hesabın var mı? giriş yap

  • hesabını kitabını exceller ile değil manuel ve gerçek harcamalarla tutan, giderlerini kredi kartı dökümlerinden öğrenmeyen tutumlu nesildir. asker titizliğiyle o fişlerden deterjanları filan silerdik, o gri zarfın arkasına fiş kodu, firma adı, tarih ve tutar bilgilerini girerdik. hoop, herşey gözünün önünde.. ne harcadın, hangi ay en çok ne ödedin, elinde ne kadar paran kalmış hiç excel e gerek yok harita gibi ortada. para harcama kültürümüz değişti, çoğunlukla kimse cüzdanının nabzını ölçemiyor. ne eli sıkı ne de müsrif olmadan, kararında bir harcama politikası benimseyebilen pek az insan gözüme ilişiyor. kendim de zaman zaman dahil oluyorum buna.. yaşamayı, yürüyen bir kredi kartına dönüşmek olarak algılayan bir halimiz var. hayırlısı.

    şimdi insanların süpermarket kasasında aceleyle cüzdanına sokuşturduğu kağıt parçasından ibaret o fişler.. bir zamanlar ekonomi pusulası gibiydiler vesselam.

  • yaklaşık 5 aydır yalnız yaşıyorum, başta çok korkmuştum, baş edemem sanmıştım ama zor yanları olduğu kadar harika taraflarının da olduğunu görüp, bi de belki de sadece çaresizlikten kabullenip alıştım yalnızlığa.
    şikayet etmez oldum zaman içinde.
    ama bazı anlar var ki sanki hiç yalnız kalmamışsın gibi..

    annem geldi 2-3 gün önce bir iş için, o günden beri birlikte takılıyoruz, ben işten geliyorum annem evde beni bekliyor oluyor, eve bi giriyorum televizyon sesi açık -ki ben tv izlemem-, ışıklar yanıyor, içerde yemek kokusu buram buram, ev mis gibi temizlik kokuyor, ben masayı hazırlıyorum, yemeğimizi yiyoruz, tv'deki bi programa kahkahalarla gülüyoruz, o sadece bahanesi oluyor aslında nasıl da gülesimiz varmış. dışarı çıkıyoruz gezip, eve gelip, tekrar çay koyup oturuyoruz falan filan...

    bugün yolcu ettim annemi ama dalgınlık ya işte aklımdan çıkmış, eve bir geldim her yer kapkaranlık, ışıklar haliyle sönük, yemek kokusu yok sadece temizlik kokusu sürüyor, ısıtıcı açılmamış soğuk yüze vuruyor, mutfağa girdim mandalina almış bana annem, tabağa hazırlamış gelince yerim diye. dolabı doldurmuş aç kalmasın benim uyuşuk kızım diye.

    geliyorum oturuyorum odama. o an bir şeyler ağır geliyor, sapıtıyorum. sanki 7 senedir ailesinden ayrı yaşayan hatta 5 aydır evde tek başına yaşayan ben değildim de dedemdi. -selamlar dedem-

    ilk ağırlığı üstümden atıyorum, biliyorum yine alışacağım, çok değil ertesi gün.
    şimdi televizyonu açtım, izlemesem de evde ses oluyor. güzel bi şey bu. evet.

    (bkz: yalnızlığa alışmak)

  • bana teyzemin ne tür bir manyak olduğunu hatırlatan tırdır.
    efendim bu tırdan küçük anstapibil'in de vardır ve doğal olarak en sevdiği oyuncağı budur(yan kapakları açmak suretiyle uçak olarak bile oynuyorsun lan daha güzel bir şey olabilir mi?) fakat bu sırada oyun arkadaşı olan yan komşunun kızı kızamık geçirmektedir ve sahip olunan temizlik hastası teyze, bu kızın kızamık mikrobunun tırda kalacağına inanır ve pille ışıkları çalışan tırı bildiğin deterjanla yıkar. bu da yetmezmişçesine tutup lastikleri de çıkarıp atar ki mikrop o aralarda bulunmasın. böylece o havalı mı havalı tır bir anda tüyleri yolunmuş kelaynağa döner ve bir süre o şekilde oynandıktan sonra takoz niyetine ayağı kırılmış bazaya destek olarak konur(hala da aynı yerini korumaktadır).
    hayır ağlamıyorum gözüme o küçük gri honda civic kaçtı.
    edit: hatta biraz hafızamı zorlayarak tırı bp'lerde belli bir miktar akaryakıt alımıyla veya 7.500.000 tl ile sattıklarını da ekleyeyim.

  • - abi ben 40 gb diye almıştım bu harddiski.. evde bios 20gb olarak görüyor?
    - onu daha yeni aldın o yüzdendir.. kullandıkça açılır.
    (bkz: yuh artık)