hesabın var mı? giriş yap

  • bir görme özürlü adam vardır maltepe pazarının girişine yakın yara bandı satan...

    bir karton kutusu vardır, onun üzerine oturur, yanında getirdiği küçük siyah çantasından 10lu yara bandı paketlerini çıkarır, ve çekine çekine duyurmaya başlar işini:

    "10 adet yara bandı 1 milyon lira..."

    yandan akıp giden kalabalığın yarısı adamın görme özürlü olduğuna inanmaz, birazı duygu sömürüsü yapıyor zanneder, bir kısmı değecek birşey olsa sattığı kandırmanın hesaplarını yapar... çok azımız farkederiz adamın hakikaten namusuyla para kazanma çabasında olduğunu...

    1 milyon uzatır, kendi kendinize iyilik yapmaya niyetlenir "bana 2 tane ver, yeter" dersiniz...
    "olmaz abi, 10 tanesini satıyorum 1 milyona" der...
    ısrar edersiniz, inatla kabul etmez, "abi, haketmediğimi almam ben" cümlesini duyarsınız...
    "ben helal ediyorum" demeniz birşey ifade etmez, o daha keskin "bakıyordur" duruma, daha fazla uzatmaz, 10 yara bandını alır gidersiniz...

    iş biter, dönüşte sizin yaptığınız konuşmanın neredeyse aynısı iki genç kızla onun arasında yapılıyordur.
    kızlar sizden ısrarcı çıkınca başka bir çözüm önerir adam;
    "abla, o zaman ben sizin almadığınız bu artanları sizden sonraki müşterime veriyorum, ama helal edin..."

    konuşmanın ardından ne olacağını görmek için beklemeye başlarsınız...

    biri gelir birkaç dakika içinde, verir 1 milyonu alır 10 tane yara bandını, tam gidecekken bizimki "pardon abla," diye başlar anlatmaya, ve ısrarla ona verir elinde önceki seferden kalan 8 tane yara bandını...

    az üzülür, biraz burulursunuz,
    az önce 50 yara bandı parasına yediğiniz döner ekmek düğümlenir boğazınızda...

    bir görme özürlü adam vardır maltepe pazarının girişine yakın yara bandı satan,
    bakmanın ötesinde görmeyi öğretiyordur insana yanından her geçildiğinde...

    malum,
    10 adet yara bandı 1 milyon değerinde...

  • "18 yaşında özgür, istediğine karar verebilir cinsiyetini bile değiştirilebilir saygı duyarsınız ama 2 buçuk yaşında doğuştan vegan olmasına siz karar verirsiniz." çok modernsiniz yahu*

  • öyle bi hiç için; artık hayatının son demlerini eşiyle keyfe keder yaşayıp giderken karavanına atlayıp, 1.sınıf habitat uğruna 2.görünümlü 3.dünya ülkesine tatile gidip, ne idüğü belirsiz insanlar cumhuriyetinin bir canisi tarafından öldürül, katledil.. karavanın havalandırma camından bıçakla atlayıp gelen bir hayvan! siz hala konuşadurun efendiler yok karadenizliymiş, yok kürtmüş, onun bunun memleketlisiymiş falan diye hayır ne alakası var insan değilmiş, ama bizden biriymiş, bir türkiyeliymiş.. hala ayrıştırın, hatta italyanda zaten lombardialıymış, bunlar afedersin kuzeyli zaten falan deyin oldu olacak. secere, kütük merakından insanlığını unutmak ne acı. ah gelmeseydin böyle aptallık memleketine keşke hiç giorgo..

  • kanser ilacını bulamayıp, yardım istediğinde dilenci muamelesi gören kızı akla getiren söylem.

  • şu okulu caltech'le princeton'la falan karşılaştıran kişi tamamen kötü niyetlidir. princeton'ın 2012 itibariyle gelirleri yaklaşık 17 milyar dolar, caltech'in ise 1.75 milyar dolardır. princeton 1746'da, caltech 1891'de kurulmuştur. fakir bir ülkede devlet eliyle 1956 yılında kurulup bu noktaya gelebilen, dünya çapındaki çeşitli listelerde sürekli yükselmekte olan bir üniversiteyi aşağılamaya kalkışmak ise kötü kalplilikten başka bir şey değildir.

    kendisiyle benzer geçmişe sahip ve fakir bir ülkeden bu noktaya gelebilmiş okulları karşılaştırın lütfen, ki doğrudüzgün bulamayacaksınız. rica ediyorum şuradaki times higher education'ın "reputation" bakımından ilk 100 sıralaması sizin için dünya üniversitesi olmak için ne kadar geçerlidir bilmiyorum, zira anladığım kadarıyla 17 milyar geliri olan okullarla bir tutulması gerekiyor bu okulun. ama bir bakın bulunduğu listedeki diğer ülkelere ve okullara ve bu okulların tarihlerine. ama işte kötü niyetlisiniz, ne desek, ne açıklasak boş.

    http://www.timeshighereducation.co.uk/…/range/51-60

  • benim gerçek kesit'te en sevdiğim şey çekyatlardır. her bölümde çekyatta yaşanan bir takım gerilimler vardır ve gerçek kesit'i gerçek kesit yapan da bu psikopatolojik anlardır işte.

    çekyatta ortaya çıkan duygu yoğun anlarda tek bir günahın, aşırılığın, yanılsamalı, paroksistik etkilerin, özellikle boşluk ve anlamsızlığın aşırı vurgulanması söz konusudur. çekyat, giorgio agamben'in belirttiği "...başkalarında aradığımız tek şey kendimizde anlaşılmamış kalan heyecandır..." gibisinden bir dünyanın gösterisine dekor olur. çekyat bize, iyilik ve kötülüğün birbirinin dışında olduğu, iyiliğin her uzantısının kötülüğün payını azalttığı ya da geri püskürttüğü bir ilişkiyi izletir.

    "insan olmak rezil bir şeydi; öyle çok şey vardı ki olup biten", demiş ya bukowski işte bu çekyat dekoru da o rezil dünyanın abartısız bir oyuncusudur. kant'ın dediği gibi "...bilgi, zihnin eşya üzerindeki etkisiyle ortaya çıkar." ve çekyat da bu ortak bilgimizin simgesel bir ürünüdür. tabii sadece çekyat da yok; o sadece başrolde. diğer eşyalar çekyatın tamamlayıcı unsurlarıdır ve insan olmaya benzeyen bir hayat başlar çekyatta.

  • hayatımıza giren her insanın sonsuza dek bizimle olacağı yanılgısı.
    istiyoruz ki bizimle aynı otobüse binen herkes bizimle birlikte son durağa kadar gelsin ama insanların gidecekleri yer başka, bize bir müddet eşlik edecekler ve inmeleri gereken yerde inecekler.
    insan ilişkilerinden öğrendiğim bu oldu; herkes kendi durağına gidiyor ..