hesabın var mı? giriş yap

  • 33 yaşındayım ve oyun oynamayı çok severim. steam hesabımda da 55 kadar oyun var. bazı oyunlar gerçekten sanattır. film izlemenin nasıl yaşı yoksa, oyun oynamanın da yaşı yoktur.

  • bir yil once uygulanmis ve basariya ulasmis yöntem:

    1) kredi kartını yanınızda taşımamak, eğer will save'inize güvenmiyorsanız, evdeki büyük gardrobun arkasına atmak.

    2) belli bir geliriniz varsa, bu gelirin yaşamsal ihtiyaçlarınız (kira, fatura, sigara, yemek) kısmını ayırıp, kalanı her ay kredi kartina yatırmayı dustur bellemek, ve bu miktar eger kart borcunun tamami degilse, yatirmak icin "son odeme tarihini" beklememek!, ekstre kesilir kesilmez o gun yatirmak (zira ekstre kesim ve son odeme tarihi arasinda da faiz isletilir ki az değildir bu sürede gelecek rakam)

    borcun tamamı kapanana kadar bu maddelerden odun vermemek.

    ve bu durumu korumak için 1 yıldır uygulanan ve başarıyla devam edilen yöntem.

    kredi kartınıza, internet bankacılığından, harcama miktari şu kadarı geçince cebime mesaj at talimati vermek. ve bu "şu kadar" miktarını, daha önce her ay yapabildiğiniz ödemeler ile paralel belirlemek.

    her ay elinize gecen parayı, fon'a yatırmak. ve harcamanız gerektiginde teker teker bozdurarak harcamak.

    kredi kartınızdan harcamalari ekstre kesim tarihinden sonra yapmak.

    bu yukaridaki yöntemle, senelerce size giydirelen faizleri geri kazanıyorsunuz. ve para fonda durursa, özelliklede ihbarlı fonlarda durursa, hem siz daha az harcıyorsunuz, hemde bazen harcamaya üşeniyorsunuz (bankamatik bul, fon boz, çek et)

    yine ve önemle belirtmek isterimki, eğer son odeme tarihinde tum tutar kapatılamıyorsa, kesinlikle odeme için son odeme tarihini beklememek, ilk kesildiği gun parayı yatırmak, kalanını tamamladığınız anda yatırmak.

  • haşlanmış yumurtanın geri döndürülemeyeceği herkesçe bilinen bir gerçek(ti). aslında bunu kısmen başarabilirsiniz.

    termal enerjinin yumurta moleküllerine yaptığı şey, mekanik enerjiyi ortadan kaldırır. yumurtalar çoğunlukla su ve proteinden oluşur. proteinler karmaşık şekillerde çökmeye başlarlar, zayıf kimyasal bağlarla birbirine tutunurlar. ısı vermek; proteinlerin açılmasına, gevşemesine ve istediği gibi kıvrılmasına sebep olarak bu bağları koparır. buna denatüre denir. yeni serbest kalmış proteinler birbirleriyle çarpışır ve birbirleriyle yeni bağlar oluşturmaya başlar. ısı arttıkça bağlar da artar. ta ki, aşırı karmaşık bir hale gelip katı bir kitle oluşturana kadar (haşlanmış yumurta).

    mikroskobik tersine çevirebilme ilkesi olarak bilinen kimyasal bir görüşe göre, her olan şey kuramsal olarak olmamış haline dönebilir. eğer adımları tersine yinelerseniz, yumurta proteinleri birbirine tekrar tutunabilir. ama daha fazla ısı eklemek proteinleri daha fazla karıştır; soğutmak ise sadece onları dondurur.
    işin püf noktasışu: hızlı bir şekilde döndürmek. bunu zaten deneyen var; ilk olarak, bilimciler kayganlaştırıcı görevi gören ve proteinlerin uzun kordonlarını kaplayarak, birbiri içinde süzülmelerini kolaylaştıran üre molekülü ile haşlanmış yumurtanın beyazını suyun içinde çözdüler. sonra, çözeltinin ince bir film şeklinde yayılmasını sağlamak için çözeltiyi cam bir tüpte aşırı hızı bir şekilde dakikada 5000 devir hızda döndürdüler. kilit nokta şu: tüpün çeperine en yakın çözelti tüpün ortasındaki çözeltiye göre daha hızlı bir şekilde döner. hızlardaki farklılıklar, proteinlerin parçalanıp eski hallerine dönüp orada kalıncaya kadar onları tekrar tekrar kasıp gevşeten baskıların yolunu saptırır. santrifüj dönmeyi kestiğinde, yumurta beyazı eski haşlanmamış haline dönmüş olacak.

    bu teknik tüm protein tiplerinde işe yaramaktadır. daha büyük, daha karmaşık proteinler kopmaya karşı daha dirençli. bu yüzden bilimciler onların ucuna plastik bit boncuk koyuyor. bu onların gerginliğini arttırıp ilk önce katlanmalarına yardım ediyor. bu eski hale döndürme işlemi kabuklu ve bütün bir yumurta için işe yaramayacaktır. çünkü çözelti silindirik bir çember boyunca yayılmak zorundadır.

    yani haşlanmış yumurtanızı haşlanmamış yumurtaya çevirebilirsiniz ama sahanda yumurtayı geri döndüremezsiniz `:şimdilik :)`

  • saruman show

    her ustanın zamanı geldiğinde jübilesini yapıp yerini gençlere bırakması gerekir. ben de lise son sınıfta son kopyamı çekip (akordeon yöntemi) jübilemi yapmıştım. suç psikolojisine göre her suçlu aslında yakalanmak ister. böylelikle yöntemi anlaşılacak ve takdir edilecektir. çektiğim son kopyadaki amaç da hem suçumu itiraf etmek hem de "benim dersimde kimse kopya çekemez" iddialarında bulunan çok bilmiş öğretmenime bir ders vermekti.

    bu ders için gerekli malzeme akordeon yöntemiyle hazırlanmış üç şerit kopya ve önceden yakalanıp bir kibrit kutusunda saklanmış kanatlarının altından ince bir iple bağlanmış kara sineklerdir. kopyanızı çekip kağıdınızı verdikten sonra tek yapmanız gereken kopya şeritlerdeki saç tellerini sineklere bağladığınız iplere iliştirip kibrit kutusunu açmaktır. siz sakin bakışlarla hiçbir şey olmamış gibi yaparken üç sinek eşliğinde kopyalarınız sınıfın içinde uçmaya başlayacaktır. öğretmeniniz dehşet içinde ne olduğunu anlamaya çalışırken siz arkanıza yaslanın ve emeklilik günlerinizin tadını çıkarmaya başlayın.

  • allah kimseyi kredi kartı harcama ve limitinin ekran görüntüsünü koyacak kadar düşürmesin.

    amin.

    tanım: ilginç bir şekilde şovu yapılan limit.

  • kiz arkadasindan gelebilecek ''site senin degil mi? neden acilis sayfasina resmimizi koymuyorsun?'' seklindeki sorulara hazirlikli olmalidir.

  • kimilerine doğuştan default olarak gelen özellik. karşı cins konusunda yanlızlık çekmeyeni boldur bu tiplerin. etraflarından "karşı cins" asla eksik olmaz. cep telefonları susmaz. iyi arkadaşlar, dostlar asla eksik olmaz. eksik olan tek şey bireyin aşık olunma ihtiyacıdır. o da zaten karşılanmaz.

    "iyi insan", "zarar gelmez insan", "partilere, düğüne, derneğe çağırılan insan"dır. ama kimse onun "sevilme" ihtiyacını anlamaz. "lan öyle sevmeyin, başka türlü sevin" mesajlarını ya kimse anlamaz, ya da yanlış anlar. karşı tarafa "ulan ilişki yaşamak istiyorum" diye açık açık bildirimde bulunduklarında, karşı taraftan "sana aşık olacak birini bulalım"la gelirler. ya da "doğru kişi henüz karşına çıkmadı"yla. 30larına geldiklerinde jeton düşer, boşverirler aşkı falan. aşka inançları kalmaz.

    acayiptir, gariptir, birey kendini toplumdan değilmiş gibi hisseder.

    yıllar sonra gelen edit: beni çok seven. biriyle evlendim. buradan şu dersi çıkarıyoruz, umudumuzu hiç bir zaman kaybetmiyoruz.

  • insan yüzüne odaklanılması ayrı bir lezzet katıyor. özellikle kelebek aydınlatmasının yeri sinematografik anlamda filmin özüne ulaşmada ya da karakterin ruh halini ortaya çıkarma anlamında çok değerli.

    aslında paramount aydınlatma olarak da bilinir. ışık kaynağının doğrudan merkeze yani nesnenin üzerine odaklanmasıyla oluşturulur. hemen burnun altında kelebeğe benzeyen bir gölge oluşur ki ismini de zaten buradan alır. yani vakti zamanında paramount, kendi film yıldızlarını fotoğraflarken bu tekniği kullanırdı. tarihsel kökeni budur diyelim.

    aslında burada amaç yüzdeki estetiği ortaya çıkarmak. özellikle bu teknikle elmacık kemikleri ortaya çıkar. akabinde yukarıda da dediğim gibi burun ve çene altında kelebekvari gölge oluşur. zaten insan yüzünde burun, çene ve elmacık kemikleri vurgulandığında asıl meseleye doğru ister istemez yaklaşıyorsunuz.

    tabii ki örnekleri bu işin çıkış noktası efsane aktris marlene dietrich'in oynadığı 1932 yapımı shanghai express'den verelim.

    görsel
    görsel
    görsel
    görsel