hesabın var mı? giriş yap

  • eski neslin de bir an önce anlayıp kendisi için de ilham alması gereken isteklerdir.

    41 yaşında bir 'yeni nesil' çalışan olarak tek cümle ile özetleyebilirim:

    "insan gibi yaşamak"

    ülke olarak iş konusunda yaptığımız en büyük hata, çok çalışmanın çok çalışıyormuş gibi göründüğünü anlamamak.

    "mış gibi yapmak"

    verim konusu göz ardı ediliyor.

    sabah 7 de geleceğin bir işte saat 9 a kadar verim alamazsın.

    hafta sonu iki gün dinlenme imkanı sağlayamadığın adamdan hafta içi verim alamazsın.

    adam kendini sakalı ile mutlu çalışıyorsa bırak sakallı kalsın. adamın sakalsız suratını çalıştırmıyoruz; bize lazım olan tarafı beyni.

    evde geçirilen süreden çok daha uzun süre iş yerinde geçiriliyor. doğal olarak bu durum iş yerinde evdekinden bile daha rahat olma hakkını gerektiriyor. rahat kıyafetler, rahat koltuklar, tarzı olan eşyalar. iş zamanı iş, çalışma zamanı çalışmanın hakkını verebilecek bir ortam gerekiyor. ofis ergonomisi gerekiyor.

    ücret konusundan bahsetmemişim. eski nesil diyor ki, "yeni nesil çocuklar 100 lira ücret için yıllardır çalıştıkları şirketi değiştiriyor. vefasız bunlar" eski nesil çalışanlar, iki şeyi unutmayın:
    1-kendini bile koruyamayan insan çalıştığı şirketi hiç koruyamaz. gençlerin kendilerini korumak en doğal hakkı.
    2-o dediğiniz 100 lira öyle hesaplanmıyor. diyelim ki insanca yaşamak için yapmanız gereken aylık masraf 2000 lira. ev kirası, mutfak masrafı, sinema, arkadaşlarla sosyalleşmek, hafta sonu bir yerlere gidebilmek, konserleri takip edebilmek vs. işveren de çalışana 2100 lira veriyor. aslında bu maaşın 2000 liralık kısmı sizin insani hakkınız. yani aslında işveren 2100 - 2000 = 100 lira maaş vermiş oluyor.

    maaş aslında sizin insani ihtiyaçları düştükten sonra elinizde kalabilen paradır. dolayısı ile 2100 lira maaş ile 2200 lira maaşın sağladığı imkanlar arasında iki kat fark vardır.

    vallahi çocuklar haklı.

    bizim onlardan öğreneceğimiz şeyler var. sunulan şartlara boyun eğmemek dahil.

  • peşin not: kayseriliyim.

    ağzına kadar zır cahil dolu şehirdir. sadece konya değil; kayseri, kırşehir, niğde, nevşehir... komple iç anadolu birbirinin aynıdır. gençleri tofaşçı, apaçi polat alemdar, büyükleri 'yalarun'cu, tayyip babacı akp seçmenidir. yazları sıcak ve cahil, kışları cahil ve soğuktur.

  • "zor zamanlar yaşıyorum, ağır sınavlardan geçiyorum. bu günler bittiğinde, sularım durulduğunda, dengemi bulduğumda, huzuruma kavuştuğumda geleceksen eğer, gelme. ben o gün, daha güçlü, daha katı, bir dağ gibi kıpırtısız ve heybetli olacağım. oysa şefkate bugün ihtiyacım var."

    edit: söz şahsıma aittir.

  • herkes kötü diyor, adice diyor, çirkin diyor tamam ama beynine nasıl söz geçirebileceğini söyleyemiyor kimse. aksi de mümkün olmuyor işte kimi zaman. misal benim kira borcum 3 olmuş, ev sahibim gitmiyor aklımdan, gitmiyor amk. ne yapayım lan ne yapayım ben, manitayı mı terk edeyim, ne edeyim. konuşurken herkeste laf bol tabi.

  • "sinesinde barındırdığı bölünme ve çelişkilerdir bir yaşamı zenginlikle donatan, gelişip serpilmesini sağlayan. esrikliğin ne olduğunu bilmedikten sonra mantıkmış, aklı başındalıkmış ne anlam taşırdı? 'ölüm' arkasında dikilmese tek başına duyularca sağlanan hazzın ne değeri olurdu? karşı cinsler arasındaki ezeli düşmanlık olmasa, sevginin yüzüne kim bakardı?"*