hesabın var mı? giriş yap

  • 3 gün evvel amazon ormanlarında ritüeline uygun olarak deneyebildiğim efsanevi karışım. dini bir ritüeli var, kısa bir duayla birlikte konsantre olarak içilmesi gerekiyor. ormanın ortasında çember olunacak şekilde sandalyeler diziliyor, ve uzun bir sessizlik hakim oluyor. sonra ritüele uygun müzikler çalınıyor, sırayla şarkılar söyleniyor. bazı insanlar kusabiliyor, bu durum ruhun temizlenmesi olarak algılanıyor. buradan itibaren halüsinojen etkilerinden bahsetmek istiyorum. ritüel sonrasında kafamı yastığa koyduğum anla birlikte bir sürü renk ve geometrik şekiller görmeye başladım, sonra sesler arttı, sonra her şey aşırı parlaklaştı. gözümü açmaya çalıştığımda başka bir evrene geçtim. onlarca tek renk yırtıcı kuş vücudumu çekiştiriyordu, bense halüsinasyon olduğunu biliyordum ama gerçekte bulunduğum yere dönemiyordum. gözümü açmaya çalıştıkça başka bir evrene geçiyordum. her evrende farklı bir yaratık da olsa aynı hissi yaratan birini görüyordum. 8 evrenin 8'inde de bağlandığımızı hissediyordum. bazen bir kuştuk, bazen çiçek, bazen sadece bir renk. bazı evrenler yanıltıcıydı mesela, kaldığım orman evini görüyordum ama çok fazla ışık vardı, yanlış evrendi biliyordum ama dönemiyordum. aynı odada yanımda bir arkadaşım vardı, onla konuşmak istiyordum, onu duyuyordum ama bir türlü buluşamadık mesela, gerçek mekana dönemedim. inanılmaz bir enerjiyle doluyor vücut. bunu atmak için kahkaha atanlar, ağlayanlar, titreyenler oluyor. hızlanan kalp atışları ve titremeyle atmaya çabaladım ben. tanrıyı görüyorsun, kaybediyorsun. içkinin çok keskin bir tadı ve kokusu var, bazen benzer bir kokuyla aynı duyguların depreştiğini söylüyor yerliler. iowaska için amazonlara gelinir. gelinmelidir.

  • şu an halk tv canlı yayınında muhabirin açıkladığı durum. tüik önünde bekleyen muhabirlere görevliler tarafından randevusuz kimsenin içeri alınmayacağı ve kapıların kapatıldığı söylenmiş. hoşgeldin yeni kriz.

    edit: an itibariyla yaşanmıştır. vatandaşın hakkını soran ülkenin ana muhalefet liderini devletin kurumuna almadığınızı da görmüş olduk. çok şey söylemek geliyor içimden, ama sandığa kadar sabredeceğiz. bu millet öyle bir gönderecek ki sizi o sandıkta, tarih kitaplarına konu olacaksınız!

    ek: görüntü eklendi, @zargo'ya teşekkürler.

  • "batman grafik roman olamaz örneğin. ayrıksı bir serüven yaşayabilir ama o, her şeyi başaran bir kahramandır, biz esasen onu muktedirliğini izleriz. başka bir örnek, çok da severim, ken parker edebiyat okurundan büyük ilgi görür, çizgi roman okurunun alışık olmadığı serüvenler yaşar ama o da grafik roman değildir. orada ayrıksı ve marjinal duran esasen yan hikâyedir, ya bir yan karakter ya da kahramanın dahil olduğu, ikincil kaldığı mesele ilginçtir. grafik roman, bir seriyal değildir, endüstriyel kodları, muktedir bir kahramanı ve klişe bir düalizmi yoktur. yazarı çizeri o kitabı kendi imkânlarıyla yayınlıyor diye, küçük bir yayınevi çıkarıyor veya tek albümde bitiyor diye bir kitap grafik roman olamaz. çoksatar kitap olmak, bir mantığı gerektirir, içeriği ta baştan belirler, satar ya da satmaz o ayrı bir şey. grafik romanlar bu bakımdan bir tepkidir ve zaten o refleks, edebi bir dilin taşıyıcısı olmayı gerektirir." demiş levent cantek. çizgi roman ile grafik roman arasındaki farkı anlamak için oldukça doyurucu bir açıklama olduğunu düşünüyorum.

  • ortaokuldayken artiz resim öğretmeni o gün çizilecek resmin konusunu şöyle belirler.

    "herkes kendi eline bir şekil verecek ve elini resmedecek!"

    rialto eline garip bir şekil verir ve çizmeye başlar. biraz zaman geçer gözü bünyamin'e takılır. bünyamin resim çizmeden öylece oturmaktadır. bünyamin çok güzel futbol oynamaktadır. rialto, bazı eksikleri olmasa bünyamin kesin büyük bir takımda oynar diye düşünür. bazı eksikleri olmasa...

    derken artiz resim öğretmeni bünyamin'e yaklaşır. bağırmaya başlar:

    - ben sana ne diyorum, sen ne yapıyorsun. sabahtan beri öylece oturuyorsun.
    - ama...
    - ama ne? böyle oturarak bu dersten geçeceğini mi sanıyorsun?
    - ama öğret...
    - kes! hadi çizmeye başla... der ve...

    bünyamin sol kolunu yavaşça sıranın altından çıkarır. küçükken ekin dererken kopan elinin yerinde takma bir el vardır. bünyamin çizmeye başlar... resim öğretmeni ilk defa mat olmuştur.

    sonra resim öğretmeni oradan defolur. rialto yavaşça bünyamin'in yanına sokulur. öğle arasında karşı sınıfla yapılacak maçın taktikleri verilir. rialto sol elinin garip şeklini bünyamin'e de sunar. ikisi beraber resim çizerler. öğle arasında rakip takım perişan edilir.

    resim öğretmeni.. ola ki bu yazıyı okuyorsan elime şimdi de garip bir şekil veriyorum. evet terbiyesizim ben!

  • o sırada birilerinin ana-babası ambulansla hastaneye yetişmeye çalışırken can çekişti, birileri eşini doğuma yetiştirmeye çalışırken trafiğe saplandı vs. vs.

    200 tl ödeyip çıkmışlar bugün. hani paran varsa bir şey olmaz sana bu ülkede diyeceğim de, 200 tl lan. zorbalık bu kadar ucuz olmamalı.

  • hem evet hem de hayır olarak yanıtlanabilecek soru. hayır cevabı üzerinden gidecek olursak;

    ilk olarak sadece içerisinde bulunduğumuz güneş sisteminin yine içinde bulunduğumuz samanyolu galaksisindeki konumuna bakalım görsel. koca samanyolu galaksisi içerisinde bizimki gibi yaklaşık 200 milyar gezegen bulunduğu tahmin ediliyor. bu sadece orta büyüklükteki samanyolu galaksisindeki tahmini gezegen sayısı. içerisinde 100 trilyonlarca yıldızın olduğu daha büyük galaksiler de bulunmaktadır.

    tüm bu milyarlarca galaksi içerisinde yer alan trilyonlarca belki de katrilyonlarca gezegenin içerisinde gerçekten bizim gibi karbon temelli başka bir uygarlığın gelişmemiş olması pek de olası durmuyor. hâlihazırda 1800'den fazla yaşanabilir ötegezegen bulunmuş durumda.

    tabii sadece karbon temelli canlılık da olmayabilir. evrende ve belki de samanyolu galaksisinde silikon temelli canlılık da oluşmuş olabilir. muhtemelen evrendeki en yaygın elementlerden olan karbona nazaran daha düşüktür ancak hiç yoktur demek de pek mümkün değil.

    tüm evrendeki yaşanabilir gezegenlerin sayısını tam olarak bilmek ya da hesaplamak mümkün olmasa da sadece samanyolu galaksisinde 300 milyon ile 6 milyar arasında yaşanabilir gezegen olduğu tahminleri yapılıyor.

    dolayısıyla tüm bu yıldız sistemlerinde ve gezegenlerde akıllı bir yaşam formunun oluşmamış olduğunu düşünmek bakış açısına göre fazla iyimser ya da kötümser bir tahmin olarak değerlendirilebilir.

    sorunun cevabını evet olarak kabul edecek olursak;

    ilk olarak akıllı yaşam formları oluşmuş olabilir ve şu an yok olmamış ve medeniyetlerini devam ettiriyor olabilirler. ancak kurdukları medeniyet tıpkı bizimki gibi daha henüz kendi güneş sistemlerinden insanlı yolculuk yapacak kadar gelişmemiş olabilir. bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz gibi sistemler ve galaksiler arasında çok kısa sürede seyahat edecek seviyeye gelmemiş olabilirler. bu şartlar altında milyarlarca medeniyet var olsa bile bence evrende yalnızız diyebiliriz çünkü iletişim kuramıyoruz, temas gerçekleşmiyor.

    evrende, kendi galaksisinde oldukça hızlı şekilde seyahat edecek kadar gelişmiş bir medeniyet ya da medeniyetler olduğunu düşünürsek bu sefer de bu medeniyetler için biz hayvanat bahçesindeki maymunlardan farksız olabiliriz. bizi kaale bile almıyor olabilirler.

    belki de böyle birden çok medeniyet oluştu ve kendi kendini yok etti ya da bu medeniyetler bir noktada savaşarak birbirlerini yok etti. dolayısıyla belki bize ulaşabilecek olan medeniyetler vardı ancak yok oldular.

    yaşanabilir ötegezegenler kaynak
    karbon temelli hayat neden yaygın kaynak
    silikon temelli canlılık kaynak
    yaşanabilir gezegen sayısı kaynak

  • bazen yardığı kadar dumur eden de diyaloglardır.

    kahramanlarımız kreş öğrencileri olan erkan*, sinem* ve gökhan dır. erkan sinem i sevmekte yalnız sinem hanım hem erkan a hem de gökhan a pas atmaktadır. bir gün erkan ın kafası atar ve sinem i bir köşeye çekip konuşmaya başlar:

    e: sinem! ben seni seviyorum. o yüzden bi karar ver artık beni mi seviyorsun yoksa gökhan ı mı?
    s: ben seni seviyorum ama gökhan da beni çok güldürüyor. sen de beni gökhan kadar güldürsen seni daha çok severim.
    e: sineeem! ben sana aşığım diyorum, soytarıyım demiyorum!?..

    (bkz: mavi ekran)

  • (bkz: nuri leflef kundura cilası)

    pazar öğleden sonraları ayakkabıları, serili gazetelerin üzerinde boyarken o tanıdık koku yayılırdı eve. fırçayı sallarken keyifli keyifli ıslık da çalardı bazen. boya sandığıyla sokaklarda gezdiği çocukluk yıllarını, öğle sıcağında bir ağacın altında içtiği gazozun tadını hatırlatıyordu belki de. yeni yeni anlayabiliyorum canım babam; biz büyüdük, sen gittin. mekanın cennet olsun.

    edit: mesajlarıyla yüreğimize dokunan tüm dostlara selamlar...

  • new york'tan los angeles'e giden ucakta cingoz bir avukat ile sarisin aptal gorunuslu bir hanim yanyana oturuyorlar. avukat hem hanimla yakinlasmak hem de hosca vakit gecirmek icin bir oyun teklif ediyor. kabul gorunce oyunu anlatiyor:

    -size bir soru soracagim, cevabi bilemezseniz bana 5 dolar vereceksiniz, sonra siz soracaksiniz bilemezsem ben size 50 dolar verecegim.

    ve ilk soruyu soruyor:

    -ay ile dunya arasindaki uzaklik ne kadardir?

    kadin tek soz soylemeden cantasindan 5 dolar cikarip adama uzatmis.

    soru sorma sirasi sarisina gelmis:

    -tepeye 3 ayakla tirmanip 4 ayakla asagi inen sey nedir?

    adam dakikalarca dusunmus... yaniti bulamamis... cuzdanindan 50 dolar cikarip kadina uzatmis. kadin parayi kibarca alip cantasina koyarken avukat merakla sormus:

    -cevap ne?

    kadin tek kelime etmeden cantasini acmis ve 5 dolar cikarip adama uzatmis...

  • hedefleri bir garip operasyon. istanbul'un belki de en tontik, en chp'li, en kedici mahallesinde oturuyorum. işten eve gelirken 3-4 polis arabası ve ellerinde silahlarla tem polislerini görmüş anlam verememiştim. abi bizdeki en büyük terör kedi kısırlaştırma meselesinden çıkıyor burada ne işiniz var ya?
    kahrolsun federaller.