hesabın var mı? giriş yap

  • o zamanlar 19 yaşındayım. zeytinli rock festivali var gündemimde. çok güzel sanatçılar geliyor. kesin gitmek lazım. kesin değil de gitmek lazım işte. zaten yapacak bişey de yok, boş geziyorum. ama etrafımda da kimse yok eşlik edecek. var da öyle kafa dengi değil. dedim ki hadi olum erik iş başa düştü. gittim tek başıma. annem, "oğlum bak şu parayı da al çorabının içine sakla, iç içe geçir çorapları kimse bulamaz bişey olsa bile"

    ulen kadın hissetti mi noldu bilmiyorum 3.günün sabahında uyandıktan sonra duş almaya gittim bi 5 dk sürdü sürmedi, döndüm kiiii benim çadıra giren hırsız allah yarattı demeden telefon, tişört, cüzdan, terlik çalmış gitmiş. zaten ne ara zılgıtlar çektim, ateş yakıp üzerinde hopladım hatırlamıyorum.

    arda kalan bikaç parça eşya ve birkaç çorap ,)

    o çoraptaki parayla eve döndüm bir şekilde.

    telefonu kendi simkartıma ayarlamıştım ilk aldığımda. telefona başka bir simkart takılırsa benim numaraya mesaj geliyordu. hemen gittim bi tane kendi numarama ait simkart çıkarttım. yedek mi oluyomuş neymiş. bi baktım numaralar geliyo. avea mıydı neydi aradım işte ismini verdiler. facebooktan bi arattırırsın ki 3 gün boyunca beraber takıldığım eleman çalmış. hayır bir de piç benle beraber hırsız aradı ahahah. hepsini verdiğim adrese göndermek zorunda kaldı. bi de mahkemeye verdim iti.

  • "bir hırsız yaratmak istiyorsanız sahip yaratın.
    suç yaratmak istiyorsanız yasalar koyun"

    mülksüzler, ursula k. le guin

  • org - 100 lira
    şövale+tuval+boya+fırça – 200 lira
    flüt+trampet+mandolin+melodika – 150 lira
    çocuk kitapları – 100 lira
    kostümler – 200 lira

    çocuğunun yeteneksizin allahı olduğunu fark etmek paha biçilemez…

    hep bir yeteneğim olduğuna ve bunun ortaya çıkarılamadığına inandım. ailemin beni ehil ellere teslim etmediği için bu yeteneğimin güdük kaldığından ve zaman içinde yok olduğundan işkillendim hep. oysa bugün belki bir virtüözdüm, belki bir ressam ya da çok okunan bir yazardım. belki balettim kim bilir, ama olmadı işte malın teki olup çıktım.

    istedim ki aynı şey çocuğumun başına gelmesin, doğumundan itibaren gözlem altında tutayım, yeteneklerini anında keşfedip geliştirilmesi yolunda adımlar atayım. bunun için yukarıda saydıklarımı ve daha fazlasını alıp yığdım eve. müzisyen mi olacak, resme mi ilgi duyacak, yazıyla mı iç içe olacak yoksa drama yeteneğini mi gösterecek bizlere diye bugüne kadar uğraştım.

    kolay değil, 2 yaşında çıktığım bu yolda bugün 3. yılımıza girdik ve ben bisikletini ters çevirip, eliyle tekerleklerini çeviren ve bundan delicesine haz alan çocuğuma baktıkça…

    vasat altı bile olabilir. oysa ben 7 yaşında ilk konçertosunu yazarsa ne yaparız diye uyku uyuyamıyordum lan, ödülüm bu mu olmalıydı? bisikletinin cıyaklayan kornasını eline alıp salonun ortasında bağırarak koşan bu çocuk benim mi allahım? ya cama oturup dışarı su sıkan bu çocuk?

    o ebeveyn benim, org isteyen varsa söylesin...

  • 91 saatin sonunda, müreffeh bir muhitte bir çocuğun, annesinin naaşının kokusu takip edilerek bulunup enkazdan çıkarıldığı bir günde, hele ki annesi ve babası arabaya bir şey almaya çıktığı esnada aynı apartmanın altındaki dişçide anneannesiyle içeride olan bir başka çocuk enkaz altında kalıp ölmüşken, 2 yaşındaki bebe ateş küçükyumuk doğanlar apartmanı enkazından bir "mucize" olup canlı çıkamamışken ve onları kimse konuşmazken bir tane mucize, umut, şükür lafı daha duyacak takatim kalmadı. kafamı nereye çevirsem illüstrasyon, mucize, umut, köfte, ayran, dua eden el emojisi. bir milletin döşek buldukça kıvrılıp yatan uyku hastası gibi her felakette durup 1 kez olsun felaketi ve tekrarlanacak akıbeti düşünmek yerine sürekli tekil iyi olaylara sarılıp parti yaparak gerçeklerden kaçmasından kusacak gibiyim.

  • ben de bu olayı forum istanbul decathlon çıkışında yaşadım.

    aynen anlatıldığı gibi. benimki arabaya binecekken önümü kesti elim kolum dolu yeğene paten falan fıstık aldık iki büklüm haldeyim kapıyı açmaya uğraşıyorum. havaalanı kartını falan gösteriyor bana ben sormadan. dedim canım benim bende o kartın aslı var al sana kart.

    çıkar bakayım parfümü dedim, telefondan barkod okuma uygulamasını açtım okuttum barkodu, hani orjinaldi lan parfüm dedim. git zenciler gibi 20 liraya sat ama çakma olduğunu söyleyerek sat böyle şerefsizlikle para kazanmaya çalışma dedim, beyaz renault symbol şirket arabasına binip sktr oldu gitti.

  • 3 ev arkadaşı oturmaktadır ve bir tanesi üzerindeki elbiseyi ters giydiğini fark eder.

    1: aaa ben ters giymişim bu elbiseyi.
    2: olsun, annem "nazar değmez öyle olunca" derdi.
    1: benim annem "git çıkar onu, işlerin ters gider" derdi.
    3: benim annem "salak" derdi.

  • edit: 6 yıl sonra güncelleme ihtiyacı hissettim. (bkz: #123825550)

    400-500 bin tl'lik kendi evinizde oturmak, fiyatı 100 bin tl civarında gezen arabaya binmek demektir. otopark parasını düşünmeden aracınızı otoparka bırakır, aracınızı yıkatır, keyfinize bakarsınız. sürekli olarak konforunuzun peşinde olursunuz.

    yıllık spor salonu, havuz üyeliğiniz bulunur. yılda en az bir kere yurtdışına çıkabilirsiniz. aylık düzenli kitaplar alır, sinemaya gidebilirsiniz. ot, kafa, atlas, esquire, uykusuz, penguen veya hobilerinize göre diğer dergileri düzenli takip edebilirsiniz.

    spotify premium kullanıcısı; digiturk ve tivibu'nun full paket üyesisinizdir. şampiyonlar ligi, formula 1, süper lig, euroleague gibi pek çok spor olayını ülker link dilenmeden izlersiniz. ps4 için ergenler gibi çok oyun almak yerine gerçekten istediğiniz oyunu alır oynarsınız.

    her ay takımınıza destek olmak amacıyla forma, atkı, t-shirt, kupa, hediyelik eşya alabilirsiniz. stada gidip diğer taraftarlarla atmosferi soluyabilirsiniz.

    her haftasonu en az 1 balık rakı geceniz vardır. sürekli yeni mekanlar keşfedebilirsiniz. içki köşeniz vardır, duty free'den toparladığınız çeşit çeşit puro, cigar ve içkiler bulunur. viski sever ama çoğunlukla şarap tercih edersiniz.

    arada zevkine online kumar oynarsınız. kaybedeceğinizi bile bile.

    sağlık konusunda kafanız rahattır. liv, acıbadem, amerikan, john hopkins'e gidersiniz. yılda 2 kere diş kontrolüne gidersiniz.

    kullandığınız her ürün marka ve orjinal olur.; donunuz ve çorabınız bile. marka takıntısından değil, kalite ve kafa rahatlığı için. artık sabitleşmiş 2-3 parfüm markanız vardır. kozmetiğe epey bir para bayılırsınız. giyim kuşam için eğer çok beğenirseniz indirim filan beklemeden alırsınız. zevkinize göre ilginç takıntılarınız olabilir. kol düğmeleri, saat, ayakkabı, ceket, çakmak, pipo gibi aksesuarları koleksiyona varacak şekilde alabilirsiniz.

    kafanız eserse akşamın bir saati rivaya, sarıyere, bebeğe, caddeye gidebilirsiniz. gecenin 2'sinde kokoreçin dibine vurabilir, ıslak hamburger için kilometreleri umursamaz taksime gidebilirsiniz.

    orman yürüyüşleri, deniz, kaykay, bisiklet için haftasonu bir an önce gel dersiniz. arkadaşlarla toplandığınızda düşünmeden aldığınız pek çok şeyi sonra bir kenara atıp gidersiniz (uefa futbol topu, star wars ışın kılıcı gibi)

    hava atmak gibi bir amacınız olmaz çünkü bilirsiniz ki insanca yaşamak budur, çok abartı şeyler de değildir. sizden çok daha fazla kazananlar vardır. bu işin sonu yoktur. maddiyattan kopar gidersiniz bir süre sonra.

    bu yazıyı, hayalleri olan ve hayallerinin peşinde koşan benden daha genç arkadaşlarım için yazdım. umarım siz de insanca yaşayacak paralar kazanırsınız. ama hayalinizi asla bırakmayın. ve çalışmayı da..

  • kısaca anlatmak gerekirse izmir’den istanbul’a gitmek için bindiğimiz kamil koç otobüsündeki muavinin, o gün hiç alkol almamış olmamıza rağmen, bagaja verdiğimiz çantamızın yan gözündeki uzo şişesinden dolayı bizi sarhoş olmakla itham edip, nasıl anladığını sorduğumuzda da "ben gözünden anlarım, almıyorum sizi otobüse" diyerek herkesin içinde iğrenç bir üslupla bizi otobüsten kovması rezaleti.

    detayları merak edenler için olaydan sonra sıcağı sıcağını yaşadıklarımızı anlattığımız video

    muavinin saldırgan tutumu ve telefonu kırma tehditine rağmen çekebildiğim bize tavrının bi kısmını gösteren video

    bayram tatili son günü hem rezil bir durum yaşayıp hem de otogarda çok zor duruma düştük. olay sonrası:

    -otogardaki acentaya gittik, bir şey yapamayacaklarını kamil koç müşteri hizmetlerini aramamızı söyledi.
    -müşteri hizmetleri sadece şikayet kaydı oluşturabileceklerini, daha sonra birisinin bizle iletişime geçeceklerini söyledi. koltukların boş gittiğini, biletimizin yandığını 2 saat sonraki otobüste 2 kişilik yer olduğunu, istersek o sefer için bilet satın alabileceğimizi söyledi. hala dönüş yapan yok bu sırada.
    -biz tekrar kamil koç’a binmek istemediğimiz için diğer firmalara baktık ama hiç birinde yer bulamadık.
    -polis noktasına gidip alkolsüz olduğumuzu belgelemek istedik. orada alkolmetre olmadığını, istersek ekip eşliğinde hastaneye gidebileceğimizi oradan rapor alabileceğimizi, bunun da 3-4 saat sürebileceğini söylediler.
    -sabahtan beri yoldaydık, yorgunduk ve sabah istanbul’da olmamız lazımdı. en sonunda acentadaki kızın kendi insiyatifi ile özür dileyerek 20 tl indirimle 2 saat sonraki sefere bilet satmasıyla istanbul’a geldik.

    yeni bir gelişme oldukça editlicem.

    edit:
    arkadaşlar destekleriniz için çok teşekkürler. umarım bu yaşadıklarımız ve destekleriniz sayesinde benzer durumların azalmasında bir etkimiz olur.

    bugün kamil koç genel merkezinden arandık ve yaşadığımız olaydan dolayı özür dilediler.

    -benim muavin dediğim kişi otobüsün kaptanıymış ve otobüsteki diğer çalışanların da ifadesini aldıklarını, şirket ik’sına ilettiklerini ve cezai işlem uygulayacaklarını,
    -biletlerimizin iadesini yapacaklarını,
    -tekrar benzer durumların yaşanmaması için gerekli önlemleri alacaklarını
    -şu anda yazılı olarak bir özür, atacakları adımlar ya da cezai işlem hakkında bir şey paylaşamayacaklarını
    söylediler.

    atacakları adımların lafta kalmaması için takipçisi olucaz. bir yandan da hukuki olarak neler yapabilirizi araştırıyoruz