hesabın var mı? giriş yap

  • sabah, dersin sonunda öğrencilerle popüler kültürle karışık edebiyat/ tarih muhabbeti yaparken aklıma geldi bu konu. onlara anlattım, size de anlatayım.

    ikinci abdülhamid ve sherlock holmes isimlerini yan yana görmek tuhaf ve güzel bir duygu yaşatıyor insana. sanki iki farklı dünyadan iki farklı varlık bir araya gelmiş gibi. aslında öyle de sayılır.
    osmanlı devleti eski dünyaya aittir her yönüyle lâkin uzaklarda yeni bir dünya kurulmaktadır. bu yeni dünyanın en güçlü imparatorluklarından biri olan büyük britanya'da ise hem devlet hem de halk kadim tarihlerini modernleştirebilmişlerdir.

    işte bu modernleşen toplumda iskoçya doğumlu arthur conan doyle adında bir yazar, 1887 yılında yayımladığı kızıl dosya adlı hikâye ile sherlock holmes karakterini dünyaya tanıtır.

    mâlumunuz, polisiye olaylar zincirinin ana karakteridir holmes ve çok zeki bir dedektiftir. bir de yardımcısı ve en iyi dostu dr. watson bulunur.
    bir anda inanılmaz bir ilgi görür sherlock holmes hikâyeleri.

    bu tarafa gelecek olursak... kendi şehzadeliği döneminde padişah olan amcası sultan abdülaziz ile birlikte bir osmanlı padişahının tarihimizde ilk ve tek kez gerçekleştirdiği avrupa seyahatinde bulunuyor abdülhamid. gelişen dünyayı görüyor, opera ile tanışıyor. kadınların da sahne aldığı tiyatro
    oyunlarını izliyor hatta bunu padişah olunca istanbul'a da taşıyor.
    amcası abdülaziz'in tahttan indirilip öldürüldüğüne şahit olan, ağabeyi beşinci murad'ın hâl edilişine şahit olan ikinci abdülhamid bu sebeplerle müthiş bir polis/istihbarat teşkilatı kuruyor.
    öyle ki kendisi aynı zamanda polisiye hikâyeleri okumayı da çok seviyor.
    yıldız sarayı'ndaki on bin kitaplık kütüphanesinde üç bin civarı polisiye eser varmış.
    işte bu dönemde sherlock holmes hikâyelerinden haberdar oluyor.
    nasıl haberdar oluyor derseniz, şöyle ki;

    bir mütercim o ay ingiliz gazetesinde sultan abdülhamid ile ilgili yayımlanan bir makaleyi çevirirken gazetededeki polisiye hikâyeyi, sherlock holmes'u da görüyor ve padişahın hoşuna gider diyerek onu da çeviriyor. gerçekten de ikinci abdülhamid, o günden sonra sherlock holmes müptelası oluyor.
    yeni hikâyeleri, kitapları çıkar çıkmaz türkçe'ye çevirtiyor ve kütüphanesine ekliyor.

    daha sonra ise sherlock holmes karakterinin yaratıcısı sir arthur ve eşini istanbul'a davet ediyor. yazara mecidiye nişanı, eşine de şefkat nişanı vermiştir ikinci abdülhamid.

    1911 yılında ise ermeni yazar yervant odyan, " abdülhamid ve sherlock holmes " adlı bir roman yazarak bu iki ismi bir araya getiriyor. kitapta sultan abdülhamid, üç hafiyenin ölümü üzerine olayı aydınlatması için sherlock holmes'tan yardım istiyor ve holmes, istanbul sokaklarında ve osmanlı sarayında iz sürüyor.

    işte yeni dünya ile eski dünya arasında pek bilinmeyen köprülerden biri de budur.

  • okuma yazma bilen herkesin basitçe çözebileceği bir soru. bunun neresi beyin yakıyor? beyni yanan insan muhtemelen okul kelimesinin zıt anlamını düşünüyordur hala.

  • yavuz "hırsız" modunda gerçekleşmiştir. utanmadan "at gözlüğu" diyor süprerzekalı ablam.

    af edersiniz ama bu ülkede insanlara "at gözlüğünüzü çıkarın" diyecek en son insanlardır akp'liler.

  • muzun kilosu 1 euro
    portakal 2 euro
    çilek bahçesinden gidip toplayabilirsin kilosu 3 yada 4 euro ( bahçede yemek serbest )
    kiraz bahçesinden gidip toplayabilirsin 4 euro kilosu ( bahçede yemek serbest )
    şeftali kilosu 2 euro
    armut 2-3 euro arası.
    kavun 2.5 euro tane
    karpuz 2-4 euro arasi tane
    üzüm kilo 3 euro
    egzotik meyve olan avakado tane 1 euro

    avrupa halkı parası yetmediği için değil, kendisine yetecek olan neyse onu alıyor. isteyen kasayla alıyor, kimseye engel olmuyorlar. adam tek başına yaşıyor, 2 portakal bir muz alıyor. bizim türkler gibi, 7 nüfus bir evde yaşamıyorlar. avrupa'da yaşayan türklerin dolapları doludur. derin dondurucuları et, tavuk vs doludur. kilerleri var burdaki evlerin genelde ve kilerlerde bakliyat, atistirmalik vs doludur.

    avrupa halkında böyle eve gıda stoklama olayı yok biz türkler gibi. adamlar hem israf etmiyor, hem ihtiyacı kadar alıp taze tüketiyor. markette 10 tane ekmek alınca sizin yabancı olduğunuzu anlıyorlar avrupa ülkelerinde. adamlar markette yarım ve çeyrek kavun, karpuz satıyorlar ve tek yaşayan insanlar bunu alıyor ve koca karpuzu alıp, çürütüp çöpe atmıyor.

    maalesef bizim çomarlar, ömür boyu çomar kalmaya devam edecekler. bu çomar tayfasını en iyi anlatan söz budur;

    insanoğlu nâziktir, ağır sözü kaldırmaz, eşek dersin kızar da, bin sırtına aldırmaz!

    edit: malın biri "türkiyeden daha pahalı. kuru çevirince pahalıya geliyor" yazdı. yukarıda bu çomarlar, ömür boyu çomar kalacak demiştim dimi.

  • bir sürü romantik insanı ortaya çıkarmış durum.

    he ya, vallahi harikadır kitapçıda çalışmak, müşteri olmadığı zaman hemen köşedeki tchibo'dan cheesecake alıp kahveyle birlikte oturup chuck palahniuk'un son kitabını okuyabiliyorsunuz, öyle süper bir meslek.

    ciddi ciddi rahat olduğuna inanlar var, yavrucuğum akşama kadar ayaktasın bir kere, müşterilerle ilgilenmen gerekiyor, alacağınız maaş da asgari ücret, "fırsatını bulsam şu işi bırakır kitapçıda çalışırım" gibi samimiyetsiz istekleriniz de bayıyor, he, bırakırsınız fırsatını bulsanız, yayınevi sahibi ya da kitapçının kendisi değilseniz akşama kadar ayaklarınıza kara sular iner, ay sonu asgari ücretinizi alır evinize dönersiniz artık nasırlaşmış ayaklarınızla, lan azıcık samimi olun, azıcık gerçekçi olun ya.

  • özellikle kılıçdaroğlu'nun görüntüsünü izleyince tatmin oldum ben. özür dilerim sayın başbakanım. yarın hemen türgev'e 50 lira yatırıyorum.

    edit: soru gelmiş zekat mı, öbür türlü mü diye elbette diğer türlü :)

  • sizi sizden çok düşünen erkeklerden uzak durun kızlar. uzak durun ki kurusun soyumuz. ne gereğimiz var bu dünyada.

    gece uykunuzda öksürünce kalkıp koşa koşa su getiren erkeklerden uzak durun. avucunuzun içini özleyip öpen erkeklerden aman ha koşarak kaçın. gözlerinizde eriyen erkekleri savuşturun bir an önce. ya da yok yok. severmiş gibi yapın ilgi kotanızı doldurun. bir öyle eyleyin bir böyle eyleyin. ne de olsa siz genlerinizi bir sonraki nesle evi, arabası yüksek maaşı olan bir erkekle aktarmalısınız. ya size bok gibi davranan ya da köleniz olacak bir erkek seçin ki dengesizliğinizin doruklarına ulaşın. olur mu? lütfen ama.

    sizin bu aptal eğilimleriniz yüzünden soy kırılması yaşadı lan dünya. iyi erkekleri birer birer yok ettiniz. sonra gelip buralarda başlıklar bilmem neler "iyi erkekler nerede". öldü kızım öldü. siz öldürdünüz. o kadar az kaldı ki, hemen hemen hepsi uzak durulacak tip oldu artık sizin için.

    post modern öğretiler aklınızı buharlaştırdı lan. hayatınızı dizi film tadında yaşayacaksınız diye bok ettiniz dünyayı. çok garip varlıklar oldunuz vallaha benden demesi.

  • kime ait olduğunu merak ettiğim arsa. çok güzel gökdelenler, alışveriş merkezleri dikilebilir oraya. ama sanırım sahibi biraz aksi satmıyor arazisini.

  • merkel'e olan saygımı arttırmış olay. siyasetçi dediğin duygularıyla hareket etmez. hayat adil değil. her acıtmasyon yapanı ülkeye alacak halleri yok.

  • tamamen içgüdüsel bir davranıştır. oğlumdan biliyorum. ilk defa kremalı bisküvi yediğinde bunu yaptı. hayretler içinde kaldik. biz öğretmedik. nerden biliyor lan bunu.
    kendisine sorduk. neden öyle yiyorsun diye, yarım yamalak konuşması ile cevapladı velet.
    - e öyle yenir ki bu.