hesabın var mı? giriş yap

  • bize ne ya. turistler düşünsün.
    konsolosluklara falan gidip dertlerini anlatsınlar.
    tanım: türk vatandaşlarını ilgilendirmeyen durum.

    yanlış anlaşılma editi: bu taksiciler türkler'i almıyor ya, alsa da mesafe beğenmiyorlar falan. ona gönderme işte. esprisini açıklamak zorunda kalan adam oldum ya la.

  • (bkz: ben müdürüm demenin alternatif yolları)

    anlamaman çok normal :) zira senin gibilerden anlayış benzeri bir şey beklemiyoruz.

    işte saat sabah 5'te başlık açan böyle gizli işsizler daha bunun gibi birçok konuyu anlayamadan bu dünyadan göçüp gidecekler.

    şartlara bak:

    sabah 7'de işbaşı
    asgari ücret
    yol parası yok
    her gün tıraş olunacak
    haftada bir gün tatil olacak

    ve sana çalışmaya gelenlerin neredeyse hepsi para kazanmaya çok ihtiyacı olduğu için çalışmaya geliyor, yani gıda işine olan aşkından değil

    kaçınız kaç çalışanınızı gerçekten insan yerine koyacaksınız? kaç çalışanınız için aa, dur ya, bunun da bir hayatı, beklentileri vardır diyip düşünmektesiniz?

    bir de utanmadan, işe başlar başlamaz size para vermiyoruz, siz elde edeceksiniz denmiş :)

    çalışıp çabalayıp elde edeceğiniz de % 2 zam :)

    arkadaş patron para vermedikten sonra ben nasıl elde edeyim?

    ne insanlar var şu dünyada, adam sabah 5'te kalkmış, kariyerini anlatıyor!

    sabah 7'de kalkamam diyen arkadaşı da, sakallarımı kesemem diyen arkadaşı da, cumartesi çalışamam diyen arkadaşı da alınlarından öpüyorum. allah şu adam gibilerin işinden daha hayırlısını nasip etsin size.

  • dün neredeyse tüm günü annemle beraber hastanede geçirdik. artık eve dönüş zamanı geldiğinde annemi hastanenin açık otoparkına çıkardım ve birlikte ağabeyimin arabayı getirmesi için beklemeye başladık. ikimiz de çok yorgunduk. tüm enerjimizin tükendiğini düşündüğümüz sırada, kar beyaz tüylü, bal rengi gözlü güzeller güzeli dişi bir sokak köpeği belirdi on metre kadar önümüzde. tam da o sırada hastaneden çıkan, kendine insan diyen bir çift, onlara hiç sokulmadığı halde, bu güzeller güzeline tekme attılar. gördüğüme inanamadım. tam ikinci tekmeyi atmaya yeltenirlerken, tüm enerjisinin bittiğini düşünen ben kendimi bunu yapan insan müsveddesine bir güzel haddini bildirirken buldum.

    hayvanların, özellikle de sokak hayvanlarının ne kadar akıllı varlıklar olduklarını gözlemleyenler iyi bilir. bu gördüğümüz güzel varlık da elbette öyleydi. hiçbir zarar vermediği halde, ona tekme atılmıştı ama o şiddet gördükten sonra dahi saldırmayı ya da havlamayı seçmeyerek bir asalet sergiliyordu adeta. üstelik benim onu savunduğumun da farkındaydı. bahsini ettiğim yaratık çift oradan uzaklaştıktan sonra hafif öne doğru eğilip, sağ elimle, sağ dizime vurarak yanıma çağırdım. koşarak yanıma geldi. usulca başını uzattı. araba gelene dek elimi üzerinden hiç çekmedim. o esnada tesadüfen kuzenim yanımıza geldi. o da hiç iğrenmeden, elini uzatıp bu tatlı kızı sevdi. gün boyu kaybettiğim tüm enerjim yerine gelmişti. onu severken, ona kötü davranan herkes adına, ondan özür diledim. tabii bana kendimi iyi hissettirdiği, annemi gülümsetebildiği için de bolca teşekkür ettim.

    sokak hayvanlarının tümünü ayırt etmeksizin çok seviyorum ve asla onlardan iğrenmiyorum. iğrendiklerime gelince, onlar yukarıda satır aralarında açıkça yazıyor zaten.

    edit: imla takıntısı

  • karadeniz'e röportaja gelen gazeteci çiftçi temel'e sorar:

    g: bu inekler ortalama kaç litre süt veriyor?
    t: hangisi? beyazı mı, siyahı mı?
    g: beyazı...
    t: 10 litre...
    g: peki siyahı?..
    t: 10 litre...
    g: peki neyle besliyorsun bunları?
    t: hangisini? beyazı mı, siyahı mı?
    g: beyazı...
    t: otla besliyorum...
    g: peki siyahı?
    t: onu da otla besliyorum...
    gazeteci iyice dellenir. neden peki sürekli hangisi, hangisi diye soruyorsun? zaten cevaplar aynı...
    t: çünkü siyah olan benim de ondan...
    g: haaa... peki beyaz olan kimin?
    t: o da benim...

    debe editi: ünlü şovmen cem yılmaz'ın bir gösterisinde dediği gibi: nereden bileyim, o fıkralardaki adamların gerçek olduğunu...

    edit: bu fıkra mükerrerdir...

  • mesaj kutuma neden şehidimiz yazmışsın yazanlar olmuş. arkadaşlar, ben azerbaycanliyim. aktif olarak sözlükte yazmaya çalışıyorum, olaylar olunca buraya taşımak istedim.

  • 27.03.2020’de istanbul’a geldim. o tarihte herhangi bir seyahat sınırlandırması yoktu. içişleri bakanlığı’nın 28.03.2020’de çıkan seyahat sınırlandırması genelgesiyle 30.03.2020’de olan dönüş uçuşum iptal oldu.

    uçuşların yapılıp yapılmayacağı, yapılacaksa da nasıl yapılacağının netleşmesiyle 29.03.2020 tarihinde sabah erkenden istanbul yeni havalimanı’na giderek eczanenin çaprazında bulunan check-in yaptığımız yerde (b29-b44) form doldurdum.
    https://eksiup.com/p/tw3616634xpu
    https://eksiup.com/p/qc36166435de
    https://eksiup.com/p/sr361667pxsv

    yarım saat kadar bekledim ve tam karşısındaki seyahat izin kurulunun seyahat iznimi onaylamasından ismim okundu.
    https://eksiup.com/p/7e361665faj4

    ıslak imzalı seyahat izin belgemi aldım. sonra thy’nin belirlediği şehirlerden birine gitmek üzere 30.03.2020’de sabah erkenden uçuştan 4 saat öncesinde olacak şekilde havalimanına geldim.

    thy bilet hizmetlerine gidip ıslak imzalı seyahat izin belgemi ve kimliğimi gösterdim. uçuşların 28.03.2020’de sınırlandırılmasından önce gidiş dönüş biletlerimi aldığımı için herhangi bir ödeme yapmadan biletimi aldım. tekrar check-in yaptığımız yere gittim ve biniş kartımı aldım. gerisi zaten normal prosedür.

    istanbul yeni havalimanı’nda gerekli kolaylığı gösteren tüm çalışanlara sabırları ve gösterdikleri ilgi alaka için teşekkür ederim.

    t : uçak veya otobüs seyahati için zorunlu olarak alınması gereken belgedir.

  • benim epey layk'ladığım test.

    valla hiçbir tahminim olmadan çözdüm, "aman canım doğa moğa bişeyler filan diyecek bana da zaar" şeklinde de bir önyargım vardı.

    paylaşmak istemeyeceğim kadar doğru çıktı. yani o kadar doğru ki, evet benim için gerçekten bir takıntı ve bundan pek de memnun değilim. bana zarar veren bir şey çünkü bu.

    *
    ashash aybunu anlatmam lazım. ek yapıyorum şu an:

    bu entry'yi yazdıktan sonra bir mesaj geldi, "benim sonucumu tercüme eder misin" diye. "ingilizce bilmiyorduysa testi nasıl çözdü ki? aman canım demek ancak o kadarına yetti, sonucu tam anlamadı..." diye düşünüp hemen çevirdim, elimden geldiğinde.

    tam bitirirken "lan" dedim, "zaten benim sonucum da tam olarak bu değil miydi? insanları kaybetme korkusunu takıntı yaptığım için lüzumsuzca korumacı ve yardımsever olduğum sonucu çıkmadı mı? şimdi yaptığıma bak... bu test gerçekten bir harika dostum..."

    neyse gönderdim.

    lan insan bi teşekkür eder lan. ayıp.

    işte benim hayatım böyle geçiyor. biri bişey ister, ben yaparım, teşekkür bile almam, ama sonra biri yine istesin yine yaparım. mallık bedava.

  • başlık aslında "antalya'ya gelen ukraynalı sığınmacıların çöp toplaması" olacaktı ancak karakter sınırına takıldı.

    savaştan kaçıp ülkemize sığınan birkaç ukrayna vatandaşı teşekkür etmek amacıyla antalya'da sahile atılan çöpleri toplamaya başlamışlar.

    açıklamada ise şöyle yazıyor:

    "merhaba, benim adım kate. 24 yaşındayım ve ukraynalıyım.
    fotoğraftaki diğer birçok insan gibi ben de anavatanımdaki savaş nedeniyle antalya'ya geldim.

    insiyatif alıp kısmen de olsa antalya'nın kirli alanlarını temizlemeye karar verdik. hedefimiz:

    - öncelikle, türkiye'ye ve türk halkına destekleri ve misafirperverlikleri için teşekkür etmek.

    - ukraynalılara burada sadece misafir olduğumuzu hatırlatmak ve buranın yerlilerine saygı göstermek.

    - ukraynalıların bir avrupa milleti olduğunu göstermek.

    aynı zamanda inanıyorum ki açık ukraynalı kalplerimiz ile dünyada binlerce kalbi ısıtacağız."

    sığınmacı var, sığınmacı var. işin ironisi bizim iyi bakamadığımız sahillerimize savaştan kaçıp gelen insanların sahip çıkması.

    görsel

    görsel

    linkedin postu

    edit: link eklendi

  • galatasaray taraftarı bir kez daha bilmelidir ki:

    "mario gomez'i düşündük ama 9 milyon euro bonservis istediler, kendisi de yıllık 5 milyon euro net istedi. ben de isterim yıldız alalım ama dengeler var" - hamza hamzaoğlu

  • "örneğin erkek yanarken, kadın donar; erkek dışarda vakit geçirmeyi severken kadınlar evde oturmayı sever."

    ben kadınmışım lan! hem çevremdeki kadınlardan daha fazla üşüyorum hem de evde oturmayı çok seviyorum.