hesabın var mı? giriş yap

  • bir cipsin icinden iki tane birden mega taso cikmisti ki hayatimin en mutlu gunleri siralamasinda basa oynar.sonra universite kazandim filan ama o tadi veremedi.

  • bunlarla ilgili bir kitap okumuştum. bunların bir türü var, ormanda ne kadar başıboş böceğe denk gelirlerse onları topluyorlar yaprak maprak taşıttırıyorlar, ne kadar angarya iş varsa kitliyorlar. hatta bazılarını resmen eğitip çiftçi yapıyorlarmış. toprak kazdırıyorlar çiftçisin hesabı. sonra discovery' de belgeseline denk gelmiştim. bazı başıboş böcekler bunları görünce aynen yolunu değiştiriyordu.

  • ilber ortaylı ve halil inalcık'a göre osmanlı' nın "3. roma imparatorluğu" olması.
    hatta ilber ortaylı' nın tanımı ile söyleyeyim; "türkler, müslüman romalılardır"

    öncelikle; kendilerinin de savunduğu bu tezi, kendi söylemleri ve benim de eklemelerimin bulunduğu durumlar ile, herkesin anlayacağı şekilde basitçe açıklamak istiyorum.

    roma imparatorluğunun barbar kavimlerin göçü sonucunda ikiye bölünüp hemen ardından çok kısa sürede batının parçalanması; doğu roma tarafından yani devletin diğer yarısı tarafından bu şekilde tanımlanmıyor.

    doğu roma'ya göre; roma tek bir devlettir, yönetim kolaylığı açısından iki ayrı yönetim bölgesine ayrılmış, başkenti bir dönem "nuovo roma" yani "yeni roma" şeklinde adlandırılan "konstantinopolis"e taşınmış, batı bölgesi ise barbar kavimlerin işgaline uğramıştır. işgale uğrayan bölge, hala daha roma toprağıdır, ancak işgal altındadır.

    doğu roma'nın savunduğu bu tezi ise şu şekilde anlıyoruz;

    - doğu roma, doğuya, kuzeye ya da güneye ilerlemek yerine, daima batıya yani "işgal altındaki topraklarına" ilerlemeye çalışmış, ve kısmen de başarılı olmuştur. zira doğu roma dediğimiz devlet, italyan yarım adası, sicilya, kuzey afrika ve iber yarım adasına kadar ilerleyebilmiş ve eski topraklarının büyük bölümünü (galya ve britanya hariç) tekrar kontrolü altına alabilmiştir.

    - benim en önemli gördüğüm diğer husus şudur. doğu roma; kendisinden hiçbir zaman "doğu roma" ya da "bizans" gibi tabirlerle bahsetmemiştir. kendinden daima "roma imparatorluğu" olarak bahsetmiştir. doğusu batısı olmadan, dümdüz, "roma imparatorluğu".

    iddianın doğu roma kısmını inceledik. şimdi de osmanoğulları kısmını inceleyelim.

    osmanlı tarafını incelerken, istanbul'un fethi'nin "gavur toprağı almak", "islamı şanlandırmak", "peygamber övgüsüne mazhar olmak" gibi manevi hususlardan ziyade, politik açıdan neden inanılmaz büyük bir öneme sahip olduğunu incelemek gerekli. maddeler halinde gidelim;

    - istanbul, hali hazırda roma imparatorluğu'un başkentidir.

    - fethinin ardından, osmanlı'nın başkenti olmuştur.

    -fethin ardından; başpiskopos, fatih'i roma imparatoru ilan etmiştir. (burası önemli, zira her dinin, kendine ait bir "yönetim hakkı aktarımı" vardır. örneğin, türklerin bu konuda 2 ön koşulu vardır, birincisi yönetme yetkisini direkt olarak tanrıdan almak, yani kut inancı. ikincisi ise, cengiz han ya da oğuz kağan soyundan gelmek. her türk imparatoru, kendi soyunu cengiz han'a ya da oğuz kağan'a dayandırmak zorundadır. hatta tarihte osmanlı'nın soyu 4. murad'ın döneminde tükenmek üzere iken, cengiz soyundan gelen kırım hanının osmanlı tahtına geçmesi düşünülmüştür. taht hakkı türklerde bu şekilde iken, batı' da ise, katoliklerde papa'nın taç giydirmesi, ortodokslarda ise başpiskoposluğun sizi imparator ilan etmesi şeklinde resmiyet kazanmaktadır. şimdi diyeceksiniz ki "ulan adam şehri silah zoruyla zaptetmiş, başpiskopos napacaktı başka?". ancak şunu bilmek ve hatırlamak gerekli. zamanında roma içinde de birçok iç karışıklık olmuş ve kimi imparator adayları kendini silah zoruyla imparator ilan ettirmiş ya da katoliklerde de kendine zor kullanarak papa tarafından taç giydirtilen krallar, imparatorlar olmuştur. ve hepsi kabul görmektedir. velhasıl kelam, fatih sultan mehmet başpiskoposun kendisini imparator ilan etmesi ile birlikte, hem türklerin hem de romanın imparatoru olmuştur)

    - fethin ardından fatih, kendine resmi unvan olarak "kayser-i rum" unvanını almış ve ömrü boyunca bu unvanı kullanmıştır. peki ne demektir "kayser-i rum"? kayser, bildiğimiz sezar'ın osmanlıcasıdır. aynı zamanda imparator anlamına da gelmektedir. almanlardaki "kayzer" ve ruslardaki "çar" kelimesi bu kökten gelmekte ve yine imparator anlamına gelmektedir. peki rum? rum, arapça "roma" demektir. o dönem roma'ya doğuda "rum" şeklinde hitap edilmektedir. (buna yazının sonlarında güzel bir örnek vereceğim) yani "kayser-i rum" unvanı, direkt olarak "roma imparatoru" şeklinde dilimize çevrilir. bunun ilginç yanı, fatih bunu kendi kendine kullanmakla kalmamıştır. uluslararası diplomatik yazışmaların tümünde, bu unvanla yazışmış, her mektubunda kendini "roma imparatoru" olarak tanıtmış, giden
    elçi heyetleri "roma imparatoru elçileri" olarak gitmiş, gelen elçi heyetlerini "roma imparatoru" olarak sarayında kabul etmiştir.

    - fetihten itibaren istisnasız her padişahın (vahdettin'in bile) tuğrasında "el muzaffer daima" yani "daima muzaffer, hep kazanan" ibaresi vardır. bunun sebebi ise bir gelenekten ötürüdür. ne geleneği mi? roma imparatorlarının da adının yanında "semper victoria" yani "daima muzaffer" ibaresi bulunur.

    - fethin öncesinde konstantinopolis şehrinin bayrağı, kırmızı zemin üzerine beyaz ay-yıldızlı bayraktır. tanıdık geldi mi? * inanmayanlar, google görsellerde "konstantinopolis bayrağı" diye aratıp bakabilirler, zira roma döneminde basılan paraların bile ay-yıldızlı olduğunu görürler.

    - fethin ardından şehrin adı osmanlıcada konstantinopolis'e yani "konstantin'in şehri" anlamına karşılık gelen "konstantiniyye" olarak kullanılmış ve cumhuriyet dönemine kadar bu şekilde kullanılmaya devam etmiştir.

    - fethin ardından osmanlı'nın idari sistemi köklü bir değişime uğramıştır. "osmanlı, istanbul'u fethettikten sonra imparatorluk oldu" savı aslında temel olarak buraya dayanmaktadır. roma' nın çoğu idari birimi, osmanlı'ya adapte edilmiştir.

    aslında osmanlı'nın üçüncü roma imparatorluğu olması hakkında kitaplar yazılarak incelenmesi gerekecek kadar detaylı bir husus olduğunu düşünmekle beraber, yine de burada "çok mühim" gördüğüm hususları aktarmaya çalıştım.

    ha bir de unutmadan "yazının sonunda rum kelimesine güzel bir örnek vereceğim" demiştim bak iyi ki aklıma geldi de unutmadım.

    osmanlı'nın öncülü olan devleti biliyorsunuz. bizim okullarımızda bize öğretilen "anadolu selçukluları" devleti vardır hani. bazen "türkiye selçukluları" olarak da geçer.

    arkadaşlar, tarihte bu isimde bir devlet yok. o devletin adı; "selçukiyan-ı rum" yani "roma selçukluları"dır.

    adamlar kendilerine " roma selçuklusu" diyor, biz ise "hayır hayır roma değildir o, anadoludur" diyoruz. hatta "türkiye selçukluları" gibi absürd bir isim bile vermişiz.

    o dönem, bütün dünya üzerinde "türkiye devleti" olarak bilinen tek devlet vardır. o da "ed-devletü't türkiyye" adını kullanan, bizim ise "memlükler" olarak bildiğimiz devlettir.

    okuyanların gözüne sağlık.

    debe editi: yaşasın atatürk ilke ve devrimleri.

  • yağ hücrelerinin fazla yağı depolaması ve östrojen hormonunun da etkisiyle bu hücreler genişler. kan dolaşımı giderek yetersizleşmeye başlar. yağ hücrelerinin genişlemesi ise yağ dokusunun aşırı yayılması demektir. bu yayılma deri altı bağ dokusunu da etkileyerek vücudun normalden daha fazla su tutmasına ve dolayısıyla da kan dolaşımının zayıflamasına neden olur. vücut kan dolaşımındaki zayıflamayla birlikte, dokulara eskisinden daha az oksijen ulaşmayla başlar. bunun sonucu dokular elastikiyetini kaybeder ve cilt yüzeyi pürüzlü bir görünüm almaya başlar. ve bu lanet olası görünüm de "selülit " adını alır.

    ne yazık ki östrojenden dolayı kadınların en büyük belası olmuştur. ayrıca kilodan bağımsız olmakla birlikte selülitin oluşmaması için tek yol vücutta yağ oranının düşük olmasıdır.

    şimdi gerçek hayattan örneklersem; kilom genelde normalden 5-6 kilo fazla olmasına rağmen hayatım boyunca düzenli spor yaptığımdan hiçbir zaman bu problemle karşılaşmamıştım ta ki geçen sene sakatlanıp sporu tamamen bırakana kadar. dolayısıyla 1 yıl içinde ciddi şekilde selülit oluştu.

    2 aydır düzenli olarak cardio yapmaya çalışıyorum. ve yanında yaptıklarım ile doktorun dediğine göre ciddi şekilde iyileşme var. peki neler mi yapıyoruz bu süreçte;

    - mümkünse her gün, yoksa haftada 3-4 gün spor ,
    - spor sonrasında yapılan banyoda, sorunlu bölgeye aşağıdan yukarıya doğru yapılan kese ,
    - gün içerisinde bolca sıvı tüketmek özellikle bitki çayları yağ takımı ve toksin atımı için de çok faydalı,
    - yağlı yiyecekler, özellikle fast food tüketmemek,

    ve sonuç olarak günden güne pürüzsüz, sağlıklı bir vücut. sadece biraz sabır ve azim ile yapamayacak şey yok, selülit halt etmiş.

  • dostlar,

    öğretmen değilim,

    iletişim fakültesi mezunu olup tezli ve iyi bir dereceyle yüksek lisansımı yaptım. bir yerde işiyle alakasız insanların altından çalışmaktayım. bu ay 2410 lira maaş yattı. yol yok, yemek içerden. iki haftada bir cumartesi günleri çalışıyorum.

    tüm ekipmanımı kullanıyorum. dünyanın en cahil insanlarıyla çalışmaktayım.

    allah hepimize yardım etsin.

    maalesef ülkenin kaderi bu oldu.sadece öğretmen değil bu para herkese teklif ediliyor. allah hepimize şu cumanın saatinde yardım etsin. ne yapacağımı ben de bilmiyorum.

    bildiğim tek şey bir eş ve iki çocukla beraber ay sonu borç yapmak. iyi ki eşim var ve çalışıyor. allahıma şükür olsun. bu büyük avantaj...

    gerçekten çok utanıyorum. işe gelesim yok basıp gideceğim, işin kötü tarafı 2410 lira'dan da olacağım.

    büyük çıkmaz içerisindeyiz...