ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
simo hayha
-
kendisi kafasını fazla kaldırmak zorunda bırakması ve dürbünün lensinin parlama yapıp yerini belli etmesi sonucu dürbünlü tüfekleri tercih etmemekteydi.
münevver karabulut
-
böyle saf, sürekli gülen çocuklar olur ya, münevver öyleydi işte. suratından gülücük eksik olmazdı.
tanıyan tanımayan herkes melek diyor ya hani, gerçekten melek gibiydi. bir tövbe tövbeee demesi vardı, sırf onu söyletmek için sınıfta saçma saçma şeyler söylerdim. he bir de sürekli saçlarıyla oynardı, bir parmağı sürekli saçlarının uçlarındaydı. elleri de minicikti. sonra hadi fal bakalım diye tuttururdu, meraklı melahat derler ya münü'ye uygun bir lakaptı bence. konuşmaya başlayınca yanaklarını sıkası gelirdi insanın. böyle bıcır bıcır... bir gün sınıfa elimde browni falan girdim sırada oturuyordu, pislik yapayım dedim. gittim yanına bak münü şimdi ne yapcam dedim, baktı, browniden koca bir parça ısırdım çiğnedim, o da meraklı gözlerle bakıyor, sonra açtım ağzımı ööö diye, bir ıyy diyerek kaçışı vardı kopmuştuk sınıftakilerle.
o kadar iyi niyetliydi ki, herkesi kendi gibi sanardı. kuşummm kuşumm diye ortalıklarda gezinirdi. parça parça bunları hatırlayıp, onu düşününce bir gülümseme yerleşiyor suratıma. unutmuyor insan sesini, gülüşünü. keşke diyoruz ama...
okuldaki son günü de dün gibi düşününce.
doğum günü için yer ayarlamaya gideceklerdi onunla birlikte. yine o parlak sarı ugg'larını giymişti. çok dalga geçerdim o ayakkabısıyla da. o gün geldi kuşum dedi sence pantolonumu ugg'ların içine sokayım mı yoksa üstünde mi kalsın. bende dalga geçtim yine kızım o ne ayakkabı ya çıkar bence komple diye. ya söyle hadi dedi. söyledim. meğer son kez dalga geçmişim münü'yle. hayatında ilk kez, sevgilisi dediği adamla doğum günü için yer ayarlamaya gidecekti. içi içine sığmıyordu, mutluydu, nişantaşında olacak, bir yer var diyip duruyordu. sürekli sırıtıyordu. sonra ders bitti. okuldan çıktık. o çıkışta bekliyordu, taksi geldi, binip gitti...
insanın aklının alamayacağı şeyler vardır ya hani, bu da onlar biri. böyle bir insana, böyle bir kader mi diyim ne diyeyim bilemiyorum... ama bildiğim tek bir şey var, onu tanıyan biri kesinlikle onu unutmayacak. hep gülücükleriyle hatırlayacak.
26 mart 2087 hala yaşayan yazarlar zirvesi
-
umarım akp döneminde gerçekleşmez.
sevgilinin annesine süt hakkı bilezik istemesi
-
sen de babana sperm hakkı iste. öyle saça böyle tarak.
edit: başlık başa.
fahrettin altun'un twitter açıklaması
-
(bkz: mağdurum da mağdurum)
atanamamış goebbels in, bir yığın suçlama yönelttiği twitter dan yaptığı açıklama.
parasız kalınca terk eden eşine ders veren adam
-
ortada durumun gerçekliğini kanıtlayacak herhangi bir belge (an itibari ile) olmadığına göre masabaşı haberciliğin artık senaristler tarafından yapıldığı gösteren haberdir.
çocuklarla girilen komik diyaloglar
-
yemekte abimle sezar sosunun salatayı ne güzel yaptığından bahsederken ortaokulda okuyan yeğenim muhabbete dalar:
- jülio sezar mı?
- jülio değil, jül sezar denir. sen sezar'ın kim olduğunu biliyor musun?
- biliyorum benfica'nın kalecisi.
beyaz futbol
-
rasim ozan: ilhan cavcav bugün aziz yıldırım'dan daha yetenekli bir teknik direktör olduğunu kanıtladı.
tabi ortalık kısa süreliğine karıştı.
emine erdoğan biyografisi
-
biyografisine gore en buyuk basarisi 21 şubat 1955’te dunyaya gelmektir.
umut sarıkaya tipi mutsuzluk tanımları
-
yanlışlıkla microsoft outlook'u açmak.