hesabın var mı? giriş yap

  • bir etkinliğe katılmak için geldikleri yunanistan'ın selanik kentinde ilk olarak atatürk evi'ni ziyaret eden türeci ve şahin çifti atatürk evi'ndeki anı defterine ise, "atatürk'ün doğduğu yeri ziyaret etmek türk kökenli bilim insanları olarak bizler için bir onurdur. atatürk modern avrupa'nın öncü liderlerinden biri olarak özgür düşünce ve bilimin insanlık için taşıdıkları temel değeri anladı. 'hayatta en hakiki mürşit ilimdir' şeklindeki bilge sözüne tamamen katılıyoruz" notunu yazdı.

  • hafızaya full erişim. istenilen bilgilerin kaydedilebilip, istenmeyenlerin silinebilmesi.

    yağ yakma işleminin istenildiği zaman manuel hale gelebilmesi.

    adrenalin kontrolünün aynı şekilde istenildiği zaman kontrol altına alınması.

    uyku moduna geçmenin tamamen kullanıcıya bırakılması.

  • migros'un çarıklı şımarıklığına göre davranmaması olarak değiştirelim onu. hiç stok yapmadım, canım içmek isterse gidip en yakındaki yerden alacağım ve o da paşa paşa satacak. tek hayatımızı 1 saat bile bu nevşehir çöreklerinin hassasiyeti ve kutsallarına göre şekillendirecek değiliz.

  • insanları kendilerinden gizli gizli yemek yemek zorunda bırakan tiplerin saygı saygı diye zırladığı başlık.

    kimse senin inancına saygı duymak zorunda değil. beğenmiyorsan bırak işini, kapat pencereni kapını, otur evinde. kimse de sen zırlama diye senden gizli gizli yemek zorunda kalmaz.

  • oncelikle inci sozlukculer icin en altta ozet var. onun disinda bu organizasyonun altina imza atan kisi olarak pek cok hakli elestiriye yanit getirmek, ve sizleri bazi guzel degisikliklerden haberdar etmek istiyorum. once bastan baslayalim:

    1) neden eksi sozluk bu dogumgunu zirvesinin organizasyonunu ustlendi?

    eksi sozluk'un yas gunu kutludur, kutsaldir. ustune ne kadar grup ciksa, kac dj sarki calsa azdir. ne kadar coskuyla kutlansa azdir. bu noktada para kazanan sozluk sirketinin organizasyonu daha da ileri goturmesi, daha buyuk bir organizasyona cevirmesi bana son derece dogal bir hareket olarak gorundu. oyle olmasini istedim, nitekim oyle de olacak.

    2) neden giris ucretli dusunuldu?

    cercevesini cizdigimiz ve olmasini istedigimiz turde bir etkinligin maliyeti son derece buyuk. oyle boyle degil. bilet satislari bu maliyeti karsilamiyor. bu yuzden sponsorlara basvurduk ve sponsorlardan kalan boslugu da "o gece benzer bir aktivite"nin esdegeri giris ucretine denk getirdigimiz bilet parasiyla ustlenmek istedik. bilet gelirleri etkinlik maliyetinin maksimum %20'sini karsiliyor olacakti.

    3) madem ucretli neden bazilarina ayrimcilik?

    bu konuda niyetimiz ayrimcilik gostermek olmadi. elimizdeki bu konuda sozlugu zarara ugratmadan ayirabilecegimiz butce kisitli oldugundan bu kisitli butceyi en azindan "subjektif bir ayrim kriteri" gutmeden eskiden yeniye oldugunca esitce dagitabilecegimiz bir yontem belirledik kendimizce. lakin bunun "ben davet edildim" ve "ben edilmedim parasiyla geldim" tarzi bir ayrima gidecegini ben sahsen ongoremedim. dedigim gibi niyetim boyle bir algi yaratmak olmadi. ama boyle algilanmasini yadirgamadigim gibi bu algiya zemin hazirladigim icin herkesten ozur dilerim. bu hatayi telafi etmek benim boynumun borcudur artik.

    === ve? evet? ===

    insanlar eksi sozluk'un organizasyonuna "hakli olarak" sirt cevirip gidip baska mekanda eksi sozluk'un dogumgununu kutlamaya devam edecek, bu olanlara ragmen eksi sozluk'ten ya da benden nefret etmeyecek kadar sozlugu seviyorlarken benim sirtlandigim maliyetin ustune bilet maliyetlerini de sirtlanmaktan gocunmam sozkonusu olamaz artik.

    neticede sudur: ayrim gozetmeksizin butun sozluk yazarlarina davetiye yollanacak ve her davetiyeye +1 (sadece bir kisi) kontenjani da dahil olacak. biletix'ten satilan biletlerin ucretleri iade edilecek. sozluk disindan giris de "yasak" olacak.

    kar edersek amenna, gelecekte daha buyuk organizasyonlara da girmemize vesile olur. kar etmezsek de mutlaka eglenecegiz!

    eksi sozluk'un 11. yasinin kutlu ve dibine kadar eglenceli olmasi icin gerekirse olucez!

    ozet: okumayi sevelim.

  • kalkış için taxiwaye girmişken kanat üstü çıkışın yanında oturan adamın acil çıkış kapısını sökmesi, kapıyla ne yapacağını şaşırıp kucağına alması, pilotun koşarak kabine gelip "naaptını yav" diye sorması, yolcunun "üstünde çekiniz yazıyordu, ben de çektim" demesi, bunun üzerine pilotun kıpkırmızı olup "bilmediğin boku niye elliyorsun" diye hönkürmesi. sonra park yerine geri dönülmesi, teknik ekibin gelip kapıyı geri yerine takması, 2 saat rötar vesaire. ondan sonra da vay efendim niye rötar yaptınız bilmem ne.

  • tarihteki olayları, kişileri, gerçekleri geniş hayal gücü ve güçlü anlatım dili ile roman havasında anlatan, gerçekçi ve tarihten ders alınmasını sağlayan yazar kişi.
    beni mısır ve pers kültürü ve tarihi ile tanıştıran ve hayran bırakan insan.
    afrikalı leo, semerkant, tanios kayası okunmasından öte arşivlenip insanlara okutulması gereken kitaplarıdır.

  • pandemi, zamlar, ekonomik durum böyleyken 7.2'lik bir deprem ülkeyi bitirir, bağımsızlığımız bile tehlikeye girer.hele bu depreme bir de akp yönetiminde yakalanırsak bittik demektir.

  • biz demirellerden, türkeşlerden milliyetçilik dersi almayız.
    sevgili kardeşlerim;
    biz milliyetçiliği; sokak duvarlarına değil,
    kıbrıs'ın topraklarına,
    ege'nin deniz yataklarına yazmışız.
    biz milliyetçiliği batı anadolunun haşhaş tarlasına yazmışız...

    bülent ecevit. 1974.

    ek: https://youtu.be/loskhxdvcdc

  • çoğu titiz tüketici son kullanma tarihini kuru kafalı "ölüm tehlikesi" uyarısı gibi algılarken, bu nazik "tavsiye"yi palyaço pennywise veya leland gaunt'un ağzından çıkıyormuş gibi samimiyetsiz bulurlar.

    tüketim tarihi konusunu tiye alan horts lichter'in harika bir sözü vardır:
    "16 millionen jahre altes salz, haltbar bis nur 2016!"

    anlamı: 16 milyon yıllık tuzun son kullanma tarihi 2016!

    şaka bir yana, işin doğrusu, üreticiler kalite güvenliği ve ayrıca hukuki gerekçelerle son tüketim tarihini belirlerken ürünün cinsine göre belirli bir ihtiyat süresi bırakıp, daha erken bir tarihte tüketilmesini tavsiye ederler. yani bu ürün, sözkonusu tarih gelip çattığı anda otomatik olarak bozulmaz, bir süre daha güvenle tüketilebilir.

    konunun daha iyi anlaşılması için besinlerin saklanma yöntemlerine kısaca değinelim.

    insanlık tarihi boyunca geliştirilen başlıca gıda saklama yöntemleri şunlardır:

    1. günlük (taze) tüketim:
    et ve özellikle kümes hayvanı ürünlerinin üzerindeki son kullanma tarihine dikkat edilmelidir. bu gibi gıdalarda soğuk zincir çok kritiktir, marketten evinize ulaşma süresi bile önemlidir.

    çünkü bu gibi gıdalar zararlı bakterilerin üremesi için elverişli olup, satın alındıktan sonra en kısa sürede buzdolabına konulmalı ve mümkünse aynı gün veya en geç iki gün içerisinde iyi pişirilerek tüketilmelidir.

    bazı basit öneriler:
    -bu gibi ürünleri alışveriş sepetinde fazla gezdirmeyin, diğer ihtiyaçlarınızı karşıladıktan sonra, kasaya gitmeden hemen önce alın.
    -rafın arkalarındaki, son tüketim tarihi daha ileri olan paketleri tercih edin.
    -naylon poşet yerine, mümkünse ısıyı muhafaza eden sırlı poşet ve kapları kullanın.

    2. pastörize ve yüksek ısıda sterilizasyon (uht):

    a) pastörize edilmiş gıdalar:
    bu ürünler (özellikle süt ve süt ürünleri) insan sağlığına zararlı bakterilerin büyük ölçüde öldüğü 70-80 dereceye (celcius) kadar ısıtılıp aniden soğutularak paketlenir.
    raf ömrü birimi "gün"dür. bu bakımdan, ambalaj üzerindeki son tüketim tarihine dikkat etmekte yarar vardır.

    b) yüksek sıcaklıkta (uht) sterilize edilmiş gıdaların raf ömrü birimi "ay"dır. üreticiler, bunların son tüketim tarihini belirlerken, ihtiyat payı bırakıp birkaç hafta önceki bir tarihi tavsiye ederler.

    3. dondurma (şoklama):
    işte burada soğuk zincir denilen kavram öne çıkar. ürünün ısısı, dondurulmasından tüketiciye ulaştığı ana kadar korunmalıdır. çözündükten sonra tekrar dondurulmamalıdır.

    dondurulmuş gıdaların da raf ömrü birimi genellikle "ay"dır. şoklanmış gıdalar uygun koşullarda birkaç sene saklanabilir, ancak zaman içinde lezzeti azalabilir.

    ayrıca, ürünün ambalajının zedelenmemiş olması gerekir. aksi takdirde, soğuk yanığı veya yabancı koku sinmesi gibi nedenlerle gıdanın kalitesi düşebilir. en önemlisi, "dondurma yöntemiyle tüm zararlı bakteriler ölür" diye bir kural yoktur.

    prensip olarak, ev tipi buzdolabının buzluk kısmında 2 aydan fazla dondurulmuş gıda bekletmemek uygun olacaktır.

    4. fermentasyon:
    gıda maddelerinin kimyasının bazı bakteri, maya kültürleri ve diğer mikroorganizmalar marifetiyle değiştirilmesidir.

    süt, fermentasyon sayesinde daha dayanıklı süt ürünlerine dönüştürülür. yoğurt gibi günlük veya peynir gibi daha uzun raf ömrü olan ürünleri örnek verebiliriz.

    diğer bir örnek: turşu. insan, mevsimlik gıdaları daha uzun saklamak adına bu yöntemi keşfetmiştir. turşu için en sağlıklı raf ömrü birimi, adı üzeri "mevsim"dir. evde yapılanın aksine, sanayii ürünü turşuların raf ömrü daha uzun olabilir.

    5. şekerleme:
    zararlı bakteriler yoğun şekerli ortamda üreyemezler. böylelikle reçel, marmelat gibi gıdalar, ambalajı delinmemek ve suyla temas etmemek kaydıyla birkaç sene saklanabilir.

    6. kurutma:
    et, balık, taze sebze/meyve ve mantarları uzun süre bozulmadan saklamak için ideal yöntemdir. bunun yanısıra, fasülye ve domates gibi bazı gıdaların lezzeti kurutulunca yoğunlaşır.

    kurutulup paketlenmiş gıda maddeleri, ambalajın delinmemesi kaydıyla birkaç sene saklanabilir. fakat zaman içinde lezzetini kaybedebilir.

    7: konserve:
    raflarda en fazla yer kaplayan gıda maddesi olması nedeniyle, en çok hassasiyet gösterdiğimiz gıdalar konservelerdir.

    konserve işlemi sırasında meydana gelmiş olabilecek üretim hataları can alıcıdır. nitekim, konserve zehirlenmesi ölümcül bir durumdur. başlıca nedeni de, konserve yapımı sırasında yapılan hatalara bağlı olarak gelişen botulinumdur (bkz: botox).

    ipucu: konserve kabının şişkin veya bombe yapmış olması önemli bir alarm sinyalidir. kap açılırken (kötü kokulu) gaz çıkışı oluyorsa, tavsiye edilen son tüketim tarihine bakmadan çöpe atılmalıdır.

    8: isleme (füme):
    et, deniz ürünleri ve bazı kanatlılar soğuk veya sıcak isleme yöntemleriyle dayanıklı hale gitirilebilir. isleme, eskiden daha ziyade saklama yöntemi olarak yaygınken, bugün damak zevki için yapılagelmektedir.

    9. tuzlama:
    özellikle et, balık, mantar ve iç yağ gibi gıda maddeleri bu yöntemle uzun süre saklanabilir. tuzlama halen geleneksel yöntemle ihtiyaç miktarınca yapıldığı için, son kullanma tarihi tüketilene kadardır.

    bu bilgiler ışığında toparlayalım:

    bir gıda maddesi son kullanma tarihi veya tavsiye edilen tüketim tarihi geldiğinde otomatik olarak bozulmaz, hükümsüz ilan edilmez. bu, o besinin o tarih itibariyle halen güvenle tüketilebileceği anlamına gelir.

    nitekim bazı avrupa ülkelerinde, tavsiye edilen tüketim tarihi yaklaşmış, hatta bir kaç gün geçmiş ürünleri toplayıp, bunları internet üzerinden uygun fiyata satan insanlar/firmalar vardır. bu işin epey kazançlı olduğunu söylemeliyim.

    peki, daha emin olmak için ne yapmalı?

    altın kural:
    gözünüze ve burnunuza güvenin!
    aldığınız ürün; olması gerektiği gibi görünmüyorsa, rengi değişmişse, kötü kokuyorsa, çürüme ve küflenme belirtileri gösteriyorsa, ambalajı delinmiş veya şişmiş ise, tarihine bakmaksızın çöpe atın!

    tabiatıyla, besin maddeleri hakkında temel düzeyde bilgi edinmeniz, size alışverişte yol gösterecektir.

    örneğin, taze balık nasıl kokar, öğrenin. cânım camemberte yüz buruşturup, "amele çorabı gibi!" deyip atmayın.

    tarihi geçmiş bir ürün aldığınızı fark ettiğinizde, ne yapmalısınız?
    içinize sinmiyorsa iade edin, hiç uğraşmayın.

    bunun dışında, aldığınız ürünün niteliği ve yukarıda sayılan kategorilerden hangisine girdiğine bakıp, duruma göre değerlendirin.

    - örneğin, taze tavuk budu/göğsünün son kullanma tarihi geçmişse, riske girmeyin. zaten tazeliğini yitirdiği yönünde bazı emareler de görünecektir:
    tavuğun dokusu nemini yitirmiş, dokunulduğunda yapışkan bir hal almış ve kokmaya başlamıştır. direkt çöpe atın!

    - mesela, aldığınız kakaolu fındık kremasının son tüketim tarihinin bir hafta geçtiğini tespit ettiniz;
    ambalajı açın. genellikle kapağın altında bir folyo veya jelatin olur. bunun sağlam olduğunu görün. kıvamını, küflenme veya sulanma olup olmadığını kontrol edin.

    koklayın. koku iştahınızı açıyorsa iyidir. koku yoksa, aromasını yitirmiştir, atın! kokusu fındık/vanilya/çikolata/karamel dışında alakasız bir şeye benziyorsa, bozulmuştur, atın!

    görüntü ve koku testi başarılı ise, çekinmeyin, tadın!
    vegemite veya ne bileyim boza tadı almıyorsanız, yani lezzet olması gerektiği gibiyse, gönül rahatlığıyla yiyebilirsiniz.

    - fakat, mantar sözkonusu olduğunda iki kat dikkatli olmak gerekir!
    "kültür mantarıysa, güvenle yenir" demeyin. zehirli olmayan bir mantar da tazeliğini yitirdiğinde veya çürüdüğünde, diğer gıdalar gibi zehirlenmeye yol açabilir.

    kaynağı bilinmeyen, doğadan toplanan mantarları ise %100 emin olmadan tüketmeyin, bir bilene danışın. unutmayın, bir mantarın lezzetli olması, hoş kokması, zehirli olmayacağı anlamına gelmez.

    bence, "son kullanma tarihi" ve "tavsiye edilen tüketim tarihi denildiğinde", gözden kaçan önemli bir husus daha var:
    ürünün paketi/ambalajı açıldıktan sonra ne kadar süre içinde tüketilmesi gerektiği.

    türkiye'de, makarna sosu veya krem peynir gibi bazı ürünlerin ambalajında bu hususa yer verilir: "açıldıktan sonra buzdolabında saklayınız.", "açıldıktan sonra üç gün içinde tüketiniz" gibi.

    fakat ilginçtir ki, özellikle mayonez gibi çok hassas ve bakteri cenneti besinlerle ilgili rahatlık dikkatimi çekti, hatta mayonez ve hazır soslar konusunda özellilkle amerika'lıların epey kaygısız olduğuna bizzat tanık oldum ve ekşi sözlük haber ajansı adına araştırdım.

    "mayonez ve soslar" dosyasını açıyorum:

    temas kurduğum farklı üretici firma yetkililerinin bu konuda verdiği yanıtların tutarlılık arzettiğini tespit ettim. buna göre;
    - evde yapılan mayonez ve soslar derhal tüketilmelidir.
    - sanayii ürünü mayonezlerde genellikle çiğ yumurta kullanılmaz, yine de "içindekiler" bölümünden kontrol etmekte yarar var.
    - piyasadaki mayonezler ve diğer soslar sıkı kalite kontrol standartlarına tabidir ve kapları (örneğin tüp) dışarıdan hava almayacak şekilde tasarlanmıştır.
    - mayonez tüpü açıldıktan sonra buzdolabında saklanmalıdır.
    - bir-iki ay içinde tüketilmelidir.
    - tad ve renkte değişiklik varsa, derhal atılmalıdır.

    işlenmiş et ürünleri:
    yetkililer sorum üzerine, salam ve sosis gibi "pişirme" yöntemiyle işlenmiş et ürünlerinin bir kaç gün içinde tüketilmesini önermişler;
    pastırma, salami ve sucuk gibi "fermentasyon" yöntemiyle üretilmiş et ürünlerinin ise, dayanıklı olduğuna dikkat çekmişlerdir.

    kuru gıdalar:
    yetkililer ayrıca; mısır gevreği, kakao, süttozu, makarna vb. kuru gıdaların açılmasını müteakiben, kuru ve serin bir yerde saklanması gerektiğini ve tad, koku, renk değişimi olmaması koşuluyla, bitene kadar rahatlıkla tüketilebileceğini bildirmişlerdir.

    yetkililer, horst lichter'in 16 milyon yaşındaki tuz yorumuna ilişkin sorumu şaşkınlıkla karşılamış ve yanıtsız bırakmışlardır.

    benim yorumum: farklı kokular ve nemlenme riski barındıran mutfak ortamında, açıkta fazla bekleyen tuza istenmeyen aromalar sinebilir. yine de, tuz için son kullanma tarihi tavsiye etmek gülünç görünüyor.

    zira, insanoğlu tuza koruyucu olarak bel bağlamıştır:
    (bkz: balık kokarsa tuzlarsın tuz kokarsa ne yaparsın)

    talep üzerine ek bilgi: yumurta
    yumurtanın en lezzetli olduğu dönem ilk birkaç gündür.
    kabuğu zedelenmediği sürece, yumurtanın kendine özgü bir bağışıklık sistemi vardır. bu sayede, normal koşullar altında yaklaşık 20 gün kadar tazeliğini korur. bundan sonra ise buzdolabında saklanması ve birkaç hafta içinde tüketilmesi gerekir.

    başka bir ifadeyle, ambalaj üzerindeki tavsiye edilen son tüketim tarihinden sonra buzdolabında saklanmak kaydıyla, en az iki hafta daha dayanabilir.

    tom clancy, nükleer denizaltılar hakkındaki bir kitabında (submarine: a guided tour inside a nuclear warship), denizcilerin sefere çıkarken yumurtaları mum ile kapladıklarını, böylelikle bazen aylarca süren seyahat boyunca bozulmadan koruyabildiklerini anlatır.

  • içindeki ofislerin 2-3 milyonlara satıldığı acayip yer.

    üstelik 500 metre kare falan dedikleri bi ofise gittim geçen. sahipleri de 500 metre kare diye bayılmış 2 milyonu.

    bi girdim içeri lazer metre ile ölçtük. 200 den az içerisi. brüt hesap 500 diye almışlar. ofisleri kabadan teslim ettikleri için ince işini alırken tabi adam senden 400-500 metrelik istekte bulunuyor ama içerisi 200.