hesabın var mı? giriş yap

  • izmir'de 1800 tl'ye hatta 1600 tl'ye de razı olan tipler olabilir mesela. çok şaapmamak lazım. üniversiteyi uzatmadan bitirmiş, 1 dönem erasmus programıyla yurtdışında eğitim almış, ingilizce'yi iyi bilen, fransızca öğrenen, sektörün istediği bilgisayar programlarının daha fazlasını bilen ve sertifikalarına sekörün lider kuruluşu tarafından sahip olan, stajını sorunsuz halletmiş, yazları da okuduğu bölüme pratik tecrübe sağlamak için dönemsel olarak çalışmış, zorunlu askerlik hizmetini tamamlamış bir turizm işletmeciliği mezunu olarak söylüyorum bunu.

    asgari ücretin 1000 tl olduğu ülkemde bana hala 1000-1300 tl arası maaş teklif ediliyor. genellikle haftasonu izni yok, haftalık izin yok, yıllık izin yok, 10-12 saat arası çalışma, gece shiftleri ve düzensiz bir hayat da cabası.

    2000 tl, izmir için çok iyi bir maaş. düşünün ki 'razı' olduğum halde alamıyorum ben bu maaşı.

    ne diyelim; bu boktan sistemde bölümü ne olursa olsun üniversite mezunlarına hala asgari ücret teklif edenler utansın.

  • ne güzel lan .ben almanyada burs almadan butun parayi kendim karsilamak icin 3 4 gün (gece vardiyasi)calisiyorum ki dönemimi uzatabileyim diye .kursum aksiyor, verimli ders calisamiyorum millet para dileniyor resmen. ben yapamam böyle bir sey utanirim, yediremem kendime.ne güzel 2 günde 50.000 dolar bagis almis ,ben de burda saatligine 10 euroya calisiyorum.bir salak biziz herhalde amk.

  • her akşam iş dönüşü yaptığım gibi dün akşam da evimin ordaki laz bakkala girdim, birkaç parça şey aldım, gözüm biscolata paketlerine takıldı, tam da elimi uzatıp bir tanesini alıyordum ki bakkalım:

    +şu güzelliği bozma, dedi.

    ben de zannediyorum ki, "kilon çok iyi, böyle şeyler yiyip de bozma." demek istiyo.

    -hı, ne? falan derken yabıştırdı devamını:

    +tam 10 lira tuttu, bırak böyle kalsın!

  • 90 dakika programında bol bol gözlemlenecek bir hadisedir. hıncal amcamızın ''en son yorum benden olacak aga'' muhabbeti malumunuz. yaptığı yorumdan sonra şöyle bir olay gelişir;

    h.u: ... kardeşim, kocaa camia bir tane bile tezahurat geliştiremez mi? hala galaaatasaray, galataaasaray... garabet bu garabet!
    -gözlüğünü önündeki bankoya atar- tak!

    işte ölüm sessizliği bu andan itibaren başlar. stüdyodaki herkes sanki çok büyük bir hata yapmış ve bunun sonucunda hıncal abilerinden fırça yiyormuş gibi kafalarını öne eğerler ve huşuu içinde bir süre öyle kalırlar. bu sessizliği bozmak ise fuat akdağ'a düşer. donuk ve mahçup bir ses ile;

    - szıı (nefesi geri çekerken çıkan ses) şimdi bir reklam arasına giriyoruz.

  • foucault ve chomsky ile yapılan 1971’deki söyleşi temelde iki ana eksen üzerine oturmaktadır. ilki, epistemoloji üzerine ikincisi ise insan doğası, adalet, siyaset, iktidar üzerinedir. her iki düşünür de bilimsel ilerlemenin zikzaklı olduğunu, yeni bilgilerin birbirinin üzerine eklenip birikmesi ve yeni teorilerin özümsenmesi vs. meselesinden ibaret olmadığını savunmaktadır.
    foucault, chomsky’nin tersine, bireylerin yaratıcılıklarına, yaratma kapasitelerine, kendi kendilerine kavramlar, teoriler ya da bilimsel hakikatler üretme yeteneklerine (insan doğasına) çok az yer ayırdığını söylüyor. chomsky, insan doğası kavramından, toplumsal, düşünsel ve bireysel davranışlarımıza yön veren şematizmler, doğuştan gelen düzenleyici ilkeler toplamını kastettiğini söylüyor. insanın yaratıcı kapasitesi üzerine vurgu yapıyor. ona göre, yaratıcılık itkisi insan doğasının içkin bir parçasıdır. foucault, özneye tabi olmayan, karmaşık, çoğul, bireysel olmayan bir formasyondan bahseder. foucault, bilimi mümkün kılan düzenlilik ve kısıtlama sisteminin insan zihninden başka bir yerde, hatta onun dışında, toplumsal biçimlerde, üretim ilişkilerinde, sınıf mücadelelerinde vs. bulunduğunu savunur.
    söyleşinin ikinci ekseni ise, aslında alternatif bir toplum tasarımlamanın olanakları, adalet, iktidar meseleleri vs. etrafında şekillenmektedir. chomsky, mevcut bütün toplumlarda var olan tarihsel bir kalıntı olarak baskı ezme, yıkma ve zorlama unsurlarını aşma perspektifine sahiptir. her türlü zorlama ya da baskı, belli bir varoluş alanı üzerindeki her türlü otoriter denetim, mesela sermayenin özel mülkiyeti ya da insan hayatının belli veçhelerinin devlet denetiminde olmasının alt edilmesinin, ortadan kaldırılmasının gerektiğini, içkin bir eleştiriyle aşmaya çalışmanın yetersiz olduğunu savunur. içinde hem ekonomik hem de diğer toplumsal kurumları barındıran federatif, adem-i merkezi özgür birlikler sistemini (anarko-sendikalizm) doğrudan katılım, özgür birlikler düşüncesini savunur. adil bir toplum yaratmak, insan özü ya da insan doğası kavramı üzerinde temellenen insancıl bir toplumsal kuram yaratmak gerektiğini savunur. chomsky, bir yandan özgürlük ve insanlık onurunu bütün kapsamıyla ele alan bir insan doğası kavramı ile yaratıcılık ve diğer temel insani özellikler arasında bağlantılar kurma; diğer yandan da bunu, sözünü ettiğim özelliklerin gerçekleştirileceği ve anlamlı bir insan hayatının sürdürülebileceği bir toplumsal yapı anlayışıyla ilişkilendirmeye çalışmanın çok önemli bir görev olduğunu söyler.
    foucault’ya göre acil görev, toplumsal bütünü fiilen denetleyen, ezen ya da bastıran bütün siyasi iktidar ilişkilerini, gizlenmiş olsalar bile teşhir etmektir. iktidarın hükümetin ellerinde toplandığını ve yürütme, polisi, ordu ve devlet aygıtı gibi beli sayıdaki tikel kurum yoluyla uygulandığını düşünmek eksik bir yaklaşımdır. siyasi iktidarın dışında, sanki siyasi iktidarla hiç ilgisi yokmuş gibi görünen belli kurumlar vardır. siyasi iktidar, sanıldığından daha derinlerdedir, belli merkezler ve gizli destek noktaları vardır. iktidar toplumsal ağın çoklu yakalarında işler. iktidar yayılmıştır, merkezsizleşmiştir, yaygındır toplum boyunca, heryerdedir, çünkü her yerden gelir. iktidar devam eden stratejiler ve ilişkiler dizisi olarak düşünülmelidir. iktidar, doğal ve özsel değil, söylemseldir. iktidarın tanımında tanımsal bir sınır yok. iktidar tüm toplumsal ilişkilere ve etkileşimlere yayılan bir şeydir. iktidarı diğer toplumsal ilişkilerden ayıran hiçbir aralık yoktur.
    foucault için insan doğası kavramından hareket etmek yanlıştır. insan doğası, adalet, insanların özlerini gerçekleştirme fikirlerinin hepsi uygarlığımız içinde, bize özgü bilgi tipi ve bize özgü felsefe biçimi içinde oluşmuş fikir ve kavramlardır dolayısıyla sınıfsal sisteminin birer parçasını oluştururlar.