hesabın var mı? giriş yap

  • ne güzel lan .ben almanyada burs almadan butun parayi kendim karsilamak icin 3 4 gün (gece vardiyasi)calisiyorum ki dönemimi uzatabileyim diye .kursum aksiyor, verimli ders calisamiyorum millet para dileniyor resmen. ben yapamam böyle bir sey utanirim, yediremem kendime.ne güzel 2 günde 50.000 dolar bagis almis ,ben de burda saatligine 10 euroya calisiyorum.bir salak biziz herhalde amk.

  • lan bari insanları sahurda rahat bırak be

    edit: embressong nickli çaylak arkadaşımızın attığı mesajı aynen aktarıyorum
    iyi akşamlar, ben cumhurbaşkanının gittiği öğrenci yurdunda kalıyorum. çaylak oldugumdan başlığa yazamadım.öğrenci twitine cevap vererek gitti deniyor, öğrenci twiti 1 de atıyor.
    fakat saat 10 gibi hazılıklar yapılıyordu görevliler resmi kıyafetlerini giyip teftiş yapıyordu.
    izmaritler toplatıldı teras temizletildi,masalara çatal bıçak konuldu ama medyaya öğrenci twitine cevap vererek gitti olarak geçildi.
    bilinmesini istedim,sen de yazabilirsin istersen başlık sahibine de söyleyebilirsin.
    özetle gelmesi önceden bekleniyordu twitle alakası yok gelmesinin
    herkesin o ortamda olması komik olmuş ama kanıtlayabilirim orda olduğumu video fotoğraf çektim konuşmasını canlı dinledim.

  • ''siz yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz, biz ise ortadan kaldırılmış yoksulluk.''

    seçim olmasa dar gelirli akıllarına bile gelmeyecek kendilerini ve yandaşlarını beslemekten.

    işsizliğe çözüm bulun, enflasyonu düşürün, insanca yaşamaya yetecek ücretler verin. açlık sınırının altında değil! bunları yaparsanız zaten insanların dar bir geliri ve borcu olmayacak

    t: bir seçim yatırımı

  • gökhan zan hayvanlar hakkında hiçbirşey bilmiyor.
    kuğu dediğin yanında kuru fasülyesi, soğanı olmadan ekmeğe tamah etmez.

  • islami ve muhafazakar kesimin, ölen 33 vatandaşın kanı üzerinden laiklerle ve solcularla hesaplaştıkları katliam. katliamı terör örgütü pkk yapmıştır. yani yapılan açıklamalar böyledir. aşağılıkça bir eylemdir, barbarlıktır, ve sonuçta bir terör eylemidir. pkk buna benzer yüzlerce eylem gerçekleştirmiştir. fakat bu katliama siyasi hesaplaşmada ayrı bir anlam yüklenmiştir. sivas katilamı'ndan hemen sonraya denk gelmesi nedeniyle, "sivas için kıçınızı yırttınız, bunu da kınasaıza" demektedir islami ve muhafazakar kesim. maalesef bu da ayrı bir soğuk hesaptır. katliamı yapan pkk'dır. pkk bir terör örgütüdür. sivilleri öldürmek üzere kurulmuş, sivilleri öldürerek büyümüş, dehşet saçarak gelişmiştir ve her durumda-ortamda kınanmış, terör örgütü olarak adlandırılmış, algılanmıştır. sivasta'ki 33 insanı öldüren ise halktır. bildiğimiz vatandaştır. tabii ki daha fazla kafa yorulması gereken bir durumdur, sivas katliamı. "pkk da başbağlar katliamını yaptı. hadi bu defeterleri kapatalım, oluyor böyle şeyler" demek gerçekten vicdansızlıktır. eğer bir kentte kendi halinde yaşayan insanlar bir oteli kuşatıp içindekilerle birlikte yakıyorlarsa ve bunu kahkahalar eşliğinde izliyorlarsa, bu üzerinde düşünülmesi gereken, ciddi ciddi ele alınması gereken bir durumdur. ülkede başka bir terör örgütü de cinayetler işliyor diye geçiştirilemez. kaldı ki terör örgütü için tüm devlet seferber olmuş iken, ve bu konuda ülkede bir görüş ayrılığı bulunmaz iken, sivas katliamı sonrasında "oteli kuşatan vatandaşlarımıza zarar gelmemiştir", "tahrik vardı canım" açıklaması bile yapılmıştır. bu iki olayı karşı karşıya koymak ve "hadi bunu da kınayın" demek acayipliktir. bu ülkedeki insanlar her terör eylemini resmi bir bildiriyle kınamak durumunda değildir. çünkü bu iş bir süre sonra "şunlar eylem yaptı şu taraftan kınama gelmeli", "bunlar eylem yaptı bu taraftan kınama gelmeli" gibi hesaplara dönüşür ve konunun özü, tartışılması gereken asıl nokta iyice flulaşır.

  • bir koltukta iki karpuz taşıma eylemidir.
    üç yaklaşık sonuçludur bu eylem. ya birini kırarsınız, ya ikisini kırarsınız ya da hiç kırmazsınız.

    üniversite birinci sınıfın sonu. final zamanları. panoda bir ilan. part time çalışacak ( part-time'dan kastın 8 saat olduğunu daha sonra öğrenecektim ) üniversite öğrencileri aranıyor. bir memur çocuğu olarak yaklaşan ilk üniversite yaz tatilinde ne yapacağımı düşünürken mal bulmuş mağribi gibi atladım ilana. işte mülakat falan filan derken hoop kendimi boynumda asılı kırmızı bir kravatla çalışırken buldum.

    bulduğum iş vardiyeliydi ve 3 ay gibi bir süreye sahipti. yaz tatili olunca pek sıkıntı çekmedim gece saat 03.00 de kalkıp işe gitmeye ya da akşam 22.00 de başlayıp sabah 06.00 da bırakmaya. serde gençlik de olunca uykusuzluk ve düzensizlik vız gelip tırıs gidiyordu. ormandaki on kaplan sanki bende vücut bulmuştu.

    cana yakın, sempatik (!) ve her işe balıklamasına atlayan bir eleman olduğumdan mütevellit beni sevdiler ve sözleşmem belirli süreden belirsiz süreye çevrildi. artık iş yerinin en küçük kadrolu elemanı olmuştum. yaşı bana en yakın adamla aramda 15 yaş vardı. yeni yaygınlaşan bilgisayarları kullanma ( daktilodan bilgisayara geçiş evresini kanlı ve canlı görmüşlüğüm ve yaşamışlığım vardır. ha bir de evraklar arasında karbon kağıdı kullanma olayı var ama başka bir yerde anlatayım onu), işyerine gelen yabancılarla bizim dinazorlar arasında tercümanlık yapma gibi sosyal ve kültürel konularda tek adamdım. gökten üç elma sanki sadece benim için düşmüştü.

    ta ki okul başlayana dek.

    okul başladı mertlik bozuldu. dersler kimi zaman sabah ve kimi zaman öğleden sonraları oluyordu. derslere girebilmek için iş saatlerini bu vakitlere uydurmam gerekiyordu. kah sabaha karşı işe gidiyordum kah sabaha dek çalışıyordum. gece ve gündüz benim için anlamsızlaşmıştı. bazen yataktan kalktığımda hava hafif alacalı ise saatin kaç olduğunu anlayamıyordum. ( am ve pm gösterimli saat kullanmayı o zamanlardan bıraktım. 24 saat esaslı saat gösterimi benim için esastır : ) )

    her nevi ortamda uyuma konusunda müthiş çabalarım vardı. otobüs ve servis koltukları, birleştirilmiş iki adet sandalye, çalışma masası ( evraklardan oluşturulmuş yastık eşliğinde), fakülte sıraları hatta ayakta ve duvara yaslanarak uyuma denemeleri.

    bu çalışma azmi her ne kadar cebimin boş kalmamasını sağladıysa da benden de bir şeyler almaya başlamıştı. notlarım ilk sınıfta müthişti ve tahmin edileceği üzere işe başladıktan sonra “çokça ekilmiş karpuz fiyatları” gibi aşağıya inmeye başlamıştı. vize ve final zamanlarında sınıfın çalışkanları olan kısa boylu, gözlüklü, uzun saçlı hanım kızların peşinde dolanır olmuştum. fotokopiciler beni gördüklerinde ellerinde olan notları ve geçmiş yılların sınav sorularını zuladan çıkarır verirlerdi.

    uyku düzensizliğinin ilk etkilerinden biri de unutkanlık olmuştu benim için. farklı giyilen çoraplar, kaçırılan sınavlar, yol ortasında gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi kalıp “ ben nereye gidiyordum lan şimdi “ diye düşünmeler, iyi not alan kızın birinden aynı notu 3 kere alıp fotokopi çektirmeler vs bugün bile o zamanlardan kalan bu unutkanlık sorunu ile uğraşırım. (bkz: #22151259)

    bu tempoyu askere gidene kadar 4 sene sürdürdüm. şimdi düşünüyorum da o zamanki çalışma tempomla devam etseydim, herhalde en az bir başbakan olurdum ve kestane balı yerdim (!)

    neyse konumuz okurken çalışmaktı. bir özet yapalım o zaman. neymiş artılarımız ve nedenmiş eksilerimiz.

    artılar

    - ilk artı tahmin ettiğiniz üzere cepte baba kaynaklı olmayan bir paranın dayanılmaz hafifliğini yaşamak.

    - şimdilerde pek işe yaramaz velakin o zaman iyi bir özellikti sigortanın erken ve kesintisiz başlaması.

    - millet o yaşlarda zımbaya tel koyamazken türk bürokrasi sistemindeki çoğu belgeye vakıf olma.

    - gözün açılması ( mecazi anlamda)

    - şu an yaşlı kişilerin gelip “ gençler bizim zamanımızda daktilo, karbon kağıdı, facit hesap makinası, kalamoza defter vardı”cümlesini sarf ettiklerinde, ben o şeylerin içinde büyüdüm cevabının verilmesi. ( yaşlıları severim ben. hep onlarla çalıştım )

    - iş yerinin resmi kıyafetinin ( takım elbise ) 4 sene bir deri gibi taşınması. ( fakültede kravat ve uzun pardesü çok işime yaradı). gerçi bunu eksilere de yazabilirim. doğru düzgün kot giyemedim okulda bre.

    - yıllar boyu en iyi not tutan tüm sınıf birincilerini, ikincilerini ve dahi üçüncülerini tanıma fırsatı. ( ne iyi insanlardı )

    - ailenin her daim gurur duyması ( paha biçilemez ) ve tabi ki onlara maddi anlamda yük olmamak.

    eksiler

    - sen bahar partisine hiç katılamamış bir üniversite öğrencisi gördün mü? ben gördüm aynada.

    - unutkanlık, dalgınlık, sürmenaj.

    - “ dersten sonra kafeye oturacağız sen de gelsene “ sorusunu hemen cevaplayamamak.

    - birinci sınıfta sınıf üçüncüsü iken diğer sınıfları kerhen geçmek.

    - ev-işyeri-okul üçgeninde peynir peşinde koşan fare misali yol almak.

    yazımın başında 2 karpuzdan bahsetmiş idim. evet 3 aylık bir ufak uzatma dışında iki karpuzu da kırmadan 4 sene boyunca taşıdım.

    buradan tüm sınıf birincilerine ve diğer derece alan arkadaşlara sesleniyorum. lütfen çalışan arkadaşlarınızdan tutuğunuz notları esirgemeyiniz.

  • seo'cu dallamalar yüzünden maalesef artık google'da bir şey arayıp bulmak imkansız hale geldi. bir şey arıyorsun ilk 3 sayfa birbirinin kopyası aynı sayfa ve yazılar.

    "x kişisi kimdir? x kişisi nerede doğdu? x kişisi hakkında bir çok kişi bu soruyu soruyor. detaylar haberin devamında."

    size ben boydan gireyim.

  • az once gulnihal isimli bir yarışmacınin hatay ve mersinli olduğunu söyleyerek melezlik var dedigi yarışma. nur yerlitas da oryantalizm var ruhunda deyince evet oynamayi severim dedi.
    ahahahahah lan neyse ben bir sey demiyorum.