hesabın var mı? giriş yap

  • arkadaşlar, şimdi adliyeden geliyorum. her gün saat 12 civarı yapıldığı gibi yine adliye meydanında toplanmak isteyen avukatların girişine bu sefer özel güvenlik görevlileri ve polis izin vermedi. polis/özel güvenlik darp ederek, yerlerde sürükleyerek 2 avukatı gözaltına aldı. gözaltına alınan avukatların serbest bırakılması için avukatlar tarafından oturma eylemine başlandı. yaklaşık 4-5 dakika sonra da 100'e yakın çevik kuvvet adliyeye girerek, 50'ye yakın meslektaşı yine darp ederek, cüppelerini çekiştirerek, yerlerde sürükleyerek ve hatta kelepçeleyerek gözaltına aldı. taksim'de, ankara'da, izmir'de, adana'da halka müdahale ederken "polisimize taş atıyolar, kamu malına zarar veriyolar, molotof atıyolar" diyerek gerekçelendiriyordu devlet müdahalesini, cübbesini giymiş avukatlar da mı taş atıyordu, molotof atıyordu lan? avukat dediğin kamu görevlisi sayılır, öyle canın istedi diye avukatı gözaltına almayı bırak, ağır ceza suçüstü hali olmadıkça üzerini bile arayamazsın. ama gördük ki hak, hukuk falan hikaye.

    olaylar başladığından beri sağduyulu olmaya çalıştım ama hala ve hala "polis müdahalesinde haklı, adamlar kamu malına zarar veriyor" diyen adamın, akp ile demokrasiyi aynı cümle içinde kullanan adamın akıl sağlığından şüphe ederim ben.

  • aziz nesin'e sorulan soru ve kendisinin verdiği cevap belki birşeyler anlatır;
    "alevi değilsin ki sana ne oluyor?” dedi. "insan değilsin ki sana nasıl anlatayım" dedim.
    kendisini bağlamayan ne varsa yanıp yıkılsın düşüncesinde ki insanlar umarım birgün gerçek sevgiye iyiliğe kavuşur.

  • açık kasa kamyonetin taşıdığı tarım işçilerini taşıyan kamyonete tırın çarpması sonucu gerçekleşmiş kaza.. 15 kişi, 15 can, dile kolay.. tarım işçisi, servise gerek yok, ticari mal gibi kasada veya römorkta gider.. görürsünüz kimsede bir tepki uyandırmaz bu kaza.. bu tür kural ihlalleri en ağır şekilde cezalandırılmalı ki, kimse cesaret edemesin bir daha.. ne diyim, olduğum yerde kalakaldım..

  • yıllar evvelinden kalma bir kırgınlığım var kendisine. ooze rock bar'da konserine gittiydik, ben bir ara yakından göreyim, detayları hafızaya alayım diye sahne yanına çıkmıştım, şarkının ortasında yakınlarıma geldi, milletle şakalaştı, öpüştü falan, ben biraz gerideyim, sonra beni gördü, elindeki ufak su şişesiyle, su fırlattı yüzüme. herkese öpücük ver, "çaak" yap, bana su dök. ağzımdan akan salyalardan mı rahatsız oldu ne?, ben anlayamadım. su iyi geldiydi ama, bir ara hararet yaptıydım, aldı onu.

  • mendeburlardır. hatta kadını ayrı, erkeği ayrı mendeburdur. en sevdikleri şey asansörden inerken asansör kapısında durup sohbete devam etmek. tam o sırada dünyayı kurtardığından, sizin düdük gibi kapı önünde sevgili plaza insanının keyfini beklemeniz gerekir.

    domuz ötesi olurlar. her gün yüzlerini gördüğünüz insanlarla nezaketen de olsa selamlaşırsınız, sevmediğiniz komşunuzla, kapıcınızla, sokağı süpüren çöpçüyle, nihayetinde en azından yüz aşinalığı olur. plazada iyi günler diyerek asansörden inerken arkanızdan kimse ses etmez zira kendini bir sikim sanan suratsız bir insan olmak plaza insanı olmanın ilk şartıdır. çalıştığım plazada dış kapıdaki güvenlikten, tuvaleti temizleyenlere kadar herkes ismimi biliyor, hatrımı soruyor. bi bok yaptığımdan değil, sadece "günaydın" ve "kolay gelsin" diyorum. plaza insanları her daim çevresindeki insanlara selam veremeyecek kadar yoğun ve ayak işi yapanlarla muhatap olmayacak kadar kıymetli olduklarından, kimsenin hizmetlileri umursadığı yok. o yüzden hatır sorana saygı duyuyorlar.

    ciddi bir kısmı sanılandan düşük maaşlıdır ama plazada çalıştığından çevrelerindeki gelir algısı yüksektir ve bu algıyı korumak için oradan buradan kısıp kıyafete, ıvır zıvıra gereksiz harcarlar. bütün dertleri sanıldıkları kadar iyi kazanıyormuş gibi görünmektir.

    plaza insanı kapı tutmak, yol vermek gibi nezaketen yapılan hareketler için teşekkür etmez zira sen nezaketten değil, yükümlülükten yapıyorsundur. bi de zaten dünyayı kurtarıyor ya, ondan. o kadar işi arasında seninle mi muhatap olsun.

    en belirgin ayrıntıları kemer askısına takılmış manyetik kart, elinde laptopla katlar arasında koşturmak(aynı firma bir kaç kata yayılmış olabiliyor.), aşırı topuklu giymek(erkeklerde sık rastlanmıyor), ortak alanlarda sahte kahkahalar, yemek getiren elemanlara bi sebepten çatmak felan.

    insanlıklarına dair güzelliklerini bile isteye solduruyorlar, mekanik, ruhsuz, materyalist garip canlılara dönüşüyorlar. ama günahlarını almayayım, bizim plazada çok iyi plaza insanları da var, yapı kredi plaza'nın önünde takılan kedileri besliyorlar, hatta öyle besliyorlar ki, ben yemek verdiğimde önceden doyduklarından kafayı çevirip bakmıyor şerefsiz kediler. yemeğe sırtını dönüp oturan kedi olur mu, burada oluyor.

    bu da böyle bir tespitimdir.

  • gezi için şarkı yapmış, ali ismail'den de bahsetmiş. bu saatten sonra gözümün önünde toma taşlasa ne fayda, benim için sıfır bir insan. sıfırın altında diyemem, o da bir değer.

    bari o çocuğu kullanma be sezen.

  • seyahat etmek, spor yapmak, kitap okumak, yemeğe gitmek vs. hepsi instagram için yapılıyor artık. o ülkeyi görmüş sayılmıyorsun yer bildirimi yapmadan. spor salonundan bir fotoğraf ,hemen gelsin altına hastagler. kitap kapağı, kahve bardağı ayrılmaz ikili. bir de eli yüzü düzgün bir sevgili bulup araya romantizm sıkıştırdın mı tamamsın.

  • alkol vergisiyle maaş alan hacı hoca tayfasının başlattığı harekat. ekmeğinize ihanet etmeyin genç takkeliler..