hesabın var mı? giriş yap

  • pasaport kontrolü için herkes gibi sıraya gireceğine, polisi ayağına getirten şarkıcı. ne zaman şu 3. dünya ülkesi ezikliğinden kurtulacağız merak ediyorum. çocuk, 13 kişilik orkestrasıyla pasaport kontrolüne girmeden, bir nevi direkt kaçak olarak ülkeye giriyor; bizimkiler de işlem yapacaklarına, arabasına kadar gidip, kontrolü orada yapıyorlar.

    herhalde türk polisinin atarı ancak işçilere, gazilere, eli bayrak ve atatürk posteri tutanlara...

    http://www.hurriyet.com.tr/…gazinhatti/23184774.asp

  • 13.yüzyılın başlarında çaka bey'in kardeşi tonyukuk kaptan komutasında 3 kadırga dolusu türkmen cebelitarık'ı geçerek irlanda denizi'nde korunaklı yapısını beğendikleri man adası'na çıkarlar ve bir koloni kurarlar. ardından gelen moğol istilası, anadolu selçuklu devleti'ni yıktığından zaman içinde bu koloni ile irtibat kesilir. bu küçük türkmen kolonisi yüzyıllarca kah irlandalıların kah ingilizlerin baskısı altında inim inim inler ancak türkmenliklerinden ödün vermez. nihayet adam gibi bir lider yüzyıllar sonra bu bir avuç türkmene yardım elini uzatır ve aile efradı ile beraber maaşlarından arttırdıkları 3-5 kuruşu göndererek adadaki türkmen varlığının devam etmesini sağlar.

  • nasıl yaşadığına bağlı. mutluluğu artıracak öneriler:

    -güzel, kaliteli kuru ve yaş mama. kedisi için özel yemek yapan da var, barf falan. benim elimden gelmiyor.
    -günlük taze temiz su.
    -farklı ödül mamaları.
    -bol oyun, bol oyuncak. mümkünse şöyle sağlam oyuncaklar.
    -bol ilgi, bol sevgi, okşama ve evde olmanız.
    -tepisecegi, oynayacağı ikinci bir kedi.
    -kısır olması ve dışarıya çıkma isteğinin azalması,
    -cam, balkon vb yerlerden düşmesini engelleyecek ağlar.
    -tirmalama tahtaları, tırmanma ağaçları (hasır urganli olanlar.)
    -balkonda, terasta kuş yakalayabilme ihtimali,
    -evde sinek böcek yakalayabilme ihtimali
    -tüm kapıların 7/24 açık olması. önünde miyavladigi bütün kapıların itinayla açılması (sokak kapısı hariç)
    -camdan dışarıyı izleyeceği mekanlar.
    -veteriner ziyaretlerini azaltmak ve hayvanı strese sokmamak adına iç dış parazit uygulamalarını evde yapmayı öğrenmek. dış için damla(stronghold), iç için hap. (hap tutturmak zor, gimpet çubuk ödül mamaları için adam öldürür, onun içine tıkıp veriyorum. çiğnemeden mideye indirdigine emin oldum bu sayede :))
    -yuttugu tüyleri kusmak yerine dışkı ile atması için simartici malt macunları
    -tuylerini tarayip toplamak için fırça, silikon eldivenler. aynı zamanda masaj etkisi de yapar.
    - zorla kucağa almamak, aptal kedi deneylerini üzerinde denememek.
    - bağırıp çağırmak yerine dikkatini dağıtarak oyunla istenmeyen davranışı söndürmek.
    - saksıda kedi çimi yetiştirmek
    örneğin
    şöyle
    - geniş bir ev 120m2 misal. dubleks olursa tadından yenmez. iner çıkar. merdivenleri hasır kaplarsaniz hele.. minik bir tarzaniniz olur

    daha da mutlu olmuyorsa ötesini bilmiyorum.

    günde 16 saat uyuyan hayvanlar için yumuş battaniyeler yataklar mamalar sular dolu, köpeksiz, arabasız, tehditsiz bir evin hapishane olduğunu sanmıyorum. kalan 8 saati de yukarıdakiler tatmin eder bence.

    ha gönül ister ki agaclara tırmansın, guş kovalasın, gezsin tozsun geri gelsin. lakin ki şartlar...

  • izmit korfez gecis koprusune verilmesi gereken isimdir.yillar sonra bile kopru isminin nereden geldigi merak edildiginde o dort harfli kelimenin bazi insanlar icin ne kadar da degerli olabilecegi anlasilacaktir.
    (bkz: onur)

  • çok üzüldüğümüz zaman boğazımızda bir yumru hissi oluşur. yutkunmakta zorlanırız. sanki boğazımızı bir şeyler tıkamışlar gibi. boğazımızdaki bu tıkanıklık hissinin nedeni globus hissi olarak bilinen hededir. nefes borusu ağzındaki yani glotisteki karşıt güçler arasındaki savaşın sonucudur. ağlamaktan kaçınmak için üzgün olduğumuzda veya yutkunduğumuzda veya nefesimizi tuttuğumuzda kendini gösterme eğilimindedir.

    vücutta iki otonom sinir sistemi vardır. sempatik ve parasempatik. sempatik sistem, savaş ya da kaç sinir sistemimizdir. vücudu tehlikelere karşı uyarır, tetikte tutar. parasempatik sistem ise, vücudu sakinleştirmekten sorumludur. üzgün hissetmeye başladığımızda veya herhangi bir stresli deneyim yaşadığımızda hipofiz bezi kan dolaşımımıza hormonları salgılayarak kalp atış hızı, kan basıncı ve metabolizma hızının artmasına neden olur. sonucunda daha fazla oksijene ihtiyacı ortaya çıkar. bir tehlike sezen sempatik sinir sistemi devreye girer. daha fazla oksijen alabilmek için glotisimize olabildiğince açık kal sinyalini gönderir. gırtlağımız yapısında bulunan arka krikoariteniod ve tiroaritenoid kasları nefes borusu ağzını açarak bu sempatik güce yanıt verir. sonucunda, oksijenin ciğerlerinize girmesi için daha büyük bir açıklık sağlanır. gün içerisinde de her yutkunmamızda glotis açılıp kapanır. bu hareket yemek ve havanın ayrı yollardan gitmesini ve birbirine karışmamasını sağlar. ancak üzüntü durumunda glotis sürekli açık kalmaya çalışır ve her yutkunmamızda da yanal krikoaritenoid, aryepiglotik ve tiroepiglot tarafından da kapanmaya zorlanır. bu karşıt güçler yani kaslar boğazımızda dev bir yumru hissine neden olur. bu yumru hissi globus sensation yani globus hissi olarak isimlendirilir ve stresli anlardaki hemen hemen herkeste görülür. bu his normale döndüğümüz ise glotisimiz fonksiyonel haline geri döner.

  • 55 yaşındaki amcaya da muayeneden sonra aynı şekilde mesaj atıyorsa helal olsun denilebilecek doktor. mesaj atmak için adam seçiyorsa art niyetli bir yavşaktır. bunu normalleştirmeye çalışan da çanak tutan yavşaktır.

  • insanı sinir eden bir durum.

    efendim, biniyorsunuz metro, tramvay, otobüs veya savaşçı bir ruha sahipseniz metrobüse ve boş yer bulamayınca ayakta yolculuğa başlıyorsunuz.

    oturacak bir yer bulma umuduyla etrafı süzüyorsunuz. kimsenin kalkıp da size yer vermeyeceğini anlayınca acaba kim kalkar da yerine otururumun hesaplarını kırk yıllık insan sarrafıymışcasına yapmaya başlarsınız.

    ve o an gelir... dakikalarca yerine oturmak için başında beklediğiniz kişi yerinden kalkmaya teşebbüs eder fakat tamamen terk etmez ve yerine oturacak kişiyi,
    sanki o koltuğun sahibiymişcesine,
    yıllardır emek vermişcesine,
    yerine geçecek kişiyi seçmenin ona tanınmış bir ayrıcalıkmışcasına seçer.

    kimse de çıkıp "birader/bacım/dayı/teyze zaten ineceğin durağa geldin, sanane sen indikten sonra yerine kimin oturacağından kendine veliaht mı seçiyorsun?" demez. diyemez. çünkü, biz de içselleştirmişizdir bu durumu ve hemen kabulleniriz.

  • bir insan ülkesinden bahsederken, ne kadar duru ve samimi olabilir onun cevabıdır. nuri bilge ceylan'ın cannes film festivalinde ödülü alırken yapmış olduğu konuşmada şöyle geçiyor bu ülke:

    "'bu ödülü, tutkuyla sevdiğim, yalnız ve güzel ülkeme armağan ediyorum''

    yüzlerce sayfa yazsan, sağından girip solundan çıksan, tepeden tırnağa resmetsen; bir ülkenin içinde bulunduğu durumu bundan daha güzel anlatamazsın. bir cümle, sekiz kelime ve olay bitmiştir. bir güzelliğin bu derece güzel tasvirini en son sadri alışık 40 yıl önce menekşe gözler'de yapmıştı. fatma girik'in çakmak çakmak gözlerinin yanına tutmuştu bir tutam menekşeyi. fatma girik'in gözleri miydi asıl güzel olan, yoksa menekşeyi tutanın bakışlarındaki ateş mi güzelleştirmişti o gözleri?

  • eğer piyade tüfeklerini de içeriyorsa ak-47'dir. her koşulda çalışabilen bu silahın en güzel yanı da şeriat geldiğinde dışarı çıkıp allahu akbar diye havaya ateş açtığınızda kafanızın kesilmesini engellemesidir.

  • bitmiyor, sessizliği en son ne zaman tattım bilmiyorum. yaz günleri pencere açık, daha kötüye gidiyor. susmuyorlar. devasa ama kulağa hoş gelmeyen bir orkestra gibiler. sabah kuş sesleri yapıyor açılışı. uyandıklarında tüm odak kendilerinde ama saatler ilerledikçe arka plana geçiyorlar. hani huzurlu denir ya bu sesler için, değil işte. sabahtan akşama kadar duyunca değil. yavaştan ikişer üçer sokağa çıkan çocuklar başlıyorlar hayvan gibi bağırmaya. kuşları kıskanmış olacaklar ki bizim onlardan ne eksiğimiz var dercesine enerjileri bitene kadar tepiniyorlar kendi ses tellerinin üzerinde. tabii bu arada sırası gelen her araç repliğini söyleyip çekiliyor ansızın. külüstürden moderne tüm araçların motor sesi geliyor kulağıma. her otuz dakikada bir ise motor sürücüsü motorunun çıkardığı o mide bulandırıcı sesiyle çevredeki gürültüyü yararak gidiyor bir anda. bir ok gibi bulanıklaştırıyor her şeyi ön plana geçmek için ve lütfen bana söv diye yalvarıyor sanki. bazı külüstür araç sürücüleri ise benim aracım yeterince gürültülü değil dermişcesine eline hoparlör alıp bağırarak geçiyor sokaktan. kimisi, dinleyenlerin bu kadar yüksek ve berbat gürültüyü kimin çıkardığını merak ettiğini düşündüğünden kendini tanıtma ihtiyacı hissedip, eskiciyim ben diyor. kimisi ise dolaylı yoldan anlatıyor. dolmalık biberim var diyor. o sırada karşıdan da akrabası geliyor herhalde. o da, benim de çileğim var diyor. hava kararmaya başladıkça annesini sevmeyenler grubu giriş yapıyor lobiye. arabalarımızdan açtığımız bu iğrenç şarkıları hepinize dinleteceğiz sloganıyla birlikte başlıyorlar işe. eskiden bu grubu susturmak için polisi arayan ben ve diğer site üyeleri artık tenezzül bile etmiyor. daha az önce suçluların dışarıda dolaştığı ülke haberlerine bakan site üyeleri bunun bir işe yaramayacağının geç de olsa farkına varıyor. ben ise aşağıdaki hıyarın güzel gönlü ne isterse onu dinliyorum. bazen bağırıyor bazen kalabalık gelip hayvan gibi konuşuyorlar ama ses etmiyorum. allahın belası ülkeden ya şu an kurtulayım ya da geberip gideyim diye iç geçiriyorum sadece. tabii karanlık çöktüğünde zaten var olan, serengeti düzlüklerinde askerlik yapmış olan başıboş köpekler; “belki burada olduğumuzu bilmeyenler vardır” diye düşünmüş olacaklar ki başlıyorlar havlamaya. normalden daha yavaş konuşan caminin imamı ezan okuduğunda, kendilerine ilahi bir gücün seslendiğini düşünüp cevap verme gereği hissettikleri için aniden kurt moduna geçiş yapıp uuuluyorlar. neyse ki saat sabah dört olduğunda sessizliği yakalıyorum. tek tük araba sesleri çok da rahatsız etmiyor artık. kafamı dinliyorum çünkü nadiren o saate kadar uyanık kalıyorum. az sonra günün en pis, en eski ve en iğrenç sesli motorunun geçeceğini bilmeden anın tadını çıkarıyorum. ama istinasız o an geliyor ve motor, tüm kuşları uyandırıp döngüyü tekrar başlatıyor. ben de bundan kurtuluşum yok deyip kafamı yastığa koyuyorum ve uyumaya çalışıyorum.