hesabın var mı? giriş yap

  • m.ö mısırlılar tarafından bulunmuştur. rusya'ya yaklışık olarak 10. yy getirilmiştir.
    çeşitli meyvelerden veya ekmekten yapılmaktadır. biragillerdendir, fakat özel bira statüsünü taşıyor.

    ayrıca doğruluk payı nedir bilmiyorum ama halk arasındaki kvas arabalarının içine kurbağa atıldığını söylerler.

  • turnuvaların efendisi, 4 yılın sultanı, herkesin sahip olmak bir tarafa, turnuvasında mücadele etmek için can attığı, almanların her daim favori, brezilya veya arjantin'in herkesin sevgilisi olduğu, nijerya'nın arjantin ile maç yapmak için katıldığı ve kimsenin beklemediği bir anda italya'nın kazandığı müthiş turnuva. hazır önümüzde yaklaşan bir turnuva varken, önceki turnuvalarda yaşananları kısa kısa anlatayım.

    1930 uruguay: fifa başkanı jules rimet'in "olimpiyatlardan ayrı bir turnuvada, dünya üzerindeki her takımın katılabilceği bir futbol organizasyonu" fikri ile ortaya çıkarttığı ve 1928 hollanda olimpiyatlarından 2 sene sonra uruguay'da oynatılmasını kararlaştırdığı turnuva ile başladı. fifa'ya bağlı her ülke katılma hakkına sahipti ama avrupa'dan 4, toplamda da sadece 13 takım katıldı. avrupa'dan diğer ülkeler mesafe ve ekonomiyi öne sürerek gelmediler. bu yüzden eleme turu olmadı. ev sahibi uruguay, arjantin'i 4-2 yenerek kupayı kazandı. maç atmosferi oldukça gergindi. hakem, maç öncesinde can güvenliği istedi ve sağlanınca maçı yönetmeyi kabul etti.

    1934 italya: 30'lu yıllar faşizan siyasetin gövde gösterisi yaptığı büyük organizasyonların yıllarıydı. 1936 berlin olimpiyatları gibi, 1934 italya dünya kupası da mussolini'nin güç gösterisi şeklindeydi. uruguay, bir önceki turnuvaya gelmeyen avrupalı ülkeler yüzünden, turnuvayı protesto etti. ingiliz milletler topluluğu ülkeleri de boykot sebebiyle katılmadı. turnuvayı ev sahibi italya kazandı.

    1938 fransa: yaklaşan savaşın gölgesinde avrupa'da oynanmış, peşpeşe ikinci kez avrupa'da oynanması nedeniyle uruguay ve arjantin boykot etmiş, ispanya iç savaş sebebiyle katılmamış ve sonunda yine italyanlar kazanmıştır.

    1942 ve 1946 yıllarında ikinci dünya savaşı sebebiyle turnuva düzenlenememiştir.

    1950 brezilya: türkiye'nin katılma hakkına sahip olduğu ama ekonomik şartlar sebebiyle katılmadığı bir turnuvaydı. futbolun ve hayatın trajedisini daha iyi anlatan bir turnuva finali varsa, bundan 44 sene sonra oynanacak final olabilir ama bu trajedi, çok başka bir yerdeydi. aslında final maçı, bildiğimiz final maçı değildi. 2011-2012 sezonu süper finali gibiydi. uruguay, 13 katılımcı sebebiyle, 4.grupta yer alan 2 takımdan birisiydi. tek maç kazanarak dörtlü finale çıktı. brezilya ise silindir gibiydi. o da dörtlü finale çıktı. brezilya'nın son maçta 4 puanı vardı. uruguay'ın ise 3. brezilya'ya beraberlik bile yetiyordu. 1-0 da öne geçmişti. maracana'da 200.000 kişi vardı. lakin, uruguay müthiş bir dönüş yaptı alcides ghiggia'nın golü ile 2-1 kazandı. şampiyon oldu. maçtan sonra 4 taraftar öldü. futbolcuların çoğu milli takımı bıraktı. brezilyalı spiker, "bu maçın üzerine maç anlatamam" diyerek görevini bıraktı. brezilya, beyaz forma giymeyi bıraktı. teknik direktör, kılık değiştirerek stadı terk etti. brezilyalı kaleci barbosa'ya vatan hainliği suçlaması yapıldı. 94 dünya kupası finalini bile stadyumdan izlemesi engellendi. barbosa ölmeden önce "ülkemde en ağır ceza 30 sene ama ben 50 yıldır ceza çekiyorum" demişti.

    1954 isviçre: doğu ve batı diye ayrılan almanların, batı olanının macaristan'a karşı "bern mucizesi" ile 2-0'dan gelip 3-2 kazandığı bir turnuva oldu. gruplarda da karşılaşan iki ekibin ilk maçı 8-3 macaristan lehine bitmiş, final maçı da 10 dakikada 2-0 macaristan lehine olmuştu ama almanlar maçı kazanmıştı. türk milli takımı da bu turnuvada almanya'ya 4-1 yenilmiş, güney kore'yi 7-0 yenmiş ve grup play-off maçında almanlara 7-2 yenilerek eve dönmüştü. bu turnuvada 3 gol atan burhan sargın ve suat mamat, hala dünya kupalarında en çok gol atan türk futbolcu ünvanını ilhan mansız ile paylaşmakta.

    1958 isveç: pele'nin henüz 18 yaşında iken dünya kupası ve dünya futboluna ismini ezberlettiği turnuva, kıta dışına çıkan ilk dünya kupası olmuştu. brezilya ilk şampiyonluğunu bu turnuvada kazanmıştı. bu turnuvanın en tuhaf tarafı ise "bu turnuvanın hiç oynanmadığını" söyleyen bir isveç komplo teorisi yapımının var olmasıdır.

    1962 şili: brezilya'nın italyanlardan sonra peşpeşe 2 kez dünya kupası kazandığı turnuva, pele'den sonra garrincha'yı onun kadar meşhur etmemiştir ama garrincha, ülkesine bir dünya kupası kazandırmıştır. turnuvanın en dikkat çeken tarafı, turnuvadan 2 sene önce şili'de 9.5 şiddetinde bir deprem meydana gelmesi sebebiyle, yaşanan hasarın giderilmesi olmuştur. baştan ayağa her şey yeniden yapılmış ve 2 senede organizasyon düzenlenebilir noktaya getirilmiştir.

    1966 ingiltere: tarihin en tartışmalı golü ile kazanılan bir kupa. ingiltere ile batı almanya arasında oynanan ve normal süresi 2-2 biten maçın, uzatma dakikalarında geoff hurst'ün çizgide seken topuna gol veren azeri hakem tevfik bayramov'un kararı ile 3-2 öne geçen ingilizler, finali 4-2 kazanmış ve tarihinin tek kupasını elde etmişti. bayramov'a kraliçe ödül vermiş, azeriler stadyumlarına ismini vermiş, kraliçe kendi ülkesine dünya kupasını takdim etmişti.

    1970 meksika: brezilya tarihinin en iyi takımı olarak adlandırılan, rivelino, carlos alberto, tostao, pele, jairzinho'lu brezilya, her maçını kazanıp, şampiyonluğu 3.kez ülkelerine getirdi.

    1974 almanya: futbolun 90 dakika oynanan ve sonunda almanların kazandığı bir oyun olmasını, bütün dünyanın öğrenmeye başladığı ilk turnuva idi. total futbol ile dünyanın dikkatini çeken ve finale kadar gol yemeden gelen hollanda'ya karşı almanlar daha ilk atakta golü yemiş, finale de oldukça zor bir durumda başlamışlardı. lakin, almanlar breitner ile beraberliği bulmuş ve sonunda gerd müller ile öne geçip, şampiyonluğu kazanmıştı. turnuvanın iki enteresan olayı vardı. birincisi, batı almanya ile doğu almanya grup maçında karşılaşmıştı. ikincisi ise zaire milli takımı idi. gol dahi atamadan elenmişlerdi.

    1978 arjantin: mario kempes'in maradona kadar meşhur olmamasının, daha doğrusu onun gölgesinde bu kadar kalmasının sebebi nedir bilmiyorum. total futbol'un ikinci kez dünya kupası finaline çıktığı ama bu kez de mario kempes'e takıldığı turnuva oldu. arjantin, ilk şampiyonluğunu kazandı. hollanda, yine kaybetti.

    1982 ispanya: italya'nın, hiç beklenmedik anlarda beklenmedik şeyler başarabildiğini gösteren efsane turnuva. bir takım düşünün, grup maçlarında hiç galibiyet alamasın, peşinden arjantin ve brezilya'yı yensin, neden turnuvaya çağırıldı denilen santrforu paolo rossi kahraman olsun ve sonunda kupayı almanlara karşı kazansın. ancak italyanlar yapabilirdi. italyanlar yaptı.

    1986 meksika: tanrı'nın eli turnuvaya değmişken, başkasının kazanması zaten mucize olurdu. maradona, arjantin'i dünya kupası şampiyonu yaptı. finalde yine almanlar vardı ama maradona ve arkadaşları başarmıştı. ne kadar anlatılırsa az kalır.

    1990 italya: bir sahne düşünün, dünya kupası yarı finali oynuyor ülkeniz. penaltılara kalmışsınız. rakibiniz arjantin. napoli stadyumunda ev sahibisiniz. topun başına gelen rakip oyuncuyu yuhalamak yerine desteklemeye başlıyor taraftarlar. napoli için maradona öyle bir isimdi işte. penaltı atışlarında maradona gol attı diye sevinmişti napolideki taraftarların bir kısmı. lakin, arjantin'in final oynadığı gün arjantin'in milli marşının roma'da yuhalanmasını maradona pek sevgi ile karşılamadı. finali almanlar kazanmıştı bu kez. maradona ise o günden sonra pek iyiye gitmedi. uyuşturucu ve alkol testlerinde sorunlar yaşadı. yavaş yavaş son yaklaşıyordu.

    1994 amerika: bu dünya kupasını aslında anlatmaya gerek yok. tek bir fotoğraf karesi yetiyor her şeye. düşünün, takımın gruplardan finale kadar attığı 6 golün 4'ünü siz atıyorsunuz, takım arkadaşlarınız 2 penaltı kaçırıyor ama dünya sizi kaçırdığınız penaltı ile hatırlıyor... ne maradona, ne hagi, ne sürpriz isveç ne de başkası... kutsal at kuyruğu için kader, italya 90'da olduğu gibi penaltılar ile dünya kupası kaybetmek üzere yazılmış idi.

    1998 fransa: bana göre, büyük futbolcuların ve büyük takımların son gerçek dünya kupasıydı bu organizasyon. herkes oradaydı resmen. aklınıza gelecek bütün büyük yıldızlar mücadele ediyordu. zinedine zidane, ilk maçında sarı, ikinci maçında kırmızı kart görmüş ve yarı finale kadar oynamamıştı. takımı finale de sağ bek oynayan lilian thuram'ın 2 golü çıkartmıştı ama finalde sazı eline alan zidane idi. bir diğer önemli turnuva olayı, finalden önceki gece odasında kriz geçirdiği ve oda arkadaşı roberto carlos'un sayesinde yapılan doktor müdahalesi ile kendine gelen ronaldo'nun sponsorlar sebebiyle oynatıldığı iddiası idi. neticede fransa, yıllarca sömürge haline getirdiği, dedelerini sirkte maymun gibi sergilediği ülkelerin çocukları ile şampiyon olmuştu.

    2002 kore-japonya: ilk 2 ev sahipli, yıllar sonra katıldığımız, çoğumuzun iş yerinde veya okullarda olduğu turnuvaydı. milli takımın, turnuva esnasında büyük bir türbülans ve kaza tehlikesi atlattığı ama sonuna kadar turnuyayı zorladığı, tarkan'ın müthiş şarkısı ile desteklediği ve herkesin bir anısının olduğu, hakemlerin sonuçlara direkt etkiler ettiği turnuvayı, bir önceki turnuvayı finalde kaybeden ronaldo'lu brezilya kazanmıştı. bize ayak ucuyla attığı gol olmasa, belki rüştü reçber'in turnuvanın en iyi kalecisi olacağı turnuva, oliver kahn gibi bir devin hatası ile almanların elinden kayıp gitti.

    2006 almanya: zidane'in son resmi maçı bir dünya kupası finali idi ama maç kupayla değil, kırmızı kart ile bitti. 1 sene önce ibrahim toraman ve ali tandoğan'ın tekmesinden kaçan ribery, dünya kupası finali oynuyordu. rakibi ise ülkelerinde şike soruşturması başlamış italya idi. ev sahibi almanya'ya karşı 119.dakikaya 0-0 girip, maçı 2-0 bitiren italyanlar, bu kez penaltılarla şampiyon olmuş, yine olmazı oldurmuşlardı.

    2010 güney afrika: maalesef vuvuzela. ispanyollar da sıkıcı oyunu ile buna eşlik etti. hatırlanmak istemediğimiz bir turnuva.

    2014 brezilya: "sana böyle maçlarda hep yalçın ne maç oluyo be derim ama bu sefer ne almanya oluyo be diyorum" diyordu ömer üründül 30.dakikası 5-0 geçilen brezilya-almanya maçı için. ev sahibi brezilya, bir başka kupa için çıktığı yolda, finalde arjantin'i izlemek zorunda kalacaktı. hem de maracana'da. evinde 7 tane yemiş, finalde de ezeli rakibinin kupa kazanma ihtimali ile yüzleşecekti ama almanlar bu işkenceden onları kurtardı. sonunda yine almanlar kazandı.

    2018 rusya: altın hırvat jenerasyonu, psg'nin para saçmaya başlaması yüzünden gençlere şans verip, değerlendirme yoluna giden fransız takımları yüzünden, 50 kişilik müthiş bir oyuncu havuzu elde eden fransızlara çarpmıştı. durdurulamayan fransızlar, herkesi eze eze şampiyon olmuş, sürprize yer bırakmamıştı.

    bakalım 2022 bize ne getirecek. umarım güzel maçlar getirir.

  • benim lan bu. hayatımda yediğim en kötü yafta da bu. cumartesiler gelmesin istiyorum amk. korkulu rüyam oldu bu artık benim. her cumartesi sol frame'e çakılı kalıyor bu başlık. yok ''böyle ezikler var mıymış?'', yok efendim,'' onlara kızmayın, teselli edin''. ulan ibiş bunları barda, clubda kızları tost yaparken mi yazıyorsun? belli ki sen de evdesin. kime lan senin havan?

    eskiden sadece cumartesi akşamı bu başlığa entryler girilirdi, şimdi salıya perşembeye kadar uzadı amk. cumartesi gecesi bitirin şu işi nolur?

  • şu anlama gelmektedir:

    1- önce gerekli yere gidip o formu dolduracaksın ve sana her türlü özel harcamalarının hesabını soracaklar. misal ailenden, eşten dosttan, her neredense bir şekilde para almışsan ve onunla harcama yaptıysan sana gelirin var kardeşim senin diyecekler.

    2- bununla kalmayıp evine gelecekler. evet evine gelip evini inceleyecekler, ailenle senin özeliniz olan eşyalarınıza bakacaklar. ve yine ailenin, eşinin dostunun vs. aldığı şeylere bakarak onları senin gelirinin de hesaplanmasında kullanacaklar. yani onları senin gelirin olarak yazacaklar.

    3- bütün bunlar yapılan 26 yaşında, lisansüstü eğitimine devam eden, sadece babası çalışan ve ayda 900 tl alan 3 kişilik bir ailenin çocuğu bir öğrenci var diyelim. o öğrenciye diyecekler ki senin gelirin ayda 300 lira, o yüzden her ay 35 tl ödeyeceksin. bu uygulamayı savunan beyinsizler için tekrarlıyorum; o evde 3 kişi yaşıyor, eve giren para sadece 900 lira, evde çalışmayan 2 kişi var ve bunlardan biri hatırı sayılır miktarda eğitim masrafı (yol parası, lisansüstü eğitim olduğu için okuması gereken bir sürü kitap, okulda yeme içme parası... vs.) olan bir lisansüstü öğrencisi. ve sen o öğrencinin aylık gelirini 300 tl sayıp o gelir için o aileden her ay 35 tl keseceksin.

    daha bunun içinde ev kirasını saymadım, zaten sinema tiyatro falan ne haddimize vatandaş kısmı olarak. belki kira bedeli o 28 kriterden biridir, belki değildir. ama fark etmez. kira ödemediğini varsaydığım bu bahsettiğim durumda olan birinden her ay 35 tl alacak bu uygulama. bunu yaparken de vatandaşın özel hayatına zorla müdahele ederek özelini hiçe sayacak, seni birey olarak yok sayıp sadece ailenin bir üyesi kabul edecek, bunu da kendi zorunlu yükümlülüğü olan vergi/sgk sigorta primi denetimini doğru düzgün yapmayı beceremediği için yapacak. ayrıca bu bahsettiğim durumda olan biri 35 tl ödeyince de bütün sağlık hizmetlerini ücretsiz alamayacak. zaten bu ödenecek paraların büyük bir kısmı sağlık dışında yerlere aktarılacak, devleti soyanların iç ettiği paraları o 5 kuruş geliri olmayan öğrenciden çıkaracak... ve bütün bunlara rağmen hala daha bunu savunabilen beyinsizler/vicdansızlar var. ulan bu ülke hiçbir haltı haketmiyor be. daha da beter olalım anasını satayım.

    not: ayrıca aylık geliri 900 tl olan kişiden 106 tl alınacak. bir de aylık geliri 1800 tl olan kişiden de, 1800 tl üzeri herhangi bir miktar - mesela 30000 (yazıyla otuz bin) tl - olan kişiden de 212 tl alınacak. tam bir eşitlik abidesi çok şahane uygulama. allah padişahımız sayın recep tayyip erdoğan efendi hazretlerinden razı olsun.

    edit: bu entry üzerine gelen ailesi o kadar kazanıyorsa ne işi var yüksek lisansla, doktorayla, gitsin çalışsın, zaten yüksek lisans lüks... temalı mesajlar da devletin yaptığı bu zorbalıktan daha az vahim değil. yalnız ne hikmetse onların hiçbiri devletin böyle yaparak özel hayatı ve bireyi hiçe saymasıyla ilgili hiçbir şey diyemiyor. yeni bir tanım yapalım o halde bu zorba uygulamaya; yüksek lisansı lüks olarak görenlerin savunduğu uygulamadır bu.

  • her şeyi önceden bilen ve içerden gizli bilgileri ifşa eden kişi ile kız istemeye gitmek erkek tarafı için büyük koz.

    1. yarın, erkek tarafı olarak büyük bir operasyon yapılacak ve kız evine gidilecek.
    2. kız tarafı bu görüşme için çok iyi hazırlandı ama bilmedikleri şey benim her şeyi bildiğimdir
    3. yezid (kız babası) damadı sevmiyor ve türlü bahaneler ile bu görüşmeyi savuşturmak için emrindeki aile üyelerine emir verdi
    4. emri alan amca çocukları, hala kızları damadın geçmişteki ilişkilerini didik didik etmeye çalışıyorlar.
    5. damadın kirli iç çamaşırları çıkmazsa devreye karanlık güçler devreye girerek kavgacı gibi gösterecek deliller üretmek için hazırda bekliyor
    6. yezidin ortanca damadı görüşme sırasında her türlü bahane için kapı girişinde bekliyor olacak.
    7. o kızı alacağız, yezid korkuyor, vereceksiniz kızı
    8. korkma, titre!

  • var olun vallahi.

    sadece 112 gram çük boy olan çerazza cipsi almak isterken 5 dakika düşündüm. belki daha fazla. midem bi tuhaf oldu. baya kötü hissettim.

    nedeni tam olarak çük boy cipsin 4.50 tl olması idi.

    teşekkürler yeni türkiye..

    2 adet aldım. 9 tl. yedim bitti. bok gibi hissediyorum.

    adamlar bizi düşünüyormuş lan :/

  • tuzlasporlu futbolcunun ayağına basıp, bir de tükürmüş sonra da umreye gidip instagramda fotoğraf paylaşmıştır. adam ülkedeki müslümanlığı bir hafta içinde özetledi. helal olsun.

  • olm ne illuminatisi lan, adam zaten öyle bir dans ediyor ki, dikkatli incelenirse 3 siyasi parti, 4 gizli örgüt, 7 sivil toplum kuruluşu ve 9 müzik akımına selam çaktığı görülebilir.