hesabın var mı? giriş yap

  • -ordu olmadan devletin ayakta kalması mümkün mü?
    -elbette mümkün. ordusu olmayan bir sürü ülke var. izlanda mesela!

    kod adı: gerizekalı

  • motor yağı alırken aracınızın kitapçığında yazan yağı kullanırsınız. bu yağlar 10w-40, 5w30 gibi numaralarla belirtilir. ancak bu numaraların ne anlama geldiğini bir çoğumuz bilmez. öğrenelim:

    10w-40 yağı örnek alalım. burada w, winter'ı yani kışı temsil eder ve soğuk çalışma sırasındaki değeri belirtmek için kullanılır. 10 ve 40 ise yağın viskozitesi yani akışkanlığıdır.

    yani 10w-40 motor yağının ilk çalışmada viskozitesi 10 iken motor normal çalışma ısısına ulaştığında viskozitesi 40 olur.

    bu değerler düştükçe yağın akışkanlığı artar.

    5w-30 yağ ile 10w-30 yağ arasındaki fark motor normal çalışma ısısına gelene kadar 5w-30 olanın akışkanlığının daha yüksek olmasıdır.

    10w-30 yağ ile 10w-40 yağın farkı ise motor ideal çalışma ısısına ulaştığında 10w-30 yapın akışkanlığının daha yüksek olmasıdır.

    yağ çeşitleri ise mineral, yarı sentetik ve (tam) sentetik olarak üç çeşittir.

    mineral yağ: en ham motor yağıdır. geniş bir sıcaklık aralığında işlev görmek üzere işleme tabi tutulan rafine petrol yağlarıdır. günümüzde, eski araçlarda ve motosikletlerde kullanılırlar. (yeni nesil motosikletlerde de artık sentetik olanları tercih ediyor üreticiler.)

    bu yap ile en büyük sorun yağlanmanın çok az olması ve sürtünme kaynaklı ısıya karşı koruma sağlamamasıdır. düşük sıcaklıklarda verimsiz çalışır, yüksek sıcaklıkta kullanımda ise stabil değildir. sentetik veya yarı sentetik yağlara göre daha sık değiştirilmesi gerekir.

    yarı sentetik yağ:
    mineral yağ ile sentetik yap arasında konumlandırılmış yağ çeşididir. mineral yağın fiyat avantajını, sentetik yağın performansı ile beraber sunmak üzere üretilen yağlardır. fiyatı mineral yağdan yüksek, sentetik yağdan düşük, koruma oranı sentetik yağdan düşük ancak mineral yağa göre üç kat fazladır.

    az miktarda sentetik yağ ve mineral yağ karışımıyla üretilir. düşük sıcaklıklarda mineral yağa göre daha iyi performans sunarken, yüksek sıcaklıklarda daha fazla koruma ve daha yüksek aşınma direnci sağlar.

    (tam) sentetik yağ:
    motor yağı teknolojisinin en son noktasıdır. laboratuvarlarda kapsamlı çalışmalar sonucunda üretilirler.

    mineral yağlar moleküllerine ayrılıp laboratuvar ortamında tekrar bir araya getirilmesi ile üretilirler. üretiminde baz yağlar da kullanılırız. bunlar polialfaolefinler (pao) ya da esterlerdir. (poliol ya da diester)

    bu, motor yağı teknolojisindeki en son teknolojidir. tam sentetik motor yağı, mükemmel koruma sağlar ve daha fazla yakıt verimliliğine katkıda bulunur.

    sentetik yağlar soğuk ya da sıcak kullanımda ve stres altında stabil olmak üzere ürtilmişlerdir. sentetik yağın molekülleri şekil ve boyut olarak da çok tutarlıdır ve verimli yağlama ile koruma sağlar. üretiminde kullanılan bilim sentetik motor yağlarının pahalı olmasına neden olmaktadır.

    peki hangi tür ve viskozitede yağı kullanmalısınız?
    sorunun cevabı basittir; aracınızın üreticisinin tavsiye ettiği viskozitede ve türde yağı kullanmalısınız. ancak tavsiye ettiği markayı kullanma gibi bir zorunluluğunuz yok. kişisel tecrübelerinize dayanarak marka seçimi yapabilirsiniz.

    ayrıca araç üreticisi 2 farklı tür yağ tavsiyesinde bulunmuşsa; örneğin 5w-40 ya da 10w-40 olsun bu değerler. bulunduğunuz yerin iklim koşullarına göre seçim yapmalısınız.

    soğuk bir iklimde yaşıyorsanız 5w-40 olanı, daha sıcak bir iklimde yaşıyorsanız 10w-40 olanı tercih edebilirsiniz.

  • şerpa'lar beş yüz yıl önce doğu tibet'ten nepal'e göç etmişler. şerpa sözü, tibet dilinde doğu anlamına gelen ''şer'' ve halk-insan anlamına gelen ''pa'' ekinden oluşuyor. şerpalar yüzyıllardır everest'in eteklerinde hayvancılık ve tuz ticareti ile uğraşırken son 50 yıldır dünyanın dört bir yanından gelen dağcılara destek olmalarıyla adlarını dünyaya duyurdular. yüksek irtifaya alışkın olmaları nedeniyle çok az oksijenle yetinebilmeleri, güçlü olmaları nedeniyle çok iyi yük taşımaları ve soğuğa dayanıklı olmaları sayesinde everest'e çıkmak için bölgeye gelen tüm dağcılar için vazgeçilmez yardımcılar olarak göze çarpıyorlar. kısacası apoletlerinde everest’in zirvesi bulunan dağcıların çok büyük bölümü bu başarılarını tamamen şerpalara borçlular.

  • belki de ayar verme amacı falan yokken sadece basit düşünerek merak ettiği için yazdı bunu fazıl say, ama bu sayede hem hakan hatipoğlu'na hem de bize çok güzel bir şey gösterdi;

    kendisi bile ne işle uğraştığını bilmeyen insanlarla dolu etrafımız. bir yeteneği olmayan, bir meşguliyeti olmayan, bize kattığı bir şey olmayan insanlar o kadar çok hayatımızda ki. hem de tam karşımızda.

  • blizzard'in tarihi basarisinin altinda insanoglunun en derinlerindeki kumar/risk duygusunu gidiklamasi var aslinda. ozellikle amator oyun gelistiricilerin bu firmadan almasi gereken onemli bir ders var.

    diablo serisinin gorsel ve isitsel tasarim gidisatina bakinca pazar beklentilerinin donusumu ve oyuncu kitlesinin degisimi acikca goruluyor.

    diablo: ilk oyunun gorsel ve isitsel tasarimi ugursuz/tekinsiz kelimesinin sozluk karsiligi gibi. karanlik, korkutucu ve gerilimli genel atmosfer, renklerdeki koyu mavi, lacivert, gri ve siyah tonlar, seslerdeki insandisilik ve muziklerdeki kasvetli sakinlik ile konunun hakkini veriyor. malumumuz diablo serisinin konusu "cehennemden cikan cilgin zebani, binbes yasinda yuzbinlik staff'la, nerden geldi bu mana en iyisi sorma". yani cehennem, iblis, yaratiklar, mahzenler, zindanlar falan filan korkutucu konular iste. oyun da bunu son derece basarili yansitiyor.

    diablo ii: gorsel ve isitsel tasarim genel olarak basarisini korusa da, o son derece ugursuz yaklasimin yerini daha epik bir yaklasim, sovalyemsi bir hava, bolca metal ve incik boncuk, muziklerdeki epik tonlar, ve bir kumarbazin hayali gibi odullendirme sistemi. bagimlilarinin aklindaki tek sey "acaba daha iyi bir item duser miydi ya? bolumu bastan mi oynasam?"

    diablo iii: kendisini soyle anlatayim; cehennemden cikan rengarenk teletubbies'lerle kahramanca mucadele eden yuruyen hirdavatci dukkani kilikli kuyumcunun renk renk mucadelesi. adeta teletabi hayrani kumarbaz bir gerizekalinin elinden cikan bu guzide oyun tasarimi tek kelimeyle altin makaron odulunu hakediyor. konuyu monuyu bosverin, o "great demonic extended extra fire resistant arcane helmet of big unholy godosh" item'i dustu mu onu deyin bana?

    oyun temel mekaniginin ne oldugunu ise game developer conference'de bizzat oyunun yaraticilari en guzel sekilde soyle acikliyor;

    click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click click ...

    e peki konusu gitgide onemsizlesen, gorsel isitsel tasarimi ile oyunun ana temasi her oyunda biraz daha kopan, oynanisi delilik derecesinde tekduze ve tekrara dayanan oyun serisi nasil oluyor da hala milyarlarca dolarlik bir pazara sahip oluyor? cok basit; her insanin icindeki kumarbaza hitap ediyor.

    yasiniza gore belki misket, belki futbolcu karti, belki taso biriktirmissinizdir. yani aslinda bir degeri olmayan, bir deger atfettiginiz icin degerli olan, "acaba bu sefer ne cikacak?" diye meraklandiginiz, "en iyisini bulana/kazanana kadar devam etmeliyim" diye gaza geldiginiz ivir zivirlar. iste tam olarak ayni seyin dijital versiyonu da bu oyunlarda var.

    yani en iyi migfer-zirh-bot serisini olusturmak icin durdurulamaz bir istek duymak, amulet-ring-belt-staff-sword gibi seylerin ozelliklerini ezberleyip hep daha iyisini aramak gibi davranislarinizin arkasinda pasif kumar bagimliligini guvenli sekilde tatmin etme arzusu var.

    mouse''a ritmik olarak tiklayip birbirinin ayni binbirinci mahlukati kesip "bu sefer ne cikacak?" diye kalp atisinin hizlanmasi ile bir kumarhanede kollu makinelerin basina oturup saatlerce ayni hirsla kolu cekip durmak temelde ayni sey. "bir el daha oynayayim masadan kalkicam" diye diye evi arabayi kumar masasinda birakanlarla ortak bir durtu.

    aslinda kumar tutkusunun altinda, kesfetme durtusu, odullendirilme icgudusu , hazine bulma hevesi, loto cikmasi hayali gibi daha basit seyler olsa da, iste isler cigirindan cikinca durdurulamaz hale geliyor.

    abarttigimi dusunenler bu item cilginligi/item dusurmek sisteminin benzeri olan lootbox gibi sistemlere daha kise sure once pek cok ulkede kumar'la ayni sey oldugu icin yaptirim geldigini ve hatta tamamen yasaklandigini hatirlasin. cunku oynayanlarin hosuna gitse de, bu zararsiz gibi gelen davranislar bazi kisilerde kolayca saplanti haline gelip hayatlarini karartabiliyor.

    peki amator oyun gelistiricilerin cikarmasi gereken ders nedir derseniz; gelistireceginiz oyunlarda abartmadan oyuncuyu odullendirme sistemi kurmaniz oyununuzun basarisi ve kar getirmesi icin anahtar element olabilir. ozellikle surpriz yumurta hissi veren mekanikler inanilmaz ragbet goruyor. bunun icin diablo gibi basit bir hack and slash oyun turu olmasi da gerekmiyor. en alakasiz oyun turlerinde bile bazen yeterince oynayana cikan yeni karakterlerle bazen sadece belirli seyleri yapanlara cikan ekstra olay orguleriyle de bu hissi gidiklayabilirsiniz. tabii ki en iyisi eger yapabilirseniz item sistemiyle bu isi yapmak.

    herneyse, bu oyun serisine (ozellikle 2 ve 3) ve wow oyununa bagimli olanlar daha sosyal karakterli, daha girisken, ve kolay risk alabilen bir yapida olsalar da her zaman gercek kumar tutkusuna yakalanma riski daha yuksektir haberiniz olsun (boyle bizzat tanidigim cok kisi var). neyse ki ben oynasam da hic bir zaman fazla sevmemisimdir bu seriyi, bunun yerine hep daggerfall ve morrowind oynamisimdir. ha gerci daggerfall ve morrowind oynayanlarin tamaminin da ukala, pesimist ve sarkastik olmasi gibi bilimsel gercek var. saka yapmiyorum gercekten boyle bir durum var, nedendir bilmem. ben mi? ben bu basit mekanikli ve sig oyun tarzinin(ukala) piyasaya hakim olmasina (pesimist), cok seviniyorum (sarkastik).

  • bir arkadaşım var kendisi 42 yaşında. çok güzel bir kadın.bilgili, kültürlü kendisini çok güzel yetiştirmiş. kariyer sahibi. evi, arabası var ahlaken çok düzgün.marifetli, merhametli vs.. ona satırlarca methiyeler düzebilirim birçok taliplisi olmasına rağmen bekar neden mi çünkü annesi hasta ve yatalak. abisi bakmıyor, yengesi hiçbir şekilde kabul etmiyor. bütün sorumluluk bu arkadaşın omzunda. şimdi bu arkadaşım nasıl evlensin kim bakacak annesine. arkadaş çevresi bile bilmez annesinin durumunu, ailevi mevzularını. siz sadece gördüğünüzle yargılıyorsunuz, yaşantılar çeşit çeşit her hikaye çok farklı.