hesabın var mı? giriş yap

  • bunu squid game dizisinin 2. sezonu sanarak izleyen, izlerken bile yarışma programı olduğunu anlamayan, yetmeyip bir de buraya girip 2. sezon olmamış, oyunculuklar berbat diye yazan arkadaşlar... ah o arkadaşlar, vah o arkadaşlar... sen telefonunun tuş kilidini nasıl açtın da, ekşi sözlüğe nasıl girdin de, yetmedi tuşlara bastın da entry gönderin. :)

  • dinledim ve sevgilimle beraber denizde sırt üstü uzanmış, gözlerimizi kapatmış güneşten korurken bulduk birbirimizi.

    üstelik kasım ayındayız, en yakın deniz çok soğuk, güneş ısıtmıyor ve sevgilim yok. o derece gerçekçi bir şarkı.

  • 2 sezon 3. bölümünde geçen bir diyalog..

    özlem kelimesinin tanımı bundan daha güzel nasıl yapılırdı bilemiyorum..

    tony: insanlar lisayla yapmayı özlediğim şeyleri yaparsam kendimi iyi hissederim sanıyorlar. ama asıl noktayı kaçırıyorlar. lisayla bir şey yapmayı değil, onunla hiçbir şey yapmamayı özlüyorum. anlıyor musun? sadece evde oturmak mesela, dışarı çıkmadan, bir şey yapmadan, hatta konuşmadan. sadece onun orada olduğunu bilip öyle oturmak. bazen kafamı çevirip sadece ona bakardım.

  • geçen sene sıfatında hikmet bulunmayan kürek elli kawhi leonard emaneti çekip, ortalığı dağıtınca kartlar yeniden dağıtıldı. öyle ki ben nba izlediğim 20+ yıldır böyle bir off-season hatırlamıyorum.
    golden state warriors'ın sakatlıkları sağolsun 2019-2020 şampiyonluğu kawhi, raptors, kanada, marc gasol 'un kollektif hikayesinin güzel yazılmasını ve bunun yanısıra lige denge gelmesini sağladı.

    bu dengenin gelmesini sağlayan hareketleri kısaca (yalnızca allstar'ları ve hala nasıl allstar olmadığını anlayamadığım mike conley'i yazıyorum) hatırlarsak;

    anthony davis > los angeles lakers
    kevin durant > brooklyn nets
    kyrie ırving > brooklyn nets
    d'angelo russell > golden state warriors
    kemba walker > boston celtics
    al horford > philadelphia 76ers
    jimmy butler > miami heat
    mike conley > utah jazz
    russell westbrook > houston rockets
    chris paul > oklahoma city thunder
    paul george > los angeles clippers
    kawhi leonard > los angeles clippers

    yep.
    orta doğu'da aman pardon kuzey amerika'da kartlar yeniden dağıtılıyor.
    ve evet bu sefer "amerika'nın oyunu bunlar" diyebiliriz rahatlıkla...

    --- --- ---

    "o sene bu sene"

    4 tane ağır abi var. 2 doğu 2 batı. final serilerinde neyin ne olacağı belli olmadığı için ve batı konferansı şampiyonu finale çıkarana kadar bir güzel haşat ettiği için finale gelindiğinde şans faktörü öne çıkıyor. bu 4 takımdan birinin şampiyonluğu beni şaşırtmaz.

    los angeles lakers
    melekler şehrinin esas takımı kobe bryant'ın son 4 senesi sonrası dağıttığı karizmayı toparlamaya başladı. daha hiç bir başarısı yok ancak sakatlık veya game of thrones vari bir drama yaşanmazsa konferans finalinden aşağı her sonuç fiyasko sayılabilir.
    lebron james hala oyunun gördüğü en etkili isim olabilir. yanına "artık yap bişeyler sende" seviyesinde anthony davis var. iyi anlaşıyor gözüküyorlar, güzel bir halef selef ilişikisi yaşarlarsa önümüzdei 5-6 sene lakers kendinden bahsettirmeye devam edecektir.
    bu iki adamı bir arada buluşturmak adına son 5 yılda draft ettikleri oyunculardan kyle kuzma hariç hepsini bir tarafa saçtılar.
    yani kadronun kalanı genelde veteranlardan ve 3&d adamlardan oluşuyor.
    pota altı tam freak show bu arada. dünyanın en talihsiz oyuncusu demarcus cousins geldi ve sakatlandı. shaqtin' a fool mvp'si ve 2x nba şampiyonu javale mcgee ve eskinin en iyi uzunu son 5 yılda "meeeh" seviyesini geçmeyen sorunlu karakter dwight howard.
    yıl içinde çok rotasyon olacaktır.
    lakers özelinde daha detaylı yazı burada var.

    los angeles clippers
    yazın en ışıltılı takımı.
    tartışmasız ligin en iyi iki çift yönlü kanatlarını tek seferde takımlarına katarak bambaşka bir seviyeye geldiler. clippers takım sahibi, yöneticisi, koçu ve takım kültürü ile son bir kaç yıldır yaptıkları doğruların da üzerine çıkıp şampiyonluğun en kuvvetli adayı haline geldiler.
    paul george ve kawhi leonard'ın bugüne kadar içine girdikleri adapte olamadıkları vs takım yok. hücumda silahları belli ve topu ellerinde tutarak takımı baltalamıyorlar. artısı sayı atmak için takım sistemine de ihtiyaç duymuyorlar. doğru sistem çevrelerinde adapte edilirse daha güzel ama gerek yok zaten lou williams ve montrezl harrell gene benchten gelip kümülatif 30+ sayı katkılarını vereceklerdir.
    önleri çok açık.

    milwaukee bucks
    geçen senenin normal sezon birincisi. doğu finalinde 2-0 öndeyken kawhi ve raptors'a üstüste 4 maç kaybedip sezonu hüsranla bitirdiler. malcolm brogdon'ın gidişini arayabilirler ancak yerine birden fazla veteran eklediler kadrolarına. kadro derinlikleri canavar gibi, büyük olasılık normal sezonu lider bitirmeleri muhtemel. doğu konferansı bariz daha dandik olduğu için ve birbirleriyle daha fazla maç yaptıkları için los angeles takımları kadar iyi olmasalar da normal sezonu daha çok galibiyet ile bitirebileceklerini düşünüyorum. giannis antetokounmpo yazın fiba basketbolu oynamaktan iyi mi etkilendi kötü mü etkilendi bilmiyorum. oyununa 3 sayı katarsa üst sınırı sonsuz ama bu kadar yüksek baskıyı düzenli olarak kaldırabilecek mi? her türlü doğu'da iş yapma ihtimali olan 2 takımdan biri.

    philadelphia 76ers
    pota altına iki uzun koyana ikiz kuleler benzetmesi yapılırdı eskiden.
    eee aga bu takıma ne diyeceğiz? pota altı o kadar uzun değil de takımın tamamı hayvan gibi uzun ve kalın.

    joel embiid 2.13
    al horford 2.08
    tobias harris 2.06
    josh richardson 1.98
    ben simmons 2.08

    ilk 5 boy ortalaması 2.07 yahu!! muazzam bir savunma takımı görebiliriz. görmeyebiliriz de. modern basketbola ters bir kadro yapısı kurdular ancak ilk 5in fiziksel ve yeteneksel özelliklerini gözardı edemiyoruz.

    3 tane sorum var. bunları bilmeden konuşmak mümkün değil.
    * ben simmons şut atacak mı?
    * embiid ve horford 4-5 mi oynayacaklar, yoksa dinlene dinlene pivot pozisyonunu mu paylaşacaklar? (ikisinin de sezon içinde 20+ maç kaçırma ihtimali oldukça yüksek)
    * tobias harris takımın esas skoreri pozisyonuna geçecek mi, yoksa adamı mundar mı edecekler?

    --- --- ---

    "biz de varız lan!"

    4 tane daha batı konferansı takımı var ciddiye alınması gereken.
    hepsi için bir tane sorum var. cevabına göre alt-üst sınırları daha rahat anlaşılabilir.

    golden state warriors - curry "mvp curry" gibi oynar mı?
    utah jazz - conley nihayet all-star olur mu?
    houston rockets - westbrook'un verimliliği artar mı?
    denver nuggets - jokic dışında bir star çıkarabilirler mi?

    denver nuggets ve utah jazz kağıt üzerinde birbirini tamamlayan çok doğru inşa edilmiş kadrolara sahipler.
    denver aşırı genç ve her sene gelişiyor.
    utah ise her oyuncunun rolünün birbirine destek olduğu müthiş isviçre çakılarından olşan bir takım. savunmacı, delici, şutör, skorer, pota koruyucusu her görevden var bir tane ve genel olarak takımın saha içi iq'su muthiş yüksek.
    houston rockets ve golden state warriors ise yıldız gücüne dayalı bir şey deneyecekler bu sezon. james harden ve stephen curry ne yapabilirse artık.
    eğer klay thompson all-star sonrası döner ve playoff'a tam sağlıklı yetişirse genel olarak umutların fazlasıyla kesildiği warriors benim gizli favorim.

    --- --- ---

    "playoff'a gireriz de.... gerisi zor"

    bu arkadaşlar 82 maç sonunda da oynamaya devam ederler. konferans finali görmek çok ciddi başarı olur. devamı için nefesleri yetmez zaten.

    portland trail blazers - olmayınca olmuyor. damian lillard gene fakir adamın stephen curry'si gibi oynar. etrafa swag dağıtır, oklahoma city thunder'ın köküne kibrit suyu döker, shaq'e diss atar falan. beklentim sıfır takımdan.

    boston celtics - attan inip eşşeğe bindiler. kemba walker kyrie'den daha sorunsuz orası kesin ama bütün takım aynı tip adamlardan oluşuyor ve takımı bir arada tutan kişi al horford gitti. ben olsam elimdeki gençleri bir sene daha oynatıp yıldız oyuncu takasına girerim. jaylen brown ve jayson tatum'un şampiyonluk getirecek potansiyeli olduğunu düşünen azıcık şizofrendir bence. gordon hayward umarım azıcık top oynar da parasını hakeder.

    miami heat - florida'dan adam çıkmaz. jimmy butler muhteşem ekleme ama takımın yapabileceği potansiyel belli. gene de takım kültürüne çok katkısı olacaktır.

    brooklyn nets - kevin durant yok zaten. diyecek bir şey yok. umarım kyrie kenny atkinson'ın hayatını bok etmez.

    toronto raptors - hala zaferden dolayı sarhoşlar. kawhi leonard ve danny green gelip bunları şampiyon yaptı ve los angeles'a farklı takılmlara gittiler. toronto artık tekrar önemsiz olmaya devam edebilir.

    --- --- ---

    "playoffa girelim yeter. daha ne istiyorsunuz?"

    yukarıda 13 takım saydım.
    7 batı'dan 6 doğu'dan. yani toplam 3 play-off yeri daha var.
    burası için aşağıdaki 8 takım kapışacak.

    özellikle batı'da kalan tek yer için yarışacak takımların hepsi izlenesi.
    mavericks ve pelicans maçları bu sene elimden geldiğince izlemeye çalışacağım takımlar olacak.

    orlando magic
    ındiana pacers
    detroit pistons
    chicago bulls
    dallas mavericks
    san antonio spurs
    new orleans pelicans
    sacramento kings

    --- --- ---

    "oynasak mı oynamasak mı?"

    minnesota timberwolves
    oklahoma city thunder
    new york knicks
    atlanta hawks
    cleveland cavaliers
    washington wizards
    phoenix suns
    memphis grizzlies
    charlotte hornets

    bunlar için bir şey yazıp enerjimi boşuna harcamayacağım.

    --- --- ---

    final için çok çok çok erken sezon sonu ödül tahminlerimi bırakıyorum:

    mvp: stephen curry
    defensive player of the year: anthony davis
    sixth man of the year: lou williams
    most improved: john collins
    rookie of the year: zion williamson
    coach of the year: doc rivers

  • islamcı teröristlerin sorusu. zeki alasya iyi ki masondu. senin gibi çocuk sikip kendini mi patlatsaydı?

  • bana entry sildiren, taraftarı olduğum kulüptür. son süreçte didier drogba ile alakalı yazdığım entry'leri sildim. sildim çünkü haksızmışım. tribünlerde hakikaten bahsedilen ırkçılığı yapan pislikler varmış ve benim taraftarı olduğum, çocukluğumdan beri desteklediğim kulübüm bu pislikler hakkında gerekeni yapmak yerine, türlü türlü sözde video/fotoğraf kanıtlarıyla bu adamları savunur duruma geçmiştir.

    benim kulübümün savunulacak bir yanı yok. yok çünkü yönetenler, 3-5 çapulcunun yaptığı pisliğin 106 yıllık bir tarihe leke sürmesine göz yummakla kalmayıp, bu lekeye alet olmuştur.

    tükürdüğümü yalıyorum arkadaş. didier drogba; sesli isyan ettin ya, helal olsun.

  • (bkz: al işte kırdın)

    soruları soran abla, kağıttan okuduğu soruların sırasını değiştirse, hababam’daki meşhur şaban-müfettiş sahnesi gerçek olabilirdi...

    ayrıca sorular belli; cevapları dinlemek için oraya bu robotumsu yerine bi teyp getirilse aynı işlevi yapardı.

  • akıbetini behzat ç. dizisinde akbaba gazeteden okumuştur.

    - adam yaptığı evin temeline karısını gömmüş.
    + oha! neden la?
    - kadın evi üstüme yap demiş.

  • benim japonya’ya ilgim pek çok insan gibi animeyle başladı. samuraylar, shinobiler, daimyo'lar derken dur şunun aslı neymiş bir öğreneyim dedim. zaten tarih okumayı da severim. daha önce avrupa, ve amerikan tarihi de araştırmıştım. ancak bu ülkelerin dünyaya etkisini sürekli konuştuğumuz için buradan edindiğim bilgiler çok farklı gelmemişti. işte rönesans, napolyon savaşları, amerikan iç savaşı falan derinlemesine öğrenmek keyifliydi ama yeni bir keşif de sayılmazdı. bu nedenle tarih konusunda japonya’nın bir maden olduğunu söyleyebilirim. birincisi japonya'ya genel dünya tarihi içinde çok fazla yer verilmiyor. bu nedenle öğrendiğiniz çoğu şeyi daha önce duymamış oluyorsunuz. ikincisi de japonya ada ülkesi olmasının da etkisiyle dışarıya çok açık değil. bu da tarih boyunca çok kendine özgü bir gelişim göstermesini sağlamış. sonuç olarak da dışarıdan bakan insanın hayret içinde kalacağı, tarihte pek görülmemiş olayların pratik haline geldiği çok acayip bir ortam oluşmuş.

    şimdi bahsedeceğimiz belgesel age of samurai da japonya tarihinde çok önemli yer tutan üç ismin dönemini ele alıyor. oda nobunaga, toyotomi hideyoshi ve tokugawa ieyasu adındaki bu üç daimyo, 1500’lü yılların sonunda, birbirlerinin selefi olarak çalışıyor ve japonya’nın tek bayrak altında birleşmesini sağlıyor. bu o dönem için muazzam bir olay çünkü 15. ve 16. yüzyılda japonya, büyüklü küçüklü pek çok daimyo’nun arasında bölüşülmüş durumda. kimin kellesi gidecek, kim kime ihanet edecek, kimin toprağına çökülecek hiç belli değil. hayat böyle sürüp gittiği için de çiftçi, köylü falan resmen kan ağlıyor. bu üç isim ise bu iç savaşa son veriyor.

    bölüm sayısıyla kıyaslarsak belgeselin bu tarihi akışı anlatmak ve önemli olayları izleyiciye aktarmak konusunda başarılı olduğunu söyleyebiliriz. çünkü bahsettiğimiz gibi bu savaşta rol oynayan pek çok insan var ve japonya tarihine aşina değilseniz yolunuzu kaybetmeniz çok olası. belgesel ise çok akıllı bir şekilde anlatım sırasında sadece tek bir olaya odaklanmış. mesela kore işgali sırasında olan diğer olayları tümden göz ardı etmiş. böylece gerçekte karman çorman olan tarihi olayları altı bölüme sığdırmayı başarmış.

    ancak kısa süren serinin bir dezavantajı var. o da hiç nefes alma anı verilmemesi. ben burada bir bütçe sıkıntısı seziyorum. çünkü dikkat ederseniz kurulan çok fazla set yok, ne bileyim bir pazar yeri, şehrin günlük hayatı falan görmüyorsunuz. mesela pazarda üstü başı dökülen karakterlerin diyalogları seriye çok güzel katkı sağlardı (bkz: akira kurosawa) filmleri. yine de böyle çekimlerin iç mekanlardaki planlardan daha pahalıya patlayacağını tahmin etmek zor değil. ancak bu tercih nedeniyle hem atmosfer kurulamamış hem de her dakikaya üç bilgi sıkıştırdıkları için bölümleri izlerken iki dakika bile dalsanız dünya kadar şey kaçırıyorsunuz. bu da bir süre sonra yorucu olmaya başlıyor. burada tercihin sebebini de konuştuk ki gördüğümüz zırhlara falan özenmişler baya ama en azından oyuncular arasında serinin ilerlemesine direkt katkısı olmayan birkaç diyalog ekleselerdi biz de tarih dersinde not tutmaya çalışan öğrenci gibi hissetmezdik en azından.

    bunun dışında seri ele aldığı kişilerin karakterlerini yansıtmak konusunda da başarılı diyebiliriz. oda nobunaga gerçekte de bu kadar acımasız, diplomasiyi umursamayan bir insan. eğer bir kapı kilitliyse kapıyı kırar içerideki herkesi öldürür sonra istediği ne varsa alır gider. toyotomi hideyoshi ise daha diplomatik, eğer istediği bir şey varsa kapıyı çalıp içeridekilerle konuşur, onları kapıyı açmaya ikna eder, istediği şeyi alır ancak kapıyı açmak konusunda direten insanları da asla unutmaz, ilk fırsatta da defterlerini dürer. tokugawa ieyasu’nun ise diğerlerine göre çok farklı bir taktiği var. ieyasu, içeride istediği bir şey varsa gelip bunu istemez. evin yakınlarında gezer ancak istediği şeyi almaya çalışmaz. ta ki eşyanın sahipleri kapıyı bir gün açık unutana kadar.

    sonuç olarak seri genel olarak başarılı. ancak biraz fazla hızlı ilerliyor, atmosfer konusunu çoğunlukla görmezden geliyor ve kostüm konusunda bazı sıkıntıları var. çünkü kostümlerin gerçekçi olabilmesi için eskitme yapılması gerekiyor normalde. ancak eskitme demek ayrıca iş gücü demek bu çaba da bütçeye bir yük olacaktı. bu nedenle bu konuyu da es geçmişler ve köylüsünden, dağda gezen askerine kadar herkes pırıl pırıl kıyafetlerle gezmek zorunda kalmış. yine de anlatım olarak bakarsanız çok kısa sürede çok geniş bir zaman aralığını neden sonuç ilişkisini çorba etmeden aktarmayı başarmışlar. bu kısıtlama nedeniyle pek çok detayı atlamışlar gerçi ama japon tarihine ilgi duyuyorsanız ve fazla karışık olmayan bir kaynakla giriş yapmak istiyorsanız bu belgeseli izleyip temeli atabilir daha sonra işleri daha detaylı öğreneceğiniz alanlara yönelebilirsiniz.