ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
polisin istiklal'e otobüslerini park etmesi
-
mal indirecekleri için normal olan eylem.
saniyede 3 kat birden çıkıp tavana çarpan asansör
-
asansör fobimi depreştiren videoya konu olmuş asansör. ben hep kontrolsüz bi şekilde aşağı düşmesinden korkarım asansörün. hiç tavana çakılma korkum yoktu. teşekkürler ekşi sözlük!
veni vidi vici
-
galya valisi olduğu dönemde jül sezar'ın amacı, galya'da kendine bağlı bir ordu kurmak ve roma'nın üzerine yürüyerek diktatör olmaktı. romalıların yüz yirmi yıl içinde sadece güney bölgelerini ele geçirebildikleri galya'nin tamamini, jul sezar, 8yıl gibi kısa bir süre içinde roma imparatorluğu sınırları içine kattı.
m.ö. 50 yılında, kasım ayının ilk gününde sezar, sekiz lejyondan kurulu ordusuyla, alplerden güney'e doğru inmeye başladı. roma, bu haber karşısında oldukça şaşırdı ve sezar'a askerlerini hemen terhis etmesini, geriye yalnızca bir lejyon bırakmasını ve galya valiliğinden istifa ederek, roma'ya sıradan bir yurttaş olarak girmesini emretti.
sezar ise bu şartları kabul etmedi ve roma üzerine yürüyüşe geçti. pompeus, hazinesini bile almaya vakit bulamadan, taraftarlarıyla birlikte adriyatik denizindeki donanmasına binerek epir'e kaçtı.
donanması dahi olmayan sezar hızlı bir yürüyüş ile karadan dolaşıp yunanistan'ın epir bölgesine girdi. sezar'ın ordusu, pompeus'un ordusuna nazaran çok küçüktü fakat savaş, yalnızca jül sezar ve pompeus arasında geçmiyordu. bütün roma imparatorluğuna yayılmış bir iç savaş, bir baş kaldırış haline gelmişti.
sonunda ise sezar,yunanistan'da farsalos bölgesinde pompeus'un ordusunu darmadağın etti. pompeus, mısır kralı ptolemeus'un yanına kaçtı, orada ise kendisini bekleyen; kafasının kesilmesi ve sezara gönderilmesi gibi hazin bir sondu. roma artık direk olarak sezar'ın yönetimindeydi.
m.ö. 47 yılında ise anadolu'ya girerek pontus kralı pnarankes'i yendi. bu savaş beş gün sürdü. sezar durumu roma senatosuna şu üç kelimeyle bildirdi:
"veni, vidi, vici." (geldim, gördüm, yendim.)
türkiye'de yapılmış zamanının ötesindeki parçalar
-
(bkz: elfida)
sas hava yolları'nın 50 yıl önceki ikram menüsü
-
(bkz: bırak bu işleri)
şu anda da parasını veriyorsun adamlar sana ördek taşağı veriyorlar.
bak o fotoğraflardaki abilerin tiplerine, onlara benziyor musun? yok, topkeke devam o zaman beybi.
ayrıca yolculuk süresi de ayrı mesele.
not: sadece 4 numaradaki tipler biraz ezik, onlara da üçgen peynirle üzüm getirmişler zaten.
120000 yılında tarih öğrencisi olmak
-
yüz yirmi bin yılı öğrenci seçme ve yerleştirme sınavını kazanarak bir üniversitenin tarih bölümüne yerleşmek. tabii o güne değin kıyamet kopmazsa.
bu bölümü kazanıp sevinen arkadaşa söyleyeceğim şey şu: senin üniversite bitmez arkadaş. 2-3 binlik tarihi layıkı vechiyle öğrenmesi bir ömür sürüyor bizim neslin, sen 120.000 yılı kaç ömre sığdıracaksın?
tabii biraz düşününce, mesela 0 ila 10.000 arasındaki yılları bir satırda özetleyebileceğiniz akla geliyor. biraz daha çalışkanlarınız bin bin özetleyecek yılları. ama en çalışkanınızın bile "1000'lerin sonu 2000'lerin başında internet çıktı, ekşi sözlük diye bir site vardı. orda eyco diye bir sözlükçü bizden bahsetmişti" deme ihtimali sıfır. hepinizin canı cehenneme güzel kardeşim o zaman.
türkiye'ye girse başarılı olacak fast food markası
dolmuşta ineceğim deme şekilleri
-
1- her zaman dolmuş şoförüne söylenmez.
dolmuştakilerden kapıya doğru ilerlemek için izin isterken de gerekir.
türkçeyi yeni yeni öğrenen bir yabancı tanıdığımdan, önünde dikilen adama geliyor:
- bir geçirir misiniz?
2- bazen dolmuş şoförünün "migors'ta inecek var mı?" gibi sorular sorması sebebiyle sadece "var" denmesi yeterlidir.
önde duran adam "migorsta inecek var" demiş.
ben de "migros'ta inecek var mı?" anladığım için "var" diye olan gücümle bağırdım.
şöyle bir şey oldu:
- migros'ta inecek var.
- vaaaaaaaaaaaaaaarrrrrrrrrrrrrrrrrr
abinin ölmesi
-
bazen sevinirsiniz.
abim 7 yaşında geçirdiği su çiçeği sonrası rasmussen ensefaliti hastalığına yakalandı. bir kaç kez beyin ameliyatı oldu. beyin hücreleri öldü falan bir çok zorluk. doktorlar yürüyemez dedi, yürüdü. konuşamaz dedi, konuştu. ama yardımla, ama destekle. 21 yaşına kadar bakıma muhtaç yaşadı. yemeğini biz yedirdik, altını biz sildik, banyosunu biz yaptırdık. zor günler zor yıllardı.
21 yaşında öldüğünde zekası 3.5 yaşındaki çocukla birdi. sol eli ve ayağı beyninin sol kısmındaki hücrelerin ölmesi sebebiyle felçliydi. ilaçları yeşil reçeteydi ve çoğu yurt dışından geliyordu. sürekli epilepsi nöbetleri geçiriyordu. son yıllarında kalbinde pille yaşıyordu. nöbetleri o şekilde durdurabiliyorduk. engel oranı yüzde 97.
o zekasına rağmen her şeyin farkındaydı aslında. anlıyorduk biz de. o da dışarı tek başına çıkmak, kafasında kask olmadan, yanında biz dikilmeden maç yapmak istiyordu. kız arkadaşı olsun da istiyordu biliyorum. gerçi 50'ye yakın sevgilisi vardı. hemşireler dahil konuştuğu her kadın onun sevgilisiydi. çocuk aklı*
neyse çok uzatmayayım. ölmeden son 1 yıl itibariyle ağırlaştı. yerinden kalkamadı, ilaçlar böbrekleri bitirmeye başladı. yatalak hale geldiği için kalça kısmında yaralar olmaya başladı. her zamankinden daha zor şekilde yattığı yerden temizlemek, yedirmek ve tuvaletini yaptırmak zorunda kaldığımız 1 sene sonunda öldü.
üzüldük mü? çok... ama aynı zamanda çok sevindik. çünkü onun kurtuluşu oydu. ben bunu söylediğim zaman bana kızan çok insan var, hatta bunu okuyup saçma sapan mesajlar da gelecek biliyorum ama yaşamadan bilinmiyor. onun yaşaması onun ve bizim açımızdan çok zordu. o öldü ve kurtuldu böyle bir yaşamdan.
bugün aramızdan ayrılışının 16. yılı. abim ama çocuğum gibiydi. çoğu şeyden feragat edip çok baktım ona. güzel baktığımı düşünürüm hep. hâlâ canım yanar, içim cız eder ama iyi ki diyorum, iyi ki öldü ve kurtuldu. onun adına yıllar geçmesine rağmen çok seviniyorum.
debe edit: arkadaşlar mesajlarınız için çok teşekkür ederim. taktir edersiniz ki tek tek cevaplama şansım yok. buradan teşekkürümü kabul edin lütfen.
28 aralık 2014 thy istanbul los angeles uçuşu
-
(bkz: sourlines iyi uçuşlar diler)
çocuklarla girilen komik diyaloglar
-
- teyze şimdi benim adım pelin'miş, bu da bebeğim. öyleymiş gibi konuşalım tamam mı?
- tamam. merhaba pelin hanım. bebeğiniz ne kadar da güzel.
- evet. adı da ağaç.
- aaa ne değişik bir isim öyle?
- gözleri kahverengi diye öyle koydum. sarı olsa bal koyacaktım.
- pelin hanım canınız sıkkın gibi. eşinizle mi tartıştınız?
- benim eşim yok.
- hmm ayrıldınız demek.
- hayır hiç evlenmedim ben.
- bu çocuğu nasıl yaptınız peki?
- büyük bir cesaretle :ı
oy dağlar.