin ilk kol saati olan swatch omega speedmaster moonwatch zaman icinde ikinci saat olacak.

    7) proffesional moon watch'lar zaman icinde fiyat olarak arttikca artti, ozellikle limitli seriler ve kiymetli metallarle giderek daha da ulasilmaz bir hal aldi. belki bu seri insanlarin gundelik hayatindan kopan speedmasterlar icin (benzeri bir hareket aslinda automatic reduced serisi ile de yasanmisti ve speedmasterlarin yeniden hype olmasini saglamisti) bir mission to earth baslangici olabilir.

    8) bence en onemlisi su, urun her iki markaya da muthis bir finansal basari kazandirdi ve bu ticari basari biz son kullanicilarin sirtindan kazanilmamis oldu. bizler 260 chf karsiliginda oldukca eglenceli, dot over 90 bir speedmaster varyantina sahip olurken dolandirildigimizi dusunmedik, bu fiyata daha iyi bir saat beklemiyorduk ve herkesle esit sartlarda bu saate sahip olduk. bu basli basina, alisverisin hem son kullanici, hem swatch hem de omega icin nasil da basarili bir ticari akit oldugunu gostermiyor mu? win-win-win dedikleri bu olsa gerek.

    son olarak bu hype hazir devam ediyorken , bir de nacizane tavsiyede bulunayim. herkesin taktigi ay saatini istemiyorum diyenler icin (bkz: bulova lunar pilot).