hesabın var mı? giriş yap

  • kafein, dünyadaki en popüler uyarıcılardan biridir ve en çok kahvede ile tüketilir. insanlar sabahları uyanmak ve gün boyunca enerjik kalmak için kafeine başvurur, ancak çok fazla kafein, uyumaya hazır olduğunuzda bile sizi uyanık tutabilir.

    bu istenmeyen etkinin anahtarı, beyindeki nöron aktivitesinin bir yan ürünü olan adenosin adı verilen bileşiktir. sinir sistemimizdeki alıcılar sürekli olarak adenozin seviyelerini izler ve beyin ile omurilikte belirli bir seviyenin altına düştüğünde vücut kendini uykuya hazırlar. kafein, belirli adenosin reseptörlerini arar ve adenosinin etkilerini taklit eder, vücudu uyku zamanının henüz gelmediğini düşünmesi için kandırır.

    bir doz kafeinin vücudu ne kadar süreyle etkilediği, tolerans, genetik ve fiziksel sağlık gibi bir dizi faktöre göre değişebilir. ancak çoğu durumda, etkiler yaklaşık beş veya altı saat sürer. uzun süredir kahve içenler, aynı uyarıcı etkiyi elde etmek için artan miktarlarda tüketmelerini gerektiren kafeine tolerans gösterebilir. kahve içmeyi bırakırlarsa baş ağrısı, sinirlilik ve mide bulantısı gibi yoksunluk belirtileri yaşayabilirler.

    kafeine bağlı uyku sorunlarını önlemek için kafein tüketiminin günde dört fincan kahve ile sınırlandırılması ve son fincanın en geç öğleden sonra tüketilmesi önerilir. kafeinsiz kahve veya kafeinsiz çaya geçmek de yardımcı olabilir. amerikan pediatri akademisi'ne göre çocuklar ve ergenler ağır kafein tüketiminden kaçınmalıdır.

    kaynak: britannica

  • hayatı boyunca kitaplarla çok fazla işi olmamış bir insan olan ben, bu kitabı sevdiceğimin tavsiyesiyle okudum. ne patti smith dinledim bugüne kadar, ne de robert mapplethorpe'un icra ettiği sanat dallarından herhangi biriyle muhattap oldum. bu kitabı, bu ikilinin ortaya çıkardıkları eserleri tatmadan okudum. belki de bu sayede bu kitaptan onların sadece insani yönleriyle ilgili sonuçlar çıkardım, ruhlarını tanıdım. kitap bir ikilinin maceralarını anlatıyor, bir anı defteri en nihayetinde. ama yürüdükleri yollar, yaptıkları hatalar, verdikleri kararlar ve tercihleri bu iki insanı öylesine karmaşık ve sanatla içiçe bir hayat yaşamaya sürüklemiş ki insan iç geçiriyor "ah, aşk dediğin böyle bir şey olmalı herhalde" diye.

    özellikle son bölümünde insanın içi pek bir burkuluyor. sanki sevdiğiniz bir insana son kez veda ediyormuş gibi hissediyorsunuz. ve karakterlerle benim yaptığım kadar özdeşleşmeyi başarabilmişseniz eğer, duygulanıp gözlerinizin dolu dolu olmamasına imkan yok.

    masum, güzel bir aşk hikayesi okumak, 60 & 70'lerin havasını ve atmosferini içinizde hissetmek ve iki adet sanat aşığı insanın hayatlarını her türlü sanata adayışını izlemek için bu kitabı okuyun, okutturun efendim.

  • ayhan akman layıgıyla yemesede ucundan hissettmi$tir.
    be$ikta$'ın gaziantep'te yenildigi bi mac sonrası ofkeli taraftar grubu havaalanı onunde ''en buyuk taraftar futbolcular sahtekar'', ''milyarlık e$$ekler'' türü tezahurat yaparken macın ilk 11ine alınmayan ayhan akman gonul rahatlıgıyla kapıdan cıkar..

    -taraftar1: lan olm hi$$ niye düzgün oynamıyonuz lan (bu abi alttan bi tekme atar)
    -taraftar2: olm siz ne bicim topcusunuz lan (bu yanagından makas alır gibi garip bi$i yapar)
    -ayhan: abi ben oynamadım ya macta, ya noluyo ya
    -taraftar3: lan niye idmanda calı$ıp kadroya girmiyon (bu abi alttan rocky yumrug u atar)

  • sanıyorum yeryüzündeki koca sahibi tek kadın. bu kadar abartmasının başka bir açıklaması olamaz çünkü. iki lafından biri kocam da kocam. allah sana bağışlasın bacım ne diyelim.

  • başlık:cemaat taksimde direnişe başlamış beyler

    1. fethulah hoca "mesele sadece dershane değil sen hala anlamadın mı haydi gel" diye twit atmış beyler.

    2. polis namaz kılan göstericilerin altından seccadesini çekiyor!

    3. polis gülsuyu gazı ile müdahaleye başladı, zabıtalar abilerin seccadelerini yaktı,bir bara sığındıkları bilgisi geldi bar sahibi içeride namaz kıldıklarını yalanladı

    4. gel bakalım gel bakalım cumalara gel bakalım

    seccadeni al tesbihini çek mümin olan kim bakalım.

    5. taksim fem de yaralı icin malzeme lazım
    ...
    14. benim türbansız bacılarıma saldırdılar
    ...
    27. tünele doğru kaçmayın beyler bikinili kızlar ordaymış amaç abdestimizi bozmak rt lütfen yayalım

    gibi garip kafalar var. gece gece hoş mizah.

  • iptal ettirmesi oldukça kolay olan kart. tek yapmanız gereken müşteri hizmetlerini aramak, kartınızı kaybettiğinizi söylemek. yeni kart istemeyin veya kargoyla gelen kartı teslim almayın. hukuken size teslim edilmemiş bir karttan hiçbir ücret talep edemezler. ayrıca bu şekilde iptal ettirirseniz, taksitlerinizi zamanında ödemeye devam edebilirsiniz. kartınızı iptal edersek borcun tamamını ödemek zorundasınız diyen bankalara kapak olsun.

  • tercümesi "esirleri kurtarmaya gittik, kurtaramadık. üstüne rütbeli personel kaybettik ama başarılı olduk." olan açıklamadır.

    gerçekten çok başarılı olmuşsunuz, tebrikler. keşke bu büyük başarıyı çarşamba günü müjdeleseydiniz.

  • düşük maliyetli havayolu kavramını bize öğretebileceğini sanan gerizekalılar tarafından savunulan şirket.

    anlamadığınız şu güzel kardeşim, kimse neden düşük maliyetli havayolu politikası uyguluyorsun diye kızmıyor pegasus'a. kötü hizmet verdiği ve fiyat politikalarını kötüye kullandığı için kızıyor.

    1. ucuz hizmet almak kötü hizmet almak demek değildir. görece ucuz bilet satman, bazı gerizekalıların dediği ''lan bu paraya daha ne istiyorsun?'' deme hakkını ancak çerkeş otogarında verir sana, havalimanında değil. bak dünyadaki lowcostlara anlarsın ne demek istediğimi.

    2. low-cost'san eğer bir görelim 1 euroluk kampanyalar şöyle delikanlı gibi, 49 euro'dan başlayan fiyatlarla diyip 99 euro kaktırarak low cost olunmaz.

    3. çalışanlarını eğit. terbiye ver. çayıra salınmış gibi çalışmasınlar.

    4. çağrı merkezinden para almak ne lan değişik? uçağa giriş parası da isteyecek misin yakında?

    5. rötar yapma. yapacaksan sorumluluk al. yolcularını adam yerine koy, mağdur etme.

    6. bagaj kaybetme. evet kaybetme. 10 seyahatte 3 kez bagaj kaybetme.

    pegasus ucuz diye değil, kötü bir firma olduğu için eleştirilmektedir, ki en çok kullananlardan biri olarak kesinlikle katılıyorum.

  • 1.5 yıl baykuş besledim. yuvasından düşmüş, annesi terk etmiş bir yavruydu. uzun süre ben besledim, büyüdüğünde gözü hep dışarıdaydı. açıkcası pek dışarıya salmak istemiyordum çünkü ev kuşu olmuştu.
    iyi dedim madem çok istiyorsun, ne olur ne olmaz diye ayağına bilezik ve hafif zincir bağladım, omzuma oturttum. 1 ay kadar hiç hareket etmeden omzumda dolaştı, sürekli etrafı izledi. mahalleli ekşisözlük halkı gibi çok korkuyordu. cesaret edenlerin sevmesine eğer o izin veriyorsa ben de izin veriyordum. seçiciydi. sonra yavaş yavaş hareketlendi, bisiklet sürerken ön sepete tüneyip kanatlarını açıyordu. yakında evden ayrılacağını ikimiz de biliyorduk, orman bölgesinin nerede olduğunu bile gösterdim ona.
    bölgesini benimle gezerek tanıdıktan sonra rahatlamaya başladı. ayağındaki zinciri çıkarttım. öğle vakti ben okuldayken evde uyuyor, akşam geldiğimde biraz oyun oynadıktan sonra dışarı çıkmak istiyordu. iyii dedim, açtım pencereyi, oturdu pencerenin dışına. ilk defa kendi başına dışarı adım atmış oldu. bunu bir hafta kadar yaptıktan sonra da ilk defa yalnız başına mahallede uçtu.
    her akşam beraber yemek yerdik ama uçuşları başladıktan sonra yemek yemez oldu. karnına baktım, paşam yemiş “bir şeyler” karnı tok, güzeelll.
    1 ay kadar süre de oğlanı her gece dışarı saldım, sabah ışıklarında da eve geri uyumaya aldım. bazen eve erken geliyordu, cama tık tık yapmazsa imkanı yok gelişini duyamam. çook sessiz uçuyordu. baykuşla yaşadığımı bilen misafirlerim pencereden dışarı baktığında içeriyi gözetleyen bir çift gözü görünce korkarlardı.
    sonrasında da ikimizin de beklediği o gün geldi. nasıl anladık bilmiyorum ama ikimiz de birbirimizle vedalaştık. pencereyi açtım, bana uçarken hünerlerini sergiledi ve gitti.
    3 ay gibi uzuuun bir sürede hiç denk gelmedik. belki de geldi ama uzaktan izledi, ben görmedim. bir gece odamda takılırken bir baykuş sesi, cama tık tık, yatağımdan zıplarken ağlayacaktım neredeyse. evett paşam gelmiş hem de misafiriyle. yanında tanımadığım daha küçük boyutlarda bir baykuş daha vardı ama o bana hiç yaklaşmadı, 5 metre ileride ağaç dalında benim oğlanı bekliyordu. oğlan sevgilisini tanıştırmaya getirdi galiba. eve çağırdım, gelmedi.
    sonrasında bazen hanımla, bazen yalnız, ayda bir ziyaretime geldi. o herkesin korktuğu sesi, cama iki tık tık sedini duymak ve kocaman gözlerini görmek için sabırsızlanıyordum.
    arada bir pencereme hediyeler geliyordu, sahibini biliyorum ama görüşemiyorduk.
    gelelim kalıcı ayrılışımıza, okulum bitti. evi alttan dersi olan arkadaşıma devrettim. sırf onu son kez görmek için mezun olduğum halde gelmesini günlerce bekledim ama gelmedi, denk gelemedik. veda edememiş olmak beni gerçekten üzüyor. onu çok özlüyorum. ben gittikten sonra arkadaşıma 2 sefer hediye bırakmış, sonra bırakmış bir daha da gelmemiş.

    çok hayvan baktım, çok hayvanla beraber yaşadım ama baykuş tanıdığım en ilginç en özel hayvandı. saniyesinde vahşi bir yırtıcı olabilirken bir saniyede bebek moduna geçebiliyordu. eğer yaşıyorsa bu sene 7 yaşına girmiş oldu. batıl inançlara inanmayın aslında inanılmaz tatlı hayvanlar.
    o baykuş sesini çok özlüyorum çoookkk.