hesabın var mı? giriş yap

  • bugün habertürk köşe yazarının dinlediğini söylediği kayıtla birlikte kesinleşmiş olay. veyis ateşin de ortadan kaybolmasıyla birlikte bütün taşlar yerine oturmuş durumda.

    süleyman soylu belirli insanlardan yüksek miktarlarda rüşvet almak karşılığında devletin adaletini "satıyor".

    hala görevde olması utançtır. türk devletine yakışmaz. acilen görevden alınıp yargıya teslim edilmesi gerekiyor.

    ses kaynağı: https://www.youtube.com/watch?v=n4x9l1jxzic

    edit: kaynak soran arkadaşlar var. köşe yazısı zaten şuan bütün medyada yayılmış durumda. ses kaydı gelince buraya ekleyeceğim. bir iki gün veriyorum kaydın çıkmasına

  • karikatür gibi bir adamdan bahsedeceğim şimdi size, babamdan. ahlak değerleri yerlerde, çok kolay yalan söyleyebilir ve para için yapmayacağı hiçbir şey yok. ben ortaokula gidene kadar çocuklara harçlık verildiğinden falan hiç haberim yoktu. kış günü herkes evde şapka ve montla oturuyor zannediyordum. normali böyleymiş gibi hani. gözünüzde yeteri kadar canlandıysa hikayeye geçiyorum.

    iş çıkışı nasıl olduysa babamın canı kola içmek istemiş. büyük bir markete girmiş. eskiden kola kapaklarından hediye çıkıyordu şimdi de öyle mi bilmiyorum. aklına şahane bir fikir gelmiş. kolaları tek tek açıp kapaklarına bakmak.

    1, 2, 3……8,15,20…. derken güvenlik farketmiş. kavga dövüş açtığı bütün kolaları aldırmışlar.

    o gün babam bir kamyonet dolusu kolayla eve geldi. odanın birine dizdi kolaları kimseye de vermedi. bir sene boyunca şerbet gibi kola içti. bu konu hakkında konuşulmasını da yasakladı. çünkü yaptığından değil, ava giderken avlandığı için utandı.

    edit: bu kadar ilgi göreceğini hiç düşünmeden yazmıştım. çok fazla mesaj alıyorum bunun için bir anı daha yazma ihtiyacı doğdu :))

    babam bir gün 200 gr kıyma alırken kasapta etin çok pahalı olduğu kanaatine varıyor. “ineği kendim alsam bütün mahalleye kasabın yarısına bile satsam kar ederim” diye düşünüyor. çiftçilik yapan bir akrabamızdan o zamanın fiyatıyla 12 liraya inek alıyor. aldığı yerde kestiriyor.

    geriye etleri satma kısmı kalıyor. hatırladığım kadarıyla ilkokul öğretmenim bile ucuz et almak için evimize gelmişti. annem günlerce konu komşuya et satmaya çalıştı. evin her tarafı torba torba et doluydu.

    12 liralık inek babamın hesapladığı gibi kar getirmedi. 11 lira gibi bir fiyata bütün etleri sattı inek aldığı akrabayla da hayatı boyunca konuşmadı.

    çünkü hesaplarına göre kar etmeliydi, kar edemediği için kazıklandığını düşündü.

  • bir de insanların ateist olmasını zevk ve eğlence düşkünlüğüne bağlamazlar mı bu kısım ayrı bir komedi. zevk ve eğlence için asıl müslüman olunur, 50-60 yıl islam kurallarına göre yaşa sonra sonsuza dek şaraplı nehirler, huriler, sonsuz yaşam. diğer yandan ise yok oluş. hangisi daha eğlenceli duruyor?

  • "anamıza bacımıza mı sövüyor allahın fransızı" diyenler için dev kültür hizmeti, buyrun:

    ritz'den bir süit verseniz, istemem!

    chanel'den mücevher, istemem!
    limuzin verseniz, ne yapayım limuzini?
    eleman verseniz, ne yapayım?
    neufchatel'de malikane, bana göre değil!
    eyfel kulesi'ni sunsanız, ne yapayım yahu?

    aşk istiyorum, neşe, eğlence, espri anlayışı istiyorum, paranla mutlu edemezsin beni, o zaman hep beraber: özgürlüğümü keşfetmeye, klişeleri unutmaya, hoşgeldin gerçekliğime!!

    iyi davranmandan yoruldum, bana fazla geliyor!
    ellerimle yemek yerim, ve evet ben böyleyim!
    sert konuşurum ve dürüstüm, kusura bakma!
    ikiyüzlülükle işim olmaz, kaçar giderim!
    boş laflardan bıktım!
    seni suçlamıyorum ve ben böyleyiiiiim!!

    aşk istiyorum, neşe, eğlence, espri anlayışı istiyorum, paranla mutlu edemezsin beni, o zaman hep beraber: özgürlüğümü keşfetmeye, klişeleri unutmaya, hoşgeldin gerçekliğime!!

    -mot a mot çevirmedim, gelip de kalbimi kırmayın- (burası şarkı sözü değil, çevirenin notu)

  • ali ihsan bey merhaba.

    bunu bileceğinize eminim:
    10 harf, türkiye kökenli bir terim; aniden hızlı ve seri bir şekilde yapılan ve karşısındakini gafil avlamaya yarayan şaşırtma metodu.
    harf alayım dediğinizi duyar gibiyim, merak etmeyin 5 harf benden :)

    ş_k__d_n_k

  • başarı dediğimiz kavramın tamamen şanslı insanlar tarafından elde edilebilmesi durumudur.

    bu konuda her ne kadar itiraz edilse ve insanları motive edebilmek adına "çok çalışan herkes başarılı olur" yalanına sığınılsa da bu argüman tamamen yanıltıcı ve istatistiksel açıdan tutarsız bir argümandır.

    istatistik ve dolayısıyla matematik ile ilgilenenlerin karşısına mutlaka bir yerde survivorship bias denilen olgu çıkmıştır ve bu kişiler bu kavrama aşinadır. ancak aşina olmayanlar için survivorship bias kavramını özetlemek istiyorum.

    survivorship bias dediğimiz şey ortaya istatistiksel yargılar koymaya çalışan kişilerin yalnızca belirli bir grup veriyi inceleyip konu ile ilgili olan başka türden verileri göz ardı etmesi sonucunda yanılmaları ve ortaya hatalı bir yargı koymaları durumudur.

    diyelim ki siz başarılı olabilmek için uygulanacak bir yöntem bulmak istiyorsunuz. bu yöntemi bulabilmek için ise başarılı olan insanların hayatlarını inceliyor ve bu insanların uyguladıkları ortak teknikleri bir araya getirip "bu şeyleri yapan insanların hepsi başarılı olmuş, demek ki başarılı olmanın yolu bu şeyleri yapmaktır" sonucuna varıyorsunuz. bu noktada siz o şeyleri yaptığı halde başarılı olmayan insanları hesabınıza dahil etmediğiniz için aslında survivorship bias yanılgısına düşmüş oluyorsunuz.

    başarılı insanlar olarak nitelendirdiğimiz insanların hepsi özünde belirli aşamaları geçmiş ve bu aşamaları geçtiği için başarılı olmuş insanlardır. bu aşamaları geçmeleri ise tamamen şans faktörü ile belirlenmiştir. bu aşamaları "iyi bir eğitim görmek, doğru yatırım yapılacak sektörden biriyle karşılaşmak, ihtiyaç duyulan zamanda yeterli bilgi birikimine sahip olmak" gibi örneklerle değerlendirebiliriz.

    bu duruma bir fotoğraf ile örnek gösterelim: solvay konferansı

    yukarıdaki fotoğrafta belki de insanlık tarihinin en başarılı fizikçilerini bir arada görebilirsiniz.

    şimdi sorumuz şu.

    bu fotoğrafta hiç çinli, afrikalı, pakistanlı ya da türk fizikçi görebiliyor musunuz? eğer göremiyorsanız neden göremiyorsunuz?

    bu fotoğraftaki insanların hepsinin çok çalışan insanlar olduğu bilinen bir gerçektir. ancak bu fotoğrafa bakarak gördüklerimizden çok bu fotoğrafa bakarak göremediklerimiz önemlidir. çünkü bu fotoğraftaki kişilerin tek ortak özelliği çok çalışmak değildir.

    örneğin bu fotoğraftaki kişiler hep aynı ortamda büyümüş, birbirine yakın zeka seviyesine sahip, birbirleriyle fikir alışverişi yapabilme imkanına sahip olmuş, dünyanın en kaliteli ortamlarında eğitim görmüş ve yaptıkları büyük işleri yayınlayarak dikkat çekebilecekleri yerlerde bulunmuş insanlardır.

    buna karşın fotoğrafra marie curie örnek gösterilerek "marie curie kadın olmasına ve o dönemde kadınlara imkan tanınmamasına rağmen o çok çalışarak başarılı olmuş" argümanı gösterilebilir. bu argüman ise marie curie'nin hayatıyla ilgili bilgi eksikliğinden kaynaklanır.

    marie curie'nin dikkat çekebilmesi ve başarılı işler yapabilmesinin sebebi tamamen çok çalışması değildir. marie curie ne kadar çok çalışırsa çalışsın pierre curie gibi bir adamla karşılaşmadığı ve bu adam onun yanında durarak hakkını savunmadığı takdirde başarılı olamayacak ve belki de onun başarısı başkalarının üzerine kalacaktı. marie curie'nin başarısının temelinde yatan en önemli unsur doğru zamanda doğru yerde bulunması, yani çalışmasının karşılığını almasında ona yardım edebilecek insanlarla tanışmış olmasıdır. kaldı ki marie curie çok çalışarak kendi başına başarılı olsa bile "neden bu kadın çok çalıştı" sorusu sorulmadığı takdirde tekrar yanlış çıkarımlara varırız. mesela o dönemde marie curie ile aynı zeka seviyesi ile doğmuş ve aynı potansiyele sahip olan ancak çevre baskısı sebebiyle çalışmak istediği alanda çalışma imkanına erişememiş kaç kadın vardı? marie curie kadar emek sarf ettiği halde marie curie'nin talihine sahip olmayan kaç başarısız kadın sayabiliriz?

    mesela liselerde sorulan ve oldukça popüler olan "başarı çok çalışmak mıdır yoksa şans mıdır" sorusu düşüncesizce sorulmuş saçma sapan bir sorudur. çünkü bu sorudaki "çok çalışmak" tabirinin kesin ve net sınırları yoktur.

    mesela çok çalışmak ne demektir? diyelim ki ben günde 15 saat çalışıyorum ama bunu sadece fakir bir ailede doğduğum için param olmadığından ve hayatta kalmak zorunda olduğumdan istemediğim bir alanda yapıyorum. bu durumda çok çalışmış sayılır mıyım?

    eğer sayılırsam çok çalışmanın beni başarıya değil tam aksine başarısızlığa sürüklediğini, çünkü bu eylemin başarıya giden yolda zamanımı ve hayatımı çalan bir eylem olduğu sonucuna varırım. eğer sayılmazsam da hayatta kalmak zorunda olduğumdan istediğim alanda çalışma imkanı bulamadığımdan çok çalışmak dediğimiz şeyi tamamen şanssız bir biçimde doğmuş olduğumdan yapamadığımı, dolayısıyla çok çalışmak olarak bahsettiğimiz kavramın aslında şans faktörünün bir getirisi olduğu sonucuna varırım.

    çok çalışmak denilen şey herkesin istediği her zaman istediği her şekilde yapabileceği bir eylem değildir. eğer başarılı olmak istiyorsanız başarılı olmak istediğiniz konuda çok çalışmalısınız, ancak o konuda çok çalışabilecek zamanı ve imkanı bulabilmeniz, bulsanız dahi çalışmanızın karşılığını alabileceğiniz bir ortamda bulunmanız tamamen şansa bağlıdır.

    diyelim ki çok yetenekli ve çok çalışkan bir matematikçisiniz. diğer insanların on saatte yapabildiği bir şeyi siz bir saatte yapabiliyorsunuz ve diğer insanların bir saat çalıştığı yerde siz on saat çalışıyorsunuz. şu an 18 yaşında olmanıza rağmen yoğun çalışma programınız ve üstün yeteneğiniz neticesinde iki yıla kalmaz mükemmel bir işe imza atacaksınız ve tarihin gördüğü en başarılı insanlardan biri olacaksınız. tam siz günde on saatlik çalışma temponuzu kırılması imkansız iradenizle sürdürürken yaşadığınız coğrafyada pandemi çıktı. tüm önlemleri almanıza ve evde kalmanıza rağmen aşı olmak için gittiğiniz hastanede 19 yaşındayken hastalık kapıp öldünüz. iş bitmedi ve kimse sizi hatırlayamayacak. her şeyi yapmış olmanıza rağmen şansınız yaver gitmediği için başarılı bir insan olamadınız. tüh! kısmet değilmiş.

    bu gibi örnekler sayısızdır ve bu örneklere kurban giden kişiler hatırlanmadığı, dolayısıyla bilinmediği için başarılı olan insanları inceleyen çalışmalarda bu kişilerin başarısızlıklarının veri olarak kullanıldığı sık görülmez. dolayısıyla başarılı insanların ortak özelliklerinin şans olduğu sonucuna varmak da mümkün olmaz.

    özünde çok çalışmak dediğimiz şey tamamen çevre şartları ve doğduğumuz an sahip olduğumuz özelliklere bağlı olarak yapabileceğimiz bir şeydir. eğer adhd hastası iseniz doğduğunuz andan itibaren beyniniz çok çalışamamaya programlıdır ve siz çok çalışamazsınız. bu durumda siz temelde çok çalışmadığınız için mi, yoksa çok çalışamadığınız, yani şanssız olduğunuz için mi başarısız olursunuz?

    burası bir bakıma arşiv görevi gördüğünden olur da ileride başarılı bir insan olursam diye gelecek nesiller için bir not düşmek isterim.

    ben her gün sabah akşam çalışan ve bütün hayatını ilgilendiği konuya adamış olan bir insanım. olur da bir gün biyografimi okuyup "çok çalıştığı için başarılı oldu" sonucuna varırsanız bu düşünceyi kafanızdan silin. çünkü eğer başarılı olduysam bunun sebebi çok çalışmam değil, çok çalışabilen bir insan olarak doğmuş ve hayat tecrübelerim neticesinde bir şekilde çok çalışma alışkanlığını kazanmaya itilmiş bir insan olmamdır.

    yabancıların bu durum için çok yerinde ve daima hatırlanması gereken bir sözü vardır: it is what it is.

    bu cümleyi türkçeye yapacak bir şey yok şeklinde çevirsek de aslında doğrusu ne ise o'dur.

    yani kısmetse olur, değilse olmaz. başarılı olmak istiyorsanız elinizden gelen her şeyi yapın. ama olmuyorsa da kendinizi suçlamayın. epiktetos 'a kulak verin. çünkü hayatınız her zaman kontrolüne sahip olmadığınız çevre şartları ile şekillenecektir.

  • sozlukte ne kadar boktan insanlarin oldugunu gosteren patlamadir. istanbul'da tanidigi ailesi olup sehir disinda yasayan bir suru adam var. panikle basliga bakiyosun nerde olmus ne olmus diye, yok efendim surdan duymus, buradan duymamis, bize ne... gelip espri kasiyor bir de yok izmir'den duyulmamis da bilmemne.

    butun ulke diken ustunde, daha bir ay olmadi ankara'da 100 kisi oldu, adam gelip burda futursuzca espri yapabiliyor ya, insanliginiza tukureyim.

    edit: patlamayla ilgili bilgiler bu entri'de yeterince mevcut (bkz: #56642929)

  • bu şakayı bunlardan özenip yeğenime yapmıştım elime baktı sonra suratıma baktı dayı o ayıp bir şey dedi tekrar yapınca da annesine şikayet etti

    yok bu çocuk dayısına çekmemiş