hesabın var mı? giriş yap

  • anlaşılması gereken temel farklılık, dinlerdeki tanrı kavramının doğasına ilişkindir. doğal olarak insanlara daha entelektüel ihtiyaçları hakkında sorular soran dinler, insanların daha maddi ihtiyaçları hakkında sorular soran bir dinden farklı bir tanrı kavramına sahip olacaktır.

    semavi dinler ile dharmik dinler (hinduizm, budizm, jainizm, şintoizm vb.)arasında büyük bir uçurum vardır.

    *batı dinlerinde doğrusal bir zaman kavramı ve tek bir yaratıcı tanrı vardır. insanların tanrı'nın kulu olarak işlevi, o'na sürekli şükretmek, o'nu övmek ve yüceltmek ve o'nun emirlerini yerine getirmek ve kulluk teslimiyetlerinin karşılığı olarak ahirette, görkemli bir cennette ebediyen ödüllendirileceklerini ummaktır. günah, büyük bir endişe kaynağıdır. mücadele edilmesi gereken temel mesele ontolojiktir “olmak”: allah'ın kulu olmak, günahkar olmak, nankör olmak, kafir olmak vb.

    dharmik dinler ise döngüsel bir zaman kavramına sahiptir ve tanrı hakkında bilgiler belirsiz hatta kayıtsızdır. ama hepsinden öte, tanrı'yı evrenden ayrı olarak görmezler, yani panteisttirler. tanrı hiçbir şey talep etmez, çünkü kendi mahiyetini insan vasıtasıyla ve yaratılışla ifade etmektedir. tanrılara tapmaya kesinlikle gerek yok çünkü insanlar ilahi doğanın tezahürleridir. günahın hiçbir önemi yoktur çünkü tüm insanların eylemleri sonuçları üretir: karma.

    *dharmik dinler için temel sorun epistemolojiktir; bilgi sorunudur. yani gerçek doğamızdan habersiziz ve bu nedenle acı ve hoşnutsuzluk yaşıyoruz. manevi yaşamın amacı, gerçek doğamızı bilmek ve gerçekleştirmek, özgür ve mutlu olmaktır.

    *olay felsefe ve teoloji arasındaki farkın yanı sıra dharma ile kayıtsız şartsız iman arasındaki farktır. çünkü özünde dharma, varoluşun temel doğasına ilişkin bir kavramdır. bu, mısırlılar tarafından da ma'at terimiyle soyut olarak kavranmış bir fikir olan kozmosun düzenidir. dharma inancı, dini inancın ötesinde içsel bir gerçekliktir, inançtan bağımsızdır.

    *felsefeyi mantıklı bir sona doğru ilerletme yeteneği, yalnızca teolojik iddialar göz ardı edildiğinde gerçekleşir. felsefi bir soru ortaya atıldığı ve muhakeme talep edildiği anda, semavi dinler incelemeyi kendi dinleri paradigmasından yaparlar ve genellikle sonuçsuz kalır. dharmik dinlerde, semavi dinlerin aksine, sorgulama her şeyin temelidir. vedaların kendileri kozmik sorgulamayı ifade eder.

    *din tam bir hayat sistemidir, hayatın her yönünü kontrol eder. dharmalar kişinin kendisini soruşturmasına dayanır, tanrı ikincildir, doğru ve yanlış yazılmaz, ahlak zamanla değişir, cennet ve cehennem geçicidir, reenkarnasyon vardır.

    *ibrahimi dinler, dini metinlerinde ne yazıyorsa ona inanmak zorundadır ve sadece bu kuralları takip edebilirler. yaratılış merkezli dinler oldukları için hayal gücü özgürlüğü yoktur. dharmik dinler fikir merkezli dinlerdir.

    *dharmik dinlerde tanrı, şarkı söyleyerek, dans ederek, sanatla, meditasyonla ve hatta savaşarak övülebilir. ibrahimi dinler duayı vurgularken, dharmik dinler meditasyonu vurgular.

  • bilim ve teknoloji’nin inşaat ve rant ekonomisini nasıl silkip attığının resmidir. o kadar bina yapılacağına 1 tane böyle teknolojik ve bilimsel iş kurulsaydı şuanda böyle olmazdık.

  • yıl 2005. ev arkadaşımla gündüzleri uyuyup geceleri uyanık kalmak gibi bir alışkanlık geliştirmişiz, marketin bakkalın açık olduğu bir saatte uyanık olmadığımız için sadece geceleri alışveriş yapabiliyoruz, o alışveriş de geceleri açık olan tek yerden, ekmek fırınından 12li yumurta ve birkaç sandviç ekmeği almaktan ibaret. kaynamış yumurtaları sandviç ekmeğinin arasında ezerek yiyoruz. öyle bir ortam.

    temmuz ayındayız, saat gece mi sabah mı belli olmayan saatlerden biri. yine fırına gidiyoruz. polis otosu devriye geziyor.

    - gençler!
    - (üstümüze alınmıyoruz)
    - gençlik! alow!?
    - (hiiç üstümüze alınmıyoruz, kafalar önde yürüyoruz)
    - hşşt! gençliikh?!
    - (bize diyo olabilir lan diyip dönüyoruz)
    - nere böle?
    - (şaşkın) ekmek. fırın. yumurta. hımph.
    - kimlikh var mı?
    -* kimlik? cüzdan. ev.
    - yok mu kimlikh?
    - ekmek. yumurta. ev.
    - siz okhuyonuz mu?
    - evet
    - ne okhuyonuz?
    - * uluslarsı ilşkiler
    - (bana dönüp) sen?
    - ben de
    - benim de yeğen okhuyo kütaaya'da
    - ...
    - gelin sizi bırakhıyım fırına
    - ...
    - gelin binin eve de bırakhıyım soona

    bindik. önce fırına gittik. her gece üçte gelip yumurta alan iki tip yeterince saçmayken işin içine bi de ekip otosu girince fırıncı o geceden sonra bizi pek iyi karşılamamaya başladı, bi süre sonra da dükkanda yumurta satmayı bıraktı. bu sefer de her gün patates yemeye başladık. neyse. sonra eve gittik yine polis otosuyla. üst komşu nerden gördüyse görmüş gecenin bir yarısı polis aracından indiğimizi, ertesi akşam geldi ne ayaksınız diye. garip bir dönemdi.

  • filmden çıktığınızda bir süre pantolonunuzun yaptığı hışırtıya, tuvalet kağıdının yırtılma sesine, florasan lambanın vızıltısına, arabanın havalandırma sesine kulak kabartırken bulacaksınız kendinizi.

    belirtilmiş ama tekrar yazalım, korku filmi değil; sağlam bir gerilim.

  • üst edit: 'ben aşılıyım' maskesi takarsa eğer usulca eğilip, turiste kendini sevdirebilecek insandır aynı zamanda.

    o ne cesaret yiğidim? cesaretinden dolayı evde balkonlara çıkıp alkışlanacak kişidir aynı zamanda.

    düşünsene: tc vatandaşısın; yazlık yerde, plajda veya çarşıda yürüyorsun, elde bim poşeti.

    karşıdan bi turist geliyor. onu gördüğün anda hafif bir korku, böyle içe doğru büzüşme.

    git gide yaklaşıyor. göz göze geldiniz. kafanda deli sorular, panik haldesin. yanında aşı olsa şak diye koluna sokacak durumdasın öyle bir an.

    uzaktan bir polis de cem yılmaz'ın (bkz: şu müslüman mı lan) repliğindeki gibi "şu türk mü lan?" diyerek, anbean süreci izliyor.

    gerilim filmi resmen. seni gören turist o an şikayet etse sıçtın mavisi.

    içinde olmasak çok eğlenceli bi ülke aslında.

  • akp dönemi savcısına ait cümle. şaşırtmaz... sildirir bu başlığı da nasılsa. savcı değil mi, ona her şey serbest...

    ek olarak, yol vermeyen vatandaşa söylediği laf değil, (videodaki beyana göre) emniyet şeridinden giderken aracına çarptığı, kaza alanını terk etmek isterken karşı çıkan vatandaşa söylediği laftır. vatandaşı ezmeye çalıştığı da videoda gözükmektedir.

    ama olsundur, o savcıdır. ona serbesttir...

  • yaptigim bir arastirmaya gore (ciddi ciddi insanlarla oturdum konustum "*nudge* ya bişi sorucam eglenceli bi geceden eve donunde bi mutsuzluk cokuor mu sana da" seklinde 15 kisiye sordum... sonra baktim yüzdeye vuramiyorum 5 kisiye daha sordum yuvarlak hesap oldu) insanlarin yüzde 75 i (yani 20 kisinin 15 i) eglenceli bir geceden sonra eve geldiklerinde eger hemen yatip uyumazlarsa, inanilmaz bir mutsuzlukla karsilasiyorlar..

    boyle sanki içini pirçik pirçik bir şeyler edermiş gibi, inanilmaz bir yalnizlik, inanilmaz bir dram.. o an yaninizda savaş ay olsa, handy cam'i ile "nasil bir geceydi" diye sorsa, kisik sesi ile korkutsa, o derece..

    nette arastirdim, boyle dandik bir seyin arastirmasini yapan bir tek kendimin oldugunu farkettim.. ota boka sendrom bulan insan oglu, bu tarz bir mutsuzlukla kimse hastaneye gitmedigi, direk yatip uyudugu için bir ad bulamamis..

    ben buna izmir sendromu demek istiyorum arkadas.. maksat sehrimin adi yürüsün.. paris sendromu var, kudus sendromu var, stockholm sendromu bile var niye izmir sendromu olmasin.. bu da ilime, ilçeme bir hizmetimdir.

  • islamcı teröristlerin sorusu. zeki alasya iyi ki masondu. senin gibi çocuk sikip kendini mi patlatsaydı?

  • an itibariyle resmi rakamlarla 95 kişinin ölüp 246 yaralandığı türkiye tarihindeki en kanlı terör saldırısının üzerinden daha 24 saat bile geçmemişken doğal olarak bir gram umrumda olmayan köşe yazısıdır.

    yine de okuyanlara hayırlı olsun.eminim çok değerli (!) şeyler yazmıştır pucca.

    edit:imla

  • uzulmesine uzuluyorsun da 7 cocuk nedir be teyze?

    bizi merhamet, sizi de cahilliginiz oldurecek.

    edit : asagida (#122747946) no'lu girdide arkadas laf atmis ve aynen su cumleyi kurmus;

    --- spoiler ---

    ben 3 çocuk da yaparım, 13 çocuk da yaparım. devletin sosyalliğini kaybetmediği hiçbir ülkede bu sorun olmaz. sosyal devlet dediğin, zor durumdaki ailenin nüfusuna bakmadan yardım yapmak zorundadır.
    --- spoiler ---

    devlet dedigin cebinde parayla gezen bir organizma degil. harcamalarimizdan vergi keserek ya da urettigini satarak butce olusturan bir sistem. sen keyfine gore bakamayacagin cocugu yapacaksin, sosyal devlet bu vergileri sana dagitacak, yapmasi gereken hizmetten geri kalacak oyle mi?

    ayak bile yorgana gore uzatiliyor. duygusallik baska gercekcilik baska. bakamayacagin cocugu dogurmayacaksin arkadasim.

    bunun ak parti ile alakasi ise bu iktidar doneminde yasamak cok daha zorlasti ve insanlar daha cok acliga maruz birakildi. ama bu gercek bile senin bakamayacagin cocugu dogurabilecegin anlamina gelmiyor.