ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ricardo quaresma
-
kendisine bir q7 hediye edilmesinden sonra sabancı da dia için bir ramazan paketi hazırlatmış.
squid game
500 bin dolara tek gecelik ilişkiyi reddecek kadın
-
araştırma yapılırsa evet, %90-95 gibi bir hayır ile karşılaşılabilir. ama teklif edilirse %10-15'i geçmez hayır cevabı.
sokaktaki travestiler ile diyaloglar
-
taksim'in meydanında açık bir kafenin verandasında(!), en kenarda oturmuşum gazetemi okuyorum.
biri koluma dokundu.
baktım bi travesti bacı:
- ojan ne gizeaal!
şaşkın şaşkın tırnaklarıma baktım, sonra karşımdaki bol makyajlı, pırıl pırıl gözlere baktım:
- sen de çok güzelsin, dedim gülümseyerek.
- ay hakkaten miii.. (alaycı söylüyor bunu)
- evet evet. hakkaten..
yanında ojeyle gezen salak bi hatun değilim, tamamen tesadüf, çıkardım çantadan ojeyi verdim:
- al. senin olsun.
kızcağızın gözleri tekerlek kadar açıldı:
- ay sahiden miii, gel buraya beee...
dedi, masayı sokaktan ayıran korkuluklardan nasıl çekti beni kendine, şapır şupur öptü.
herkes dumur vaziyette,
içeriden bir hareketlenme olduğunu gördüm, korktum kıza bir şey yaparlar diye,
- hadi git git, dedim, geliyorlar, atacaklar ikimizi de buradan...
- ay hiç böyle şey görmediieeem... dedi kırıta kırıta sahneden ayrılırken.
en cool halimle(bahaha!) tekrar yerime yerleştim, bir yandan da herkesin teker teker gözünün içine bakıyorum ki ne bir şey diyebilsinler, ne tepki verebilsinler ve lanet okuyorum bir yandan da, bu insanlara bu muamele reva mı allah belanızı versin diye..
evet, arkadaşlar, o bendim o gün işte..
erkeğin kadından hoşlandığını belli etme yolları
-
ilkokul: saç çekmek, kafasına top atmak
ortaokul: hoşlanılan kızın eteğini kaldırmaya çalışmak, kız sinirlenince sırıtmak
lise: derin ve anlamlı olması hedeflenen, ama klasik kesiş hareketinden öteye gidemeyen bakışlar
üniversite: ders notu istemek, beraber ders çalışmayı teklif etmek
ofis ortamı: iş çıkışı yemek yemeyi ya da bi şeyler içmeyi teklif etmek(artık yol yordam öğrenilmiş)
emeklilik: beraber parkta yürümeyi teklif etmek
*
kürdistan'da bulunup tc'de bulunmayan şeyler
-
ulan biriniz de dememiş ki, "kürdistan nere, yavşak!?"
elit kesimin çocuklara koyduğu sikimsonik isimler
-
büyüsün de caddede düşük bel giyinip pijlik yapsın diye konulur bazıları;
-->maşallah ne tatlı adı ne?
-->adı yamaç
-->paraşütü var onun di mi?
-->hııııııı
çocukların üstünde çok yapay dururlar
-->maşallah ne tatlı adı ne?
-->adı poyraz,
-->kardeşi? keşişleme falan mı
-->yoook. kardeşi ada
bazılarını anlamazsınız,
-->maşallah ne tatlı adı ne?
-->adı burçiğ
-->burçin?
-->yoook burakla çiğdem'den burçiğ,
-->iç ses: hay mnıza koyim sizin...oooo çok yaratıcı ya
var bir sürü; arca, adonis, suyüz, erke, doruk, çınar falan bir sürü...
fehmi ulan fehmi!
fehmi!
koç burssuz + mba + aile şirketi
-
mba yok, düşünmüyorum da. aile şirketi yok, peder düşünmüyor da. zaten boğa burcuyum.
stajyerin şirkette bittiği an
-
yurt disindan ar-ge birimine numune olarak gelen dondurmayi afiyetle mideye indirdigi an.
gelmiş geçmiş en güzel duvar yazısı
-
(bkz: faşizme karşı bacak omuza)
kalp kırılınca çıkan ses
-
ses çıkmaz. zira gerçek manada kırılınca konu kapanır ve tamamen susulur artık. garip bi histir.
hamile eşini terk eden erkek
-
yaşadım. hamileyken çok anlamsız ve basit bir aile meselesi nedeniyle terk edildim, yalnız bir hamilelik geçirdim. kalp sesini ilk duyduğumda yoktu, yalnızdım. cinsiyetini öğrendiğimde yoktu, yalnızdım. hiçbir şey aşeremedim. şımarıklık yapma, naz yapma hakkım da olmadı, hep yalnızdım. covid olduğu için daha da yalnızdım.
doğum yapacağım sabah erkenden hazırladığım mini bavulu ve ana kucağını arabaya indirdim, direksiyonun başına geçip hastaneye gittim. hastane sessiz ve kimseler yok. lobideki görevliye doğum yapmak için geldiğimi, yatış yapacağımı söyledim. 8 aylık hamile olmama rağmen karnım da yoktu, şaşırdı; doğum mu yapacaksınız, bugün mü, şimdi mi gibi şeyler dedi. odanın hazırlanmasını bekledim, eşyalarımı alıp çıktım. verilen ameliyat önlüğünü giydim, varis çoraplarını giydim, doğumdan sonra ihtiyacım olabilecek şeyleri bavuldan çıkartıp yerleştirdim. ameliyathaneye almaları için beklemeye başladım, ismim odadaki televizyon ekranında göründü. sezaryene geçmeden önce de annem geldi.
doğumdan birkaç saat sonra ayağa kalktım, yürüdüm, eğildim/kalktım, kendi ihtiyaçlarımı kendim hallettim. eşim yoktu. hastanedeki birkaç gecede ve sonraki gecelerde dinlenmeye de fırsatım olmadı. bütün bunlara rağmen yeşilköy'de bir binanın 6. katında bugüne kadar yaşamış olduğum hayattaki en güzel, en farklı birkaç günü yaşadım -bence.
şöyle de emin olduğum bir şey var; yazacak olsaydı eşim de bu başlığa 'ben hamile eşimin elini sıcak sudan soğuk suya sokmazdım, nasıl insanlar var' minvalinde şeyler yazardı. pratikteki insan davranışları farazi bir dünyadaki idealize edilmiş teorilerle uyum sağlayamayabiliyor.