hesabın var mı? giriş yap

  • bugün (dün yani artık) ilk avukatlık ücretimi almamla sonuçlanan diyalog türü.
    (aldığım maaş ayrı. o iş kanunu'na dair bi hadise. neyse, farkı anladın sen.)

    büyükçekmece adliyesi, 15.05.2009. saat 12 olmak üzere. hakim çıkmadan ona bi yetişmeye çalışıyoum. bu arada koridorda...

    - afedersiniz, avukat mısınız?
    - evet buyrun?
    - ya benim bi dilekçe yazmam lazım yardımcı olur musunuz?
    - tamam olurum ama acelem var, 5 dk bekle yardım edicem...

    (hakimle konuşulur, kalem'le konuşulur, iş halledilir, yardım isteyen vatandaşa dönülür)

    - ben kefaletle serbest kaldım ama sonra beraat ettim, şimdi o kefaleti geri almak istiyorum, dilekçe yaz dediler ama nasıl yazılır bilmiyorum.

    elinde beraat kararı da vardır, kelime kelime yazdırılır dilekçe. çünkü çocuk gerçekten bilmiyor, tamamen alakasız olayla.
    ne yapması gerektiği anlatılır filan. git hakimden imza al, imza aldıktan sonra git bi de fotokopisini çektir sende dursun vs vs vs...

    - çok teşekkür ederim, allah razı olsun, çok sağol vs vs vs
    - ya yok bişey büyütülecek, önemli değil, sen sağol.
    - açlığın var mı?
    - yok, teşekkür ederim.
    - sana borçlu kaldım ya, yemek ye istersen ben öderim, allah razı olsun.
    - borç yok, allah senden razı olsun.

    ayrılınır, yemeğe çıkılır, yemekten gelinir. bizimki hala adliyede. selamlaştık. 5 dakika geçmeden geldi bu, elinde iki tane yarım litrelik su.

    - birini sana aldım, bari bunu al, ferahlarsın iyi gelir. teşekkür niyetine.
    - ben teşekkür ederim. iyi düşünmüşsün.

    böylelikle, ilk ücretimi de almış oldum yarım litre su olarak.

    babama anlattım bunu, o zemzem suyu gibi şimdi dedi. öyle vallahi.
    damla damla içicem onu, sevdiklerimle paylaşa paylaşa.
    çok mu duygusalım acaba?

  • pattie boyd bir döneme iki sanatçı ile yaşadığı büyük aşk ve kendisine ithaf edilen iki muhteşem şarkı ile damgasını vurmuş güzel bir kadın..

    pattie, 70'li yıllarda ingiltere'de herkesin tanıdığı bir süpermodel aslında..fakat dönemin rock yıldızları ile tanışıklığı onu birdenbire beatles'ın hüzünlü üyesi george harrison'la büyük bir aşk yaşamasını ve onunla evlenmesini sağlamış.george, bugün bile keyifle dinlenen ünlü şarkısı ''something'i'' pattie için yazmış…

    bir başka rock star eric clapton yakın arkadaşı george harrison'un karısına engelleyemediği büyük aşkını onun yüzüne ''ben senin karına aşık oldum'' diyebilecek kadar tutkuya dönüşmüştür. george ile boşanan pattie uzun süre clapton'nun aşkına cevap vermemesine rağmen sonunda clapton'la da evlenmiş.clapton unutulmaz şarkısı ''wonderful tonight'ı'' pattie için yazmış…

    clapton ile pattie'nin nikahlarına george harrison'nun yeni eşi olivia ile gelmesi sanırım her iki sanatçının da bu muhteşem kadına duydukları aşkın ve tutkunun mühürüdür. pattie uzun yıllar anılarını yazmadı ve bu iki büyük aşkının ayrıntılarını kimseye anlatmadı.

    fakat geçtiğimiz günler pattie ''george harrison,eric clapton and me'' isimli kitabı ile rock dünyasının tutku ve romantik dolu aşklarını bir kitapla sundu bizlere.. pattie'nin unutulmaz iki şarkı ile taçlanan aşkları şimdi sayfa aralarında bizi bekliyor bütün mahremiyeti ile……..

  • bir defasında yağmur yağıyordu. canım onu seyretmek istemişti. koltuğu ite kaka pencerenin önüne uzatıp ışıkları kapattım, perdeleri açıp oturdum seyretmeye başladım. sevgilim öbür odada bir şeyler yapıyordu, biraz sonra o da geldi. n'aptın naapıyosun falan demedi hiç. geldi yanıma oturdu. sabaha kadar, belki 4-5 saat tek kelime etmeden orada oturup yağmuru seyrettik. o ilişkiye dair en mutlu olduğum anlardan biri o.

    bir başka günse yine o koltukta oturmuş dışarıyı izliyordum, o da içeride telefonla konuşuyordu. konuşması bitince geldi, o konuşmaya dair bi şeyler söyledi. oradan konu konuyu açtı, çocukluk arkadaşlarından komplo teorilerine, avrupa göçmen politikasından hooke newton kavgasına kadar non stop konuşup durduk belki 7-8 saat. izleyelim diye seçtiğimiz film ilk sahnesinde pause'da kaldı öyle. güneş doğunca kapatıp yattık.

    bir başka gün bi restorandaydık. hararetli hararetli bi şeyden konuşuyorduk. bi onun bi benim telefonum çalıp duruyordu, ikimiz de reddedip reddedip duruyorduk. sonunda yeter ama diyerek telefonları sessize aldık. konuştuğumuz şey bitince de açmadık, susuşup tek kelime etmeden biralarımızı içerek uzun uzun daha oturduk öyle denizi seyrederek.

    bi başka gün tek başımaydım. çok güzel göründüğü için ona göndermek üzere ayın fotoğrafını çekmeye çalışırken ondan bana ayın fotoğrafı gelmişti. beraber bile oturmuyorduk. 3200 km mesafedeydik.

    bir başka gün ayrılmaktan konuşuyorduk. aslında o konuşuyordu, ben ötelere bakıp susuyordum.

    başka bir gün yine ayrılmaktan konuşuyorduk. aslında ben konuşuyordum, o ötelere bakıp susuyordu.

    sonra ayrıldık. artık ne konuşuyor ne susuyoruz.

    acıklı gibi tınladı da, değil. doğal döngüsünü tamamlamış eski güzel bi ilişki işte…

    diyeceğim, ister sus ister konuş ister halay çek.. yan yana bile olma hatta. olay ne yaptığında değil çünkü, o an birlikte aynı “an”da olup olmamakta.

  • yıldırım demirören'i "yılın spor adamı" seçen özel üniversite ile ilgili "o üniversitede okunmaz" diyerek beni benden alan büyük yorumcu.

    edit: vikingstekibalta nickli arkadaşımız mesaj atmış. "hiçbir yerde videosu yok. yalan galiba. " demiş. geçen yedi yılın ardından videoyu buldum. 57.29 da söylüyor reis. hatta devamında "hangi üniversite abi? tanıdığımız falan varsa gitmesin oraya" diyor. :)

    youtube linki

    vesile olduğu için vikingstekibalta'ya teşekkürler.

  • chester'ın cips karakteri harici mükemmel bir solist olduğu gerçeğiyle yüzleştiğimiz çocukluktan ergenliğe geçiş dönemimizin timsaliydi şüphesiz ,en azından ,linkin park'ın (bkz: in the end) ile limp bizkit (bkz: take a look around) parçaları halen daha müzik listelerimizde yer almaktadır.

    slipknot ve korn ise herkesler dinleyemezdi
    sebebini burda açıklamayayım isterseniz o yılları yaşayanlar zaten bilir.

  • bunun görgü ile değil tamamen karakterle ilgisi vardır. bir çok hatunla yeme içme takılma fırsatım oldu. bazıları buluşma yerine gelirken mesajda "aa cüzdanımı evde unutmuşum eve dönsem mi ?" diye mesaj atacak kadar yüzsüzken, bazıları ise tuvalete diye gidip çaktırmadan ödediğin hesabı kabul etmeyecek kadar gururlu oluyor.

    mesela para, görgü değil. imkanı olmayıp 2 çay içip kendi hesabını ödeyen kadın ile masaya bi yanarlı dönerli meyve tabağı söylemediği kalmayan ve hesap geldiğinde numaradan çantasını ağır ağır karıştıran kadın arasında bariz "asalet" farkı vardır.

  • cevabı şöyle olan bir sorudur:

    * ülkenin ismi cumhûriyet masr'al arabiye diye geçer kendi dillerinde, mısır kelimesi de masr'al 'dan gelir. mısırlılar ülkelerine "mısr" diye hitap ederler. biz de bu ismi kullanırız.

    * egypt ise mısır'ın müslüman olmadığı dönemlerden kalma bir kelimedir. yunanistanlı şehir devletleri bu diyara "aigyptos" diye hitap ettiği için (hwt-ka-ptah kelimesinin bir türevi, mısırlılar'ın o zaman kendi ülkelerine hitap şekli) günümüze "egypt" şeklinde ulaşmıştır.

    * tahıl olan mısır ise, tüm bunlardan bağımsız olarak dilimizde "mısır buğdayı" olarak anıldığı için bu isme sahiptir. zaten yeni bir tahıl olduğundan (eski dünyaya 16. yy'dan sonra getirilmiştir, amerika'dan) değişik dillerde birbirinden alakasız isimlere sahiptir.

    (bkz: google sizin dostunuzdur, arkadaşınızdır)