hesabın var mı? giriş yap

  • ben 38 yasinda, kimya ögretmeni bir genç bayanim. üç ay kadar önce
    kismetim açildi ve iyi niyetli bir gençle tanistim. geçen hafta da nisanlandik. mutluluktan uçuyordum ki dün laboratuarda korkunç
    bir sey kesfettim.nisanlimin bana aldigi yüzügü denemek için civaya attim ve maalesef yüzdü. halbuki saf altinin özgül agirligi civaninkinden fazla, yüzügün batmasi gerekirdi. demek bana aldigi yüzük saf altin
    degil, öyleyse sevgisi de saf olamaz. simdi ben bu civayi nisanlimin yemegine koyup bu isi bitirmeyi düsünüyorum,
    ne dersiniz?

    güzin abla' nin cevabi :

    arsimet'in hayatiniza her yönüyle vakif oldugu anlasiliyor. yalniz
    yüzey gerilimini hesaba katmamissiniz, civanin yüzey gerilimi
    suyunkinden çokdaha fazladir, böylece kendinden agir cisimleri de, kaldirabilir, çünkü o cisim batarken ortaya çikartacagi yüzey için
    harcamasi gereken enerji, kendi potansiyel enerjisinden fazla olabilir. ayrica civanin saf olmama ihtimali de var, o yüzden ani kararlar vermeyin derim.

    *

  • çin'deki her ailenin tek çocuğu olması politikasına aykırı olan kişilere verilen isim. hukou sistemine göre her aile sadece bir çocuk sahibi olabiliyor. eğer aile birden fazla çocuk sahibi olmak isterse her yeni çocuk için ciddi miktarda para ödemesi gerekiyor. eğer aile bu parayı ödemek istemez ancak yine de birden fazla çocuk sahibi olmak isterse bu çocukları nüfusa kayıt ettirmiyor ve bu çocuklar sistemde görünmüyor. bu kişilere heihaizi, yani "kara çocuk" ismi veriliyor.

    çin'de şu an ne kadar heihaizi olduğu bilinmiyor ancak yakın bir geçmişte daha önce hiçbir kaydı olmayan 14 milyon kişi nüfus sistemine kayıt ettirilmiş. bunun yanı sıra 25 milyondan fazla kadının hâlâ nüfus dışı olarak yaşadığı düşünülüyor.

    nüfus sistemine kaydı olmayan kişiler okula gidemiyor, evlenemiyor, banka hesabı açamıyor, herhangi bir işte çalışamıyor ve temel sosyal haklardan yararlanamıyor. kısacası heihaizi'ler bir nevi hayalet olarak yaşıyorlar.

    heihaizi'ler sistemde var olmadıklarından hayatta kalabilmek için yasa dışı işler yapmak zorundalar. hırsızlık, gasp, dolandırıcılık ilk akla gelen suçlar. ancak bunun yanı sıra telif hakkı suçlarını işleyenlerin sayısı da gün geçtikçe artıyor. çin'de bir filmin veya bilgisayar programının telif hakkını ihlal edenlerin sayısı hayli fazla ancak bu ihlale karşı ne çin, ne başka ülke herhangi bir yaptırımda bulunamayabiliyor. bunun sebebi, bu suçu işleyenlerin sisteme göre yaşıyor olmaması. var olmayan bir kişi için kimse yasal işlem yapamıyor.

    aynı zamanda çin mafyaları kendi yasa dışı işlerini bu heihaizi'lere yaptırabiliyor. çevre ülkeler de bu mafyalardan nasibini almış durumda, japonya ve kore'de bulunan çin mafyaları da yine heihaizi'leri kullanmaktan geri durmuyor.

    bunun yanı sıra çin'de aileler genellikle erkek çocukları nüfus sistemine kaydettiriyorlar. çünkü erkeklerin daha ağır işlerde çalışmaları ve iş bulmaları kadınlara göre daha kolay. bu sebeple çin'deki genç nüfus sistemde her 10 çocuktan 9'u erkek olarak görünüyor. bu da başka bir sorunu beraberinde getirmiş, zira nüfusa kayıtlı olmayanlar resmi olarak evlenemiyor. nüfusa kayıtlı sistemdeki kız sayısı hayli az olduğu için erkeklerin bu kızlarla evlenmesi için kızın ailesini ikna etmesi gerekiyor. aile ise kızlarıyla evlenmek isteyen erkeklerden para istemeye başlamış, yani bir nevi başlık parası sistemi ortaya çıkmış durumda.

  • tüm dünyada oluyor diye normal olmayacak durumdur. bugün aynı şekilde bir ekmek kuyruğu bile olsa garipsenecek iken, bu durumun kanıksanması tüketim çılgınlığının ne kadar felaket boyutlarda olduğunu gösterir sadece.

  • eğer bir toplum yozlaşmışsa, ahlakını ve aklını kaybetmişse, tel tel dökülmeye mahkûmdur. doktorunu da kaybeder, ekonomisi de kötüye gider, eğitimi de.

    bu haber bir dram içeriyor. ama bazıları bunu görmeyip “madem doktorsun, eşek gibi çalışacaksın, bize bakacaksın!” der. kimisi çıkıp “bu ülke seni okuttu, borçlusun!” der. kimisi de elinde sopayla doktora saldırır. insanların can ve mal güvenliği yoksa, bu insanlar devlete borçlu değil, devlet onlara borçludur.

    doktorlar bu sağlık sistemi içerisinde hastalarına 5 dk ayırmak zorundalar. 5 d a k i k a! inanabiliyor musunuz? ama cahil cahil insanlar, bunun farkında bile değiller.

    ekonomiden eğitime, sağlıktan hukuka, tel tel dökülüyoruz. kimisi görmüyor, kimisinin de umrunda değil. ama kabul edin ya da etmeyin, gerçekte olan bu.

    edit:imla

  • yorumcuların gerçek kimliklerini buldukları yöntem. "kahve bardaklarının içinde ne var?" sorusunun cevabını bulmamıza yardımcı olabilecek muhteşem bir çözüm.

    şuradan devam ederken hızı 0.5'e getirin. el hareketlerine falan da dikkat.*

    şu bölüm de çok fena ahmet çakar ve rok resitali.

    hızı galiba sadece chrome'da değiştirebiliyoruz.

    önemli edit: artofshredding adlı yazar da şurada değinmiş benden önce.

  • marca'da hakkında çıkan yazıyı ismail er tarzı ele alırsak;

    "maç sonrasında nuri'yi odasına çağıran tecrübeli çalıştırıcı "alman liginde takımına şampiyonluk yaşatmış bir oyuncusun. ben seni buraya baş rol oyuncusu olman için getirdim. bunun için biraz daha özveri göstermen lazım. ben takımını atağa kaldıran, sert şutları ile kalecilerin korkulu rüyası olan, lider kimliğini sergileyen bir oyuncu istiyorum. kafamdaki nuri değilsin" diye konuştu..

    hocasının sözleri karşısında duygulanan nuri ise "camianın beklentilerinin farkındayım. yaşadığım ağır sakatlık sonrasında elimden gelen her şeyin en iyisini yaparak eski günlerime dönmeyi arzuluyorum. kendimi daha da toparlayacağıma ve camianın gözüne gireceğime söz veririm. sizi utandırmayacağım" şeklinde cevap verdi."

    (bkz: kafamdaki tello değilsin)

  • dizideki en gerçekçi karakterler alper ve karısı. bunlar kime benziyo lan derken roket takımına benzediklerini fark ettim... bildiğin jesse ve james. ahahahha. bir de ben neden paçoz dizileri bu kadar seviyorum?