ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
survivor'ınıza sokayım
-
bir hissiyat.
adsl hattınız size aittir paylaşmanız suçtur
-
"danaya bile 7 kişinin girdiği memlekette internete 2 kişi giremeyecek miyiz?" diye sorgulatmış saçmalık.
yaran inci sözlük entry'leri
-
illumınati.org'daki inanılmaz mantık hatası
1. ülkeler arası saat farkı var. türkiye'de saat 00:00'a geldiğinde 7 aralık oluyor ama, amerika'da olmuyor. bunun açıklamasını borçlusunuz piçler.
(dokunmatik portakal ?, 06.12.2011 23:27)
2. @3 sana bırakıyorum
(amuhaaa ?, 06.12.2011 23:28)
3. @4 geç babam
(orda bir dede var uzakta ?, 06.12.2011 23:28)
4. onu biz ayarladık sen takma kafana
(illuminati genel sekreteri ?, 06.12.2011 23:29)
entry-nick kombosuna bak arkadaş*
burak özçivit'in diriliş'ten 325 bin tl alması
-
bu kadar parayı osman bey'in kendisi kazanmamıştır.
haylayf'ı kim yiyor sorunsalı
-
o estetikten uzak mavi paket tasarlanırken sen babanın taşaklarında bir amino asit tanesiydin muhtemelen, yok değildim diyorsan da mağarada yaşıyordun heralde, çizi ile bunun ne alakası var. ne içeriği aynı ne tadı aynı ne dokusu aynı ne pişirme şekli aynı.
not: haylayf kırmızı çizgimdir.
game of thrones'un en iyi repliği
-
“when you play the game of thrones, you win or you die. there is no middle ground.” cercei lannister
keriz silkeleme odaklı geliştirilmiş şeyler
-
yaşam koçluğu, kişisel gelişim zırvaları, astroloji-enerji-fal-burç saçmalıkları başı çeker bu konuda.
gerçi memlekette keriz çok haliyle keriz bol olunca da illa silkeleyecek uyanıklar çıkıyor ortaya. arz-talep meselesi.
gezip tozmalarda 36 poz hakkı olunan zamanlar
-
filmin baş tarafındaki yanık bölümün geçilmesi amacıyla ilk bir kaç pozun çok da gerekli olmayan çekimlere harcandığı, film makarasının sonunda ise "hadi yaaaa!.. bitti!.." diye hüzünlere gark oldunduğu zamanlardı. geziye gidildiğinde yanına bir kaç makara fazladan boş film almaktı. başkalarının pozlarını çektiğinde kendine de kalsın diye fotoğrafçıya "kafa + 1 sayıda basılacak usta!.." diye tembihlendiği, manzara pozlarında ise bazı şaşkın fotoğrafçıların "ulen kafa yok ama iyisi mi iki tane basayım bundan..." diyerek hesabı şişirdiği günlerdi. okul gezilerinden sonra fotoğraflar dağıtılırken para toplama ya da para verme telaşıydı. önce birer tane örnek baskı alınıp daha sonra çoğalttırılırken, "ulen bu da falancanın filanca kuzeniymiş, nerden görecem herifi bir daha?!?" deyip sayıya dahil edilmediği, sonra da o falancanın "aaaa, kuzenim için yok mu?!?" diye arıza çıkarttığı bir dönemdi.
hey gidi hey.
recep tayyip erdoğan'ın sessizliği
-
asaletinden değildir.
boşanmak isteyen eşini defalarca bıçaklayan adam
-
cahil suruler yetisiyor, kadini mal gibi goren, kendisini reddedecek bir iradesi olamayacagini dusunen bir suru barbar yetistiriyor egitim sistemi, toplum. tavuk gibi dogruyorlar sokaklarinda gucsuzleri . böcek kadar deger vermiyorlar kadinlara. guclunun gotunu yalayan gucsuzu bogazlayan, yasatmamaya and icmis bir karanlikla karsi karsiya turkiye.
(bkz: boyun eğme)
ekmek arası patates kızartması
-
okul yıllarının vazgeçilmez tadıdır. sevmeyenini görmedim. o nasıl bir tatsa artık.
konya'da cips diyorlardı buna. kokusu ve tadı zihnimde canlandı yeminlen.
debe notu: ekmek arası patates kızartması bir fakirlik belirtisi değil, öğrencilik belirtisidir. tatlı anıların kahramanıdır.