ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
izlanda'nın antidepresan tüketiminde 1. olması
-
savulun izlanda mütehassısı geldi.
öncelikle izlanda kişi başına düşen ortalama konularında hemen hemen her şeyde birinci olur. kişi başına düşen nobel ödülü, kişi başına düşen olimpiyat madalyası, kişi başına düşen satranççı, kişi başına düşen nefes alma sayısı v.s. v.s. bunun da nedeni zaten nüfusunun 360bin olması.
izlanda'da skammdegisthunglyndi ismi verilen ''kısa gün depresyonu'' olarak adlandırılan bir fenomen bulunur. yukarıda da çokça bahsedilmiş, güneş süresi kısaldıkça özellikle d vitamini eksikliğinden depresyon oluşur. izlanda da hem refah seviyesi yüksek hem de kendini geliştirmiş insanlardan oluşur, psikolojik bir sorunu varken terapiye/psikiyatriste gitmekten imtina etmez.
23 yıllık izlanda serüvenimde bir kere bile antidepresan almadığımı da not edelim.
not: izlanda'da veya kutup bölgesindeki ülkeler 6 ay gece 6 ay gündüz diye bir durum söz konusu değil... kışa doğru güneşin gökyüzünde olduğu süre kısalmakta, 21 aralık'ta 4 saate kadar inmekte, sonra tekrar bu süre artmaktadır.
21 haziran'da 2 saat kadar güneş gökyüzünde olmamakla birlikte alacakaranlıktan dolayı her zaman bu tarih dolaylarında parlak geceler vardır.
edit: izlandaca karakter gözükmediği için yerine türkçe karşılığı konuldu.
en az 10 defa izlenen tek film
-
(bkz: the man from earth)
evrim teorisi
-
(bkz: mükemmel sistem)
(bkz: mükemmel kuş)
(bkz: kusursuz iguana)
(bkz: harikulade çakal)
(bkz: şairane terliksi hayvan)
(bkz: gözlerinde kaybolmak istediğim ayak mantarı)
mere exposure effect
-
ing. salt maruz kalma etkisi. tanidiklik, asinalik. basitce "bir seyi veya kimseyi ne kadar cok gorur veya duyarsaniz onu o kadar cok seversiniz." anlamindaki etki. robert zajonc 1968 yilindaki deneyde insanlara esit olmayan sayida sembol slaytlari gostererek salt maruz kalma etkisini test etti. "bir sembol ne kadar cok sık gorulurse ondan hoslanma orani o kadar artmaktadir." sonucuna ulasti.
ornegin, ilk dinlenildiginde sevilmeyen bir sarkinin surekli duyulmasi sonucunda sevilmesi. "sarkiyi ilk dinleyis: olmamis. ikinci dinleyis: fena degil. ucuncu dinleyis: iyi. dorduncu dinleyisten sonra super." seklindeki yorumlari cokca duymusuzdur. nedeni salt maruz kalma etkisidir.
salt maruz kalma etkisi ozellikle televizyonlarda cokca kullanilmaktadir. sirketler, reklamlarini surekli yayinlayarak bu etkiyi kendilerine avantaj getirecek sekilde kullanmak ister.
etkiyi ozetlersek, bir uyariciya tekrarlanan maruz kalma sonucunda tanidiklik, asinalik meydana getirir. tanidiklik uyarana karsi bir tutum degisikligi meydana getirir. bu tercih etme veya baglilik seklindedir. bu tercihler duygusaldir. insan farkina bile varmadan evvel bilincalti duzeyde olur. "bir seyi veya kimseyi ne kadar cok gorur veya duyarsaniz onu o kadar cok seversiniz."
çocuk sahibi olunca hayatın kaydığı gerçeği
-
hayatının kaydığını düşünen ve pişman olan insanların bebekleri için çok üzüldüm. keşke siz çocuk yapmasaydınız lan. şahsen benim hayatım kaymadı, tek istediğim bi gece deliksiz uyumaktı. eşim ve kızım bir haftalığına memlekete gittiler, bir gün ayı gibi uyudum ama işten gelince akşam kızımı göremeyince, hayat bir anda anlamsız geldi.
30 yaş her şey için geç midir sorunsalı
-
değildir. 30 yaşımda her şeyimi kaybettim. psikolojim bozuldu. barınacak bir evim de yoktu, geçim kaynağım da. kariyerimi hiçe saydım ve sorumluluk almamak için garsonluk yaptım 1 yıldan fazla süre. sonrasında yavaş yavaş toparlandım. olumsuz şeyler herkesin başına gelebilir. 30 dan sonra yeniden doğdum. değiştim, geliştim. meğer 30 yaşıma kadar boş yaşamışım. kendimi yeniden buldum. şuan özel bir şirkette birim müdürü olarak görev yapıyorum ve o buhranlı günleri geride bıraktım. yani güzel arkadaşım 30 yaş hiçbir şey için geç değildir.
edit: birim müdürü olarak 5 yıldır çalışıyorum ve şuan 37 yaşımdayım. 34 de evlendim ve 6 aylık da kızım var.
dünya'nın en zengin 62 kişisi %50'den daha zengin
-
oxfam'ın yaptığı araştırmaya göre dünya tarihinde ilk defa en zengin %1'in serveti, geri kalan %99'un servetiyle eşit duruma geldi.
aynı araştırmada en zengin 62 kişinin serveti, en yoksul nufüsün %50'sine denk geldiği ortaya çıktı. (2010 yılında bu rakam en zengin 388 kişiymiş)
açıklamada, "dünya halklarının refahı, gelecek kuşaklar ve gezegenin iyiliği için ekonomi oluşturmak yerine, en zengin %1 için bir ekonomi oluşturmuş durumdayız" deniyor.
kaynak
en zengin 62 kişinin listesi ve servetleri (milyar dolar olarak) ;
1. bill gates 76.6
2. amancio ortega 67.1
3. warren buffett 59.5
4. jeff bezos 50.4
5. carlos slim helu 48.7
6. larry ellison 43
7. mark zuckerberg 41.6
8. charles koch 39.7
9. david koch 39.7
10. liliane bettencourt 36.5
11. michael bloomberg 36
12. larry page 35.8
13. sergey brin 35.2
14. bernard arnault 32.7
15. jim walton 32.5
16. alice walton 30.9
17. sam robson walton 30.5
18. christy walton 29.6
19. li ka-shing 28.6
20. wang jianlin 26.4
21. phil knight 24.9
22. george soros 24.5
23. jorge paulo lemann 23.8
24. steve ballmer 23.9
25. georg schaeffler 23.2
26. forrest mars, jr 23
27. jacqueline mars 23
28. john mars 23
29. david thomson 22.8
30. sheldon adelson 22.5
31. mukesh ambani 22.3
32. lee shau kee 22.2
33. maria franca fissolo 21.8
34. jack ma 21.8
35. leonardo del vecchio 21.2
36. stefan persson 20.8
37. carl icahn 18.5
38. michael dell 18.4
39. paul allen 17.9
40. beate heister ve karl albrecht jr 17.7
41. susanne klatten 17.5
42. anne cox chambers 17.3
43. dhanin chearavanont 17.2
44. tadashi yanai 17.2
45. laurene powell jobs 17.1
46. ma huateng 16.8
47. len blavatnik 16.6
48. prens alwaleed bin talal alsaud 16.6
49. theo albrecht, jr 16.1
50. stefan quandt 16
51. azim premji 16
52. michael otto 15.9
53. dilip shanghvi 15.9
54. ray dalio 15.7
55. donald bren 15.2
56. serge dassault 14.8
57. hinduja brothers 14.5
58. aliko dangote 14.3
59. dieter schwarz 14.2
60. james simons 14
61. cheng yu-tung 13.9
62. charles ergen 13.9
(bkz: zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış)
edit: liste
1-evlenmeyin 2-evlenmeyin 3-evlenmeyin
-
yakın bir arkadaşım var. varlıklı ve çalışkan biri. ama hep iş odaklı olduğu için evlenecek birini bulamıyordu.
sonunda annesiyle ablası devreye girdi ve buna birini buldular. kız bundan 10 yaş gençti.
bunlar konuşup anlaştılar. sürekli birlikteydiler. benim arkadaş çok iyi niyetli biri. kızla epey ilgileniyordu. sürekli birlikteydiler. iş dışındaki bütün zamanını ona ayırıyordu.
sonra bunlar sözlendi. kız isteme oldu. şimdi isteme evi diye bir şey çıkmış. kendi evinde değil de stüdyo tarzı bir odada isteniyormuş kız. ondan da yaptılar. bahçeli bir ev ve lüks eşyalar... her şey çok iyi giderken kız zorluklar çıkarmaya başladı. annesi kıza ne söylerse onu benim arkadaşa dayatıyordu. en son düğün tarihinde annesinin istediği tarihi dayatmaya çalışınca bizim arkadaşın kafası attı ve kıza s.ktiri çekti.
bunlar evlenmiş olsa kızın anasını düşünemiyorum.
ankara'da yer isimlerinin acayip olması
-
şu anda ankara'dayım. az evvel kardelen çakırlar dolmuşundan indim. (kardelen çakırlar paralel bir evrende harika bir sahne ismi olabilirdi fakat ankara'da bir dolmuş hattı olarak kalacak.)
yarım saatlik dolmuş yolculuğumda gözüme çarpan tabelalar: gimat, ostim, gimsa, oleyis sitesi, arı kovanı 3 sitesi, ılkyerleşim mahallesi, güvengirkent, detca 2 sitesi vs.
bu ve benzeri örneklerden kolayca yapabileceğimiz bir çıkarım var ki o da ortalama bir ankaralı gün içerisinde konuşurken birkaç yüz anlamsız kelime, kısaltma ve rakam kullanıyor. çarşıda pazarda "gimat, ostim, pursaklar, bala, çinçin, oleyis dört" diyerek dolaşıyorlar.
anladığım kadarıyla ankaralılar sürreal bir gerçeklikte yaşıyorlar ve bu yüzden ankara'yı çok seviyorlar. çünkü ankara onlara dışarıda bulamayacakları fantastik dünyayı sunuyor. mesela yarın bir taksi çevirip " çıkınçıkmazına gidiyoruz " demek istiyorum. taksicinin " mordor yolu kalabalık olur, ayrıkvadiden kavaklıdere'ye inelim abi" diyeceğinden eminim.
eminim çünkü ankara'dayım.
eminim çünkü bu iletiyi kuzenimin ankira 1 sitesi'ndeki evinden yazıyorum.
sınıfa alınmayan başörtülü 4. sınıf öğrencisi
-
okul müdürü ve hocamın hocamın ellerinden öperim. bu devirde bu hareketi yapmak cesaret ister. en doğru kararı vermişler. ülkeyi siyasal islam bataklığından sizin gibi öğretmenler kurtaracak.
türbana lafım yok herkes istediğine inanmakta istediği gibi giyinmekte özgür. ama 4. sınıfa giden çocuğa türban giydirmek neresinden bakarsanız bakın saçmadır. her şeyden önce çocuk o çocuk.
beşiktaş'ta ilişkiye giren ablanın oyuncu çıkması
-
haberde soy isimleri kisaltmislar , asagida ise kadinin tam boy fotografini koymuslar.
sizin ben iki yuzlulugunuzu...
not: ozel mesaj atip meric diyen oldu, troll diyen oldu, duyarci yavsak diyen oldu. arkadaslar siz kafadan kontak misiniz ? ne istiyorsunuz, sokak ortasinda yaptiklari yanlis diye istiklal caddesinde yurutup "shame shame" diye bagirip taslayalim mi ? ruh hastasi misiniz siz, dogru bir sey mi bu kisilerin her detayiyla afise olmasi ?
gerçekleşmiş onca hainliğe rağmen gezici olabilmek
-
ortalara saçılmış onca yolsuzluğa rağmen akp'li olmaktan daha şerefli bir eylemdir.
hayata dair iç burkan detaylar
-
19 yaşında daha. ankara üniversitesi hukuk fakültesinde okuyormuş. bir hastanenin koridorunda turlarken karşılaştık. gözlerinin içi gülüyordu, yüzünde de içten bir gülümseme. hastalardan birinin yakınıdır diye düşündüm önce. hastalığı yakıştıramayacağım kadar güzeldi çünkü. kemik iliği kanseri teşhisi konmuş önce. sonra akciğerlerinin bir kısmını almışlar, arkasından göğüslerinden birini. şimdi de beyninde çıkmış o illet. lüle lüle saçlarının peruk olduğunu o zaman anladım . halbuki ne çok yakıştığını düşünmüştüm, o dalgalı bal rengi saçların yeşil gözlerine. "olsun abla, bunu da aşarım inşallah" dedi. bu da geçecekmiş, hakim olacakmış zaten. "daha çok yolum var ölünmezde şimdi" diye ekledi. ölünmez evet.. mamak'ta köhne bir evde anası bekliyormuş onu. babadan kalma 300 lira maaşları da varmış hem. devlette yardım ediyor şükür okumama diye heyecanlı heyecanlı anlattı uzun uzun.
"üzülme sende abla, geçecek nasılsa; hem ölünmezde şimdi dedik ya" derken kahkahaları çınlattı koridoru. kendimden utandım, bende güldüm. yemyeşil gözlerine çok yakışmıştı bal rengi saçları. perukmuş, olsun..
edit: bırakıp gitmiş hayatı özlemcik. daha fazla dayanamamış bedeni yayılmış enfeksiyona. vizelerini de vermiş kuzum, ama kısmet işte.. daha ölünmez demiştik ama demekle olmuyor bazen demek.. allah yattığı yeri nur etsin..
düz dünyacılar haklı mı çıkacak
-
eger derdin bilime katki yapmaksa, yazarsin makaleni boyle bir gercegi ispatladigin icin de dunyanin sayili bilim insanlarindan biri olur, nobel odullerinden, devlet nisanlarindan bir koleksiyon yaparsin.
yok eger derdin cahilerin ilgisini cekecek sacmaliklar uretip, buradan cikar saglamaksa, o zaman da internet sitesi acar, vidyo ceker ve kerrrizlerin dolusmasini beklersin.
simdi, tahmin edin bakalim, bu duz dunyaci arkadaslar makale mi yazmistir, vidyo mu cekmistir?