hesabın var mı? giriş yap

  • tahmini örnek bir diyalog:

    yarışmacı: ben parayı alıp çekilmek istiyorum
    ilber ortaylı: son kararınız mı?
    yarışmacı: son kararım
    ilber ortaylı: bu cehaletle, buraya kadar yine iyi geldiniz, takdir ettim.

  • insana dair sınırların aslında ne kadar zihinsel olduğunun bir göstergesidir.

    deliliği, insanın dünyayla bilinen zihinsel bağlarının kopması ya da gevşemesi diye tanımlayabilirim. uzunlamasına bir süreç olabildiği gibi, geçici de olabilir.

    deli kuvveti ise bu durumun içindeki insanın olmadık yer ve biçimlerde ortaya koyduğu bedensel güçtür. onlarca örnek hatırlıyorum ama bir kaçı aklımda yer etmiş.

    18 yaşında bir hastamız vardı. gencecik, ufak tefek bir kız. bipolar bozukluk tanısıyla izliyorduk. manik atakla servise yattı. ufak tefek dedim, gerçekten minicikti. 1.50 boylarında, 40-45 kilo bir şey. yattığında zaptedilemez haldeydi. hemşire odasından kırılmaz camla izlenebilen bir gözlem odamız vardı. geniş gözlem odasında, 4 tane yatak ve devlet malzeme ofisinin o kocaman, ağır, hantal masalarından bir tane var. bazen hastaları kendilerine zarar vermesinler diye yatak tespitine alıyoruz, bazense diğer hastaları korumak için ilaç etki edene kadar gözlem odasında serbest tutuyoruz.

    neyse, kızı odaya aldık. ben alt servise indim bir sebeple. alt kattaki asistan odasındayım. yukarıdan bir ses geliyor. güm güm güm...tabii hemen yukarı koştum. gözlem odasının penceresinden baktığımda gördüğüm manzara şu: o minicik kız, o kocaman masayı kaldırıp kaldırıp yere vuruyor ve bunu sanki yastık kaldırır gibi kolayca yapıyor.

    elbette adrenalin gibi hormonların da etkisi var ama asıl mesele, inhibisyon. insan başkalarıyla ve dünyayla kontağında kendini sınırlar. yapılması gerekenler ve yasaklar, ahlak, yasalar, kurallar zihnimizi dönüştürür. delilik, insanı bu akıştan koparır. aslında bir kertede zihni özgürleştirir. inhibisyon yani baskılanma ortadan kalkınca, beden de farklı işlev görmeye başlar. kas kuvveti, acı eşiği ve hatta sıcaklık algısı bile değişir. yaz günü paltoyla gezip terlemeyen şizofrenlere rastlamışsınızdır sokaklarda.

    zihinsel zincirleri kırmak için 'delirmek' şart mı peki? dmo masasını tüy gibi kaldırabilir miyiz bilmiyorum ama zihnimizi kalıpların dışına çıkarmaya çalışırsak, doğru denileni sorgularsak, bize dayatılanları olduğu gibi kabul etmeden önce üzerine düşünürsek çok daha özgür ve güçlü olabileceğimize eminim.

    "where other men blindly follow the truth, remember;
    nothing is true."

  • “insanlar bizim ölmemizi ister. engelli insanlar bunu hayatlarının her günü hisseder. dünya orada olmanızdan hoşlanmaz. bu gerçeklikle yaşarız ve aklımızda şunlar vardır: "hayatta kalabilecek miyim? kendimi koruyabilecek miyim? burada olabilmek için mücadele edebilecek miyim?" bu doğrudur. buna öfke diyebilirsiniz. ben motivasyon diyorum. ilerlemekte kararlı olmak zorundasınız. yoksa başaramazsınız.”

    bu zamana kadar gördüğüm en ilham verici belgesellerinden biri.

    1971 yılında woodstock yakınlarında bulunan ve adına jened kampı denilen ama daha çok crip camp olarak bilinen bir hippi oluşumunun engellilik hakları hareketini başlatmaya nasıl yardımcı olduğuna dair olağanüstü bir belgesel.

    sivil haklar hareketinin; kadın hakları, zenci hakları ve lgbtq haklarından sonra gözden kaçan bölümü olan engelli hakları üzerine belki de çok geç kalınmış bu harika belgeselin yapımcılığını michelle ve barack obama çifti üstlenmiş.

    onları izole eden dünyalarından kopup gelen engelli gençler için, fikirlerini açıkça konuşabilecekleri güvenli bir sığınak olan jened kampı bir devrimin başlangıç noktası oluyor bir bakıma. engelli gençler grubu, kendilerini ait hissettikleri bir yer bulduklarında, abd hükümetini yenebilme yetkisine de sahip oldular. bu harika insanların amerikan engellilik yasası için verdikleri mücadele aynı zamanda tüm dünyadaki emsalleri adına bir eşitlik mücadelesiydi. varolma hakları için savaştılar ve kazandılar. çok az bildiğimiz bir dünyaya karşı gözlerimizi açtılar.

    idrakında olmadığımız bu önemli politik meselelerle derinden bağlantı kurmamızı sağlayan bu şahane belgesel aracılığıyla ve siyasi eylemcilere dönüşerek istediklerini alan bu gençler sayesinde farkına vardık ki; bir yasayı geçirebilsen dahi, toplumun tutumlarını değiştirene kadar bu yasa çok fazla bir şey ifade etmeyecek.

    son olarak "in judith heumann we trust" o sadece bir sivil haklar kahramanı olarak kalmamalı. abd başkanı olmalı.

  • protesto eden kişinin “ufak tefek sabıkası olanları da işe almıyorlar.” beyanıyla ekrem imamoğlu’nun ne kadar doğru bir iş yaptığını tescil ettiği eylem.

  • evet böyle abuk bir iddia var karaoğlan hakkında. iddiayı abuklaştıransa gerçeklikten uzak olması değil, ortaya atılış biçimi. koşulsuz gel katıl davetini reddetmiş diyen geri zekalıları bile gördük.

    halbuki olay şu:

    yunanistan o zaman avrupa ekonomik topluluğu olarak bilinen birliğe başvuru yapıyor, birlik içerisinde yunanlılardan tiksinen bir kaç devlet de bu başvuru zorlaşsın, sulandırılsın ve sonunda kabul edilmesin diye türkiye’nin de başvurmasını istiyor ve bu amaçla o dönem iç kargaşa içerisindeki türkiye’nin başında zayıf bir hükemetle bulunan ecevit’e bir sözcü gönderiliyor. bu sözcü de katılma başvurusunda bulunmaya davet ediyor ecevit’i. yani öyle şartsız, koşulsuz alma söz konusu bile değil. 60 milyonluk, berbat ekonomili, iç savaşlı türkiye alınmaz nasıl olsa, bari onları da olaya dahil edelim de şu yunanlıları uzak tutsunlar gibi bir yaklaşım.

    zaten o dönemde türkiye’de tam bir batı karşıtlığı hakim. abd ambargo koymuş, biz de ambargoya misilleme olarak amerikan üslerini söküp atmışız ülkeden. muhalefet tamamen batı karşıtı söyleme sahip. iktidar da anti emperyalist ayağına batı karşıtı. yani o anda iktidarda cem toker bile olsa başvuruda zor bulunurdu. hatta cem toker olsa amaaaaan başvuru maşvuruyla mı uğraşacam der istifa edip miami’ye tatile giderdi.

  • 1993-1997 yılları arasında türkiyedeki casinoları perişan eden 65-70 yaşlarında israil vatandaşı kumarbaz. 1997 yılında istanbulun bir otelinde açık poker masasında bir türke elinde kent varken, türkün elindeki ufak üçlü ye 300 bin $ çektikten sonra bu gece benim için yeter deyip odasına çıktı ve sabah oda görevlisi tarafından ölü bulundu. ölüm sebebi kalp krizi ya da kentti. sadece rulet oynar ve gün içinde masa değiştirmezdi. oynadığı masanın yanındaki masada gelen rakamları mutlaka not alırdı. ona göre hiçbir rulet çemberi mükemmel değildi. günde 18 saat ruletoynar, 6 saat uyurdu. kesinlikle alkol almaz, sadece süt içerdi. hile yaptığı görülmemiştir. bir-iki ay süren rotasyonlarla casinoları dolaşırdı. günlük kazancı 70-80 bin $ olduğunda masayı terk ederdi. günlük kayıplarda 100 bin $ limitine kadar zorlardı. türkiye'de kazandığı paranın 4-5 yıllık sürede 20 milyon $ civarında olduğu tahmin ediliyor. ingiltere'de iki casinoyu iflasa sürüklediği, hollanda da yüksek oyun yüzünden casinolara alınmadığı biliniyordu. dünyanın birçok casinosunda blacklist idi. gerçek adı hiçbir zaman öğrenilemedi.

    (bkz: rulette kazanma taktikleri)
    (bkz: rulette hile yapmak)