hesabın var mı? giriş yap

  • sanırım 10 yaşındaydım, kardeşim de 7 filan olsa gerek. ailecek hastaneden eve dönmek için otobüs bekliyoruz. otobüs durağı, kocaman camekan vitrini olan bir pastanenin tam önünde. güzelce ışıklandırılmış vitrinde çeşit çeşit pastalar, adını bile bilmediğimiz tatlılar var.

    kardeşim, suriyeli gibi pastanenin vitrinine yapışmış bir türlü ayrılmıyor, hatta dilini çıkarıp vitrini yaladığına yemin edebilirim ama ispat edemem. illaki oradan birşeyler almak ve yemek istiyor. annem babama bakıyor, ben de babama bakıyorum, kardeşim cam bariyerini umursamadan pastayı yalamaya devam ediyor, babam yere bakıyor.

    annem sinirli bir kadın biraz da pervasız, babama: "şu masuma bir dilim pasta alamıyorsun sen ne işe yararsın be adam" diyor. babam açıklamaya çalışıyor: "maaşa 2 gün var, 2 gün sonra alırız, şimdi anca yol parası çıkışıyor hafize" diyor. kardeşimi vitrinden uzaklaştırıp, dikkatini dağıtmaya çalışıyorum ama ikna olmuyor, diliyle havayı yalamaya devam ediyor.

    neyse ki bir süre sonra otobüs geliyor, annem babama yol boyunca söyleniyor, hatta ara ara "beceriksizsin" filan diye hakaret ediyor. ben kardeşimi suçluyorum, içimden: "bok boğazlı pezevenk" senin yüzünden kavga çıktı diyorum. annem bir noktada: (bkz: ben evde sana aynısını yaparım) diyor. eve girince de petibör bisküvi arasına lokum döşüyor, puding pişirip etrafına sıvıyor. hatta üzerini de kaysı kurusu ile süslüyor.
    kardeşim "himmf bu ondan değil" deyip yemeyi reddediyor, annem "bok ye! sanki bana istanbul'dan geldin itogli!" diyor.

    annemin yaptığı pasta benzeri ürünü babamla ben yiyoruz, ortamı yumuşatmak için anneme "pek de güzel olmuş eline sağlık" filan diyoruz; kardeşim "hiç de bile, bokum gibi olmuş" diyor, annem "nimete öyle denmez allah bir daha hiç vermez" deyip kardeşime bir tokat atıyor. kardeşim az önce bir dilim pastanın peşinde, mazlum bir mülteci iken, bir anda asi bir militana evriliyor: "zaten bir bok vermiyor" diyor.
    kısmen mütedeyyin bir insan olan babam: "bunu seneye imam hatibe yazdırmak lazım" diyor.

    kardeşim şimdi 44 yaşında, üst düzey devlet memuru ama hâlâ pasta yiyemiyor, şeker hastası. ısrarla akp'ye oy veriyor ve boşluğu yalamaya devam ediyor.

  • umarım yıllar önce show tv' de izlediğim ve aklıma geldikçe hala güldüğüm karadenizli mucidin kendi imkanlarıyla yaptğı helikoptere benzemez.

    efendim, haberimiz yaklaşık 1, 1,5 dakika kadar sürmüştü. haber bülteninin sonuna doğru çıkan gereksiz haberlerden biriydi. habere göre karadenizli mucit, kendi imkanlarıyla helikopter yapmıştı ve haberin bandı girdi;

    orta yaşlı bir adamla röportaj yapan muhabir ve hemen arkalarında da 2 metreye yakın, şekli helikopetere oldukça benzeyen, pervanesi süratle dönen bir araç. röportaj boyunca adamımız küçüklüğünden beri böyle şeylere meraklı olduğunu filan anlattı. peki ilginçlik nerede? ilginçlik haberin son diyaloğunda;

    muhabir: bundan sonraki hedefin nedir?
    mucit: uçanını yapmak.

    işte bunun gibi olmasından korkuyorum.

  • grevde hekimlerin işyerinde olduklarını bilmeyen gerizekalılara dert olmuştur. bu gerizekalılar doktorların bu 3 gün sırasında kapıya grev var tabelası asıp antalya'da güneşlendiğini düşünüyor sanırım. gerizekalı işte.

  • adidas eşofman nike ayakkabılarını göstermek için oradan oraya parende atan sınıf arkadaşları..
    onlardan biri olmak çok ulaşılmazdı;altı ayrı üstü ayrı penye eşofmanlarla..
    azaptı..

  • çalıştığım şirkette mesai bittikten sonra
    özellikle kadınlardan oluşan 20-25 kişilik bir part-time temizlik ekibi vardı.
    personel gittikten sonra akşam 19.00 gibi gelir 21.30'a kadar temizlik yaparlardı.

    bir iki gün yoğunluk dolayısıyla geç çıkmak zorunda kaldım.
    ben bilgisayarda mail yazarken ellerinde bezlerle yanımdan geçip gittiklerini gördüm.
    işe gömülmüştüm önemli bir iş vardı yetişmesi gereken.
    büfeye gidip bir kahve alayım dedim.
    o esnada o muhteşem kahkahayı duydum.
    içten gülen, kahkaha atan insanları hep sevmişimdir.
    bir anda mutluluk aşılarlar insana.
    sahibini tanısanız da tanımasanız da...

    baktım temizlikçi kadınlardan biri.
    beni görünce sıvıştı.
    çekindi herhalde.
    ülkemizde, kahkaha atan kadın imajı sonuçta pek iyi gözle bakılan bir şey değil.

    ertesi akşam bu durumun bir benzeri yaşandı.
    yine aynı kahkahayı duydum ve yine gülümsedim.
    başka bir departmandan benim gibi mesaiye kalmış bir arkadaşım vardı.
    adı esin.
    o onlarla haşır neşir oluyordu.
    kız muhabbeti yapıyorlardı.

    kahkahanın sahibini sordum ona.
    esin anlattı;
    kadın mide kanseriymiş.
    kocası bir inşaatta çalışırken düşmüş felç olmuş.
    evde yatalak durumdaymış.
    o sene üniversiteye hazırlanan bir kızı varmış.
    kadın gündüz evlere temizliğe gidiyor akşam da bizim şirkette çalışıyormuş.

    bu kadar zor durumda olan, zor günler geçiren bir kadının bu şekilde kahkaha atması
    bana çok ilginç geldi.
    aradan günler geçti.
    esin bir gün beni ve birkaç arkadaşımızı toplantıya çağırdı.
    mevzu bizim kahkaha atan temizlikçi kadınımızdı.

    kadının kızı dershaneye gidiyormuş.
    dershane parasını da kadının evine temizliğe gittiği bir avukat kadın ödüyormuş.
    ilk 2 taksiti vermiş ama sonra avukata icra gelmiş ve ortadan kaybolmuş.
    dershane de, parayı ödemezsen gelemezsin diye kıza söylemiş.

    2000 tl civarı bir şey.
    esin ve ben şirkette çalışan herkese mail atıp durumu anlattık.
    1 hafta içinde 3500 tl gibi bir para toplandı.
    dershane parası ödendi üzeri de kadına verildi.

    aradan 2-3 ay geçti.
    kahkaha atan kadına bir yerden az buçuk maaş bağlanmış ama
    sigortalı bir yerde çalışırsa alamayacak.
    şirkete demiş ki ''ben yine çalışayım ama sigortasız olur mu?''
    haliyle şirkette hayır demiş olamaz.
    sigortasız çalıştıramayız.

    o günden sonra kahkaha atan kadınla yollarımız ayrıldı.
    aradan bir süre geçti.
    şirketin balkonunda sigara molasındayım.
    telefonum çaldı.
    açtım.
    - quente bey
    - buyrun benim
    - ben gülcan
    - gülcan?
    - kahkaha atan kadın ( ama bu sefer atmadı )
    çok şaşırmıştım.
    - buyrun gülcan hanım
    kahkaha atan kadın ağlamaya başladı.
    bir süre dinledim, anlaşılmıyor.
    arada sesi gidip geliyor ağlamaktan, hıçkıra hıçkıra ağlıyor.
    - hayrola dedim dur bir nefes al.
    - quente bey, benim kızım hacettepe üniversitesini kazandı, allah sizden, esin hanımdan
    diğer arkadaşlarınızdan razı olsun ...

    boğazım düğümlendi.
    ellerim titremeye başladı.
    hayatımda hiç görmediğim bir kız üniversite kazandı diye bunlar olur mu?
    ağlamıyorum, gözüme bir şey kaçtı...

  • 1923'de bir öğretmen maaşı 24 cumhuriyet altını ederken,
    2017'de bir öğretmen maaşı 3 cumhuriyet altını ediyor.

    başka bir şey söyleme gereği duymuyorum.

    2021 editi: şu sıralar öğretmen maaşı 1 buçuk cumhuriyet altını ediyor. hedef 2023. 1 çeyrek altına kadar yolu var.

  • ırkçı olmamama ve zencilerle bir husumetim olmamasına rağmen, mevzubahis tape'lerin volume 4. ve 5.'sini izlememe müteakip olarak, kayıtlarda rol alan tüm basketbolcuların ırklarına, doğuştan gelen kıvraklıklarına, zıplama yeteneklerine ve bilimum melekelerine feci şekilde küfretmiş bulunmaktayım.

    fi tarihindeki nike freestyle'daki arkadaşlar gerçekten başarılıydı, evet, ama bu adamlar en iyisi. düşünün, adamın biri tarif edemeyeceğim muhteşemlikte figürler sonucunda bir smaç girişiminde bulunuyor. defans oyuncusu, rakibi en üst seviyedeyken onu blokla durduruyor. ve havada alakasız bir noktaya doğru havalanan topu hücum takımındaki üçüncü bir şahıs smaçla, hem de ters smaçla potaya sokuyor efendim. işte böyle bu adamlar.

    hareketleri teker teker anlatmak gereksiz bir çaba. kesinlikle edinilmesi, spor videoları arşivine aktarılması gereken nadide eserlerdir bunlar. vol 4 ve 5 ares'te yüksek availabilty ile bulunuyor, buyrun bakın...

  • başlık: 32 yaşındayım 1.51 boyundayım

    komando olmak istiyorum bilen birisi yardım ederse çok sevinirim.

    2. yarın gel mermi olarak başla.

  • atom numaraları 89 ile 103 arasına olan 15 radyoaktif elementten oluşmakla beraber aktinitler ismi serideki ilk element olan aktinyumdan ve esas olarak elementlerin radyoaktivitelerini ima eden yunanca aktis, "ışın" kelimesinden alır.*