hesabın var mı? giriş yap

  • bi kere dolmusta onumdeki adam inicem diye seslenicegine
    "bismillahirahmanirrahim" diye baarmisti.

  • bu hikaye kıbrısda geçmis gerçek bir olay; yasli bir amca, eseginin üzerinde karayolunda seyretmektedir.
    bunu gören trafik polisleri, amcaya takilmak isterler ve durdururlar.

    polis: be amca, necin dakman golani?
    (golan: emniyet kemeri.)

    amca: dakmam be iste!

    polis: e bak gördün mu, simdi ceza keseceyik.

    amca: kes bakalim ne keseceysan da gidecem, acele isim var.
    polis: peki amca, cezayi sana mi yazalim yogsam esege mi?

    amca: ???

    polis: yani cezayi sana yazarsak bes milyon ödeycen, esege üç milyon
    ödeycen.

    amca: bana kes o zaman.

    polis: neden sana keseyon amca?

    amca: onun sicili temiz kalsin, polis yapcez onu !!!!

  • kazım karabekir'i anma töreninde uzun uzun 15 temmuz anlatan akp'li bakana, bu törende 15 temmuz'u değil dedemi anlatın diyen bir adet haklı torun tepkisidir.

    kaynak

    evet, artık hepimiz çok sıkıldık. devletin içine kendi doldurduğunuz adamlar yaptı 15 temmuz'u. şimdi ise kalkıp bunda hiç payınız yokmuş gibi her yerde bu lafları tekrar ediyorsunuz.

    kazım karabekir'in anma töreninde 15 temmuz ne alaka? anlat kurtuluş savaşını. anlat milli mücadeleyi. kazım karabekir'i bile 15 temmuz'a malzeme yapmaya utanmıyorsunuz.

    adam dedesinin anma törenine gelmiş, 15 temmuz'u dinletiyorsunuz. artık baydınız.

  • o kediyi o kafesten çıkardı, diğer elinde sopa vardı büyük olasılıkla sopayla kafasına vurarak öldürecek. ulan biz de türkiye'de kediyi tekmeleyenleri linç ediyoruz. biz baya baya iyi bir milletiz lan!

  • gece gece bu oyun yüzünden gözlerim dolu dolu yazıyorum şu entryi. bu gece zaten gereksiz bi duygu yüklenmesi vardı üzerimde. gireyim acık görev filan yaparım da kafam dağılır diye oynamaya başladım.
    bir görevde elemanı zindanlardan kurtarıyordum. neyse adamı kurtardıktan sonra baktım diğer mahkumlarda var aynı zindanda. kurtardığım yerde ebesinin dağında bi kalenin içinde olduğu için onları da kurtarayım dedim. şimdi kalede herkesi öldürdüm bunlara yemek su veren olmaz diye düşündüm. neyse tek tek açtım kilitleri çıktılar hepsi dağıldılar. arkamı döndüm 1 tane üstü başı pasaklı ama efendi birine benzeyen nord gördüm. çantama aldığım gereksiz kıyafetleri yere atmıştım. arkamda adam birden önüme atladı 'kardeşim özür dilerim bunları attın lazım değilse alabilir miyim? üstüm başım perişan' tarzında birşeyler söyledi ekranda seçeneklerde 'dokunma lan onlar benim' ve 'tabi alabilirsin kardeşim. ne demek' tarzı 2 seçenek vardı. alabileceğini söyledikten sonra sanki böyle gözlerinin içi parladı. hemen eğildi bütün attığım ezik kıyafetleri topladı giydi üstüne mutlu oldu. ben direk saveleyip çıktım oyundan. bu fakirliğin gözü kör olsun lan.
    çok yalnızım ve duygusalım gece gece.

  • ustanın bütün paranoyalarını kustuğu, bu sefer bir simulakra ve bol komplo ile gerçeği bulandırdığı içinde kaybolunacak bir eser. 1964 yılında basılmış olmasına karşılık, aslen 1954'te yine pkd tarafından yazılmış shell game adlı kısa öykünün üzerine temellendirilmiştir.

    pkd, psikotiklerden kurduğu alpha iii m2 ayının toplumunun karar mekanizmasını oluşturan delegeler konseyinin üyelerinin özelliklerini belirtirken, herbirini sınıfsal karşılıkları ile özdeşleştirmekte, deyim yerindeyse kara mizah ile sistem eleştirisi yapmakta.sanırım bundan dolayı kitabın özellikle ilk 20 sayfası çok çarpıcı.geriye kalanı ise başarılı bir kurgu, çarpıcı bir hayalgücü ve "pkd stili ezberim" diyenler için beklediklerini vaadediyor.

  • sultan 2. abdülhamid tarafından 1885 yılında "1. dereceden mecidiye nişanı" verilen ve 10.000 altın ile ödüllendirilen bilim adamıdır. (o dönemde istanbul'da 50 altına bir ev satın alınabilmektedir).

    kuduz hastalığının avrupa ve asya'yı kasıp kavurduğu o yıllarda ii. abdülhamid pasteur’u, çalışmalarını gerçekleştirmek üzere, istanbul’a davet eder. pasteur'un gelemeyeceğini bildirmesi üzerine ikinci bir teklif daha yapılır. bu teklifte aşının üretilmesi ve uygulanması için osmanlı hekimlerine eğitim verilmesi yer almaktadır. pasteur’un teklifi kabul etmesinden sonra eğitime gitmek üzere mekteb-i tıbbiye-i askeriye-i şâhâne yani askerî tıb mektebinden müderris alexander zoeros paşa’nın başkanlığı altında, kaymakam (yarbay) dr. hüseyin remzi ve kaymakam (yarbay) veteriner hüseyin hüsnü beylerin gönderilmesine karar verilir. ii. abdülhamid, bu eğitime gidecek ekibi huzuruna alır ve zoeros paşa’ya hitaben: ” pasteur insanlığın hayrına pek mühim bir iş yapmıştır. devletimizin nişanını uygun şekilde kendilerine takdim ediniz” diye emir verir.

    devlet 1852-1910 yılları arasında, mecidiye nişanı'ndan toplam kırk adet dağıtmıştır. kıymetli taşlarla süslüdür ve murassa nişan diye de bilinir. bu nişan ancak, “askeriye ve ilmiyeden mümtaz kişilere” verilir.

    pasteur çalışmalara temel teşkil etmesi için "kuduz mikrobu" enjekte edilmiş bir kemik iliğini türk araştırmacılara teslim eder. o dönemde sınırdan geçmek için 15 gün karantina zorunlu iken bu "mikroplu ilik" padişahın özel izniyle sınırdan beklemeksizin geçirilerek istanbul'a ulaştırılır.

  • normal bir şirkete bu tarz bir özgeçmişle gittiğimi düşünüyorum da... (düşünemedi)

    döverek kapı dışarı ederler herhalde. hemen gidip 5/b sınıf başkanlığımı, 6/a kızılay kolu başkan yardımcılığımı özgeçmişime ekleyeyim.

  • hepinizin ne boklar yediğini görüyoruz artık sosyal medya sağolsun. din üzerinden geçinmeyi bırakın örümcek kafalılar