hesabın var mı? giriş yap

  • filmler ve animelerden sonra bu listeyi de girmeliydim.

    kısa filmler çoğunlukla uzun metrajlı filmlerden iyi olan daha özgün yapımlar olabiliyor. öyle filmler var ki gerçekten konu olarak çok aykırı, yaratıcı ve the island, in time gibi gişe kaygısıyla yazık edilmemiş yapımlar. örneğin pixel diye bir kısa film var ve çok başarılı sonra uzun metrajlı film olarak düşünülüyor. başrol adam sandler. kafadan kaybeden bir film ve ne yazık ki öyle oluyor.

    filmler ve animelerden sonra bu listeyi de girmeliydim.
    çok fazla konudan bahsedip spoiler vermek istemiyorum.

    kısa filmler çoğunlukla uzun metrajlı filmlerden iyi olan daha özgün yapımlar olabiliyor. öyle filmler var ki gerçekten konu olarak çok aykırı, yaratıcı ve the island, in time gibi gişe kaygısıyla yazık edilmemiş yapımlar. örneğin pixel diye bir kısa film var ve çok başarılı sonra uzun metrajlı film olarak düşünülüyor. başrol adam sandler. kafadan kaybeden bir film ve ne yazık ki öyle oluyor.

    (sırala iyiden kötüye göre değildir. )

    belgeseller:

    1-ılha das flores (1989)

    tüketim toplumu ve görmediğimiz görmek istemediğimiz gerçekler.

    2-l'equip petit (2011)

    sevimli, sıcak bir kısa film.

    3-nuit et brouillard (1955)

    savaş üzerine son derece soğuk bir film.

    4-gadajace glowy (1980)

    krzysztof kieslowski'den yaşam ve beklentiler üzerine son derece gerçek bir belgesel.

    5-ı knew ıt was you rediscovering john cazale (2009)

    john cazale'in oynadığı filmlerin neden hep klasik olma yolunda olduğunun cevabı bir belgesel. sinema ve oyunculuk üzerine.

    6-chronos (1985)

    tarih, müzik ve sinema. enfes bir belgesel.

    7-ashes and snow (2005)

    insan ve hayvan etkileşimisiyah-beyaz zıtlıklarla yapılmış.

    8-las hurdes (1933)

    9-le sang des bêtes (1949)

    hayvan katliamını çarpıcı görüntülerle gözler önüne seren öncü bir kısa belgesel.

    10-burma vj reporter i et lukket land (2008)

    bastırılmışlık, susturulmuşluk ve yoksulluk

    bunuel'den toplumcu gerçeklik üzerine son derece çarpıcı bir kısa belgesel

    ............................................................

    filmler:

    1-still life (2005)

    kan donduracak türden bir yapım.

    2-next floor (2008)

    tüketim, hayvan katli, bunuel tarzı burjuvazi eleştirisi

    3-room 8 (2013)

    farklı, çarpıcı ve insan doğası üzerine enfes bir yapım.

    4-the butterfly circus (2009)

    önyargılar ve başarı üzerine enfes bir kısa film.

    5-struck (2008)

    engeller ve önyargılar.

    6-la jetée (1962)

    12 maymun'un orijinali

    7-valgaften (1999)

    seçim, ırkçılık ve gergin anlar

    8-powder keg (2001)

    savaş fotorafçılığı ve çarpıcı gerçekler

    9-six shooter (2004)

    martin mcdonagh imzalı geliyorum diyen yönetmenin kısa filmi

    10-ı'm here (2010)

    spike jonze'un distopik kısa filmi

    11-`the horribly slow murderer with the extremely ınefficient weapon` (2008)

    farklı bir gerilim örneği sunan yapım seri katil hakkında. klişelerden çok uzak

    12-the punisher dirty laundry (2012)

    bu listede yer almaması gereken tek yapım. ama aksiyon ve çizgi roman seven biri olarak eklemeden yapamadım. keşke filmi de bu kadar güzel olsa (mantık hatalarını görmezden gelin)

    13-cargo (2013)

    felaket filmlerini sevenler ve last of us oyununu sevenler izlesin.

    14-le voyage dans la lune (1902)

    sinemanın ilklerinden. efsane.

    15-adam (2008)

    psikolojik gerilim türünde başarılı bir yapım.

    16-signs (2008)

    ilişkilere teknolojik bir gözle bakan futurist bir bilim kurgu örneği. günümüz toplumuna ince göndermeler yer alıyor.

    17-ınside (2002)

    oldukça başarılı bir psikolojik gerilim. konuyu okumayın direkt izleyin.

    18-kolona (2012)

    seçimler ve sonuçları. the good son filmini sevenler sevecektir.

    19-time freak (2011)

    zaman yolculuğu ve alternatif gelecekler. bilim kurgu sevenler beğenecektir.

    20-replay (2007)

    başarılı bir senaryo

    21-the black hole (2008)

    insanoğlunun en aç duygularından birini ele alan kısa film konu olarak çok farklı. yaratıcı ve düşündürücü.

    22-alive in joburg (2006)

    neill blomkamp'ın öncü filmlerinden. district 9 u anımsayacağınız bir bilim kurgu.

    23-bottle (2010)

    iletişimsizlik üzerine iletişimle ilgili bir kısa filmdir.

    24-the gunfighter (2014)

    çok farklı bir western.

    25-10 minuta (2002)

    10 dakikanın göreceli uzunluğu. çarpıcı, etkileyici, şok edici bir yapım.

    26-le ballon rouge (1956)

    masal gibi bir fransız filmi

    27- la rivière du hibou (1962)

    insan yaşamının değeri üzerine ağır bir taş.

    28-khaneh siah ast (1963)

    edebi ve felsefi farklı bir yapım.

    29-kung fury (2015)

    vhs döneminin ve arcade çocuklarının şimdiden kült mertebesine ulaştırdığı kısa film.

    30- simón del desierto (1965)

    bunuel'in elinden çıkmış farklılıkta harika bir kısa film.

    31- beat the devil (2002)

    tony scott imzalı enfes bir reklam filmi.konusu ve sürpriz oyuncularıyla bir klasik.

    32-star (2001)

    guy ritchie imzalı clive owen'ın sürücü kimliği ile çıktığı film. sürpriz oyunculara yine dikkat

    33-spielzeugland (2007)

    1940'lar almanya ve bir çocuğun gözünden dünya.

    34-plastic bag (2009)

    sanatsal, farklı ve etkileyici bir kısa film.

    35-j'attendrai le suivant (2002)

    metroda geçen buz gibi soğuk, şok edici kısa film.

    36-supervenus (2014)

    günümüzde kadına dayatılan zorunluluklar

    37-leave me (2009)

    yaşam-ölüm. anılar içerisinde yolculuk.

    38-szél (1996)

    sinemanın gücü üzerine.

    39-zanikly svet rukavic (1983)

    nesnelerin varoluşu üzerine lirik bir yapım.

    40-frankenweenie (1984)

    tim burton'un altın çağlarından.

    41-whiplash (2013)

    filmi kadar başarılı. öncül.

    42- the war game (1965)

    nükleer tehlike üzerine yapılmış, witkin imzalı enfes bir film.

    43-schwarzfahrer (1993)

    ırkçılık üzerine çarpıcı bir kısa film.

    44-true (2004)

    koş lola koş'un yapımcısı tom tykwer imzalı başarılı bir kısa film

    45-rejected (2000)

    sanatçının yaratım sürecini ele alan bir kısa film

    ..................................................................................

    animasyonlar:

    1-i, pet goat ii (2012)

    dinler, yaşam, savaşlar ve sembollerle çok zengin bir kısa animasyon.izledikten sonra kodları okumak ve gizli anlamları öğrenmek için netten araştırma yapma ihtiyacı duyuyorsunuz.

    2-destino (2003)

    walt disney ve salvador dali ortak yapımı bir 1945 yılından yarım kalan bir senaryonun tamamlanması. enfes bir kısa animasyon. surrealizmin sınırlarında zihnin ötesinde sahneleriyle destino izlediğinizde walt disney yapımı olamaz diyeceğiniz bir eser.

    3-pixels (2010)

    gerilim filmlerini aratmayacak bir senaryo. oyun sevenlerin kaçırmaması gereken bir yapım.

    4-historia de un oso (2014)

    bol ödüllü bir animasyon

    5-jídlo (1992)

    jan svankmajer'in yemek yeme kültürü üzerine hiciv içeren başarılı stop-motion.

    6-the fantastic flying books of mr. morris lessmore (2011)

    çeşitli teknikler, kullanarak (minyatür, bilgisayar animasyon, 2d animasyon) alegorik bir anlatım sağlayan kısa animasyon.

    7-son smeshnogo cheloveka (1992)

    dostoyevski ve aleksandr petrov buluşması kısa film. harika.

    8-the old man and the sea (1999)

    petrov'dan bir diğer klasik uyarlaması animasyon.

    9-ınvention of love (2010)

    mekanik bir aşk hikayesi.

    10-poppy (2009)

    savaş karşıtı bir kısa animasyon.

    11-lucky day forever (2011)

    şans kavramını sorgulayan oldukça farklı bir polonya yapımı animasyon.

    12-on your mark (1995)

    futurist bir gerçeklik sunan kısa anime.

    13-father and daughter (2000)

    duygu yüklü güçlü bir kısa animasyon.

    14-skhizein (2008)

    farklı, aykırı ve güçlü bir animasyon.

    15-tsumiki no ie (2008)

    insanı ağlatacak türden kısa anime.

    16-ostrov (1973)

    kapitalist eleştiri sunan zamanın ötesinde bir animasyon.

    17-logorama (2009)

    kurumsal logolardan oluşan alternatif bir dünya.

    18-el empleo (2008)

    yabancılaşma üzerine başarılı bir animasyon.

    19-borrowed time (2015)

    çocuklar için yapılmamış çarpıcı bir geçmişle yüzleşme konulu animasyon.

    20-nyuszi és öz

    dostluk üzerine aykırı, farklı bir yapım.

    21-l'homme qui plantait des arbres (1987)

    doğa-insan ve yaşam-ölüm zıtlıklar.

    22-skazka skazok (1979)

    edebiyat ve animasyon birleşimi harika bir yapım. ismini nazım hikmet ran'ın "masallar masalı" şiirinden alır.

    23- more (1998)

    seri üretim, makineleşme ve yabancılaşma.

    24- balance (1989)

    bol ödüllü bir kısa stop-motion

    25- moznosti dialogu (1982)

    svankmajer ustadan tadından yenmeyecek bir stop-motion.

    26-darkness light darkness (1989)

    svankmajer ustadan bir diğer enfes stop-motion.

    27-la vieille dame et les pigeons (1998)

    chomet ustanın geliyorum diyen öncü filmlerinden.

    28-do pivnice (1983)

    svankmajer'in pek bilinmeyen şaheseri.

    29-nekojiru-so (2001)

    yaşam ve ölüm, diğer dünya, japonlar ve pisicikler.

    30-peter & the wolf (2006)

    güzel bir animasyon. farklı bir dil farklı coğrafya ve farklı bir masal.

    31-the maker (2011)

    stop-motion'un güzel örneklerinden.

    32-the backwater gospel (2011)

    korkutucu ve farklı

    33-street of crocodiles (1987)

    strings benzeri opera türünde masklarla bezenmiş karnavalesk bir yapım.

    34-zero (2010)

    varoluş üzerine toplum ve birey zıtlıklarını inceleyen bir kısa animasyon.

    35-the blue umbrella (2013)

    renkler üzerine çarpıcı bir animasyon.

    36-paperman (2012)

    yalnızlığın naif bir dille anlatıldığı masalımsı şehir/iş hayatı.

    37-lifted (2006)

    farklı bir bilim kurgu.

    38-the lost thing (2010)

    naif bir kısa animasyon-film.

    39-vincent (1982)

    burton'un bir diğer usta işlerinden.

    40-french roast (2008)

    fransız yapımı kısa animasyon

    41-yozhik v tumane (1975)

    ruh masalından uyarlama kısa animasyon.

    42-korova (1990)

    petrov'un farklı teknikleriyle yaptığı sovyet yapımı.

    43-ruka (1966)

    sürrealist bir stop-motion

    44-the wrong trousers (1993)

    wallace and gromit efsanesinin güzel bir örneği.

    45-9 (2005)

    uzun metrajlı olanına göre daha güzel bir hikayeye sahip distopik animasyon.

    sizin de katkılarınızı bekliyorum

  • "umarim hic mutlu olmazsin, tekrar aski hic bulamazsin, cocuklarin falan da olmaz" (ıstanbul, 2010)

    ne zaman yine biriyle mutlu olur gibi olsam bu sozu hatirliyorum. sonra isler boka sarinca yine bu sozu hatirliyorum. sen ne pis bir ahmissin

  • alex turner ın o dönemki açıklamalarından anladığım şey, çocuğa ufak ufak gıcık olmaya başlamışlar, dışlamışlar ilk bahanede ayrılık olmuştu.
    orijinal elemanlardan biriydi, iyiydi de bir yanlışını görmedik*
    o dönem üzülmüştüm grup dağılacak diye... keşke o dönemlere geri dönsem bak şaka maka 14 sene olmuş :(

  • karadeniz kıyısında, bolaman beldesinin adıyla anılan tehlikeli virajlardır. nefise akçelik tüneli' nin açılmasıyla eski aktifliğini kaybetmiştir.

    bolaman-perşembe arası seri ve keskin, zaman zaman dik inişli-çıkışlı bir sahil yoluna sahiptir. zamanında çok zor şartlar altında açılan bir yol olduğu için çoğu bölümünde kaçabileceğiniz bir banket de yoktur. her iki istikamette de bulunan "dikkat! 42 km boyunca tehlikeli ve keskin virajlar..." tabelası maceranın başlangıcının habercisiydi tünel açılmazdan evvel bu yol tek seçenekken. virajların girişinde kamyon, tır gibi bir ağır vasıtanın arkasında takılmanız virajlar boyunca sollama yapamamak ve azami 15 km hızla gitmeyi göze almak anlamına geliyordu. yer yer birinci vitese düşmeniz kaçınılmazdı. karşı istikametten gelen iki otobüsün aynaları birbirine teğet geçerdi.

    sollamalar ekstra stratejik hamlelerdi burada. bu güzergahta sollama yapmak yetenek, tecrübe ve en önemlisi cesaret işidir. sollamaya başlanılmışsa tereddüte düşülmemeli, hızla işlem tamamlanmalıydı. virajlar bitene kadar gözler dört çarpı dört açılır, yola kilitlenilir, müziğin sesi çok açılmazdı ve terli terli su içilmezdi (bkz: ileri surus teknikleri). virajlar bittikten sonra araba bir çeşme başında kenara çekin, el yüz soğuk suyla bir güzel yıkanır, iki rekat şükür namazı kılınırdı. geçmiş olsun. bunların yanında bu güzergahın manzarası müthiştir. virajlar boyunca deniz seviyesine inmeden ama denizin hemen yanından, dik uçurumların tepesinden ilerlersiniz. bir tarafınızda yemyeşil dağlar yükselirken, diğer tarafta karadeniz ayaklarınızın altındadır. tabi yol yerine manzaraya konsantre olursanız deniz suyu sıcaklığı hakkında da bilgi edinebilirsiniz, ama tavsiye edilmez. yine bu güzergahta yol kenarındaki ender düzlüklerde yer yer et-balık lokantaları mevcuttur. en meşhuru vonalı celal' in yeridir.

    nefise akçelik tüneli' yle birlikte trafik hayli rahatladı ve meşhur bolaman virajları bir nevi yarı emekli oldu. ama bir gün yolunuz doğu karadeniz' e düşerse eski yolu kullanma alternatifi de unutulmamalı. çünkü yol otobüs kamyon gibi ağır vasıtalar haricinde halen kullanıma açık...

  • - sene 90. ventolin, güzel sanatlarda okurken bir denizcilik şirketiyle görüşür. kendisinden gemilere uygulanmak üzere logo tasarımı istenmektedir. öğrenci ventolin, ortalama bir ajansın çekeceğinin 5'te biri kadar bir rakam söyler, fiyatta hemen anlaşırlar. iki hafta sonra logoların sunumu yapılır, müşteri bayılır, teşekkürler eder. artık son aşama işin uygulanmasıdır. ancak müşteri bir daha aramaz, telefonlara da çıkmaz. sınavlardı, kızlardı derken aylar geçer. olayı çoktan unutan ventolin, msü'den karaköy iskelesine doğru yürürken bir nakliye gemisi görür. sunduğu logolardan biri, sanki beş yaşındaki bir çocuk bakarak tekrar çizmiş gibi, daha önce görüştüğü şirketin gemilerinden birinin bacasındadır. delirir, adamları allem eder kallem eder bulur, yakalarına yapışır, "ne iş bu?" der.

    konuya geliyorum:

    şirketin patronu, "ne kızıyorsun ya ventolin kardeşim?" der. "senin on liraya yaparım dediğin logoyu matbaacı yeğenime tarif ettim, bilgisayarda bir liraya çizdi. senin işini kullanmadık ki, ayıp oluyor ama."

    bu, mesleğimi ilgilendiren acı bir türkiye gerçeğiyle ilk tanışmamdır.

  • uyku tutmadi ve madem basladik bir tane daha anlatayim ama bu seferki hikayeye inanmama ihtimaliniz yuksek. ben bile bazen bir kismi ruya miydi acaba diyorum.

    abd'ye geleli 6 ay olmus. ilk kez bir konferansa katilacagim. san antonio'dayim. konferans bitmis houston aktarmali olarak nyc'ye donuyorum.

    her sey san antonio-houston ucaginin 30 dakikalik rotari ile basliyor.

    houston'a vardigimizda ogreniyorum ki gecenin son ny ucagini kacirmisim. havayolu sirketi hepimizin eline bir otel indirim kuponu verip sabah gelin diye yolluyor. tabii tum masraflarimi kurum oduyor ama memur cocugu oldugum icin masraflari kismaya calisiyorum. gecmiste frankfurt'ta falan havalaninda uyudugum icin diyorum ki otel masrafina gerek yok havaalaninda uyuyabilirim. gel gor ki saat 23 sularinda duruma uyaniyorum. havaalani kapanacak ve ortalikta benden baska pek kimse kalmamis. burasi amerika. bir otel bulmaliyim yoksa sokaktayim. danismaya gidiyorum ve bana bir otel ayarlayin diyorum. oradaki teyze diyor ki otellerin cogu dolu. elde kalan otellerin fiyatlari 45 ile 200 dolar arasinda degisiyor. ben de turkiye'den yeni geldigim icin 45 dolara iyi bir otele gidecegimi saniyorum (o zamanlar 45 dolara turkiye'de 4 yildizli bir otelde kalinabiliyor.). ver diyorum 45 dolarlik oteli. saniyorum ki bir taksi tutacagim. yok diyor teyze, seni otelin araci gelip alacak. oo diyorum servis bile gonderiyorlar. iyi oteldir bu. ve macera basliyor.

    terminalin onune camlari siyah bir minibus yaklasiyor ve kapi aciliyor. ve kapinin acilmasi ile yuzume kesif bir insan kokusu yapisiyor. minibus tiklim tiklim asyali ve guney amerikali tipli gariban adamlarla dolu. sanirim (sanirim diyorum cunku delil yok elimde, belki de yaniliyorum) bunlar kacak. ama polise gitsem ne diyecegim, dedim ya belki de tamamen yaniliyorum. neyse otele dogru gidiyoruz. onde bir araba var sanirim ve telsizle yola dair bilgi veriyor minibus soforune. her halde diyorum polisten sakiniyorlar. bugun bile tam olarak emin degilim. ben de elimde bir adet bilgisayar cantasi, bir sirt cantasi ve koca bir poster ile altima sicacagim korkudan. bir minubus dolusu adamla bir ortadogulu ogrenci. yakalansak ne olur korkusu icindeyim.

    neyse otele geliyoruz. otele gelmemle yeni bir koku ile tanisiyorum. oteli hintliler calistiriyor ve her yerde yogun kori, ter, sidik karisimi bir koku var. elemanlari arka tarafa goturuyorlar. beni bir odaya cikariyorlar. koridorlar suc filmlerindeki izbe otelleri andiriyor. los bir isik, koku ve her yerde toz. saat gec olmus yorgunum ama sabah 5'e kadar hic bir seye dokunmadan yatagin ucunda oturuyorum. carsaflara dokunmaya bile korkuyorum.

    neyse sabah oluyor. ilk servis 5'te. hemen servise atiyorum kendimi. kurtardik gotu. havalanina gidiyoruz. hedefim ilk ucagi yakalamak.

    havalanina gidiyorum. her sey normal. ucaga biniyorum. nihayet dinlenebilirim. gozlerimi kapiyorum ki bir takim gurultuler basliyor. uuu heeyy ooo sesleri. sonradan ogreniyorum ki houston'dan bir lise nyc'ye gezi duzenliyor ve ucakta 99 liseli var (bunu nasil ogreniyorum birazdan anlarsiniz).

    99 liseli.

    neyse yolculuk basliyor ve birazdan pilot bir anons geciyor. kuzey dogu abd'de bir kar firtinasi var ve havaalanlari bir bir kapaniyor. nyc'ye inemeyebiliriz. bir sure sonra guney carolina'ya inecegimizi duyuruyor. ancak cok sayida benzer ucak oldugu icin havaalani park etmemize izin vermiyor. benzin alip hemen havalanmak zorunda kaliyoruz. belki nyc kapanmadan ulasabiliriz. tabii birazdan haber geliyor nyc de kapanmis.

    bu sefer istikamet kentucky. saatlerdir havadayiz. yavastan yandaki teyze ile sohbete basliyoruz.iste ne is yapiyorsun falan filan. kendisi o lisenin kutuphane sorumlusu imis ve oglu da o okulda ogrenci imis. gozetmen olarak gidiyormus hem de oglu engelli oldugu icin ona goz kulak olacakmis vs. ucakta 99 liseli varmis.

    ben de teyzeye diyorum ki bugun benim dogum gunum, ne acayip seyler oluyor vs.

    kentucky'ye iniyoruz. ancak orada da ayni hikaye. park edemiyoruz. benzin alacagiz ve ucacagiz. biraz tirsmaya basliyorum.

    bu arada kiz ogrencilerden aglamaya baslayanlar falan var. ogrenciler cok aciktik diyorlar ve ucaga mcdonalds'dan servis getiriliyor. aksamki kokular yetmezmis gibi simdi de ucakta keskin bir mcdonalds kokusu var. abd'de bulunmus olanlar bu kokunun nasil igrenc oldugunu bilir.

    tekrar havalaniyoruz. fakat bir sey seziyorum. ucakta bir kagit dolastiriliyor. ve esas olay burada kopuyor. bir kac dakika sonra butun ucak hep birlikte sarki soylemeye basliyor.

    happpyy birthdaaay kokomiraaaam. bir sure bu gidiyor ve benden konusma yapmam isteniyor.

    ben de kalkip butun ucaga kisa bir konusma yapiyorum.

    "tis is may most interesting birtdey, ay am veri happi. tenk yu."

    ucakta koca bir alkis kopuyor. amerikalilar iste. yeeeaahh falan diye bagiranlar var. sonra okulun korosu cikip kisa bir sarki soyluyor dogum gunumun serefine.

    neler oluyor ulan boyle.

    la guardia havaalani'ndaki karlar temizleniyor. yere iniyoruz. sehre inceden bir kar yagmaya devam ediyor. sirt cantami aliyorum ve tek basima yasadigim tek goz evime dogru yola koyuluyorum.

  • başlık: anneme verdiğim akıl almaz ayar

    1. - ben dışarı çıkıyorum
    -çıkamazsın,
    -izin istemiyorum ki, haber veriyorum.

    babam: ooooo şakşakşak

    5. baban niye 31 çekiyo lan uluorta

    -----

    ahaha
    yarım saattir salak bir tebessümle bakıyorum etrafa.