hesabın var mı? giriş yap

  • masamda gönülsüzce doldurulmuş bir form, üstünkörü yanıtlanmış ya da yanıtsız bırakılmış sorular. "bu görüşmede başlıca ele almak istediğiniz sorunlar" kısmı özellikle boş, anne baba ile ilgili soruların olduğu kısımlar detaysız.

    bir kurum görevlisi giriyor odaya, başka birkaç form bırakıyor öncekinin üzerine. yirmi dakikalık bir görüşmenin ardından tanı ve tedavi bilgileri yazılacak üzerine. tanınacak ve iyi edilecek, iyi oldu mu diye kontrol etmek için yeni bir randevu tarihi belirlenip yazılacak.

    bir oğlan çocuğu giriyor sonra içeri, donuk bakışlarını yerleştiriyor masamın üzerine. gözlerini yakalamaya çalışıyorum, gönülsüzce bakıyor. sorular soruyorum, üstünkörü yanıtlıyor ya da yanıtlamıyor. başlıca ele alınması istenen sorunlara yanıt yok, anne baba kısımları detaysız. formda eksik kalan görüşmede tamamlanmıyor.

    buraya getirildiği için mi tedirgin ve öfkeli yoksa buraya getirilmesini gerektiren şeyler nedeniyle mi, hiçbir fikrim yok. bir sonraki sorulacak soruyu kestiremeden bir şeyler soruyorum, her seferinde birkaç kısa birkaç cümle ile etimi koparıyor.

    on dört yaşında. annesi birkaç yıl önce kansere yakalanmış, birkaç yıldan az yaşayabilmiş. babası uyuşturucu kullanırmış, altı ay önce cezaevine girmiş. belki salınırmış birkaç aya, salınmasa ne iyiymiş. dövermiş, sadece dövse yine iyiymiş.

    altı ay bir başına yaşamış evinde, doğum günü gelmiş geçmiş. on dört olmuş.

    bir esnaf lokantasında aşçı yamaklığı karşısında karnını doyurmuş. kış zaten henüz bastırmamış, battaniyeler örtünmesine yeterli olmuş. elektriklerin henüz kesilmediği zamanlarda televizyon izlermiş, ses olsun istermiş evde. ama bir de epilepsi hastasıymış. ışık nöbetlerini tetiklermiş, televizyon ışığı mesela. evin elektriği kesilene kadar zaman zaman nöbet geçirirmiş, sonra devrildiği yerden kalkar ve battaniyenin altına girermiş. allah vere nöbetleri pek sık değilmiş o aralar. zaten allah'ın ona verdiği ancak bu kadarmış.

    söylemiş miydim; altı ay bir başına yaşamış evinde, doğum günü gelmiş geçmiş. on dört olmuş.

    sosyal inceleme raporuna göz gezdiriyorum; üç beş akrabası varmış ama ona bakacak durumları yok imiş. hem babası ile de kavgalılarmış, yüzüne bakılacak adam değilmiş. teşekkür edip telefonu kapatmışlar. oğlanın yüzüne kimse bakmamış.

    yirminci dakika olmak üzere, görüşmede başlıca ele alınması istenen sorunlar kısmı hala boş. zihnimde evde bir başına nöbet geçirişinden, düştüğü yerden kalkıp kanepesine geçişinden başka sahne yok. kaç sahne tahayyül edilebilir, kaç sahne bilinebilir ve kaç sahneye katlanılabilir, bilmiyorum.

    bilinç hep sahnede, kapandığı birkaç dakikalık nöbetler dışında. bilinç orada ve odamda. başlıca olarak ele alınması istenen sorunlarda.

    üstelik ortada bir sahne de yok.

  • ulan bu ronaldo nasıl bir adam ya. james adama dünyanın en kolay golünü attırıyor. adam sanki golü kendi yaratmıs da atmış gibi kendi şovunu yapıyor, yanına gelen james' i görmezden geliyor falan.

  • "içme o ilaçları, seni mala çeviriyor. hem oraya gidip anlatacağına bana anlat. bir de dünya para veriyorsun."

    - mala çevirmezse damarlarımı dikine keseceğim.
    - ora dediğin yer benim doktorum. bir iki cümlemden bile kafamın içinde neler döndüğünü anlıyor ve hem ilaç veriyor hem terapi yapıyor. sen ise sinirlerimi daha çok bozuyorsun.
    - tedavi oluyorum ve karşılığını ödüyorum.

  • sinir sistemini etkileyen her turlu ilac ve kimyasal madde kullaniminin felaket bir yan etkisi olarak ortaya cikabilen, ki$inin kontrolsuz ve son derece kotu his ve sanrilar icinde bunalip bogulmasini anlatan durumun halk arasindaki soylemi.

  • "mobil veriyi kapatıp wifi açınca kendimi pantolonu çıkartıp eşofman giymiş gibi hissediyorum."

  • starlink uydularının teknolojik yoğunluğuna da sonra değineceğim ama şu anten'i bir inceleyelim;

    starlink anteni

    efendim starlink alıcı anteni başlı başına kendi teknolojik alanının en üst ürünüdür.

    neden derseniz size "phased array antenna" demek isterim. türkçe'siyle "fazlı dizi anteni". (kabul ediyorum türkçe'ye çevirince ciddiyetini kaybediyor)

    peki phased array antenna nedir ?
    normalde siz yörüngedeki uydulara erişim için çanak anten kullanırsınız. hepinizin eline de geçmiştir. hatta kurtlar vadisi izlemiş olanlar diziyi sunan next&nextstar firmasının antenlerini filistin ve ırak havzasında da ürün yerleştirme ile görmüş olmalıdır.çanak anten

    çanak antenler ucuzdur. ama çok önemli bir handikapa sahiptir. sabittirler. keza yörüngedeki uydu da sabittir. yani dünya'nın dönüşüne göre. (bkz: geostationary orbit) (bkz: jeostatik yörünge)

    starlink gibi kafanızın üstünden sürekli bir o tarafa bir bu tarafa doğru gidip gelen uydular söz konusu olduğunda çanak anten kullanabilmeniz için çanak antenin sürekli uyduya doğru yönlenmesi gerekir. bunu da motorlarla sürekli mevlana gibi komple çanak anteni oynatarak yaparsınız anca...

    peki spacex ne yapmış ?
    "ya gardaş çanak anten mi kaldı, bi de onu oraya çevir buraya çevir mi yapıcaz başlarım öyle dünya'ya ben mars'a giderim valla" demiş. sanırım mars'a giderim diyince oturup bir ciddiye almışlar bunu diyeni. çanak anten kullanmaktansa sinyali başka bir şekilde yönlendiren bir anten çeşidi aramışlar. aslında çok da aramamışlar, amerikan savunma sanayisi sağolsun hemen imdatlarına yetişmiş orda da. (bkz: internet) (bkz: mems)

    alet bu.
    önü
    arkası
    yakın çekim

    merak edenler için teardown videosu da şu. yukardaki görseli ordan aldım.
    bu aletin üstündeki her küçük bakır daire bir anten(patch anten). evet spacex 632 tane anten koymuş buna, salaklık etmiş demi ? yoh gardaş değel. salaklık eder mi goskocaman elon beyefendi...

    bu aletin (ki kendisine dishy antenna deniyor. bildiğin tabak yani) en önemli özelliği yeteneğine göre ucuz olması. ucuz dediğim de bir bilgisayarın fiyatının 4'te biri kadar fiyata... entry'nin sonunda söyleyeceğim kullanım alanını duyunca bu paraya bunu yapmış olmalarına çok, hem de çok şaşıracaksınız.

    nedir bu 632 antenin hikmeti ?
    bu antenlerin her biri kendine göre bir tabanca *. her biri orijinal sinyalin belli belli bir fazında sinyal oluşturup sinyali uzaya gönderebiliyor. bu da şu resimde görülen etkiye neden oluyor. sinyali istenilen tarafa doğru, neredeyse çanak antenin tam yönlendiği durumdaki gibi göndermeyi sağlıyor. oynar parça olmadan hem de.
    amacımız da buydu zaten. kafamızın üzerinden geçen bir starlink uydusuna sinyalimizi yönlendirmek.

    bu phased array antenna'lar aesa radarlarının ana bileşeni. peki aesa radarı nedir ?
    aesa: active electronically scanned antenna demek. bu da işte bizim phased array antenna'nın aktif olanı aslında. yani sinyal sürekli olarak herhangi bir yöne doğru istenilen şiddette yönlendirilebiliyor. bir de küçük ufacık antenleri alıcı olarak kullanırsanız oluyor size radar(bu starlink anteni de aslında sadece yazılımı değiştirilerek aesa radarı olabilir) aselsan da bu sistemi f16'larda kullanmak için geliştirmelerini sürdürüyor. (onlarınki patch anten ile değil de vivaldi anteni ile yapılma. konuyla ilgisi olanlar aradaki farkı bilir)

    yani savaş uçağında da yeni yeni kullanılmaya başlayan bir teknolojiyi "eve sokmayı başarmaları" takdire şayan. gerçi eve sokmuyorlar yine, spacex bu antenleri açık bir alana koymanızı öneriyor ama hadi diyim ki "bahçeye sokmayı başarmaları" sizin gönlünüz olsun.

  • 'dıj güjler'in zayıf bir türkiye (hasta adam) için kimi desteklediğini görmek açısından olumlu bulduğum yorumdur. erdoğan gibisini bir daha bulamayacaklarının farkındalar... bu nedenle de vedalaşamıyorlar bir türlü...

  • herkes bu adamı çılgın dahi, huysuz ihtiyar vb. diye güzelliyor ama katıldığı programda fatih altaylı'nın fransızca bildiğini hesaba katmayacak kadar aptal bir adamdır gerçekte.

    bilmeyenler için hatırlatayım, fatih altaylı'nın programında yusuf halacoğlu ile tartışırken, fransızca bir kaynaktan çeviri yaparken, o metinde yazmayan şeyleri uydurmuş ve kendi argümanlarını bu şekilde desteklemişti. daha sonra fatih altaylı metni görmek istemiş, burada böyle bir şey yazmıyor diye düzeltmiş ve sevan nişanyan da gak guk diye kıvırmıştı.

    herhangi bir tartışmada haklı gözükmek için muhatabının bilmediği dilde hikayeler uyduracak kadar ahlaksız ve moderatörün kim olduğunu bilmeyecek kadar da aptal bir adam bu. gözünüzde çok büyütmeyin.

    ekleme: @trulli, @amat ve @haberk2002'ye teşekkür ederim, videonun linkini bulup göndermişler:

    https://www.youtube.com/…atch?v=0xkrrysu9og&t=2824s

  • avrupada bi yerlerde elbette ama haritada gostermemi beklemek yanlis olur

  • "büyük başkan" sıfatını layıkıyla taşıyan belki son adam. kendisiyle ilgili naçizane bir anımı paylaşmak isterim.

    mecidiyeköy'den kabataş istikametine doğru yoldayım. otobüs gümüşsuyu yokuşundan inerken itü'nün önünde şöför frene asılıyor. meğer süleyman seba yol kenarında karşıdan karşıya geçmek üzere bekliyormuş. şöför tanıyınca durup yol verdi. seba başkan geçerken dönüp başıyla selam verdi, gülümsedi. boyu posu, koltuk altı çantası, pantolonu gömleğiyle tam bir eski istanbul beyefendisi. otobüste bütün yolcularda bir kıpırdanma, neredeyse kalkıp esas duruşa geçeceğiz.

    böyle de güzel bir adamdı, nur içinde yatsın.

  • pazartesi sınav olunacaktır.

    çarşamba: daha var.
    perşembe: daha var.
    cuma: yarın çalışırım.
    cumartesi: yarın çalışırım.
    pazar: (sabah) bi film izleyeyim. daha çok zaman var.
    pazar: (öğlen) bakayım msn de kimler var(hayallah kimse yoktur, ders çalışmamak için yapılan anlamsız hareketlerin uygun olanları itina ile yapılır.)
    pazar: (akşamüstü) daha hava bile kararmadı. hava kararırken çalışamıyorum. kararana kadar biraz gezeyim.
    pazar: (akşam) msn e gireyim millet napmış çalışmış mı ki. şu siteye gireyim buraya da bakayım hazır bilgisayarın başına oturmuşken.
    pazar: (gece) hazır bilgisayarın başına oturmuşken kalkmayayım. (arkadaşlar sağolsunlardır, aksi gibi önemli bazı not/çıkmış soruyu msn den yollayıvermişlerdir üzülüp)
    pazar: (gecenin ilerleyen saatleri) zaten az yer varmış çalışacak, baksana gönderdiklerine. şimdi yatayım bari. yarın erken kalkıp çalışırım. gözlerim yanmaya başladı, yoksa oturup çalışırdım.
    pazartesi: (sabah) zzz
    pazartesi: (sınava bi kaç saat kala) yarım saatte olacak iş değil boşuna bakmayayım.
    pazartesi: (sınavdan sonra) seneye kesin çalışçam olmuyo böyle.

    (bkz: kendini kandırma sanatı)