hesabın var mı? giriş yap

  • "bugün günlerden sarı kırmızı,chelsa için beyazlık hiç yok, her yer siyah mı siyah.tribünden binlerce kanarya sesi geliyor.gooollll goollllll"

    26 şubat 2014

    vali mutlu

  • sadece motor bloğu üretemediğimizden dolayı motor üretemiyoruz demek doğru olmaz. motor bloğu dediğiniz şey bundan 100 yıl önce de üretiyordu... yani bir motor bloğu üretmek türkiye için atla deve değil. en azından türkiyede bunu yapabilecek çok iyi firmalar olduğunu biliyorum. motor bloğu maliyetleri elbette yüksektir ona lafım yok, bu şimdilik cepte dursun...

    asıl problem ülkede henüz adam akıllı teknoloji üretimi olmaması. global pazarda olan teknolojiler çok ileride ve patentli teknolojiler. yani öyle ferrari motorunu alayım, kopyalayıp üreteyim yapamıyorsunuz.

    şimdi bu noktada arge devreye giriyor. senin global pazara bir ürün çıkartabilmen için global pazarda bir rekabet gücün olması gerekiyor. bunun için de arge/teknoloji yatırımı yapman gerekiyor. fakat gel gelelim hesap kitap yaptığında astarı yüzünden pahalıya geliyor.

    milyarlarca dolarlık yatırımdan bahsediyorum. siz bu motoru ürettiğinizde belirli bir rekabet ortamına girecek ve bu ortamda satış yapmak zorunda kalacaksınız. yani eğer piyasadan kötü motor üretirseniz satamazsınız. iyi motor üretmek için de sizin çok ama çok ciddi teknoloji yatırımlarınızın olması gerekiyor. satışlarda kar yapmak için de sadece türkiye pazarına güvenemezsiniz. keza yapacağınız yatarımların maliyetlerini sadece türkiye pazarından çıkartmanız da mümkün değildir.

    mesela vw gurubu çift kavrama olarak bildiğimiz dsg şanzımanının argesini ve üretimini yapabilmek için fabrikalar yapıyor. sadece şanzımanı daha da geliştirebilmek için yüzlerce mühendis binlerce eleman çalıştırıyor.

    diğer yandan dünyanın en iyi otomobil markası olan mercedes bazı modelleri için motoru renodan alıyor... şimdi mercedes motor bloğu mu üretemiyor? mercedes arge mi yapamıyor? hayır olay tamamen arge ve üretim maliyetleri ile ilgili.

    global pazar diye birşey vardır. bu pazarda amerikayı baştan keşfetmenin pek bir anlamı yoktur. mercedes biliyor ki reno motoru sağlam, ucuz ve uzun ömürlüdür. mercedes markası için gerekli özelliklerde ve marka için yeterlilik testlerinden geçmiştir. ihtiyaçları olan motorları direk olarak renodan almak bu firmanın milyonlarca (belki milyarlarca) dolar kar yapmasını sağlıyor. adamlar bu paranın büyük bölümünü de gene argeye yatırmaktadır.

    bu durumda ne oluyor?

    1- mercedes kar yapıp, argesine yatırım yaparak gelecekte daha iyi motor üretecek ve bunu satıp kar edecek
    2- reno argesine milyarlarca dolar yatırdığı motorunu satıp para kazanacak, kazandığı parayla iyi bir motor yapmak için mercedes gibi arge yapacak.

    sen türkiye'de motor üretecek, sadece türkiye'deki belirli bir kesime bu motoru satacak olduğundan dolayı motor üretemiyorsun. çünkü bu işe girişecek iş adamları piyasayı benden senden daha iyi biliyor.

    yukarıda verdiğim örneklere bakarsanız reno da mercedes de win-to-win durumdadır. ikisi de her şekilde kazanıyor. peki biz? teknoloji üretemediğimiz ve belki on yıllar boyunca karşılıksız yatırım yapmaya bütçe ayıramadığımızdan dolayı yıllar boyunca sadece kaybeden taraf olduk.

    ayrıca motor üretmek için arge yapmak demek, eş zamanlı olarak yüzlerce parçanın ayrı ayrı geliştirmesini sağlamak demektir. vidasından somununa yüzlerce belki binlerce parçadan bahsediyorum. parası bir kenara böyle bir yapıyı oluşturmak ve geliştirmek bile yıllar süren mühendislik çalışmalarına ihtiyaç duyar.

    mesela yerli otomobil geliyor diyorlar... evet üretimi yerli olacak doğrudur. fakat bizim ürettiğimiz teknolojilerle değil. mesela bakın 2005 model saab markasının patenti için 40 milyon euro verildi. link

    buradaki husus yanlış anlaşılmasın. teknoloji patenti satınalmak kötü birşey değil. fakat 2005 yılında dünya genelinde az satılan bir aracı ülkenin sermayesi ile üretmek ne kadar karlı olur, kaç adet satabilirsin? artık neredeyse radar sistemlerinin bile standart olduğu bir global pazarda içinde eski teknoloji bulunan bir aracı kim almak ister...

    motor üretiminde problemi çıkartan şey motor bloğu filan değil. problem ülkenin gelen ve giden siyasi iktidarları da değil. problem ülke olarak global pazara sunacak bir teknoloji üretemiyor oluşumuz. ülke olarak teknoloji üretiminde çok geride kaldık. bunun da tek çaresi gökdelenlere yatırılan, koca şehirleri taş yığını haline getirmek için harcanan paraların bir kısmının teknoloji üretimine harcanması gerekliliğidir.

  • türkiye'nin çomarları bunun ne demek olduğunu 15 sene sonra anlarlar. siz gerizekalısınız arkadaşlar. tayyip gelip geçici, dünya sultan süleyman'a kalmadı ona mı kalacak? türkiye kalıcı. yalnız kendi hayatlarınızın değil, çocuklarınızın da hayatlarının içine sıçıyorsunuz.

  • 3 aracın etkilendiği, ilan sitelerinde "üzerine f-4 yakıt tankı düştüğü için" açıklaması ile ilan okurken tebessüme yol açacak hadisedir.

    o değil de otopark değil beyaz eşya deposu mübarek

  • son durum: kars valiliği açıklama yapmış:
    disiplin soruşturması açılmış soruşturmanın selameti açısından görevden uzaklaştırılmıştır.

    valilik duyurusu

    bugün facebook'ta paylaşılan bir atatürk videosu altında yorumuna denk geldiğim rafı ceran isimli jandarmanın yüz karası astsubay.

    türk jandarması bünyesinde atatürk ve cumhuriyet düşmanlarını mı barındırarak koruyor türkiye cumhuriyetini?

    söz konusu atatürk videosu

    jandarmanın fetö ağzıyla yaptığı yorum:
    atatürk'e ingiliz ajanı demesi

    profili gezilirse kendisinin atatürk ve milli mücadeleyi aşağılayan daha bir çok paylaşımı bulunabilir.

    facebook profili

    bir 15 temmuz daha yaşamak istemiyorsak umarım bu gibi adamlar turk jandarması ve ordusundan temizlenir.

    edit: facebook hesabını kapatmış yeni fırsatım oldu edit yapmaya. şikayet etmek isteyenler için kendisinin facebook'ta yazdığı aktif görev yeri kars arpaçay doğruyol jandarma karakol komutanlığı.

    bazı arkadaşlar mesajla soruyor atatürk eleştirilemez mi diye, elbette eliştirilebilir. ama milli mücadelenin liderine ingiliz ajanı ve çanakkale'nin kıçı boklu bir yarbayı demek başka bir şey. hele de bunu diyen bir türk jandarması olunca..

    burada hesabındaki tüm benzer paylaşımları özetlemişler

    edit3: an itibariyle krttv, t24 gibi bazi ulusal yayin organlarinda haber konusu olmustur. umuyoruz ki gereken cezayi alacaktir.

    haber 1
    haber 2
    haber 3
    haber 4

    edit2: rafi ceran isimli halen kars arpaçay doğruyol jandarma karakolunda görev yapan bu astsubay kd. başçavuş facebook hesabını tekrar açmış, atatürk'e hakaret içeren paylaşımları olduğu gibi durmakla beraber tüm kişisel bilgilerini temizlemiş. umuyorum bu rezil adam ulusal basında da gündem olur da savcılar ve içişleri bakanlığı harekete geçer. türk jandarması içindeki atatürk düşmanlarını temizler.

    facebook profili

  • oha demek istediğimdir. nasıl karıştırıyorsunuz böyle şeyleri anlamıyorum. bak mesela north. başında n var. böyle daha bi' kuzeyimsi. oysaki south'un başında s var. böyle daha bi' güneyimsi. anladın mı? anlamadıysan bi' daha anlatayım. bak north'un başında n var, daha bi' kuzeyimsi. oysaki south'un başında s var. daha bi' güneyimsi. benim yöntemim bu. saygı duyacaksınız.

  • nazim hikmet'in kimi insanlari cok iyi anlattigi bir siiri... (bkz: onlar kendilerini bilirler)

    akrep gibisin kardeşim,
    korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
    serçe gibisin kardeşim,
    serçenin telaşı içindesin.
    midye gibisin kardeşim,
    midye gibi kapalı, rahat.
    ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
    bir değil,
    beş değil,
    yüz milyonlarlasın maalesef.
    koyun gibisin kardeşim,
    gocuklu celep kaldırınca sopasını
    sürüye katılıverirsin hemen
    ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
    dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
    hani şu derya içre olup
    deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
    ve bu dünyada, bu zulüm
    senin sayende.
    ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
    ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
    kabahat senin,
    — demeğe de dilim varmıyor ama —
    kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!

    1947

  • muzdarip olduğum rahatsızlık. metal düğmelere dokunabiliyorum ama plastik ve camı hayal bile edemem. direkt öğürme geliyor. ilginçtir ne zaman başladı, sebebi ne onu da bilmem. annem daha bir buçuk yaşındaydın düğmeli yelek giydirdiğimde ağlardın çıkarayım diye diyor. hayatımda hiç gömlek giymedim mesela, okul formaları dahil. kaşe paltomun düğmelerini bile içimdeki kazağın kollarını elime geçirip öyle uğraşa uğraşa açabiliyorum gittiğim mekanlarda lavaboya girip. başkalarında da aynı fobinin olduğunu görünce rahatladım nedense.